"Gezi tebliğnamesi, hukukun üzerine beton dökmektir"
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Gezi davasına ilişkin tebliğnamesini değerlendiren Av. Deniz Özen, "Türkiye’de hukukun üzerine beton dökmektir" dedi.
Fotoğraf: Onur Kavak/Evrensel
Eylem NAZLIER
İstanbul
Yargıtay Başsavcılığı, Gezi davasının tebliğnamesini hazırladı. Tebliğnamede Osman Kavala’ya verilen müebbet hapis cezasıyla Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Hakan Altınay ve Yiğit Ali Ekmekçi’nin 18’er yıl hapis cezasının onanması istendi. Mücella Yapıcı hakkında ‘Kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden’ mahkumiyetin bozulması talep edildi. Anayasa Mahkemesinin, dokunulmazlıklarla ilgili açık kararına rağmen, başsavcılık, Can Atalay hakkındaki yargılamanın durdurulmaması yönünde görüş belirtti. Tebliğnamenin Yargıtayın ceza daireleri için bağlayıcı olmadığını belirten Gezi davası avukatlarından Deniz Özen, daire, tebliğnameye aykırı karar verirse, Yargıtay Başsavcılığının itiraz ederek kararı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna götürme hakkı bulunduğunu hatırlattı. Tebliğnamenin hukuki dayanağı olmadığını belirten Özen, “Böyle bir tebliğname doğrultusunda Yargıtay 3. Ceza Dairesinin paralel bir karar vermesi Türkiye’de hukukun üzerine beton dökmektir” dedi.
"BAĞLAYICILIĞI YOK"
“Çıkan karar değil, Yargıtay Başsavcılığının tebliğnamesi” diyerek sözlerine başlayan Avukat Deniz Özen, “Nasıl ki daha önce bozma öncesindeki son duruşmada savcı bütün sanıklar açısından müebbet hapis cezası istemiş olmasına rağmen mahkeme herkesin beraatine karar vermişse, aynı şekilde şu anda da Yargıtay savcısının bu akıl almaz tebliğnamesi karşısında Yargıtay 3. Ceza Dairesinin de ‘Böyle saçmalık olmaz’ deyip bozma kararı verme ihtimali var. Bu ihtimal çok düşük bir ihtimal değil. Hani onu netleştirmek lazım bu bağlayıcı bir şey değil” ifadelerini kullandı.
"HABLEMİTOĞLU’NDAN, ATATÜRK’E ALINTILAR"
Tebliğnamenin hukuki hiçbir dayanağının olmadığına dikkat çeken Özen, “Hukukla açıklanabilir, hukuki dayanağı olan bir metin değil. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı makamı, bir kısım komplo teorisyenlerinin fikirlerini, düşüncelerini, insanların hayatlarıyla oynamak pahasına yayınlayacakları, tebliğ edecekleri ve mahkeme dosyalarına sokacakları makamlar değil. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesini okuduğumuzda biz dosyayla uzaktan yakından alakası olmayan Necip Hablemitoğlu’nun kitabından alıntılar, Mustafa Yıldırım’ın Sivil Örümceğin Ağında isimli kitaptan alıntılar, Atatürk’ün bambaşka bağlamda, bambaşka nedenlerle 1922 yılında yaptığı bir konuşmadan alıntılar var ve bu alıntıların dosyada suç işlendiğine dair dayanak olarak sunulduğunu görüyoruz. Bunun kabul edilebilir bir yanı yok” dedi. Böyle bir tebliğname doğrultusunda Yargıtay 3 Ceza Dairesinin tebliğnameye paralel bir karar vermesinin Türkiye’de hukukun üzerine beton dökmek demek anlamına geldiğini vurgulayan Özen, “Demokrasinin üzerine beton dökmek demek. Bunu aklımıza getirmek istemiyoruz” diye konuştu.
"İSTİNAFIN BOZMA GEREKÇELERİNİN HİÇBİRİ YOK"
İşin hukuki kısmını ise Avukat Deniz Özen şöyle özetledi: “İstinafın bozma gerekçelerinin hiçbiri tartışılmış değil. Hani istinaf demişti ki, 'Çarşı dosyasıyla birlikte incele', daha önce beraat kararından sonraki bozmadan bahsediyorum. Çarşı dosyasıyla birlikte incelenip incelenmediğine dair hiçbir tespit yok. İstinaf demişti ki 'Ses kayıtları hukuka aykırı delildir ama bu kayıtların gerçekten bu kişiler tarafından yapılıp yapılmadığını kontrol et.' Bu yapılmadı, ilk derece mahkemesinde buna dair de hiçbir tartışma yok tebliğnamede. Tebliğnamede iddianamedeki telefon görüşmelerinden kopyala yapıştır bölümler var, çoğunluğu bunlardan oluşuyor. Bunun dışında az önce saydığım Necip Hablemitoğlu’nun kitabı, Sivil Örümceğin Ağında isimli kitap gibi hiçbir hukuki niteliği olmayan kitaplardan alıntılar var ve tamamen savcının kişisel, hukuki dayanaktan yoksun görüşlerini içeren bir belge niteliğinde. Dolayısıyla bunun kabul edilebilir bir yanı yok.”
"TESPİT YOK"
Anayasa Mahkemesi kararlarını hatırlatan Avukat Deniz Özen, “Can Atalay özelinde söylüyorum, Anayasa Mahkemesinin bugüne kadar onlarca kez yaptığı tartışmalar hiç yokmuş gibi Leyla Güven, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Enis Berberoğlu kararları hiç verilmemiş gibi Yargıtay Ceza Genel Kurulu da daha 6 ay önce Ahmet Şık’la ilgili bozma kararı vermemiş gibi bunlardan hiç bahsetmeyen, sadece Anayasa’daki bir cümleyi alıntılayıp 10 yıl önce kapanmış tartışmaları tekrar açmaya çalışan bir metin olduğunu görüyoruz. Bu kabul edilemez. Can Atalay dışında diğer sanıklar açısından da hiçbir şekilde hangi suçun işlendiğine ilişkin bir tespit yok. Suç işlendiği iddia edilen suça dair hangi delillerin olduğuna dair hiçbir tespit yok” dedi.
HUKUKUN KIRINTISI DA OLSA KALDIĞINA İNANMAK
Sözlerine örnek vererek devam eden Özen, “Berkin Elvan’ın vurulduğu tarihten sonra gerçekleştirilen bir toplantıyı Berkin Elvan’ın ölümüne yol açan şiddet olayları silsilesinin başlangıcı olarak saymak gibi ipe sapa gelmez tutarsızlıklar var. Dolayısıyla bu belgenin bir hukuki belge niteliğinde olmadığını söyleyebilirim. Kabul edilebilir belge değil ama tekrar başa dönüyorum. Dediğim gibi bu bağlayıcı bir metin değil. Umuyorum Yargıtay 3. Ceza Dairesi hakimleri az önce saydığım Anayasa Mahkemesi kararları, Yargıtay içtihatları bu dosyada yıllardır yapılan hukuki tartışmalar yokmuş gibi davranmayıp gerçekten de Türkiye’de en azından demokrasinin, hukukun kırıntısı da olsa kaldığına dair bir karar verecek ve bozma kararı verecek diye umuyoruz” dedi.