Nedir bu kulüp ve topluluklar?
Öğrencilerin sorun ve taleplerini, duygu ve düşüncelerini ifade etmenin de aracı olan kulüp ve topluluklar, üniversitelerin olmazsa olmazı. Peki ama neden hedefteler?
Kulüp ve topluluklar, öğrencilerin üniversite yaşamı içerisinde akademik, kültürel, sanatsal, bilimsel ihtiyaçları doğrultusunda bir araya geldikleri ve birlikte ürettikleri alanlardır. Üniversitelerin doğal bir parçası olan kulüp ve topluluklar, bu özellikleriyle belirli bir amacı olan ve bu amaç etrafında bir araya gelmiş öğrencilerin kolektif emeğine dayanan öğrenci örgütleridir.
NE İŞİMİZE YARARLAR?
Üniversite yalnızca derslere girilen, notlar alınan ve sınavları girilen bir yer değildir. Üniversiteyi üniversite yapan, derslerde öğretilen-öğrenilen şeylerin yanı sıra, bilimsel-akademik üretim ve tartışmaların özgürce sürdürülmesi ve her öğrencinin de bu süreçlerin parçası olabilmesidir. Dolayısıyla öğrenciler de projeler geliştirirler, bilimsel konferanslar organize ederler, konserler düzenlerler veya film gösterimleri yaparlar. Yani üretim ve tartışma ortamlarını kendileri de örgütler, buralarda öğrenir, öğretir ve gelişirler. Kulüp ve topluluklar bunları yapmanın en önemli araçlarıdırlar.
Hele de bugün Türkiye’de olduğu gibi akademide, bilimsel eğitimden giderek uzaklaşıldığı bir süreçte, özellikle bölüm ve mesleki kulüplerde düzenlenen etkinlikler bilimsel eğitim ihtiyacını gidermek adına kendi alternatifini yaratmaya yarıyor. Eksik kalan bilimsel tartışmaları ve faaliyetleri pratiğe geçirmek üzere pozisyon alan kulüp ve topluluklar bir yandan da öğrencilerin üniversite içerisinde ihtiyaç duyduğu sosyal-kültürel ihtiyaçların karşılanmasına hizmet ediyor. Bunun yanında yalnızca eksik olanı tamamlamayıp, aynı zamanda akademik bilimsel tartışmalara eleştirel yaklaşmak, öğrencilerin kendi yaşam pratikleri ve ihtiyaçları kapsamında gelişmeleri takip edip onlara yön verebilmesi adına da bir alan yaratırlar. Dolayısıyla üniversitelerin ana bileşeni olan öğrencilerin, öğrenci temsilcilikleriyle birlikte en kapsamlı temsil mekanizmalarını temsil ediyorlar. Öğrencilerin sorun ve taleplerini, duygu ve düşüncelerini ifade etmenin de aracı olan kulüp ve topluluklar, üniversitelerin olmazsa olmazı.
KENDİLERİNİ SINIRLANDIRABİLİRLER Mİ?
Bütün bu özellikleri ve işlevleriyle üniversite öğrencilerini temsil eden kulüp ve topluluklar, öğrencilerin kendi örgütleri oldukları için, bir bütün olarak öğrenci gençliğin sorun ve taleplerinin de temsilcisi konumundalar. Bugün öğrencilerin sorunları etrafında bir araya gelmesinin, birlikte üretip öğrenmenin yaratımına katkı sunacağı örgütlülüğün engellenmesi hedefi dolayısıyla doğrudan kulüp ve toplulukları hedefe koyuyor, bu sebep ve sonuç birbirini işte böyle kesiyor. Bunun geçer sebebi olarak da “Kulüpler sadece kendi işini yapmalı” şeklinde kimi görüşler gösteriliyor. Üniversite yönetimlerinin bürokratik süreçlerle işleri uzatması, sansür ve bütçe gibi gündemlerle kulüpleri işlevsizleştirmeye çabalamasıyla “kendi işini” de yapamayan kulüplerin yaygınlığı düşünüldüğünde, sorunun kulübün işinin ne olduğu tartışmasında olmadığı görülüyor. Kulüplerin varlığı ve işlevi, öğrencilerin sistemli bir örgütlülük alanına dönüştürme ihtiyacı akademik, bilimsel ve politik olarak karşılamak olduğundan, demokratik üniversite tartışmasının gövdesine oturuyor. Çünkü kendi işi tam olarak da bu. Tersini söylemek ise ne öğrencilerin ne de kulüplerinin faydasına sonuç veriyor.
Çünkü ülkedeki gelişmeler üniversiteleri, üniversiteler içerisindeki her gelişme de üniversite yaşantısını da etkiliyor, dolayısıyla öğlencileri ve kulüpleri de. Örneğin bir sinema kulübü, Kültür Bakanlığının bir uygulamasına dair söz söyleyebilmeli bir biyoloji kulübü biyoloji müfredatına dönük değişikliklere dair fikrini beyan etmeli veya kulüpler, bütün öğrencileri ilgilendiren bir karara karşı “Hayır, bu biz öğrencilerin çıkarına bir uygulama olmaz” diyebilmeli.
Tersinden güncel siyasal gelişmelere ve toplumsal olaylara dair söylem üretmeyen bu meselelerin kendisini üniversitenin dışarısı ve içerisi gibi ayrıştırma eğilimi gösteren herhangi bir kulüp örgütlediği hiçbir faaliyette ne kulüp olarak kendi varlığının devamlılığını garanti altına alabilir ne de tartıştığı zemini sağlam olarak gerçek ve meşru kurabilir. Örneğin güncel olarak toplumsal cinsiyet eşitliğine ve buraya dair hükümetin ürettiği politikalara söylem üretemeyen bir üniversite ve kulüp bileşenleri kendi kulüp üyelerinin içerisinde yaşadıkları hayatı dışlayan bir faaliyet sürdürmekte ısrar etmiş olur. Ya da bilimsel ve nitelikli eğitim talebini benimsemeyen ve buraya dair söylem üretemeyen kulüpler üniversite içerisinde kendi kulüp faaliyetlerinde ortaya koydukları işleri garanti altına alamaz.
NEDEN HEDEFTELER?
Hedefteler mi? Nasıl yani? Hedef biz miyiz? Belki birinci sınıftaki arkadaşlarımızın kafasında bu sorular belirmiş olabilir, ancak merak etmeyin, yıllar içinde anlayacaksınız durumu. Daha tecrübeli arkadaşlarımız ise kulüp ve toplulukların son yıllarda sistematik bir şekilde hedefe alındığının canlı tanığı. Neden peki? Aslında bu sorunun cevabını “Ne işimize yararlar” başlıklı bölümde vermiş olduk. Öğrencilerin bir araya gelmesi, birlikte üretmesi, tartışması ve sesini duyurabilecekleri örgütlere sahip olmasını kim istemez? Kuşkusuz tek adam iktidarı ve onun atadığı rektörler, yani küçük tek adamcıklar. Öyle ki sansürden mali baskılara, kulüp kapatmadan kulüp yöneticilerine şahsi disiplin cezası vermeye kadar her türlü saldırı artarak sürüyor.
Üstelik kulüp ve topluluklar yapıları gereği demokratik mekanizmalardır da. Yani her öğrenci istediği kulüp ve topluluğa üye olabilirken yönetimleri, komisyonları da seçimlerle işe gelir ve denetlenirler. Dolayısıyla Rektörlükten de yönetimsel olarak özerktirler. Üniversite yönetimlerinin hedefi haline gelmeleri de bundan biraz, nitekim kulüpleri doğrudan kendi kontrollerine alma ihtiyacı hissediyorlar.
NASIL KARŞI DURMALI?
Demokratik, özerk ve özgür bir üniversitenin olmazsa olmazı üniversite öğrencilerinin kendi örgütlerine, kendi tartışma, üretme ve eylem alanlarına sahip olmasıdır. Öyle ki, bu türden baskılara karşı da tek tek kulüpler olarak değil, bütün kulüp, topluluk ve üniversite bileşenleri olarak cevap verildiğinde üniversite yönetimlerinin nasıl geri adım attığının örnekleriyle dolu üniversite mücadelesi. Üniversitelere dönük baskı ve saldırılara karşı da ne zaman kulüp ve topluluklar öğrencilerin temsilcileri olarak öne çıkmış, o zaman taleplerimiz kazanılmış. Yasaklanan festivaller geri kazanılmış, zamlar geri alınmış, yaratıcılığın, üretmenin sayısız sınırsız örneğiyle, genç hissetmiştik kendimizi.
Üstelik, dediğimiz gibi, kulüp ve topluluklar demokratik yapıları sonucunda üniversite öğrencilerini doğrudan temsil eden mekanizmalar. Bu yüzden resmi olarak rektörün de dekanın da karşısına bir temsiliyetle çıkıp, öğrencilerin isteklerini talep edebilir, verilmediği koşullarda müdahale edebilir. Dolayısıyla kulüp ve toplulukları bütün öğrencileri kapsayacak, onların sorun ve taleplerini temsil edecek, aktif ve işleyen yerler olarak dönüştürmek, güçlendirmek; buralarda daha fazla sıra arkadaşımızla bir araya gelmek, arzu ettiğimiz üniversite yaşamını kazanmaya bir adım daha atmak demek. Yani dönemde bizim için küçük, üniversite gençliği için büyük bir adım atmayı yapılacaklar listesine ekleyelim o zaman!
İşte birkaç örnek!
Matematik özgürlük, Boun kayyumsuzluk özleminde!
https://www.evrensel.net/haber/434969/matematik-ozgurluk-boun-kayyumsuzluk-ozleminde
487 öğrenci topluluğu yüz yüze eğitim istiyor: Hem depremzedeleri hem öğrencileri mağdur ediyorlar
https://www.evrensel.net/haber/482873/487-ogrenci-toplulugu-yuz-yuze-egitim-istiyor-hem-depremzedeleri-hem-ogrencileri-magdur-ediyorlar
Topluluklar ve cinsel tacizi önleme birimleri: Nasıl kazanıldı ve nasıl ilerletilmeli?
https://www.evrensel.net/haber/474262/topluluklar-ve-cinsel-tacizi-onleme-birimleri-nasil-kazanildi-nasil-ilerletmeli