Teori ve Eylem: Değiştirmek isteyenlerin kılavuzu
Derginin 60. sayısında, geçtiğimiz aylarda yaşadığımız yıkımın ardından tekrar gündeme gelen “deprem” konusu çeşitli boyutlarıyla ele alınıyor.
Marx ve Engels, dünyayı değiştirmek isteyenlerin onu anlaması gerektiğini, anlama ve yorumlama işinin ise ancak onu değiştirmeye ve dönüştürmeye hizmet ettiğinde anlam kazanacağını ortaya koyduklarında kendi felsefelerinin de özünü şekillendirmiş oluyorlardı: Teori ve eylemin birliği.
Aralık 2016 yılında yayın hayatına başlayan aylık sosyalist kuram ve politika dergisi Teori ve Eylem, ülkedeki ve dünyadaki sorunları Marksist bir yöntemle konu ediniyor. Marksist yayıncılık geleneğini sahiplenen dergi, dünyanın değiştirilmesi ve dönüştürülmesi mücadelesinin ve bunun güncel karşılığı olan işçi sınıfının iktidar mücadelesinin bir parçası. Dolayısıyla, kaderi işçi sınıfının kaderiyle ortak olan gençliğin sorunları ve mücadelesi de derginin sayılarında pek çok kez konu ediliyor.
TEORİ VE EYLEM’İN 60. SAYISI ÇIKTI!
Derginin 60. sayısında, “Kapitalizm kıskacında kentler” başlıklı özel dosya bulunuyor. Geçtiğimiz aylarda yaşadığımız yıkımın ardından tekrar gündeme gelen “Deprem” konusu dosya yazılarında çeşitli boyutlarıyla ele alınıyor.
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
“Küresel kent” hayali, tarih ve teori (Aydın Çubukçu)
Kent ve sınıf... Aydın Çubukçu bu makalesinde kentlerin egemen sınıfların ihtiyaçlarına denk düşecek şekilde var olmasını ve biçimlendirilmesi tartışıyor. Antik kentte agoralar, batı feodal toplumlarında görkemli kiliseler… Kentlerin ve kent mekanlarının sınıflar ve ilişkileri tarafından nasıl şekillendirildiğini, neden öyle olduklarını tarihsel olarak ortaya koyan yazı bugünün kapitalist kentlerini de aynı merceğe alıyor.
Felaketler, kapitalizm ve bilim (Burak Bağçeci)
Her felaketten sonra “uzmanlar” medyada arz-ı endam ediyor. “Sıradan” halka akıl veriyor, bilimin sözünü dinlememiz gerektiğini salık veriyorlar. Depremden sonra da gördüğümüz üzere, yaşananları toplumun bilime değer verip vermemesi üzerinden açıklamak oldukça popüler bir açıklama. Bu bir bakıma doğru olabilir ama gerçekten konu bilim olunca toplumun bütün sınıfları ona dair tutum geliştirme konusunda aynı kefeye konabilir mi? Üstelik felaketler çok yönlü sosyal olgular olduklarına göre neden gerçekleştikleri ve nasıl önlenecekleri tek yönlü bir bilim anlayışıyla açıklanamaz. Bu yazı da hem bilimin toplumsal-tarihsel bağlamını hem de felaketler ve bilimin kapitalizmle olan ilişkisini tartışıyor. Bu yaparken hâkim bilim anlayışının sorunlu yanlarını da ortaya koyuyor.
Marksist bir enflasyon teorisi (Michael Roberts) [Çev: Batuhan Enginer]
Teori ve Eylem’in bu sayısında çevirerek yayınladığı Michael Roberts makalesi, tam da ülkede enflasyon rekorlar kırarken bunun sebeplerine ve nasıl önleneceğine dair tartışmaların ortasında karşımıza çıkıyor. Roberts, emek-değer teorisinden yola çıkarak bir enflasyon teorisi inşa edilebileceğini savunuyor. Onun iddiasına göre eğer Marks’ın değer kuramından yola çıkarak bunu yaparsak, 90’lardan beri açıklayamadığımız bir fenomeni açıklığa kavuşturabiliriz: Küresel enflasyondaki negatif artış.