11 Temmuz 2023 10:00

İstanbul’a gelen depremzede göçmenler dönüş hazırlığında: “Tekrar başa döndük”

Göç Araştırmaları Derneği, İstanbul’a gelen depremzede göçmenlerin ayrımcılık nedeniyle deprem yardımına ulaşamadığı, ihtiyaçlarını karşılayamayan göçmenlerin dönüş hazırlığında olduğunu belirtti.

Fotoğraf: Nisa Sude Demirel/İstanbul

Paylaş

Göç Araştırmaları Derneği’nin (GAR) depremin ardından mültecilerin durumuna dair hazırladığı durum tespit raporlarından Didem Danış, Kristen Biehl, Enes Kablan’ın hazırladığı üçüncü raporun sunumu yapıldı. İstanbul'a Gelen Depremzede Mültecilere Yönelik Kabul ve Dışlama Mekanizmaları başlıklı rapor Nisan ve Mayıs ayları boyunca İstanbul’da 11 STK ve sivil inisiyatifle yapılan görüşmeler sonucu hazırlandı.

“DEPREM BÖLGESİNDE BELİRSİZLİK HÂKİM”

Raporda Türkiye’de göçmen ve mültecilerin büyük çoğunluğunun özellikle de yol izni nedeniyle belirsizlik içinde yaşadığı ve bunların başında geçici statü sahibi Suriyelilerin geldiği belirtildi. Deprem bölgesine idari belirsizliğin hâkim olması, yerli nüfus gibi afetzede olan mültecileri de kapsayacak net bir organizasyon olmaması ya da sunulan hizmetler konusunda yönlendirme yapılmamasının ek zorluklar doğurduğu vurgulanarak deprem bölgesinde ve deprem sonrası geldikleri illerde mültecilerin nereden nasıl yardım alınabileceğini bilmedikleri ve çekinme ve uzak durma halinde olduklarının gözlemlendiği aktarıldı.

Rapor sunumunda yapılan görüşmelerde deprem sonrası İstanbul’a gelebilmek için on bin lira harcamak zorunda kalan aileler olduğunu; buna gücü yetmeyenlerin ücretsiz tahliye uçaklarına alınmadıkları için havaalanında yattığının öğrenildiği ifade edildi. Depremin ardından yardıma erişmekte zorlanan pek çok mültecinin temel ihtiyaçlara STK’ler aracılığıyla ulaştığı kaydedildi.

“İSTANBUL’DA GÖÇMENLER TEMEL İHTİYAÇLARA ULAŞMAKTA ZORLUK ÇEKİYOR”

Depremin ardından afet bölgelerindeki mültecilerin İstanbul’a göç edeceği beklenirken bu sayınını beklenenin çok altında olmasının sebepleri olarak yol izni gibi uygulamalarla caydırma politikaları, bilgiye erişim sorunu, Göç İdaresinin sivil toplum kuruluşlarına depremzede Suriyelilere barınma konusunda destek sağlamamaları konusunda net uyarılarda bulunması ile perçinlenen barınma sorunu ve hayat pahalılığı gösterildi. Bunun yanı sıra İstanbul’da mültecilerin işgücü piyasasına, eğitim hizmetlerine, sağlık ve psiko-sosyal hizmetlere erişimde problemler yaşadığı eklenerek, bazı okulların mülteci aileleri kayıt yaptırma konusunda oyaladıkları örneği verildi.

İstanbul’da seçim süreci ile beraber artan ayrımcılık, raporda “İstanbul’da kamu kurumlarının ve yerel yönetimlerin depremzedelere yönelik destek faaliyetlerinde Suriyelileri dışarıda bıraktıklarını ve hizmetlerine dahil etmediklerini görüyoruz. AFAD gibi kamu kurumları ve bazı belediyeler mültecilerin dışarıda tutulmasını yereldeki sosyal tansiyon riskiyle gerekçelendiriyorlar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve bazı ilçe belediyeleri olası bir depreme dair hazırladıkları afet senaryolarında göçmenleri de hesaba katmak gereğinden bahsetseler de, halihazırda deprem bölgesinden İstanbul’a sığınmış göçmenlerin en hafif tabirle yok sayılıyor olması geleceğe dair soru işaretlerini de arttırıyor” diye ifade edildi.

“KALABALIK YAŞAM KADININ YÜKÜNÜ ARTIRIYOR”

Yaşanan bu ikincil göçün hem kadınların ev içi emek yükünde hem de ev içi cinsiyete dayalı istismar ve şiddet vakalarında artış gözlemlendiğinin altı çizilerek; mülteci kadınlara yönelik faaliyet yürüten bir dernekle yapılan görüşmede, önceden çalışmalara aktif katılan kadınların depremzede akrabalarına bakmak için evden çıkamadığı, bu yüzden de bu zamana kadar katedilen mesafenin boşa gideceğinden endişe duyulduğunun öğrenildiği belirtildi.

Deprem sonrası İstanbul’a gelen mültecilerin büyük kısmının ya halihazırda İstanbul’u terk etmiş ya da etme hazırlığı yapıyor olduğu söylenerek olası bir İstanbul dışına göçün nasıl olacağı, “Üç muhtemel eğilim arasında (deprem bölgesine geri dönüşler, Suriye’ye dönüşler ve Avrupa’ya geçişler) en çok deprem bölgesine dönüşün ön plana çıktığı görülüyor. Özellikle görece az hasar almış bölgelere dönüşlerin yoğun olduğu yaptığımız görüşmelerin çoğunda dile getirildi. Deprem bölgesine dönüşü hızlandırabilecek dikkat çekici bir tespit göçmenlerin bölgedeki yeniden inşa sürecinde ucuz işgücü talebine karşılık gelebileceği oldu” diye anlatıldı.

“NEFRET SÖYLEMLERİ DURDURULMALI, UYGULAMALAR MÜLTECİLERİ DE KAPSAMALI”

Raporun sonunda politika önerilerine yer verildi

  • Göç alan kentteki kamu kurumları ve sivil toplum, göçmenler arasında ikincil göçün yaratmış olduğu psikolojik ve sosyal tahribata karşı kabul mekanizmalarını kuvvetlendirmeye yönelik adımlar atmalı. Özellikle barınma, eğitim ve psiko-sosyal destek programları hayata geçirilirken ikincil göçün özgül şartlarının iyi analiz edilip kapsamının genişletilmesi elzem.
  • Bu yeni hareketliliklerin ortaya çıkardığı ihtiyaçların daha iyi haritalandırılması ve karşılanması için kamu otoriteleri ve ulusal/uluslararası STK’lar, göç alan illerdeki yerel yönetimler ile afetzede bölgelerdeki yerel yönetimler arasında koordinasyonu sağlamalı ve sürecin bütünlüklü çözümler üretilerek sürdürülmesi için çalışmalar yürütmeli.
  • Kamu kurumlarının, afet dönemlerinde ilgili yasal düzenlemeleri depremzede mültecileri de kapsayacak şekilde esnetmesi önemli. STK’ların ikincil hareketliliğin gerçekleştiği bölgelerde hane ziyaretleri ile ihtiyaç analizi yapması kolaylaştırılmalı ve bu konudaki bürokratik engeller ortadan kaldırılmalı.
  • Nefret söyleminin ve ayrımcı pratiklerin ev sahibi topluluklar ve afetzede mülteciler arasında yaygınlaşmaması için kamu kurumları somut adımlar atmalı, mahalle düzeyinde gelişebilecek dayanışma pratiklerinin önünü açmalı.
  • Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’de sivil toplumun kapasitesi artmış ve faaliyet alanı genişlemiş olsa da, bu tarz acil durumlarda hızlı ve etkili müdahalelerin yapılabilmesi kamu kurumlarının koordinasyon ve harekete geçme kapasitesine bağlı. Bu anlamda hem kamu kurumlarının hem de STK’ların acil durum planı oluşturmaları ve kapasitelerini geliştirmeleri olası sorunların önüne geçmek için elzem.
  • Yerelin özgün koşullarına hâkim, bölgede faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri ve inisiyatifler güçlendirilmeli ve aralarındaki koordinasyon artırılmalı.
  • Yaptığımız görüşmelerde, yerel bağlamı tanıyan kişilerin acil durum çalışmalarını kolaylaştırdıklarından sık sık bahsedildi. Afet sonrası müdahale için yapılacak kapasite geliştirme çalışmaları sırasında çevre il ve ilçelerdeki yerel sivil toplumla da ilişkilerin kurulması ve afet müdahalesi ve koordinasyon çalışmalarına onların da dahil edilmesi sağlanmalı.
  • Afet acil durum planları kırılgan sosyal grupları ve özellikle göçmen ve mültecileri dışarıda bırakmamalı. İlçe belediyelerinin bu gruplar özelinde çalışmalar yapıp kırılganlıkları haritalandırması ve bu yönde önlemler alması afete hazırlık açısından elzem. Belediyeler tarafından göçmenlerin depreme dayanıksız binaların olduğu mahallelerde yoğunlaşmaları, kamusal hayatla temaslarının kopuk olması, deprem sonrası göç durumunda destek mekanizmalarından dışlanmaları gibi kırılganlıkları dikkate alacak kapsayıcı müdahale mekanizmaları kurulmalı.
  • 6 Şubat depremleri sonrasında, afet durumunda göçmenlerin kilit bilgilerin dolaştığı kanallardan dışlanmamasının ve bu konuda çeviri desteği sunulmasının hayati bir önem kazandığını gözlemledik. Güvenilir iletişim ağlarının kurulamadığı durumlarda spekülatif haberler üzerinden bilgi kirliliği oluştuğunu, bunun da göçmenler arasında panik duygusuna sebep olduğunu gördük. Bu gibi acil durumlarda, önemli duyurular hızla tercüme edilmeli ve resmi çeviriler göçmenlerin kolayca ulaşabileceği kanallar aracılığıyla dolaşıma sokulmalı. Bu pratik afet planlamasının bir parçası haline getirilmeli. (İstanbul/EVRENSEL)
ÖNCEKİ HABER

Evrensel çalışanlarının basın kartları komisyona gönderilmedi

SONRAKİ HABER

Cari açık, mayısta 7 milyar 933 milyon dolara yükseldi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa