15 Temmuz 2023 05:45

Belediye işçileri neden eylem yapıyor? İş durdurmadan çıkan sonuçlar ne?

Genel-İş üyesi işçiler; çalıştıkları belediye binalarının önünde, şantiyelerde, belirlenen eylem alanlarında taleplerini haykırdı.

Belediye işçileri neden eylem yapıyor? İş durdurmadan çıkan sonuçlar ne?

Kadıköy Belediyesi'nde çalışan işçiler sabahın erken saatlerinde Kadıköy Belediyesi binası önünde toplandı | Fotoğraf: Murat Uysal/Evrensel

Kayhan GEYİK
Murat UYSAL
İstanbul

DİSK/Genel-İş Genel Merkezinin aldığı kararla binlerce işçi ek zam/ek protokol ve ‘gerçek kadro’ talebiyle iş bıraktı. İş bırakma süresi Genel-İş şubelerinin inisiyatifine bırakıldı. En az iki saat iş bırakılan günde Çankaya ve Kadıköy Belediyelerinde işçiler tam gün iş durdurdu. Genel-İş üyesi işçiler; çalıştıkları belediye binalarının önünde, şantiyelerde, belirlenen eylem alanlarında taleplerini haykırdı.

O taleplerden biri olan kadro talebi meydanlarda farklı biçimlerde dillendirildi. İşçiler “Norm kadro istiyoruz”, “Gerçek kadro hakkımız” ya da “Taşerona hayır” pankartı taşıyordu. Pankartlarda yazanlar farklı şeyler olsa da işçinin talebi, kastettiği aynıydı: Kadro. Peki bu işçiler taşerona mı bağlı çalışıyordu, zaten kadroya geçirilmemişler miydi, gerçek ya da norm kadro derken anlatmak istedikleri neydi?

KADRO TALEBİ HÂLÂ GÜNCEL

2018 yılında işçiler 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile taşerona bağlı çalışırken kadroya geçirildi. Büyük bir müjdeyle duyurulan bu kadrodan işçiler umduklarını alamadı. Kadroya geçirildikten sonra iki sene boyunca Yüksek Hakem Kurulunun (YHK) belirlediği yüzde 4’lük zamma mahkum edilen işçilerin ücretleri büyük oranda eridi. Sözde kadrolu olan işçilerin ücretleri bu süreçte asgari ücret seviyesine dayandı. YHK tarafından bağıtlanan iki senelik toplu sözleşme sona erdiğinde işçiler çalıştıkları belediyelerin iştirak şirketlerinin insafına bırakıldı. Buna karşı örgütlenen ve sendikalı olan işçiler bu süreçte de büyük mücadeleler verdi. Belediyelerdeki eylem ve grevlerle belediye işçileri ilk sözleşmelerini yaptı. O gün de işçilerin ellerinde benzer pankartlar vardı, işçi o gün kendisine uzatılan mikrofona taşeronda çalışırken alım gücünün daha iyi olduğunu, kadrodan umduğunu alamadığını, eşit işe eşit ücret ve gerçek kadro istediğini söylüyordu. KHK ile geçirildikleri kadronun bir aldatmaca olduğunu anlayan işçiler için kadro talebi 2018’den beri güncel ve hemen her işçinin bildiği ortak bir talep.

İŞÇİLER ARASINDAKİ TARTIŞMALAR

Peki en çok öne çıkan, hemen her işçinin bildiği bu talebin, ülke çapındaki eylemini, Genel-İş nasıl örgütledi? Eylemden üç gün önce Genel-İş’in örgütlü olduğu bir belediyede işçiler şöyle tartışıyor: “Mesaj gelecek, henüz mesaj gelmedi, ne için olduğunu bilmiyoruz”, “Kadro için dediler ek zam da mı varmış içinde?​”, “2 saat olacağı söylendi tam gün olsa daha iyi olurdu”, “2 saatlik eylemin kime ne faydası olacak, çöpü biraz daha geç toplayacağız, sokakta bir karşılığı olacak mı bunun?​”  “İsterim ki sonrasında da bu eylemlerin devamı gelsin ama şimdiye kadar kadroya dair tek bir şey yapılmamış, bir anda tepeden inme eylem…” “Katılacağım ama bu eylemin çözüm olacağını düşünmüyorum.”

Tartışmalar belediyelerde bu biçimiyle sürüp gidiyor. Eylemin biçiminden habersiz ya da sadece ne için yapıldığını bilen işçilerle karşılaşıyoruz. İşçilerin kimi bir mesajla haberdar oldukları eylemin etkisinden endişe duyuyor, kimisi için eylemin zamanı manidar. “Daha güçlüyüz, biz de EYT’liler gibi olabilirdik” diye sitem eden işçi seçim süreci boyunca kadro talebinin dillendirilmemiş olmasından yakınıyor. Tüm bu kaygılar işçilerden şubeye, şubeden genel merkeze çıkan süreçte cevaplanabilir ancak salı günü gerçekleşen eylemin hazırlığının bu şekilde olmadığı söyleniyor. İşçi katılımının az olduğundan şikayet eden işçiler, hazırlık için de gereken vaktin olmadığını, eylem tarihinin Genel-İş Genel Merkezi tarafından şubelere eylemden beş gün önce atıldığını, böyle kısa bir sürede işçileri ikna edecek kadar örgütlenemediklerini söylüyor. Genel-İş Genel Merkezi iş bırakma süresini şubelerin inisiyatifine bırakarak da hem işçiden gelecek tepkiyi hem de belediyelerin tepkisini (Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı’nın yaptığı açıklama) şubelere yöneltiyor.

YEVMİYE HESABI YAPMAK

2 saat iş bırakılan eyleme katılan işçilerle konuşuyoruz. Bir işçi, “Çıkıp buraya dahi gelmemiş, biz buna daha neyi anlatacağız? Hesap para olunca herkes alalım diyor, şuraya gelen kaç işçi var. Yarın sendika düşük zam aldı diye laf etmeye başlarlar, gelsene kardeşim eyleme, burada beraber isteyelim” diyor.  Bir diğer belediyede işçi şöyle anlatıyor: “… birimine gittim. İş bırakmamış, çalışıyorlardı. ‘Neden?​’ diye sordum, ‘Niye yevmiyemizi kaybedelim’ diyorlar, çalışmadığı takdirde cebinden eksilecek parayı düşünüyor ama eylemler sonucunda kazanacaklarından habersiz. O günkü yevmiyesi geleceğinden daha kıymetli, o yevmiyenin hesabını yapıyor...”

Daha ileri işçi için bu sitem anlaşılır elbette ancak yevmiyesinin hesabını yapan işçinin neden böyle bir hesaba girdiğini sormadan işçiyi suçlamak en kolayı olurdu.

eylem yapan işçiler

Genel-İş İzmir Şubeleri örgütlü olduğu tüm belediyelerde kadro talebiyle iş bıraktı | Fotoğraf: Evrensel

İŞ BIRAKMA EYLEMİNİN GÖSTERDİĞİ

Salı günkü eylem başka türlü örgütlenemez miydi? Eylem ne gösterdi çıkardığımız bazı sonuçları sıralayalım:

1) Eylemde en önemli bir diğer talep ek zam ya da ek protokol talebiydi. Ülkedeki hemen her sözleşme gibi belediye işçilerinin sözleşmeleri de yüksek enflasyona dayanamadı. Son asgari ücret zammıyla belediye işçilerinin ücretleriyle asgari ücret arasındaki fark kapandı, sözleşmeli sendikalı işçilerin çıplak ücretleri asgari ücrete dayandı. Bu nedenle işçilerin çoğunluğu ücretlerin iyileştirilmesi noktasında bir şeyler yapılmasını savunuyor.

2) Genel-İş Genel Merkezinden gelen eylem kararı taleplerin yakıcılığına karşı işçiler tarafından hızla sahiplenilmedi. Genel-İş Genel Merkezinin kimi belediyelerde, “Gelip mücadeleyi grevi kırdılar”, “Tepeden imza attılar”, “Biz greve devam ediyorduk otel odasında imzalar atılmış” diye tartışıldığı herkes tarafından biliniyor. Bu, işçilerin sendikaya olan güvenini kırarken, birlikte hareket etme yeteneğini, sendikanın eylem disiplinini zayıflatıyor.

3) Alınmış bir eylem kararıyla işçilere gitmek yerine, kararın alınma sürecini işçilere açma, şube yönetimlerini, temsilcileri sürece dahil etme, eylemin işçilerce sahiplenmesini sağlayabilirdi. İşçiler tüm taleplerini sahiplenerek katıldıkları bir eylemi, buna rağmen kendilerine ait bir eylem görmemesinin nedenlerinden biri olarak bu gösterilebilir.

4) Kararın sonuçlarının belirsizliğiyle, sendikaya olan güvensizliğin birleştiği söylenebilir. Bu kararın ardından ne olacağı, kazanım olmazsa nasıl bir yol yürüneceğine dair belirsizlik, sendikaya olan güvensizlikle birleştiği için “Yevmiyemizi kaybetmeyelim” tutumu işçilerin bir bölümünde etkili oldu.

5) Sendikalar içindeki rekabetin yarattığı çürüme, işçilerin birbirlerine olan ve genel olarak sendikalara olan inancındaki yıpranma, işçilerin eylemlere katılırken daha fazla tereddüt etmesine neden oluyor. Ama buradan işçiler bu nedenle bundan sonra eylemlere katılmazlar gibi uç sonuçlara da varmamak lazım. Bu güvensizlik ve yıpranmışlık, eylemlerin iyi örgütlenmemesiyle de birleştiğinde işçilerin eylemlere katılmamasında etkili oluyor demek daha doğru olur.

6) İşçiler kendi birliklerine güvenemedikleri bu durumda, belediye yönetimi ve belediye şirketiyle doğrudan karşı karşıya gelmemeye çalışıyorlar. 2 saatlik iş durdurmanın tam güne çevrilmesini, birçok şube yönetimi ve işçiler bu nedenle de tehlikeli buldular. Tam gün iş bırakmanın getireceği kazanım ya da kendi mücadelelerini nasıl geliştirebileceği yeterince işlenmediği için işçiler içinde, işçilerin bir bölümü “Belediyeyle uzlaşma zeminini koruyalım” düşüncesini bir çözüm yolu gibi gördü. Oysa bu uzlaşma zeminini geçmişte de ilk fırsatta açlık ücretine mahkum eden belediyeler bozdu. Belediyelerle mücadele etmeden grev yahut fiili eylemler göze alınmadığı sürece bir kazanım elde edilemeyeceğini işçiler grev döneminde de deneyimlemişlerdi.

7) CHP’li işçilerin bir bölümünde, Genel-İş ağırlıklı CHP belediyelerinde örgütlü olmasından kaynaklı, “Partiyi hedef almayalım” eğiliminin, giderek “masada iyi pazarlık” yapalım tutumuna dönüşmesi. Bu tutum sadece işçilerin CHP’yi korumasıyla ilgili değil elbette. Aynı zamanda CHP’li belediyelerin işçilerin işe alınma sürecinden başlayarak, sendika seçme, delege seçme, TİS imzalama, eyleme çıkma gibi işçilerin tüm kritik kararlarına müdahil olarak baskı kurması, yönlendirmesiyle de ilgili.

8) İşçilerin de dillendirdiği gibi Genel-İş Merkezinin bu eylemi örneğin, belediyelerde örgütlü diğer sendikalarla yapmaya girişmemesi, belediyelere ve iktidara bu yönde adım attıracak kapsamlı bir eylem planına sahip olmaması, örgütsüz belediye işçilerini de bu sürece katacak bir çalışmaya kalkışmamasıyla daha başından zayıflattığını söylemek yanlış olmaz.

9) Tam bu noktada asıl soru 2 saatlik iş durdurmayı bile göze alamayan, Hizmet-İş ve Belediye-İş Sendikasına sorulmalıdır. Genel-İş’in alternatifi olduklarını söyleyen iki sendika da işçilerin birleşik eylem yapma talebi karşısında ölüm uykusuna yatarak, ‘Belediye şirketlerine biz daha uslu sendikayız’ diyorlar. Hizmet-İş ve Belediye-İş sendikalarının kadro talebi mi yoktur? Yoksa mücadele etmeden kazanmanın bir yolunu mu bulmuşlardır? Burada esas rol hangi sendikadan olursa olsun işçilerin talepleri için bulundukları belediyede örgütlenmeleri, sendikaları birlikte yönetmek üzere harekete geçmeleri ve ‘uslu’ durmalarını öğütleyen sendikal bürokrasiyle mücadele etmelerinden geçiyor. İşçiler kendi şubelerinden başlayarak bu dönüşümü başarabilirler.

10) İşçilerin konuştuğu bir diğer şey ise “Genel-İş’in kongre sürecine giderken bu eylemi, uzun süren eylemsizliğini unutturmak için yaptığı.” Bu nedenle görüştüğümüz çoğu işçi, “Neden Genel-İş Genel Merkezinin kendisini kurtarma planının piyonu olalım” diyordu. Bu eylemin nasıl geliştiğinden bağımsız işçilerin uzun zamandır yaptığı tek ortak eylemin de bu söylemlerle pasifleşmesinin esas sorumlusu elbette sendikaların bugüne kadarki işçilerin taleplerini görmeyen tutumudur.

11) İşçiler tüm bunlara rağmen, kendi komiteleriyle eyleme hazırlanmaya, birliktelik duygularını geliştirmeye, daha büyük, daha kitlesel eylemler yapmaya, taleplerini haykırmak için bu eylemi ilk adım kabul etmeye çalışabilirlerdi. Bir bölüm işçi böyle kabul etti ve eyleme katıldı. Bu sayı da azımsanmayacak bir sayı.

12) Genel-İş’in uzun süredir eylemsizliği bozan bu kararı da gösteriyor ki işçilerin ek ücret talebi ve kadro talebi, artık sendika genel merkezlerinin üstünden atlayarak devam edecekleri, belediyelerle asgari ücretin bir “tık” üstünde zam alarak geçiştiremeyecekleri bir duruma geliyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Bütün toplum heybede

Bütün toplum heybede

Emekçileri bastırmak için grevler yasaklandı. “İç cepheyi tahkim” denilerek her kesimden siyasetçi, gazeteci ve aydına yönelik sabah operasyonları, tutuklamalar ve akılalmaz gerekçelerle açılan davalar sürüyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen sendikacılık yaptığı için tutuklandı.

Evrensel'i Takip Et