İçeride dışarıda şiddet: Feshane ve hapishaneler
Biz bu filmi daha önce de görmüştük. Şimdi her zamankinden fazla sanatçı dayanışması gerekmektedir. Feshane’de sergi açan sanatçılarla, küratörlerle dayanışmak gerekmektedir.
Fotoğraf: AA
Politik mahpusların “şiddet, sansür ve direniş” temalı eserlerinin yer aldığı “İçeride dışarıda” adlı sergimizi Samandağ’da Evvel Temmuz Festivali kapsamında açtık. 20 fotoğrafçının da dışarıdan katkı sunduğu sergimizin açılış konuşmasını yaparken, içeride dışarıda sanatçılara yapılan saldırılara değinirken aklımda İBB’nin kültür merkezine dönüştürdüğü Haliç kıyısında yer alan Feshane’de açılan sergilere yönelik gerici kuşatma haberleri de vardı.
Kapısını her daim muhalif sanatçılara açan Karşı Sanat’tan tanıdığım Feyyaz Yaman’ın koordinatörlüğünde, 19 küratör ve 300 sanatçının 400 eserle katıldığı sergilerin yer aldığı Feshane’deki açılışa ilginin yoğun olduğunu basından öğrendim. “Ortadan Başlamak” adıyla açılan sergiler hakkında yazılanları okudum. Hemen hepsi olumlu, yapıcı kritiklerdi. Ama tabii sanata ve sanatçıya, özellikle muhalif sanatçıya tahammülsüz iktidar odakları rahatsız oldular. Feshane’yi basmaya geldiler. Arkasından kendilerine “sivil toplum örgütü” diyen “yandaş” gruplar sergiler aleyhine basın açıklaması yaptılar. Açıklamanın muhtevası daha öncekilerden farklı değildi. “Milli, dini duygulara, toplumun ahlakına, devletin bekçilerine hakaret vs.”
Peki Kars’taki İnsanlık Anıtı da bu argümanlarla yıkılmamış mıydı? Zamanın İçişleri Bakanı “Ben böyle sanatın içine tükürürüm” dememiş miydi? Barış bildirisini imzalayan akademisyenlere destek sunan biz şair ve yazarlar, adlarımız sosyal medyada dolaşıma sokularak tehdit edilmemiş miydik? Sergilerimiz, konserlerimiz yasaklanmamış mıydı? Hatta açılan sergilerden “maneviyat, ahlak, vatan, millet” gibi gerekçelerle eserlerimiz kaldırılmamış mıydı? Yine AKP iktidarı döneminde Aslı Erdoğan, Pınar Aydınlar ve daha birçok sanatçı aynı argümanlarla hapse atılmamış mıydı?
Ahmet Telli daha dün okuduğu bir şiirden dolayı 10 ay hapis cezasına çarptırılmadı mı?
Örnekler çoğaltılabilir. Müzisyen Nûdem Durak gibi yüzlerce sanatçının, şairin, yazarın halen hapishanede olduğunu hatırlatmakta yarar var.
‘KRAL ÇIPLAK, DEMEYE DEVAM EDECEĞİZ’
Yani biz bu filmi daha önce de görmüştük. 12 Eylül karanlığını yaşayan ama boyun eğmeyen bizler elbette sermayenin, iktidarın, sivil faşist çetelerin ya da tarikatların engelleme çabalarına rağmen “kral çıplak” demeye devam edeceğiz. Ancak şimdi her zamankinden fazla sanatçı dayanışması gerekmektedir. Feshane’de sergi açan sanatçılarla, küratörlerle dayanışmak gerekmektedir. Bu anlamda “Ben sanatçıyım ama siyasetten uzağım” diyen sanatçılara da çağrı yapmak gerekiyor. Unutulmamalı ki siyasetle sanat birbirinden bağımsız değildir. Sanatın siyasete, siyasetin sanata bazen açık, bazen dolaylı olarak dokunduğu, etkilediği açıktır. Bu söylediklerim bazı okuyuculara “ayanın beyanı” gibi gelebilir. Ama ne yazık ki halen, “Sanat siyasetin dışındadır, ben sanatçıyım ama siyasetle ilgilenmiyorum” diyenler var. Oysa “egemenlerin siyaseti” copuyla, hapishanesiyle, yandaş medyasıyla, Kültür Bakanlığıyla, sansür kuruluyla, sermaye piyasasıyla, kışkırttığı linç sürüleriyle bir heyula gibi sanatın-sanatçının üzerindedir. Biz istediğimiz kadar “siyaset”in dışındayız diyelim, bunun inandırıcılığı olmaz.
Sonuç itibarıyla Feshane’de yaşananlar başka kentlerde de yaşanıyor. Hapishanelerde yaşanıyor. Başta da söylediğim gibi, sanatçılara, şair ve yazarlara yönelik baskı, teslim alma, yıldırma politikaları ne ülkemizde ne de dünyada yeni. Bu “kirli siyasete” direnen, “Başka bir dünya - Başka bir siyaset mümkün” diyen sanatçılar -sayıları az da olsa- her dönem ses çıkarmışlardır. Samandağ’da açtığımız “İçeride Dışarıda” adlı sergimize katkı sunan ve Feshane’de açılan sergilerin küratörlerinden biri olan Redfotoğraf Grubunun Kurucusu Özcan Yaman’ın ifadesiyle “Dünya savaşları bile sanatçıların üretimini engelleyememiş.”
SONSÖZ
Michael Foucault’nun değerlendirmesiyle “Dürüstlüğün kanıtı, hakikat anlatıcılığıdır.” Bu anlatım günümüzde ses, söz, yazı, yontu, fırça, nota, fotoğraf, sinema ve tiyatro ile de yapılmaktadır. Yani “Yunan felsefesindeki ifadesiyle bir Parrhesiastes olmak, özgür düşünce ve ifadeyi vazgeçilemez ilan eder. Sanatçı, özgürlüğü kullanırken: Kandırma yerine dürüstlüğü… Sahtelik ya da sessizlik yerine hakikati… Yaltaklanma yerine eleştiriyi… Kendi çıkarlarını koruma ve kayıtsızlık yerine itirazı tercih eder.”
Biz de öyle yapıyoruz.
Ve kimsenin kuşkusu olmasın tehditlere rağmen öyle yapmaya / yaşamaya devam edeceğiz.
*Yazar. Görülmüştür Kolektifi kurucularından.