17 Temmuz 2023 03:37

Mitolojiler ne anlatır ya da günümüze ışık tutar mı?

Azra Erhat’ın “Mitoloji Sözlüğü” ile Eylül 2020’de Esin Uslu’nun çevirisiyle çıkan Anna Milbourne, Louie Stowell imzalı “Yunan Mitolojisi”ni okurken geldi aklıma: Günümüze ışık tutar mı mitolojiler?

Annibale Carracci'nin Triumph of Bacchus and Ariadne freskinden (1597-1608) bir kesit

Paylaş

Tacim ÇİÇEK

Gerçekte gücü elinde tutanlar; (erk) bir ülkenin sınırları içinde en azından her bireye eşit mesafeden yaklaşır; adaletli olur, en başta da yaşama, düşünme ve düşündüğünü birçok yoldan ifade etme hakkına saygı duymakla kalmaz; bunların sürmesinin de ortamını hazırlar, korur da... Özü budur tüm halka ait olmanın. Çünkü “mış” gibi yapmakla adaletli, eşitlikçi ve özgürlükçü olunmaz. Günümüzde duygudaşlık, sevgi, acıma ve koruma teröründen çok çekiyoruz desem abartmış olmam. Eril ya da dişil her yaştan insanın görünümleri farklı da olsa kendi gibi düşünmesini ve davranmasını, ağzından çıkan her sözü doğru kabul etmesini istemesi ve kendi gibi davranmasını beklemesi; en azından insanlığın iflasına dair söylemleri abartılı bulsam da yerinde görmemi, doğru bulmamı düşündürtüyor bana. Özellikle mitolojiler bize, evreni, doğayı anlama, kavrama ve açıklamada ipuçları verir; aynı zamanda sınıflı uygarlıkla birlikte ekonomik, politik mücadelelerin gerçekleştirildiği, erki/otoriteyi elinde tutanların neredeyse hiçbir şeyi kendilerinden olmayanlarla paylaşmak istemediği, rahatlarını kaçıracak en ufak bir çabaya bile -ki yarı yarıya kendilerinden de olsalar (Oğulları, kızları, kuzenleri, yeğenleri, çocukları vs. olmaları bile sonucu değiştirmez. Mitolojiler ve efsaneler, tragedyalar bununla dolu) tahammülün olmadığı bir sınıf çatışması öyküleri toplamıdır da. Azra Erhat’ın “Mitoloji Sözlüğü” ile Eylül 2020’de Esin Uslu’nun çevirisiyle İletişim’den çıkan Anna Milbourne, Louie Stowell imzalı “Yunan Mitolojisi”ni okurken geldi aklıma: Günümüze ışık tutar mı mitolojiler? Günümüzde karşılığı var mıdır gibi birçok soru… Adını verdiğim iki kitap ile Antik Çağ’da yaşamış İyonyalı Ozan Homeros’un İlyada ve Odysseia adlı kitaplarından yola çıkarak mitolojilerin ne anlattığını iki ilginç örnek üzerinden ifade etmeye çalışacağım.

ZEUS’TAN PROMETHEUS’A

Örneğin Zeus’un yarı insan yarı tanrı olan dört tirana yaptıkları rahatları ve gelecekleri için gözlerini budaktan sakınmadan bir aileyi/ulusu yok edebileceklerini anlatır bize. Yunan mitolojisine göre; çok önceleri Tanrı Titanlar (Devler) egemendi dünyamıza. Daha sonra Zeus ve diğer Tanrılar, Titanlarla savaşıp onları dünyadan kovdu. Ancak bu savaştan önce iki Titan, Klymene ve İapetos evlendi ve hepsi güçlü, zeki, özgürlük tutkunu dört çocuk sahibi oldu. Bu dört genç Titan, Zeus’u kesinlikle tanrı ve reis olarak kabul etmiyordu. Birincisi Prometheus. Akıllı davranarak Zeus’un gözüne girmeyi başarır Olympos’taki ölümsüzlerin arasına alınır. Aslında bu onun Zeus’tan atalarının öcünü alabilmek için kurnazca bir planıdır. Tarihteki ilk kaleyi içten fethetme budur belki de. Olympos Tanrıları kuvvetli ve kudretlidir. Prometheus ise akıllı, yaratıcı ve zekidir. O, her şeyden önce insan dostu olarak Zeus’un karşısındadır. Efsaneye göre Zeus, itaat etmediği için Prometheus’a çok kızıp, onun balçıktan var ettiği ve sevip değer verdiği insanları cezalandırır. Önce insanlar kolayca bulamasın diye bütün besinleri toprağa gömdürür. Sonra en önemli silah olan Bilgi Ateşi’ni de saklar. Çünkü insanların, kendine karşı ayaklanmalarından ödü kopar. Ama tahmin edemediği bir şey olur. Prometheus, ağır bir suç olduğunu bile bile, Bilgi Ateşi’ni insanlara götürmeye karar verir. Böylece insanlar gerçekleri görecek, zalim Zeus’a başkaldırabilecektir. Bir sabah erkenden, ateşe benzeyen narteks çiçeğini alıp yola çıkar. Tanrıların yaşadığı İda Dağı’ndaki ateşe ulaşır. Nöbetçiler uykudadır. Gizlice ateşi alır, yokluğu fark edilmesin diye de yerine narteks çiçeğini koyar. Böylece Bilgi Ateşi’ni insanlara ulaştırır. Artık bu ateşi söndürmeden korumak onların görevidir. Prometheus, böylece Zeus’tan atalarının intikamını alır. Zeus bunları öğrenince çıldırır. Prometheus’a korkunç ceza verir. Onu Kafkas Dağları’nda büyük bir kayaya zincirletir. Her gün bir kartal gönderir, karaciğerini yedirir. Gece olunca karaciğeri yeniden oluşturur ve yenilenen karaciğer de kartalın ertesi günkü yemeği olur. Bu bitmeyen bir işkencedir. Prometheus, umudunu hiç yitirmeden dayanır…

PANDORA’NIN KUTUSU

İkinci kardeş Epimetheus’a da ceza verir Zeus. Bilirsiniz Pandora’nın Kutusu’nu. Bu mitos hakkında farklı söylemler var. Ancak özünde aynıdır hepsi. Zeus’un buyruğuyla Demirci Tanrı Hephaistos, toprak ve suyla yaptığı heykele Tanrıça Afrodit’in biçimini vererek ilk kadını yaratır. Adına da bütün tanrıların özelliklerini taşıyan anlamına gelen Pandora (Bütün Armağan) denilir. Ancak yüklenilen özellikler, hileci, düzenbaz tanrı ve tanrıçaların özellikleridir. Tanrılar, Pandora’ya özelliklerinden birer parça verirken bir de ona kutu armağan eder. Kutuya bütün kötülükler doldurulmuştur. Kutuyu hiçbir şekilde açmaması tembihlenir. Tanrılar, Pandora’nın ya da birinin kutuyu bir gün merakına yenilerek açacağını ve kötülükleri dünyaya yayacağını bilirler ama. Eş olarak gönderildiği Epimetheus, bir gün Pandora’nın kutusunda ne olduğunu merak ederek açar. Kutu açılınca dünyaya hastalık, açlık, savaş, kıskançlık, yolsuzluk ve rüşvet gibi kötülükler yayılır. Epimetheus kutuyu kapatır. Pandora da onu korkutanın ne olduğunu merak ederek tekrar açar. Kutuda kalan son kötülükler de dışarı fırlar. Son anda kutudan çıkacak olan ‘umut’u yakalar. Pandora’nın kutusunda yalnızca umut kalır. Üçüncü kardeş Atlas da başkaldırmanın karşılığını görür Zeus’tan. Ülkesi Atlantis’e saldırılması üzerine Tanrılarla savaşa girişir. Aslında bu uzak durulması gereken bir durumdur, yani bir tür sınırları tanımama/had aşımıdır. Mağlup olan Atlas Tanrılar tarafından cezalandırılır. Ona da kardeşlerine had bildirildiği gibi had bildirilir. Zamanın sonuna kadar gök kubbeyi sırtında taşımayla cezalandırılır. Tüm dünyanın yükü omuzlarına biner. Özgürlük mücadelesi engellenir… Sonuncu olan Menoitios Atlas’la omuz omuza savaştığı Tanrılar tarafından diğer Tiranlarla birlikte önce öldürülür sonra da yer altına gönderilir.

ÖLÜM VE UYKU TANRISI

İkinci örnek de şu: Yunan mitolojisinde gece tanrısı Nyx ikiz doğurur. Biri ölüm ve diğeri de uyku tanrısıdır. Thanatos ölümün tanrısı, Hypnos da uykunun tanrısıdır. Geçmişten günümüze ve de tüm bilgimize karşın belki de genetiğimize kodlanmış karanlığın ve gecenin biz insanlarda çağrıştırdığı iki şey: Ölüm ve uyanana kadar ne olup bittiğini bilmediğimiz yarı ölüm sayılan uyku. Karanlık gizemle doludur. Işık, yani güneş yoktur. Uyku ile sabah arasında, bilincimiz, bedenimiz dinlence halinde iken de aslında bir başka tehlikeli kötülüğün pençesinde olup olmadığımızı bilemeyiz. Çünkü rüyalarımızın ya da kabuslarımızın etkisinde ne olacağımızı tam olarak bilemeyiz. Uyku Tanrısı Hypnos, Erebos isimli karanlıklar, saray ismini verdiği karanlık mağarasında yaşar. Sarayının bahçesi uyuşturucu ve uyku verici bitkilerle doludur. Anlatıların tümünde elinde afyonla resmedilir çünkü. Hypnos’un uykusu kaçmasın diye sarayın içinde gürültü çıkaran her şey yasaktır ve kardeşleri de huzuru, sessizliği sağlamakla görevlidir. Suyundan içene her şeyi unutturma özelliği olan Lethe Irmağı sarayın içinden akar zaten. Buradan da ölüler ülkesine gider. Uykunun sarayından geçen o nehirde akmaya karar veren tüm ruhlar ölüler ülkesine gidecektir bir daha geri dönmemek üzere. Ya da suyunu içecek ve bildiği her şeyi unutacaktır. Bir gece annesi Nyx ile gezmeye çıkan uyku tanrısı, Hera’nın dolduruşuna gelir ve Zeus’u uyutur. Bunu fark eden baş tanrı uyku tanrısını yok etmeye karar verir. Ama dominant anasının korkusundan bu kararını uygulayamaz. Kral Zeus’u bile uyutarak saf dışı eden uyku tanrısının gücü, insanları uyutmada etkili olur. Uyku tanrısının çocuklarından Morpheus düşler tanrısıdır. İnsanların ve genellikle de kral ve soyluların rüyalarına girer. Onlara görünür. Rüyalarda insanları gösterir, bunun için de kral ve soyluları seçer. Onları güzel düşlere layık bulur. Kardeşi Phobetor rüyaların hayvanlarla ilgili bölümünden sorumludur. Diğer kardeşi Phantasos da cansızlardan sorumludur. Morpheusun kardeşi Phobetor kabus, Phantasos ise fantastik rüyalar gördürür. Tıpta da kullanılan morfin adını Morpheus’tan ve onun rüya görmeye sebep olan gücünden alır. Fobi dediğimiz nedensiz korkular adını kabus görmeye neden olan tanrı ‘Phobetor’dan alır. Fantezi kavramı da yine Morpheus’un kardeşi olan ‘Phantasos’dan gelir. Uyku tanrısının hizmetine girmenin birkaç sonucu var: Düşler tanrısı eğer hak ettiysen sana insanları gösterir rüyanda. Düşlerine giren kahramanlar ve senin kahraman olma hikayen yazılır uykunda. Phobetor denen tanrı ile işin, bildiğin bilmediğin her şeyin dehşeti ve korkusu altında gerçekleşir. Yani ya yaşar gidersin ya da rüyalarına bunu aldığın anda ne kadar süre orada tutulacağına hiç karar veremezsin. Uyanana kadar hayırlı hiçbir rüyan olmaz. Hayallerin bile korku ile bezenir. Phantasos sevmişse seni, sınırlı da olsa yani en azından uyanana kadar senden olmayan fanteziler evreninde mutlulukla uyur ama sonrasını bilmezsin asla. Ama en kötüsü uyku kralının sarayında dolaşırken, Lethe Irmağı’ndan bir yudum su içmendir. Çünkü içersen bildiğin her şeyi unutursun. Ya da o ırmağın içinden geçerek ölüm ülkesine huzurla yol alırsın.

Ezcümle: Erki/otoriteyi eline alıp kendilerini bir tür ‘insan tanrı’ (homodeus) görenleri Olimpos Tanrıları’nın yerine koyabiliriz rahatlıkla. Tıbbın, Psikiyatrın ve edebiyatın birçok alanında da mitolojilerden yararlanıyor… İyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırmayı, özgürce seçmeyi ve yazgıya başkaldırmayı gerçekleştirmenin aklımızı kullanmakla orantılı olduğunu unutmamalıyız.

ÖNCEKİ HABER

Çanakkale'deki orman yangını sürüyor: Yeni tahliye kararları alındı

SONRAKİ HABER

A Milli Kadın Voleybol Takımı, Milletler Ligi'nde ilk kez şampiyon oldu: Dünya sıralamasında 1'inci sıraya yükseldi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa