17 Temmuz 2023 13:06

Yonga Mobilya grevinin Denizli işçi sınıfına öğrettikleri

Ege Bölgesinin en büyük ikinci sanayi şehri olan ancak sendikalaşma yönünden oldukça zayıf kalan şehirde on beş yıldır ilk defa grev gerçekleşiyordu.

Fotoğdaf: Hilmi Mıynat/Evrensel

Reklam

Serkan Deniz ÖZKAN

Tüm Bel-Sen Denizli Şube Başkanı

Denizli işçi sınıfı, son on beş yıldır ilk defa grev deneyimi yaşadı. Ağaç-İş Sendikasının örgütlü olduğu Yonga Mobilya Fabrikası işçileri devam eden Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması nedeni ile sendikanın aldığı karar gereğince 9 Mayıs gününden itibaren greve başladı. Fabrikada çalışan ve sendika üyesi olan 184 işçinin tamamının katıldığı grev, Denizli’nin örgütsüz işçileri, emek ve demokrasi platformları ve iş dünyasının dikkatini ve ilgisini uyandırdı.

Ege Bölgesinin en büyük ikinci sanayi şehri olan ancak sendikalaşma yönünden oldukça zayıf kalan şehirde on beş yıldır ilk defa grev gerçekleşiyordu. Ücretlerde 2023 yılı ilk altı aylık dönemi için yüzde 49, ikinci altı aylık dönem için yüzde 39, 2024 yılı için enflasyon artı yüzde 3 oranlarında artış sağlanmış, grev süresinde başka iş yerlerinde çalıştığı iddia edilenler de dahil olmak üzere hiçbir işçinin işine son verilmeyeceği ve diğer bazı sosyal haklar da mutabakat altına alınmıştır. Özetle, 2022 maaşlarının artışı için sendikanın talebi yıllık yüzde 65, işveren teklifi yıllık yüzde 50 iken, artış oranı kümülatif olarak yüzde 107 olmuş, daha önce 1 adet olan bayram ikramiyesi 2’ye çıkarılmış yiyecek yardımı da arttırılmıştır.

Denizli işçi sınıfı ve demokrasi güçleri bu grevden çıkacak sonuca göre mücadelenin şekilleneceği bilinciyle direnişteki işçilerin yanında olmaya, destek vermeye çalışırken, sermaye tarafı ise direnişin kendi iş yerlerinde işçilere örnek olacağı örgütlenme faaliyetlerinin artacağı endişesi ile takip etti grevi. Tabii ki kendi sınıf örgütü olan sanayi odası aracılığı ile işverene desteğini esirgemiyordu. Bu süreçte KESK, Tüm Emeklilerin Sendikası, Sağlık-İş, Belediye-İş vb. sendikalar grev çadırını ziyaret ederek moral verirken hem sınıf dayanışması sergiliyor hem de direnişteki işçilerin kararlılığı ile moral buluyordu. 45 gün sonunda en önemli kazanımlardan biri hiçbir işçinin işten çıkarılmayacağı konusunda mutabakata varılmasıydı.

Grevin 38’inci günü olan 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişin yıldönümünde gerçekleştirilen ziyarette direnişteki işçilerin morali yüksek, direnme güçleri ve kararlılıkları yerinde görülmüştü. Bir hafta kadar önce direnişçilere erzak ve nakit yardımı yapan Ağaç-İş Sendikası da grevdeki işçileri yalnız bırakmıyordu. İşveren de bu arada pankart asarak grevin ne kadar kötü olduğunu, grev olursa üretim ve kazanç olmayacağını propagandasını yaparak grevdeki işçileri etkilemeye çalışıyordu. İşçiler de bu pankartlara karşılık olarak 2022’de aldıkları ücreti işverenin teklifi oranında arttırıp 2023 yılı brüt ücretlerini yazdıkları pankartla karşılık vermişti. 

Grev süresince gerek işçiler gerekse sendika yöneticileri sohbetlerde de basına yönelik açıklamalarda da fabrika yönetiminin duyarsızlığından, Sanayi Odası yönetiminin ilgisizliğinden yakındı. İşveren de işletmede hisse sahibi olanlar da Denizli Sanayi Odası da sermaye sınıfının yani burjuvazinin temsilcisiydiler ve kendi sınıf çıkarlarına uygun davranıyorlardı. Amaç sadece Yonga Mobilya grevini bastırmak değil, bu grevde elde edilecek olan kazanımlardan ders çıkaracak olan Denizli işçi sınıfının da umudunu kırmaktı. Yıllardır örgütlenmenin önüne çok katı set çeken Denizli işveren dünyası özellikle çalıştığı tekstil sektöründe çalışan işçilerin “Mücadele kazandırır” şiarını öğrenmemesi için çaba sarf ediyordu aslında.

Denizli yerel basını, 45 gün süren grevi sadece bir kere haber yaparak görmezden gelme tavrına katkıda bulunmuştu. KESK bileşenlerinin Ağaç-İş’e yaptığı şehir merkezinde güçlü, kitlesel basın açıklaması ve/veya miting yapılması teklifi Ağaç-İş tarafından olumlu görülse de eylem yapılmasına fırsat kalmadan anlaşma sağlanmış oldu. Asgari ücret altında işçi çalıştırılması yasak olduğundan mecburen asgari ücretin çok az üzerine çıkacak şekilde ücreti kabul etmek durumunda kalmıştır. Sonuç olarak 1 yıl için asgari ücrete yapılan zam ne kadar ise grevi bitiren sözleşmedeki zam oranının da neredeyse aynı olduğu görülmektedir.

45 günlük grev sonunda imzalanan sözleşmeye bu açıdan bakıldığında ekonomik olarak çok büyük kazanımla sonuçlanmadığı anlaşılmaktadır. Görüştüğümüz bazı işçiler de bunu teyit eder şekilde konuşarak, sendika olmayan işletmelerde bile kendilerinden daha yüksek ücretler olduğunu, sendikalaşmanın çok da anlam ifade etmediğini söylüyor. 38’inci gününde çok kararlı gördüğümüz işçilerin bir kısmı 45’inci günde neden grevin bitirildiğini de anlamaya çalışıyor. Bazıları sendikanın aslında bir gün önce anlaştığını, kendilerinin de katıldığı toplantıda bunu anladıklarını iletiyor. “Madem anlaştınız bizi neden yordunuz” diye tepkilerini dile getiriyor.

45 gün sürdürülen mücadeleden alınması gereken çok ders var aslında. Öncelikle işçileri örgütlerken aynı zamanda bilinçlendirilmesi, sınıf bilinciyle donanmış işçinin sendikanın her aşamasında söz ve karar hakkına sahip olmasının önemi ortaya çıktı bu grevde. Sendika yönetimi grevi sonlandırırken işçileri bilgilendirmiş mi karar ortak mı alınmış yoksa yönetim tek başına mı karar vermiş sorularının cevabı çok önemli. İşçilerle yaptığım sohbetlerden anladığım kadarı ile grevin sonlandırılması ile ilgili işçilere öncesinde bir bilgi verilmemiş, son toplantıya çağrılan işçi temsilcileri toplantı sırasında zaten anlaşmanın sağlandığını öğrenmişlerdir.

İşverenin grev devam ederken elindeki stokları pazara sunarak uzun bir süre grevin getirdiği ekonomik tahribattan etkilenmediği anlaşılmaktadır. Eldeki stok pazar ihtiyacını karşılayamayacak duruma gelmeden hemen önce yeni şekillenen asgari ücrete 2022 yılındaki oranları uygulamak suretiyle teklifin revize edildiği ve sendikanın da bu teklifi kabul ettiği anlaşılıyor. Her ne kadar yüzde 107 gibi bir artış görülmüş olsa da işçinin eline geçecek olan ücretin satın alma gücünün bir önceki yıla göre düşük kaldığı, emekçinin yoksulluk sınırının neredeyse yarısı kadar ücrete mahkum edildiği anlaşılıyor. Oysa bir hafta önce grevin sürdürülmesi konusunda kararlı gördüğümüz işçilerin bu kararlılığı üzerinden grev devam ettirilse stokların tükenmesi ile birlikte işveren ekonomik sıkıntıya sokularak daha kazançlı bir TİS imzalanabileceği sonucu ortaya çıkıyor.

Sendikanın işçi ve emekçilerin hak arama örgütü olduğu gerçeğinden yola çıkarak; bir iş yerinde örgütlenirken de örgütlenme sağlandıktan sonra talepler, çalışma koşulları, sendikanın yönetim ve işleyişinde söz ve kararın işçilerin elinde olmasının ne kadar yaşamsal olduğu, bir kazanım elde edilemeden sendikal bürokrasi tarafından sonlandırılan direnişlerden anlaşılabilmektedir. 45 gün süren grevin en önemli kazanımı Denizli işçi sınıfının üzerindeki ölü toprağını atmasına yönelik ilk ve çok önemli bir adım olmasıdır. Denizli işçi sınıfı birlik olmanın, sendikalı olmanın önemini daha bir kavramış fabrikalarda örgütlenmeye yönelik kıpırdanmalar başlamıştır artık. Yaşasın sınıf dayanışması.

 

Reklam