20 Temmuz 2023 15:18
/
Güncelleme: 14:49

Kapitalizmin sınavı, sınavın öğrencileri

Bertell Ollman, ortaya koyduklarıyla geleceğimizi köhne bir sistemin çürümüş ölçütlerine göre değil kolektif mutluluğun bir parçası olarak ele almamız gerektiği sonucuna ulaşıyor.

Kapitalizmin sınavı, sınavın öğrencileri

Fotoğraf: Pixabay

Arben ÇITAK

Ankara

Pek çok öğrenci bilir ki aldığı eğitimin büyük bir kısmı sınavlara hazırlanmaktan oluşur. Aynı zamanda geleceklerini tayin edici bir önem taşıyan sınavlarda dahi ne hazırlık sürecinde ne de sonraki süreçte bir eşitlikten bahsedilemeyeceğini de bilir. Bunları ve bunlara benzer pek çok durumu eleştirir ancak bu haklı eleştirilerin ıskaladığı önemli noktalar vardır. Bunları yorumlayabilecek bir farkındalık hayatın eşitsizliklerini ve çelişkilerini yorumlama becerisini beraberinde getirir. Çünkü bu sorunların ortaya çıkışının ortaklaştığı bir nokta vardır. “Sınavlarda Neler Yapmalı ve Dünyayı Nasıl Değiştirmeli?​” adlı kitap bu eksik kalan noktaları tamamlama amacı taşıyor. Kitapta yazar, sınav sisteminin inceliklerini nüktedan bir dille anlatırken bir yandan da aynı üslupla kapitalist sistemin nitelikli bir teşhirini ortaya koyuyor. Ve okuyucu, yazarın sistem ve sınavlara dair verdiği bilgiler arasındaki karşılıklı ilişkinin keşfine doğru bir yolculuğa çıkıyor. Bu kısa yazıda niyetimiz, bu sistemsel açıklamaların tümüne eğilmek değil, sınavlara ve sınavların amacına kitabın yazarı Bertell Ollman'ın yorumlamaları ışığında açıklık getirmek.

Sınavlara geçmeden önce eğitimin kapitalist sistemde nasıl işlev kazandığını inceleyelim. Yazar buraya dair önemli bir saptamada bulunuyor: “Eğitimin içeriğini belirleyen şey yalnızca bilinenlerin sınırı değil, aynı zamanda her toplumda yönetenlerin yönettiklerine hangi becerileri ve kişisel özellikleri aşılamak istediği olmuştur.” Burayı biraz daha geliştirmek gerekirse eğitim, nesnel verilerin derlenmesi sonucu sunuluyor gibi görünürken aslında daima egemen sınıfın politik bir özleminin, tasarısının ifadesidir. Yani toplumu kendi düzenlerine kazanmanın ideolojik araçlarından biridir. Bu saptamayı yapmak önemli çünkü sınav dediğimiz olgu, eğitimin bir aracı olmasından dolayı ondan bağımsız değildir.

KAZANANLAR VE KAYBEDENLER

Yazarın yönelttiği bir soruyla devam edelim: “Sınavlar özünde toplumun gerçek kazananlarını mı seçer yoksa çok daha fazla sayıda olan kaybedenlerini, kendilerini bekleyen acıklı yazgıyı şikâyet etmeden kabullenmeye mi hazırlar?​” Bu soruyu yanıtlamadan önce bir soru da biz soralım: Bir toplumda “kazananlar” ve “kaybedenler” arasındaki ayrımı oluşturan unsur nedir? Cevabı günlük hayatımızda aramaya başlarsak sözgelimi bir fabrikatörün, şirket sahibinin, patronun vb. çocuğuyla emek gücünü satarak hayatını kazanan bir ailenin çocuğunun herhangi bir sınava hazırlandıkları koşulları incelediğimizde aradaki keskin ayrımı görebiliriz. Okudukları okullar, özel derslere ve kurslara ulaşım imkânları, beslenmelerinin niteliği... Daha öz bir ifadeyle, fırsatlara ve kaynaklara erişim imkanları taban tabana zıttır. Dolayısıyla toplumun “kaybedenleri”, esasında toplumun sınıfsal çelişkilerle parçalanmış formu nedeniyle çoktan belirlenmiştir. “Bizi seçeneklere boğmak aslında hiçbir seçeneğimiz olmadığı gerçeğini saklamaktan başka bir şey değildir. İşin gerçeği ise, mahkûm edildiğimizdir.”

Peki, o zaman sınavlar neyi amaçlar? Cevap için yine yazara başvuralım: “Gerçek şu ki, sınavlar bir şeyler öğrenmekten çok topluma ayak uydurma, öğrencileri okulların bürokratik ihtiyaçlarına ve müstakbel işverenlerinin davranışsal ve ideolojik beklentilerine göre sınıflandırmaya yarar.” Bunu da öğrencinin yetenek ve vizyonunu tek bir boyuta (notlara) indirgeyerek, rekabetçi bir ortam yaratmak suretiyle öğrencileri bireyselleştirerek, öğrencinin aleyhine işleyen toplumsal düzeni kişisel bir eksiklik gibi göstererek vb. yapar. Yani denilebilir ki sınavların amacı öğrencinin ne bildiğini görmek değil, onu özel mülkiyet ve hiyerarşik ilişkilerin hem üretildiği hem de ihtiyaç duyulduğu bir toplumda hayata hazırlamaktır. Başka bir deyişle “sınavların başlıca işlevi, kontrol etmek ve kontrol edilmeyi öğretmektir.”

Bu aşamada akıllara şu iki soru geliyor: “Sınavlar olmadan eğitim nasıl olurdu ve böylesi bir reformu mümkün kılmak için başka hangi değişiklikler gerekir?​” Sınavlar olmadan öğrencilerin derslere çalışacağını düşünmek rasyonel değil diye düşünülür. Bu düşünce “eğitimin, toplumumuzda hakiki bir merak ve sahip olunan ihtiyaçlarla ne derece bağını koparmış olduğunu” gösterir. Bu yüzden bizce asıl rasyonel olmayan şey öğrencilere iki saatlik bir sınavın bütün geleceklerini kazanmalarının koşulu olarak sunulması ve öğrencilerin bunun sonucunda yaşadıkları duygusal ve psikolojik tahribatlara mahkûm edilmesidir. Sınavlar olmadan işleyen bir eğitim modeli mümkündür. Bu ancak eğitimin, egemen sınıfın ideolojik silahı formundan sıyrılıp bireylerin her türlü becerisinin açığa çıkarılıp geliştirilmesine hizmet eden, yaşamla iç içe ve toplumu kolektif olarak ileri götürme amacı taşıyan bir model çerçevesinde yeniden şekillendirildiği koşulda mümkündür.

GENÇLİĞİN NİHAİ SINAVI

Eğitim sistemi ve sınavların, sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarına göre konumlanmış olan doğasını çarpıcı bir biçimde ele alan Ollman, ortaya koyduğu düşüncelerle mutluluğumuzu ve geleceğimizi neresinden tutsak elimizde kalacak köhne bir sistemin çürümüş ölçütlerine göre değil kolektif mutluluğun bir parçası olarak ele almamız gerektiği sonucuna ulaşıyor. Çünkü kapitalizm toplumun seçkin bir azınlığı dışındaki geniş kesimleri için, girdiği bütün sınavlardan kalmıştır. Tek başarısıysa düşe kalka, kör topal, dünyayı ve hayatı zehirleyerek yoluna devam etmesidir.

Gençliğin geleceğini belirleyecek olan nihai sınav çarpık kapitalist üretim ilişkilerinin onu metalaştırdığı, daima kendi programına mecbur bıraktığı düzene karşıdır. Bilimle ve sanatla, kişisel yeteneklerine ve ilgi alanlarına göre bir eğitim alabilmek ve bunu sınırlı zamanlara sıkıştırılmış mekanik değerlendirmelerden kurtarabilmek için geçilmesi gereken bu sınav sadece okullarda değil, yaşamın her alanında gençliğin önünde durmaktadır. Ya hepimiz birlikte geçeriz bu sınavı, ya da hiçbirimiz geçemeyiz.

Evrensel'i Takip Et