21 Temmuz 2023 00:16

Bir kavram olarak “kimlik”

Kimlik kavramı sermayedarlar tarafından işçi sınıfının örgütlülüğü karşısında bir koz olarak kullanılmıştır.

Kaynak:Ryoji İwata/ Unsplash

Paylaş

Enes Kaan TÜRKAN

Erciyes Üniversitesi

 

Kapitalist toplumda bireyin ihtiyaçlarından biri kendisinin dışındaki dünyada yaşananları ve kendi iç dünyasında olup bitenleri anlamasını sağlayacak kavramlar yaratmaktır. Dolayısıyla sosyal bilimler içerisinde yer alan sınıf, birey, cinsiyet ve kimlik gibi kavramlar da bu ihtiyaca tekabül eder diyebiliriz. Bu kavramlar bireye kısaca “Kimim ben?​” sorusuna verebileceği yanıtları oluşturuyor. Bunlardan bir tanesi olan kimlik kavramını son birkaç yüzyıldır hayatımızın önemli bir bölümünde sıkça duymaktayız. Kimlik kavramını sosyolojiye kazandıran Richard Jenkins “kimlik”i özel sorunlarla kamusal sorunları bir araya getiren, yani toplumsal bir kategori olarak tanımlamış. İşte tam da bu açıdan kimlik kavramının tanımı, tarihsel gelişimini ve toplum bakımından önemini ele almak gerekiyor. Ayriyeten bu kavramın yaygın kullanılmasından dolayı doğan tanım kargaşasını ortadan kaldırma ihtiyacı da doğuyor.

KİMLİK NEDİR?

Biliyoruz ki toplumun tamamı statüleriyle, cinsiyetleriyle, inanışlarıyla ve kökleriyle kendisini tanımlandığı kimliklere sahiptir. Mesela hepimizin birer yurttaşlık kimliği olması bile belli bir aidiyete işaret eder. Toplumun tümünde mevcut olan bir şeye ait olma ihtiyacı kimliklerimizin anlamlandırılmasında en temel etkendir. Aynı zamanda kimlik, toplumların ve insanların farklılıklarını ifade etmenin en basit yoludur. Kimlikler anlamını kendisinde olmayan özelliklerle kazanır. Diğer kimliklerle arasında oluşan farklılıkları esas alır. Örneğin bir kişinin kendisine “İtalyan’ım” demesi İtalyanlara ait örf, din, dil ve ananelere sahip olduğunu ifade etmesinin en kolay yoludur. İşte bunlarla birlikte sosyal bir anlam da kazanır.

Kimliği oluşturan noktalardan birisi de sembollerdir. Dil ve diğer iletişim araçlarıyla birlikte kimliğin bir kısmı oluşur. Bunların yanında biçim ve anlamı da ırk, sınıf ve toplumsal cinsiyet gibi ortak özelliklerle yoğrulur. Böylece şimdiki anlamını da kazanmış olur. Ancak başında belirttiğimiz gibi kimlik, dil ve örf, anane, inanç gibi yaşamın içerisinde olan kavramlarla oluşur. Kısacası kimliği oluşturan etkenler; devlet, millet, bayrak gibi “büyük” kavramlar olabileceği gibi hayatın içerisinde çok belirgin olmayan ayrıntıları da içerebilir.

SERMAYEDARLAR İÇİN KİMLİK

Oluşturan bütün etkenleriyle birlikte kimlik değişime ve yönlendirmeye açıktır. Ayrıca siyasal yapıyla birlikte yeniden oluşturulmaya müsaittir. Kimlik kavramı, patronlar ve sermayedarlar tarafından işçi sınıfının örgütlülüğü karşısında bir koz olarak kullanılmıştır. Bazen sömürüyü perdelemek için, bazen de tam tersine sınıf mücadelesinin önüne başka bir mücadele anlayışı koymak amacıyla kullanıldığını görebiliriz. Mesela Kürt ve Türk iki işçiyi kafamızda canlandıralım. Aynı fabrikada çalışıyor olsunlar. Sermayedarlar ve patronlar bu iki işçinin örgütlenmesinin karşısına kimlik kavramını koyacaktır. Böylece aslen sınıf kardeşi olan bu iki işçi arasına bir duvar inşa edilmiş olacak. Kapitalistler kârlarına kâr katarken bu iki işçi, asıl düşmanlarını unutacaklar. Görünen tabloda aynı sınıfın birer üyesi olan işçiler bu bağlama dahil olmayan kimlik duvarı sebebiyle birlikte hareket etmekten uzak yaşamaya devam edecekler. Tabii ki bu anlattığımız senaryonun sermayedarların hedeflediği senaryo olduğuna da söyleyebiliriz. Aksi bir durumun da mümkün olduğunu çokça gördük. Sonuç olarak, kimliği bu şekilde belirli amaçlarla kullanmaya devam eden devlet ve patronlar, kimliğin kendisiyle oynama yapma imkanını elinde tutmaya ve bunu bir silah olarak işçi sınıfına karşı kullanmaya devam edecekler.

ÖNCEKİ HABER

Fransa'da kabinede değişikliğe gidildi

SONRAKİ HABER

Kampa biz çoktan hazırız!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa