22 Temmuz 2023 04:45

Madenci ailelerinden Amasra davasına çağrı: Adalet talebini birlikte büyütelim

43 madencinin hayatını kaybettiği Amasra Katliamı’yla ilgili açılan davanın üçüncü duruşması 24 Temmuz’da başlayacak. Dava öncesi Evrensel’e konuşan aileler davaya katılma çağrısı yapıyor.

Fotoğraf: Gözde Meydan/Evrensel

Paylaş

Hilal TOK
İstanbul

Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Amasra Müessesesine ait maden ocağında 14 Ekim 2022’de meydana gelen ve 43 işçinin hayatını kaybettiği, 9 işçinin yaralandığı patlamaya ilişkin 7’si tutuklu 23 sanığın yargılandığı davanın üçüncü duruşması 24 Temmuz Pazartesi Bartın Adliyesinde görülecek. Katliamda hayatını kaybedenlerin aileleri dava öncesi yaptıkları çağrıda, “Adalet talebini birlikte büyütelim” dedi.

"SADECE 43 AİLE SESİMİZİ DUYURAMAYIZ"

Katliamda hayatını kaybeden 43 madenciden biri 29 yaşındaki Suat Demirkıran’dı. Demirkıran’ın kardeşleri Muradiye ve Kibariye Demirkan, sadece Amasra Müessesindeki yöneticilerin sorumlu olmadığını ifade etti. Kibariye Demirkan, “Biz adalet istiyoruz, taraf tutulmasın. Suçlular cezasını çeksin. Bizim canımız yandı, yanlarına kalmasın. Benim kardeşim daha ömrünün baharındaydı. Hayalleri söndü. Suçlularsa gülüp oynuyorlar dışarıda. Sadece 8 tutuklu suçlu değil, bir sürü kişi var. TTK Genel Müdürlüğünün de suçu, sorumluluğu var. Onlar da tutuklanmalı. Sanıklar hâlâ maaş almaya devam ediyorlar. Hiç çalışmadan tıkır tıkır paralarını alıyorlar bizim şehitlerimiz üzerinden. Hangi madencinin arkasında durdular, ailelerini ziyaret ettiler, sıkıntılarını paylaştılar ben merak ediyorum. Ben sadece adalet istiyorum. Birlik olalım ki adalet gelsin, kimse sessiz kalmasın. Kimse köşesine de çekilmesin. Bizler birlik olalım ki kaybettiğimiz şehitlerimizin arkasında durabilelim. Devlete karşı 43 aile olarak ne kadar sesimizi duyurabiliriz? Duyuramayız. Tüm Türkiye görmeli bizim acımızı, birlikte karşılarında durmamız lazım. Tek başımıza başaramayız, çünkü önümüzü kesiyorlar. Adalet, adalet, adalet. Tek isteğim bu” dedi.

"9 AY OLDU, SUÇLULAR SERBEST"

Muradiye Demirkıran da “Tutuklu olanların serbest kalmaması, tüm suçluların ceza alması lazım. Bizi bir nebze rahatlatacak tek şey bu. Sadece Amasra’daki yöneticiler değil, sorumluluğu olan herkes yargılanmalı, ceza almalı. Hepsi çıkar amacında. Hepimizin ayaklanması, bu davanın peşini bırakmamız lazım. 9 ay oldu, Suat, kardeşim yok. Ailemiz darmadağın oldu, huzurumuz kalmadı. Nasıl anlatılır ki yaşadıklarımız? Adalet istiyoruz, sadece bunun için mücadele ediyoruz” ifadelerini kullandı.

"GERİDE İKİ YETİM ÇOCUĞUM KALDI"

Katliamda hayatını kaybeden Yusuf Özerkan’ın eşi Nurgül ise iki çocuğunun yetim kaldığını söyledi: “İhmal çok fazla. İş güvenliği önlemleri alınmamış. Memurlar, amirler içeri girmiyormuş, haram yemişler. Geride iki çocuğum yetim kaldı, aile denilen bir şey kalmadı. Başka yetimler olmasın, eşler, analar arkada gözü yaşlı kalmasın. Bu yüzden bu davaya herkes sahip çıkmalı, çıkmalı ki bir daha böyle ihmaller olmasın. İhmal olmasın, adalet yerini bulsun istiyorum. TTK Genel Müdürlüğü, Bakanlık… Başımızdaki büyüklerin de ihmalleri var, büyük ihmal onlarda. Ben onların da yargılanmasını istiyorum.”

Hayatını kaybeden Ramazan Özer’in babası Osman Özer de “Oğlum nişanlıydı. Bu Kurban Bayramı’nda düğünü vardı. Bayram bizim için cenaze gibi geçti. Biz bu davanın peşini bırakmayacağız. Çocuklarımız için, adalet için sorumluların peşini bırakmayacağız” dedi.

"KAMUOYU TAKİBİ, SÜRECİN SAĞLIKLI İLERLEMESİ İÇİN KRİTİK"

Ailelerin avukatlarından Çağdaş Hukukçular Derneği Üyesi Derviş Emre Aydın da kamuoyu takibinin dava sürecinin sağlıklı ilerlemesi için kritik olduğunu anlattı. Aydın şunları söyledi: “Davada sorular sorduk, sanıkların cevapları görünenden çok daha fazlası olduğunu gösterdi. Sanıklar çalışma koşullarının yetersiz olduğunun farkında oluşlarına karşın üretimi durdurmadan devam ettiklerini söyledi. Soruşturma aşamasında dosyaya yansımayan olgular ortaya çıktı, bunlardan birisi daha fazla satılabilir kömür çıkarabilmek için kömür yıkama sisteminin devre dışı bırakılmasıydı. Bunun doğrudan TTK Genel Müdürlüğü bilgisi ve talimatıyla yapıldığı söylendi. Buradan bu işlem ile alınan kömürle beraber bir nakliyat planında da değişikliğe gidildiğini gördük. Bu değişikliğin zaten yetersiz olan havalandırma sistemini, patlamanın tam etki alanı dediğimiz yerinde havanın durma noktasına getirdiğini ve metanın birikebileceği birçok alanın oluştuğunu görmüş olduk. Yaptığımız tespitlerde, sensörler üzerinden havanın akış yönünün projede gösterildiği şekilde olmadığını tespit ettik. Havalandırmanın yetersiz olmasına rağmen üretimin zorlanması, yapılmayan yatırımlar, hem yeterli personel hem de yeterli altyapının oluşturulmadığını da gördük. Çalışmanın bitirilmediği, ama kömür üretiminin yapılmadığı, tel çekilen bir alanın da patlama alanlarından biri olduğunu biliyoruz, bu yeterli personel olmamasının yarattığı sonuçlardan biri. Yatırıma ilişkin yapılan planların gerçekleşmemesi, 2018 yılından bu yana modernizasyon projelerinin hayata geçirilmemesi etkili olan faktörlerden bazıları. Sanıklar bunun farkında, TTK Genel Müdürlüğünden talepte de bulunmuşlar ama Genel Müdürlük bu durumu sürüncemeye bırakmış. Bu göz göre göre gelen bir katliama neden oluyor. İş güvenliği uzmanlarının da neredeyse yalnızca evrak üzerinden inceleme yaptığını da sorgulamalarda gördük. Önümüzdeki celse mağdurlar ve müşteki aileler dinlenecek. Özellikle onların beyanları önemli çünkü, doğrudan kayıpları doğrultusunda en yakın bilgiye sahip olanlar. Onlar dinlenirken salonun kalabalık olması ve kamuoyunun bu davanın gidişatına ilişkin ilgisinin yüksek olması bizim için önemli. Bu dava sürecinin sağlıklı ilerlemesi açısından kritik, bu yüzden herkesi bu davayı takip etmeye çağırıyoruz.”

"DENETİMİN AZALTILMASI İŞ CİNAYETLERİNE ZEMİN HAZIRLIYOR"

Emekli İş Güvenliği Başmüfettişi Şeref Özcan, AKP döneminde iş yeri denetimlerinin kağıt üstüne indirgenmesinin iş kazaları ve işçi cinayetlerini etkilediğini anlattı. “İş cinayetlerinde sıradan adli olaylardaki gibi olay mahallindekileri değil, tam tersine en tepedekini aramak zorundayız ve yöntem olarak yukarıdan aşağıya doğru gitmeliyiz” diyen Özcan, şöyle devam etti: “İşveren kendisinde olan yetkiyi birisine devretmiş mi, bunun maddi imkanlarını da sağlamış mı? İş güvenliği söylendiğinin aksine pahalı bir sistemdir. Bunun hem karar yanı vardır; işveren bu yönde karar vermiş mi? Hem de maddi harcamaları vardır. Bu konuda yetki vermiş mi, buna bakılır. Sanıklar da, ‘Bunda bizim yetkimiz yok, genel müdürlükteydi’ dediler çok kez davada. Demek ki bir yetki devri yok. Yetkinin en yukardakinde olduğunu açıklığa kavuşturabiliyoruz. Sorumlu olan hukuki anlamda da, cezai anlamda da işverenin kendisidir. Somut işveren de TTK Genel Müdürlüğünün kendisi. Önemli bir değişiklik olarak İSİG Kanunu çıktı. İş yerinde belli sürelerle dışarıdan gelenlerle denetim sağlanmaya çalışıldı, gerek iş yerindeki çalışma gerek denetim evrağa boğulur hale geldi. Kağıt üzerinde sanki işler düzgün, sanki iş yerinde de bir sorun yokmuş gibi bir durum oldu. Yasanın yapısı bu şekilde olduğu için faaliyet de buna dönüşmüş oldu. Denetimler gitgide azalmaya başladı. 2023 yılında bu haftaya kadar hâlâ teftiş yapılmamıştı mesela. Çalışma Bakanlığı, ‘Seçim var, işverenler zarar görmesin’ diye 6.5 ay tek bir iş yerine gitmedi. Teftiş yapılmadı. Böyle bir tabloda, en yukarıdakilerin iş cinayetlerinde payları olduğunu söylemek abartı olmaz. Denetim azaltıldı, bir yandan da denetimin içeriğine müdahale edildi ve müfettişlerin yetkileri de daraltıldı. Teftiş organizasyonu siyasi organizasyonun baskısının dışına çıkmalı. Bağımsız olmalı. Emek örgütlerinin yürüttüğü, iş yeri sendika temsilcileri ile bu iş yürütülmeli. Yani bu denetim sisteminin bağımsızlaşması gerekir.”

SANIKLAR TTK GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜ İŞARET ETMİŞTİ

Önceki duruşmalarda, sanıklardan Salih Atmaca’nın “Tecrübe ve liyakat sıkıntısı vardır, yanlış atamalar vardır. Bir kere bile müessese müdürüm benimle ocağa inmemiştir, iki sene çalıştım ben kendisiyle. Sistemde bir sorun vardır. Buradaki mühendislerin bir hatası varsa, onları sistem sevk etmiştir. Denetlemekle ilgili belki sorunlar da olabilir. TTK’deki ilgili sorumlular neden burada değiller” sözleri dikkat çekmişti.

SANIK GÖKDERE, MAHKEMEDE İFADE DEĞİŞTİRMİŞTİ

Ayrıca, savcılık ifadesinde üretim baskısı olduğunu söyleyen Mühendis Hidayet Gökdere de, “Emniyetteki ifadelerimde nezarette kaldık 3 gün. 4. günün sonunda hızlı olması için herhalde benden önceki kişinin ifadeleri kullanılmış. Benim kullanmadığım şeyler kullanıldı. Üretim baskısı yoktu” diyerek ifade değiştirmişti. Sondaj Mühendisi Hakkı Oğuz da kurumda sağlıklı sondaj makinesi olmadığını söylemişti. Oğuz, “Kurumda 5 tane sondaj makinesi vardır. Sondaj talebinde bulundum ama gelmedi. Patlamadan sonra iki yeni sondaj makinesi daha geldi” demişti.

BİLİRKİŞİ RAPORUNA RAĞMEN TÜM SORUMLULAR YARGILANMIYOR

Öte yandan mahkemeye sunulan bilirkişi raporunda havalandırmanın yetersiz, işçi sayısının norm kadronun altında olması, kömür tozu patlamasına karşı yeterli önlemlerin alınmadığı gibi görüşler yer almasına rağmen, yargılama sadece Amasra Müessesi yöneticileri ile sürüyor, TTK Genel Müdürlüğü yetkilileri yargılanmıyor.

SANIKLAR İÇİN İSTENEN CEZALAR

İddianamede, TTK Amasra Müessese Müdürü Cihat Özdemir, Müessese Müdür Yardımcısı Salih Atmaca, İşletme Müdürü Selçuk Ekmekci, İş Güvenliği ve Eğitim Başmühendisi Volkan Soylu ve Başmühendis Mehmet Tural hakkında 42 kez “Olası kastla öldürme” suçundan toplam 840 yıldan 1050 yıla kadar, 4 kez “Olası kastla yaralama” suçundan da toplam 4 yıl 16 aydan 12 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.

4 sanığın iki suçtan toplam 844 yıl 16 aydan 1062’şer yıla kadar hapsi istenen iddianamede, diğer 4’ü tutuklu 19 sanığın ise “Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan 2 yıl 8 aydan 22 yıl 6’şar aya kadar hapsi isteniyor.

ÖNCEKİ HABER

Edirne'de tır, park halindeki 2 kamyonete çarptı: 4 ölü, 1 yaralı

SONRAKİ HABER

DEDAŞ işçileri haklarının iadesi talebiyle birçok ilde iş bıraktı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa