İDÇ işçileri sözleşmeyi beklemek istemiyor: Ücretlerimize iyileştirme şart
İzmir Demir Çelik fabrikasında çalışan işçiler toplu iş sözleşmelerindeki ücretlerinin eridiğini belirterek ücretlerinde iyileştirme ve ek zam talep ediyor.
![İDÇ işçileri sözleşmeyi beklemek istemiyor: Ücretlerimize iyileştirme şart](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/192575.jpg)
Fotoğraf: Evrensel
Turan KARA
İzmir
İzmir Demir Çelik (İDÇ) fabrikasında çalışan işçiler asgari ücret artışından sonra kendilerine de ek zam yapılmasını umut ediyordu. Çünkü işçilerin iki yıl önceki yapılan sözleşmede yoksulluk sınırı civarındaki ücretleri şimdi onun yarısına kadar düşmüş durumda ve hayat pahalılığı durdurulamaz biçimde artmaya devam ediyor.
Üstelik şirket yönetimi sendikalı işçilere tek kuruş iyileştirme yapmazken, idari kadro/kapsam dışı dediği çalışanların ücretlerine sözleşmeden bu yana beşinci defa iyileştirme yaptı. İşçilerin ek zam beklentisinin altında yatan şey ise şirkette ayrımcılık yapılmaması ve herkese iyileştirme yapılacağı yönündeki ‘iyimser’ yaklaşımdı. Şimdi bu iyimserlik şirkete, şirket müdürüne, Türk Metal’e ve Baştemsilciye karşı tepkiye dönüşme yönünde.
İŞÇİLERDEN SENDİKACILARA TEPKİ
İşçiler açısından ‘en sevilmeyen’ kişiler arasında kendilerine karşı “Ayarsız” davrandıklarını söyledikleri temsilciler geliyor. İşçilerin hem hiçbir şey yapmayıp hem temsilcilik koltuğunu işgal edip hem de temsilcilik seçimi yapılmasını engellediklerini söyledikleri temsilcilere karşı ciddi eleştirileri var. İşçilerin dikkat çektiği noktalardan biri de şirket müdürü ve Türk Metal temsilcilerinin iş birliği ile kendilerini baskı altına alarak süreci yönetmek istemeleri.
3 İDÇ işçisi, gönderdikleri mektuplarda dikkat çektikleri noktaların tüm birçok İDÇ işçisinin düşüncesini yansıttığını söylüyor. Birinci işçi, açıktan ve doğrudan İDÇ fabrikası icra kurulu üyesi ve fabrika müdürüne sesleniyor ve sömürü ile zenginleşmesinin nasıl bir adalet olduğunu sorarken, Türk Metal temsilcisine de emekli olduğu halde temsilci olmasının kendisini rahatsız edip etmediğini soruyor. İkinci mektupta diğer işçi de OPH ünitesinden sesleniyor ve arkadaşlarını hep birlikte hareket etme ve sömürüye karşı tavır almak için pratik adım atmaya çağırıyor. Üçüncü işçi ise en temel taleplerini özetliyor.
"HEPİMİZ GEÇİM ZORLUĞU YAŞIYORUZ"
İDÇ işçisi
İzmir
“Her bölümde, işletmede herkes müdürlerini sıkıştırıyor, ‘Geçinemiyoruz’ diyor. Onlar da ‘MESS iyi zam verecek bekleyin’ diye avutuyorlar. ‘Üç haneli zam verecek, sözleşme uzamayacak, hemen bitecek endişe etmeyin, şubata kalmayacak’ diyorlar. Ama neden şimdi ek zam ve iyileştirme yapmadıklarını açıklamıyorlar. Diyor ki müdürler, ‘Ek zam verirsek o zaman MESS bizim şirketi atar, olmaz.’ Ne alakası var? Hepimiz geçim zorluğu yaşıyoruz. Geçim zorluğunu geçtim ağır bir sömürü altındayız, aşağılanma ve baskı altındayız.
ŞİRKET KÂR EDERKEN 485 LİRA YEVMİYE NE DEMEK?
Bir yandan iki yüzlü ve dürüstlükten uzak; sözde çalışan özde müdür temsilcileri, diğer yanda fabrika müdürünün baskıları ve üretimin zorlukları, eksiklikler, bir yanda ekonomik baskılar, çocukların eğitim ve diğer masrafları, ailecek dışarı çıkamamak, diğer yanda insanın üstüne üstüne gelen ülke şartları... Şimdi biz her gün günlerce dur durak bilmeden en ağır işlerden birinde çalışıyorsak ve geçim zorluğu yaşıyorsak, bunalıyor ve çözümsüz kalıyorsak bütün çekilen acıların sıkıntıların ne anlamı kalıyor ki, işçi ve emek düşmanı sayın şirket müdürü ve onun yardımcılarına soruyorum: Bize emanet edilen milyarlarca liralık makinalar ve tesisleri sorunsuz çalıştırırken, şirket milyonlarca dolar kâr ederken ve yaşamımızdan, sağlığımızdan, ailemizden, güzel günlerimizden olurken 485 lira yevmiye ne demektir?
Bugünün şartlarında bin lira, 2 sene sonrada en az 2 bin lira olacak şekilde düzenlenmesi gerekilen bizim yevmiyelerimizin yarısına el koymak hayatımızın, emeğimizin yarısını sömürme, gasbetme demek değil midir? Bu şartlarda bizim için demir çelikte çalışmanın ne anlamı var? Hayatımızı veriyoruz, farkında değil miyiz sanıyorsunuz, bizi anlıyor musunuz, yevmiye sadece 485 liracık!
İNSANCA ÇALIŞMAK VE YAŞAMAK İSTİYORUM
Türk Metal’in utanmadan yoksun, paraya ve rahata düşkün başkanlarına da soruyorum; insanca çalışmak ve yaşamak istiyorum. Çocuğumu dershaneye gönderemez haldeyim, şartlar ağırlaştı. Siz ne kadar kör ve sağır gibi davranacaksınız? Sendikanın kasası her ay bizden kesilen yevmiyelerle doluyor. ‘TİS var, MESS var, müdür var bir şey yapamayız, oturun yerinize’ deyip sonra gelip yine işçileri suçluyorsunuz, kimse eyleme katılmıyor, Bursa’ya, İzmit’e eyleme gelmiyor diye. Ama hiç demiyorsunuz ki ‘Bizler ne biçim insanlarız ki kimse güvenip arkamızda durmuyor, bir yere çağırsak gelmiyor.’ Ne zamana kadar bizleri boyun eğmeye zorlarken kendi ceplerinizi doldurmaya bakacaksınız? İşçiyi çileden çıkarıp istenmeyen şeyler yapmaya zorlamakla elinize ne geçecek?
BİRLEŞMENİN BİR YOLU BULMALIYIZ
Sendikanın da şirket müdürünün de bu kadar rahat olmasının, pervasız ve arsız olmasının sebebi bizim kendi aramızda birleşemeyeceğimizi düşünmeleri, toplanamayacağımıza, bir arada kararlı duramayacağımıza inanmaları. Bizleri bunun için küçümsüyorlar. Çünkü formen idari kadro diye bölüyorlar, bölüm bölüm ayırıyorlar, şimdi EYT’lileri de ayırmak bölmek için kullanıyorlar. Ekmeğimizle tehdit ediyorlar. Bizler birleşmenin, toplu halde davranmamın bir yolunu bulmalıyız.
İnsanı, işçiyi, bizi, emeği hiçe sayıyorlar. Su sebili yok, insanlar soğuk su için buzdolabını bile kendisi alıyor. Bazı bölümlerde tuvalete ulaşmak bile problem. Tek tuvalet var ve foseptik rögar kapağından dışarı taşıyor, affedersiniz pislik içinde yürümek zorundasınız tuvalete ulaşmak için. Milyon dolarlık tesisten bahsediyoruz burada. Sadece şirket de değil, sendikacılar da işçiye karşı. Sendika demek sendikaya da hakaret olur! Çünkü temsilcilerin kim olduğunu şirket müdürü belirliyor, seçim yok, hak yok, hukuk yok! Mayıs ayında fabrika icra kurulu üyesi ve fabrika müdürü imzasıyla bir duyuru yayımlandı; “Aşağıdaki ismi yazılı personeller ‘Çalışan Temsilcisi’ olarak görev yapacaklar” diye. İsimler sendika temsilci olarak seçildi. Baştemsilci ve şube yöneticisi en başta. Soruyorum bu adamlar mı bizi savunacak? Bizler bu tabloyu değiştirebiliriz. Kaybedecek neyimiz kalmış ki, İDÇ’nin anlamı, önemi, bir özelliği mi kalmış işçi için? Hiç!”
"HER ŞEY BİZİM OMUZLARIMIZDAYKEN KAZANÇ HEP ŞİRKETTE"
İDÇ işçisi
İzmir
Orta Profil Haddehanesi (OPH) İzmir Demir Çelik fabrikasının bel kemiği bir işletme. Tabii ki çelikhaneden sonra gelen ve fabrikayı ayakta tutan bir işletme. Hele de pandemiden bu yana sürekli gelişen, büyüyen, hızlanan bir işletme. Şimdi bu iletmede bir operatör, söylemeye utanıyor insan ama 480 lira yevmiye ile çalışıyor. Hem de bu yevmiye yaklaşık 10 senelik işçinin yevmiyesi. Yeni başlayanlar 482 lira alıyor, en düşük ücret olarak. Biz onları yetiştiriyoruz, sorumluluk alıyoruz, milyon dolarlık üretimi düzgünce yürütme, makinaların, tesisin ve üretimin güvenliği, eksik adamla dinlenmeden çalışma, her şey bizim omuzlarımızdayken kazanç hep idarecilerde ve şirkette.
EK ZAM VE HAKKIMIZ OLAN ÜCRETLERİ İSTİYORUZ
Ek zam ve hakkımız olan gerçek ücretleri, kesilmemiş halde, olması gerektiği kadarını istiyoruz. Sendika “Patron vermiyor” diyor, müdür dalga geçerek “Sizin sendikanız var” diyor. İdari kadroya ve kendi adamlarına 2 senelik sözleşme dönemimiz boyunca beş kere ek zam ve iyileştirme yaptılar ancak bize gelince “Sabredin sözleşmeniz var” dediler. Sendika seçimleri yok, baştemsilci denen adam EYT’li. Emekli birinin sendikacılık yapması yanlış değil mi? Şirketten maaş alıyor, emekli maaşı alıyor, sendikadan maaş alıyor, eli belinde dolaşıp kahyalık yapıyor. Kimseyle şahsi problemimiz yok ama sendika seçimleri yapılmaması gibi bir problemimiz var ve bu şahıslar bize engel oluyor.
HEPİMİZ BİR ARAYA GELİP HAREKET ETMELİYİZ
Hem çalışma koşulları hem ücretler hem de yöneticiler bakımından tam bir sefillik içindeyiz. Bir yandan devasa kâr eden şirket, bir yandan hükümet, biz tam bir sömürü içindeyiz. Emek sömürüsü ve bütün bu haksızlıklar yetmezmiş gibi müdürlere geçinemediğimizi, iyileştirme istediğimizi, idari kadroya yapılanın bize de verilmesi gerektiğini söylediğimizde “Ben bilmem sizin sendikanız var” denmesi epey “onur kırıcı”. Ancak sendikacılarda kırılacak bir onur var mı şüpheli. Çelikhane, OPH, çubuk, bakım, atölye, fırın, kontrol kule, tezgah toplama, yardımcı tesisler... Hepimiz bir araya gelip toplu halde servislere binmeme, soyunma odasından toplu çıkıp, vardiyayı geç alma gibi tavır gösterirsek ancak bunlar bize saygı duyar, yoksa kimse bizi kale alacak gibi durmuyor ve arkamızdan gülüyorlar. Mısır’da kölelere bile böyle davranıldığını sanmıyorum. Türk-İş, Türk Metal yoksulluk sınırı açıklıyor, bizim maaşlarımızsa onun yarısı, bunun izahı olabilir mi?”
İDÇ İŞÇİLERİNİN TALEPLERİ
İDÇ işçisi
İzmir
Refahımızın korunması adına yüzde 160’lık bir ücret artışı, örgütsüz olan iş yerleri ile aramızdaki farkın kapanmasını, aynı seviyede olmasını sağlayacaktır. Yüzde 160’ın üzerindeki bir artış örgütlü olmanın farkını gösterecektir. 2 senedir ekonomik krizin, enflasyonun altında eziliyoruz ve zarardayız, kayıptayız. Bunun için yüzde 160 ve üzeri bir artış talep ediyoruz.
Toplu sözleşmede asgari ücret artışlarından faydalanmamızı sağlayacak madde olmalıdır. Böylece sözleşmemiz var bahanesi ortadan kalkar ve ücretlerimiz gerilemez. Tamamlayıcı sağlık sigortasından tüm aile bireyleri yararlanacak şekilde anlaşma yapılmasını ve bedelinin matrahlara yansımasını talep ediyoruz.
Evrensel'i Takip Et