23 Temmuz 2023 04:35
/
Güncelleme: 24 Temmuz 2023 09:20

Nedir bu Succession’ın alametifarikası?

Onur KAVAK

Amerika’nın en prestijli televizyon ödülü olan 75. Emmy Ödülleri’nde adaylar geçtiğimiz günlerde açıklandı. Aday listesi kalabalık gözükse de dikkatimi adaylardan çok TV-dijital platform dizilerinin rekabeti çekti. Netflix, Prime Video, Disney+, Apple TV+, Hulu gibi dijital platformların, yüksek bütçeli dizilerinin “izlenilirliği” sorgulanır durumdayken, dünya genelinde ilgiyle takip edilen HBO yapımı Succession 27 dalda aday gösterildi.

Son dönemde fenomene dönüşen diziye biraz yakından bakalım.

TAHTA GEÇECEK ELEMAN ARANIYOR

Succession’a yüzeysel baktığımızda oldukça sıkıcı bir dizi izlenimi yaratıyor; Amerika’nın en büyük medya şirketlerinden biri olan Waystar RoyCo’nun sahibi Logan Roy, belirli bir yaşı aldıktan sonra kendisinden sonra şirketin CEO’sunu belirlemek istiyor. Çocukları, Kendall, Shiv, Roman ve Connor arasında seçim yapma sürecine girişiyor. Bu süreçte aile fertlerine damat Tom ve işsiz dolaşan ve Logan’ın işsiz yeğeni olan Greg de katılıyor. Kara komedi-drama yapısı, diziye farklı bir hava katıyor.

OYUNCULARI DA TEBRİK EDERİM, ÇOK GÜZEL OYNAMIŞLAR

Succession, diyaloglara boğulduğunuz bir yapıt. Diyalogları takip ederken günlük hayata yakın sohbete de şahit oluyorsunuz. Peki bu diyaloglar sıkıcı mı? Kesinlikle değil! Birinci sezonu izlerken sıkılmanız kuvvetle muhtemel. İkinci sezona geçişte işler değişiyor ve farklılıkları fazlasıyla hissediyorsunuz.

Oyuncuların performansı üst düzey olunca, olaylara onların açısından bakmaya, onlar kadar kötü olmaya, günün sonunda dönen entrikalardan dolayı hepsinden nefret etmeye başlıyorsunuz. Bunda, çekim teknikleri ve kamera kullanımının büyük bir payı var.

Aile içi çekişmeler çok gerçekçi. Feodal aile yapısı ve şirketin geleceğini belirleme arasında yaşanan gerginlikler izleyiciye net bir şekilde hissettiriliyor. Hatta yer yer oyuncuların tepkilerinin doğaçlama olduğu belirtiliyor. Yan karakterler başrolleri çok iyi tamamlıyor, bazı sahneler onlardan çok öne çıkabiliyor.

Aile şirketi yapısını anlatan bir diziye göre mekan kullanım yelpazesi oldukça geniş. Sabit bir yerde çekim olmuyor. Bazen farklı ülkelere gidiliyor. Gidilen ülkeler senaryoyla alakalı oluyor. Bunlar içinde Türkiye hatta Türk oyuncular bile var.

KURGU, NE GÜZEL KURGUDUR

Çekim teknikleri, geleneksel senaryo ve kurgunun aksine baş döndüren dolgun bir dizi olduğunu kabul ettiriyor. Türk dizilerindeki manasız uzun bakışlar ardından “selam” denmesi ve Toygar Işıklı’nın müzikleriyle ilerleyen sahnelerden elbette bahsetmiyorum. Çekim tekniklerine dair hiçbir fikri olmayan birinin bile “Bu dizide bir farklılık var” diyeceği cinsten.

Succession’da kamera açısı sabit durmuyor, adeta kompozisyon şelalesi yaşanıyor. Kim konuşursa kamera ona dönüyor. Alışmakta başta zorlandığımı söyleyebilirim. Bazen fokus kaçıyor, kadraj bozuluyor. Buna rağmen yönetmen bunları kurgudan atmıyor, doğal bırakıyor. Renkler abartılı değil.  Oyuncular kamerayla göz göze gelmiyor. Belgesel gibi ama değil gibi de, kameramanlara görüntü yönetmeninden inisiyatif verilmiş gibi. Tek kelimeyle: Basit.

MÜZİK, NE GÜZEL MÜZİKTİR

Dijital platformların uygulamaları birbirine benzer yapıda... İzlediğiniz diziye kaldığınız yerde devam edeceksiniz, tıkladınız, önceki bölümde neler yaşadığını gösteren görüntüler geldi ve altta “atla” seçeneğini gördünüz. Kendi kullanım senaryomda “atla” tuşuna basıp direkt diziye devam ederdim. Succession izlerken ise atla seçeneğine neredeyse tıklamadım. Bunun en büyük sebebi dizideki yoğun diyalogların özetini tekrar hatırlamak ve en önemlisi giriş müziğini dinleyerek akan görüntüleri izlemek.

Dizinin müzikleri Besteci ve Piyanist Nicholas Britell tarafından yaratıldı. Basitlik kurguda olduğu gibi müzikte de mevcut. Dizinin yapısıyla birebir ölçüşüyor. Akortsuz piyano, 808 dijital davul kiti, keman eşliğinde kontrbaslar... Senkron olmayan kirli seslerin ilginç uyumu. Alışagelmeyen bir kulak deneyimi. Tek kelimeyle: Benzersiz.

YAŞANDI BİTTİ SAYGISIZCA

Sonuç olarak 4 sezonluk Succession serüveni 28 Mayıs’ta final yaptı. Dizinin konusu ve oyunculuklardan bağımsız, son yıllarda dijital platformların “yenilikçi” göründüğü dönemde, bir TV dizisinden farklı bir tarzla izleyicilere deneyim sunması, dijital platformların geldiği noktayı düşündürüyor. HBO, Emmy’de en çok adaylık alan üç yapımın sahibi; Succession 27 dalda, The Last of Us 24 dalda ve The White Lotus 23 dalda adaylıkla listenin zirvesinde.

İlk bölümden son bölümüne kadar öngörülemez sahnelere şahit olduğum dizide tahminlerinizin çoğu tutmayacak. Büyülü ve şaşaalı zannedilen burjuva yaşamların ardına dalmanın öfkesiyle beraber keyif de aldım.

Birinci sezonun ilk bölümleri beklentilerinizi karşılamayabilir ama sonrasında medya patronlarının emekçilere olan mesai baskısını, 2 Mayıs’ta ABD’deki senaristlerin düşük maaş ve yapay zekanın -ChatGPT- gelecekte olası kullanımına karşın başlattığı grevi, lobicilik faaliyetleriyle seçime girenleri, “yeni medya”nın postmodern yaklaşımlarını, doymak bilmeyen aç gözlü kapitalistlerin iktidar mücadelesini, kısacası ABD’ye dair güncel tüm mevzulara dair göndermelerin yaşandığı bir diziye şahit olacaksınız.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et