24 Temmuz 2023 22:35

Soyut ifade özgürlüğü, somut halk sağlığı

"AYM Canan Karatay davasında aldığı hak ihlali kararıyla soyut bir ifade özgürlüğünü savunurken somut bir halk sağlığı tehlikesini göz ardı etmiştir."

Soyut ifade özgürlüğü, somut halk sağlığı

Fotoğraf: DHA

Dr. Hasan YAZICI
İstanbul Üniversitesi Emekli Profesörü

Prof. Dr. Canan Karatay yerleşik tıp uygulamalarına ters düşen açıklamalarıyla ünlüdür. Geçtiğimiz günlerde de popüler bir TV kanalında yaptığı söyleşide COVID aşılarını etki yönünden ‘sudan farksız’ olarak nitelemiştir. Hocaya göre ülkemizde çocukları yeterince kızamığa karşı aşılayamamaktan kaynaklanan bir kızamık hastalığı artması sorunu da yoktur; COVID aşıları sık deri döküntülerine neden olmakta ve bu belirtiler kızamıkla karıştırılmaktadır. Duyduklarımı halk sağlığı açısından olabildiğince tehlikeli bulmanın yanında söylenenlerde basit mantık hataları olmasına da gerçekten üzüldüm. Madem COVID aşıları sudan farksız, o halde kızamıkla karışabilecek döküntü hangi yolla oluşuyor? Üstüne üstlük, arttığı büyük ve haklı endişe uyandıran kızamık hastalığı özellikle bir erken çocukluk hastalığı olup, bu yaş grubuna COVID aşıları ülkemizde hemen hiç uygulanmadı.

Üzüntümü katlayan AYM’nin haziran 2023’te Sayın Karatay’la ilgili yayımladığı karar. Kısaca, Karatay hamilelik sırasında yapılan ve yerleşik bir uygulama olan glukoz tolerans testinin çok fazla yan etkisi olduğunu hatta ‘Bebekleri ana karnında zehirlediği’ ve onlarda kalıcı doğumsal kusurlar bırakabildiği konusunda yıllar önce açıklamalar yapmıştı. Bunun üzerine İstanbul Tabip Odası kendisi hakkında disiplin soruşturması açmış ve Karatay’a, TTB onamıyla, 15 gün süreyle meslekten uzaklaştırma cezası vermişti. Bunun üzerine Karatay konuyu yargıya taşımış ancak yargı verilen cezayı haklı bulmuştu. Karar istinafa da gitmiş ancak bir değişiklik olmamıştı.

Anlaşılan konu sonunda AYM’ye, bireysel başvuru olarak taşınmış ve AYM ilk derece mahkeme ve istinafın kararlarını yanlış bulup meslek odasının verdiği disiplin cezasında bir hak ihlali olduğu sonucuna varmış ve tartışmanın bir kez daha ilk derece yargıya taşınmasına hükmetmiş. Kişisel görüşüm Sayın Karatay’ın bu karardan daha da cesaretlenip yerleşik ve bilimsel tıbba yönelik olabildiğince haksız eleştirilerini artan bir ivmeyle devam ettireceği.

İlgili AYM kararını da kısaca eleştirmek isterim.

  1. AYM’ye bireysel başvuru hakkı Anayasamızın 148. maddesinde yer alır: “Herkes, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.” Ancak AYM’nin son Karatay kararında AİHS’nin hangi maddesi ya da maddeleriyle uyumsuzluk bulunduğu hakkında bir açıklık yoktur.
  2. AYM, Karatay’a verilen cezanın Anayasamızın 26 ve 27. maddeleriyle korunan ifade ve özellikle bilim ve sanat özgürlükleri ışığında korunan ifade özgürlüğüne ters düştüğünü belirtmektedir.

26. maddede bireyin ifade özgürlüğünün bazı durumlarda kısıtlanabileceği belirtilir. Bu kısıtlamalar arasında halk sağlığı yer almaz. Buna karşın AİHS’nin ifade özgürlüğüyle ilgili 10. maddesinde “sağlığın” korunması açısından ifade özgürlüğüne kısıtlama getirilebileceği açık hükmü bulunur. Bu nedenle AYM’ye başvuruya neden olan ceza kararı, AİHS hükümleriyle değil çelişmek, AYM kararının aksine, AİHS hükümlerinin, kanımca, doğrudan gereğidir. Karatay davasında ilk derece mahkeme karar öncesi bilirkişi görüşü almış ancak AYM almamıştır. Bir tıp profesörünün halk sağlığını yakından ilgilendiren beyanlarının geçerliliği öncelikle aynı konuları onun kadar bildiği varsayılan meslektaşları tarafından denetlenmelidir. Her ifade özgürlüğünün bir de sorumluluğu olup korkarım, AYM aldığı hak ihlali kararıyla soyut bir ifade özgürlüğünü savunurken somut bir halk sağlığı tehlikesini göz ardı etmiştir.

Son olarak belirteyim ki ülkemizin güncel yargı buhranında Anayasa Mahkememizi bir yol gösterici olarak görüyor, bu görüşümün değişmemesini diliyor ve umuyorum.

Evrensel'i Takip Et