25 Temmuz 2023 11:27
/
Güncelleme: 26 Temmuz 2023 10:40

Amasra Maden Katliamında önlemler patlamadan sonra alınmış

Amasra'da iş güvenliği acil kursu patlamadan sonra üç güne çıkarılmış. Uygulamalı gösterilmeyen maske kullanımı ise patlamadan sonra açılarak gösterilmeye başlanmış.

Amasra Maden Katliamında önlemler patlamadan sonra alınmış

Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel

Hilal TOK
Bartın

43 işçinin yaşamını yitirdiği Amasra Maden Katliamı davasının 3. duruşması ikinci gününde devam etti. Bartın Adliyesinde 7’si tutuklu 23 sanığın yargılandığı davada, madenci ailelerinin ve madende yaralanan işçilerin ifadeleri alındı. Davanın 4. duruşması 16 Ekim Pazartesi gününe ertelendi. Tutuklu sanıkların tutukluluğunun devamına, tutuksuz yargılananların tutuklanma talebinin reddine karar verildi.

Duruşmanın ilk gününde aileler, hayatını kaybeden madenci yakınlarının son günlerinde sürekli baş ağrısı ve mide bulantısı yaşadıklarını anlatmış, üretim baskısı nedeniyle işçilerin yorgunluklarının arttığını gözlemlediklerini dile getirmişti.

Üçüncü duruşma ikinci gününde de aileler ve madenciler ifadelerinde gözlemlerini paylaşmayı sürdürdü.

Patlamada alev topuna maruz kalan ve vücudunun büyük çoğunluğu yanan 13 yıllık nakliyat bölümü işçisi Remzi Taşkömür, yaşadıklarını anlatırken güçlük çekerken olaya ilişkin, “Ana pervane değişecek diyorlardı. Havalandırmada sorun var diyorlardı. Sendika ayın 1’inde izne çıkacağımızı söylemişti. Taş tozu yoktu, hiç yapılmamıştı. -250 kotunda her taraf bembeyazdı, ama -300, -350 kotunda yoktu taş tozu. Taş tozu olsaydı kömür tozu böyle yanmazdı. Bizim bölümde baskı yoktu, ama arkadaşlarım kendi bölümünde üretim baskısı olduğunu söylüyordu. Ben eve gidince hemen yatıyordum, son zamanlarda baş ağrım yorgunluğum artmıştı. Yer altında çalışması gereken ama yer altına inmeyip lambasını aşağı gönderen ve çalışıyor görünenler vardı.  Sanıklardan şikayetçiyim” dedi.

“Müessese müdürümüze bir şey sormak istiyorum” diyen Taşkömür, sanık masasına dönerek Müessese müdürü Cihat Özdemir’e “Benim yerimde kendi oğlun olsaydı ne yapardın, halime baksana...” diye sordu.

Ayakta güçlükle duran Taşkömür’ün kaza anında elinden aldığı hasar nedeniyle parmaklarının kesileceğini bildirdi.

Katliamdan sonra hastaneye kaldırılan ve üç gün hastanede kalan, madendeki su barajları nedeniyle hayatta kaldığını söyleyen, emniyet ifadesinde şikayetçi olmadığını söyleyen Kemal Berberoğlu, “Taş tozu ana yollarda vardı sadece" dedi.

Berberoğlu, havalandırma sisteminin sendika seçimleri nedeniyle ertelendiğini söyledi.

Berberoğlu, katliamdan sonra madende ve sahada her yere kamera takıldığını belirtti. Aileler, "Canlarımız gittikten sonra mı?" diye tepki gösterdi.

“ŞABAN İKİZLERİNİ BEKLEYEN BİR BABA ADAYIYDI”

Eşi Şaban Yıldırım'ın ölümünden sonra ikiz bebeklerini dünyaya getiren Sena Yıldırım, ikiz bebekleri kucağında mahkeme kürsüsünden seslendi: "İkiz kızlarımın anne baba kucağında olması gereken zamanlarında anne karnından itibaren babasız kaldılar. Şaban ikizlerini bekleyen bir baba adayıydı. Baba adayı diyorum çünkü bir baba olamadı. 5 aylık hamile, acısıyla kavrulmuş, ikizlerini 7 aylıkken doğurmuş ve büyütmüş bir kadınım. Kimse bilmez nelerle savaş verdiğimi. Şaban son dönemde işten eve yorgun gelen bir maden işçisiydi, benden devamlı hap isteyen, ilaç kutusunda ilaç arayan, ilaç bitince ilaç yazdıran biri haline gelmişti. Yorgunluk, uyku, baş ağrısı yaşıyordu son bir ay.  Kıyafetlerindeki koku bile farklıydı. İşçi grupları vardı WhatsApp'ta ve Şaban son dönem iş baskısından, adam kayırmadan dolayı gruptan çıkmıştır. Personel eksikliği ve havalandırma sorunu son dönemde çokça konuşuldu. 11 Ekim 2022 günü 4-12 vardiyasından işten çıktığında 'Canım çok sıkkın kaza atlatıyordum' demesinin altında yatan sebeplerin araştırılmasını istiyorum. Denetleme etkin olsaydı, yeterli teknik personel olsaydı, oksijen maskesi tatbikatı gerçekten uygulamalı her işçiye yapılsaydı 43 şehit verir miydik? Sizlere soruyorum. Her şey bu kadar ihmale dayalı iken neden cezaları belli değil? Olay yerinin bile sadece tahminlere dayalı konuşulduğu, incelemenin yetersiz kaldığı açıkça gerçektir. TTK Genel müdürlüğü, enerji bakanlığı, suçu işleyen, ortak olan, susanlardan şikayetçiyim sonuna kadar bu davadayım."

“KAZADAN SONRA ACİL İŞ GÜVENLİĞİ KURSU AÇILDI”

Katliamda yaralanan işçilerden Tanju Kormaz ise sorgusunda, "1 hafta önceki süreçte bir şeyler olduğu belliydi, çok yoğun sıcaklık vardı. Eğitim maskesi kolay açılırdı. Gerçek maske ise zımba gibi açılmıyor, açamadım. Üretim baskısı bizzat şahit olduğum üzere vardı. Nakliyatta birçok sensör var ama gaz sensörü sanıyorum yoktu. Üretimdeki sensörlerin yerini söyleyemem. Ben üretimde çalışırken sensörler çok gerideydi, yere de atılıyordu, işçiyi korkutmamak için etkisiz hale geliyordu" dedi.

Korkma, “Havalandırma sistemine dair -320’ deki havalandırmanın yetersiz olduğunu duydum. Pervane sistemi bakıma alınacaktı fakat sendika seçimlerinden dolayı yapılmadı. Personel eksiliği vardı. Kazadan sonra acil iş güvenliği kursu açıldı orda maske eğitimi aldım” ifadelerini kullandı.

“MASKEYİ AÇMAYA ÇALIŞTIM, KULLANMAYI BİLMEDİĞİMDEN AÇAMADIM”

Olayda yaralanan işçilerden Burak Sumertaş, ise maskeyi tesadüfen açabildiğini ve böyle hayatta kaldığını söyledi.

Sümertaş, “2019 yılında iş başı yaptım. Olay günü 16.00’da aşağı indim. Bacada delik deliyorduk. O sırada barutçu geldi, delikten hava üfletirken, bir anda sıcaklık arttı. Patlama oldu. 20-30 metre ilerideki arkadaşlarımızın sesleri bir anda gitti. Beni bıraktıklarını zannettim, bir iki adım atamadım. Maskeyi açmaya çalıştım, kullanmayı bilmediğimden açamadım. Tesadüfen borusunu ağzıma götürerek kullanabildim” diyerek şikayetçi oldu. Sümertaş, "Kömür üretimi yerinde denetimcilerin geleceğini söyleyen Selçuk Ekmekçi, 'İşçiler müfettişlerle muhatap olmasın' talimatı verdi, müfettişler soru sorduğunda Ekmekçi cevap verdi" dedi. Sümertaş, eğitimlere ilişkin de, "Maske eğitimini patlamadan önce maskeyi açmadan eğitim verdiler bir kez, kazadan sonra ise verilen maske eğitiminde bu sefer maskeyi açtırdılar, eğitimi de üç güne çıkardılar" diye konuştu.

Sümertaş, patlamadan önce tahlisiye ekibinin olmadığını, patlamadan sonra madende tahlisiye ekibinin kurulduğunu söyledi.

“TAŞ TOZUNU AŞAĞI UYGULAMAK ÇOK ZAHMETLİ DİYE YAPMAZLARDI”

İşçi İbrahim Çeliktaş da, "Son zamanlarda arınlarda fazla ısınmalar oluyordu. Ben hazırlıkta olduğum için üretim baskısını bilmem. Taş tozu uygulaması da eksikti" dedi.

Yaralanan işçi Yaşar Türedi de, "Taş tozu uygulamasının az olduğunu ben de düşünüyorum. Havalandırma da yeterli değildi. Biz kazadan önce de bu yetersizlikleri düşünüyor ve konuşuyorduk. Daha organize kurtarma çalışmaları gerçekleşseydi daha fazla insanın kurtarılabileceğini düşünüyorum "diye konuştu. Patlamada ağır yaralanan ve Çam Sakura Hastanesi'nde uzun süre boyunca tedavi gören duruşmaya tekerlekli sandalye ile katılan kardeşi Soner Ak'ı da katliamda kaybeden İzzet Ak ifadelerinde, "Taştozunu kolay yerlere serperlerdi. Evden çıktığınızda kapı önüne serper gibi. -300, -350 gibi kotlarda hiç yoktu. Yapılsa bu kadar kötü sonuçlar çıkmayabilirdi. Ayaklarda doğal havalandırma vardı, çok sıkıntı yoktu. Ama bacada öyle değildi. Bacada, -320 kotuna 4 tane vantüp koymuşlar. En fazla 1-2 tane konur, ben hayatımda ilk defa böyle şey gördüm. Sürekli geç çıkarlardı. İçeride gaz olduğundan, gazı çıkaramadıklarından ve iş bitmediği için de nezaretçi tarafından salınmadıklarını söylerlerdi. Üretim baskısı vardı. Ben yazıhanede olduğumdan az çok bir şeyler bilirim. Selçuk Ekmekçi var. Cihat fazla bir şeye karışmazdı, kartiye mühendisi pek karışmazdı. Başımızdakiler yüksek yerlere koşmak için 43 maden işçisinin canını aldırdı, bizleri de yaktılar. Sağ gözüm hiç görmüyor, sol gözüm çok az görüyor. Patlamadan önce bir kez OFK maskesi göstermişlerdi ama bir kez bile kendim açmadım. Zaten bizde her şey kağıt üzerindedir. Bizi bir de sınava sokarlardı, ben zaten okuma yazma da bilmiyorum, ama soruları da zaten girerken biliyorduk. Rahmetli kardeşim de -320 kotta çalışıyordu. Kardeşim o kottan gazı dışarı çıkaramadıklarını söylüyordu. Her akşam geç çıkardı mesaiden, sırf gaz çıkaramadıkları için. Mühendisleri ben ocakta görmezdim, denetim için dışarıdan gelirlerse ancak onun için inerlerdi. Eksiğimiz çoktu, malzemelerimizin tamamı çok eskiydi. Taş tozunu aşağı uygulamak çok zahmetli diye yapmazlardı. Havalandırma da üç aşağı beş yukarı 13-14 yıl öncesiyle aynı" diye konuştu.

Patlamadan kurtulan maden işçisi Sezgin Çelen, "Metan gazının temizlenmedigi, havasız olduğuna dair işçi arkadaşlarımızdan bilgi alıyorduk. Sıcaklık fazlaydı ve farklı bir kokusu vardı. İşçi açığı olduğu için yeni arkadaşlar fazla sorumluluk almaya başladı. Tecrübelerinden daha fazla sorumluluk verildi işçilere. Maske tatbikatı ara ara oluyordu, ama kaçış tatbikatı yoktu" dedi.

Amasra maden katliami davasında sanık Volkan Soylu'nun avukatın önlerinden gülerek geçtiğini söyleyen aileler, avukata ve sanıklara tepki gösterdi. Mahkeme salonunda bir kadın fenalaşarak bayıldı.

Yaralanan işçilerden Güray Polat, madende yolların bozuk olduğunu bu yüzden yaralı işçileri taşırken zorlandığını söyledi:  "2,5 senedir 300 banta kadar ben hiçbir yolu tamir ettiremedim. Yol arızalı olduğunda geçebilir misiniz? Bu bir sorumsuzluktur, bu işçiyi düşünmemektir. Patlamadan 1-2 hafta önce, genç arkadaşlardan biri bana ‘Abi su ocakta niye kaynıyor’ diye sormuştu. Ben de gaz biriktiği yerde su kabarcıkları çıkar diyerek sendikaya yönlendirdim hemen. Sendika döndü bana dedi ki, ‘Sen niye öncülük etmedin.’ Ben işçiyim, sen sendikasın, beni mi seni mi dinlerler?"

Polat, “Amasra'da son zamanlarda torpil olayı fazlaydı. Ben buna bizzat karşı çıktığımda şefimin bana dediği şu oldu, ‘Torpillileri yerinden edersem koltuğumdan olurum.’Katliamdan sonra gelen yönetim daha titizlikle yaklaşıyor. Yolları yaptı ve yapılıyor, disiplini arttırdı. Eskiden bir yol arızasını şikayet etsek geçici malzemeyle tahkim edilir ve devam edilirdi" dedi.

“BU KADAR TONAJ KÖMÜR ÜRETEMEM DİYENLER GÖREVDEN ALINDI”

Hayatını kaybeden Murat Ergin’in yakınlarından kardeş Ergin, “Abimin çizmesi yırtıktı, TTK’dan çizme temin edemediği için eski madenci olan babamın çizmesini giydiğini biliyorum” dedi.

Eski madenci kardeş Ergin,“-350 kodundaki havanın yetersiz olmasının nedeni kuyunun -250’ye kadar olmasıdır. Bile bile insanları ölüm kuyusunun içine attılar. Niye ters havalandırma kurmadınız? Vantüpler yetersizdi diyorlar, ortam zaten pis, dışarıdan temiz hava gelmezse nasıl çözüm olsun?​” diye sordu.

Hayatını kaybeden Murat Ergin’in bir önceki vardiyada çalışan madenci kardeşi Serhat Ergin, ise “Olay günü 8-4 vardiyasındaydım. Yolda Selçuk Bey ile beraber ilerlerken, işçilerden oluşmuş kurtarma ekibi olan tahlisiye ekiplerinin iki saat geçmesine rağmen nerede olduğunu sordum. Zonguldak’tan gelecekmişler de arkadaşları kurtaracaklarmış. Arkadaşlarımıza daha çabuk ulaşabilseydik bu kadar kötü sonuçlar doğmayabilirdi. Şu kadar kömüre şu kadar taş tozu serpilir diyorlar. Kanuna, yönetmeliğe göre fazla dökmüşüz falan diyorlar. Cumartesi yapıyorlarmış, eleman yok ki. Yaptık ettik dedikleri şeyler yalandan ibaret. Aşağı indirmişler haftasonu, iki kişi nereye dökecek, göstermelik -250 kota serpmişler bitmiş. Toz patlaması olduğu aşikâr. Sadece yerdeki değil, vantüplerin üzerinde de biriken kömür tozları vardı” dedi.

Olay akşamı ocakta olduğunu söyleyen Ergin, “Cihat beye ben herhangi bir problem söylediğimde ‘Ben çocuklara bir sorayım, onlar bakarlar’ demiştir, bütün sorumluluğu tek bir kişiye bırakmıştır. Bütün yetkileri Selçuk beye vermiştir, Selçuk Bey’e vermek zorunda kalmıştır.   Çünkü Selçuk Bey, üyesi olduğu memur sendikasının yönetim merkezindedir. Bu işlerde torpil döndü, her yere kendisi hükmetmek istedi, bu da bu faciayı getirdi. Mevcut işçi sendikası ile de Selçuk Bey’in arası çok iyidir. Aspiratör tadilatı sendika seçimi nedeniyle ertelenmiştir. Üretim baskısı kesinlikle vardı, üretimden taviz verildiği an Selçuk Bey mobbinge başlardı. En fazla yer atamaları, yer değiştirmeleri bu dönemlerde olmuştur. ‘Bu kadar tonaj kömür üretemem’ diyenler görevden alındı. Bu iş yerinde üretim baskısı ve buna bağlı olarak mobbing had safhadaydı” dedi.

Burçin Şaban’ın eşi “Karşımda adalet mülkün temelidir yazıyor. Umarım adalet yerini bulur, emsal bir karar çıkar da yüreğimiz biraz soğur. 4 yaşındaki kızım bana geçen ‘Anne benim arkadaşımın babası da işe gidiyor onun değil de neden benim babam öldü’ diye sordu” diyerek sanıklardan şikayetçi oldu.

“SİYASETÇİLER GELİP KADER DEDİ, TEDBİR ALINSA BÖYLE OLUR MUYDU?​”

Gökhan Mercan’ın babası, “Kaza sonrası yanımıza gelen siyasetçiler de oldu, ‘Kader, takdiri ilahi’ dediler. Sen tedbirini alırsan, önlersen kazaya mani olursun. Oğlum, ‘Asağıda dönen torpil hiçbir yerde dönmez’ demişti. Aşağıda aşırı sıcaktan dolayı sürekli kıyafet değiştirmek zorunda kaldığından bahsederdi. Yanımıza gelen siyasetçiler, ‘Biz şunu bunu yapacağız’ dediler. Ya neden katliamdan sonra bunu şunu yapacağız diyorsunuz. Soma’dan hiç mi ders çıkarmadık? Siyasetin burnunu sokmadığı hiçbir kurum yok. Kaza, kader değildir bu, tedbirsizlik var. Enerji Bakanı gelmiş, fotoğraf çektirmişler fotoğrafta benim oğlum var. Enerji bakanı niye geldi? Tedbir alınsa böyle olur muydu? Herkes görevini düzgün yapsaydı bu olay olmazdı. Metan drenajı ülkemizde yapılmıyor neden? Çünkü maliyetli. TTK Genel Müdürü de Enerji Bakanının da burada olması gerekiyor. Neden yok, çünkü siyaset böyle bir şey!” dedi.

"EŞİMİN CANI ALEVE DAYANIKLI KIYAFETTEN DAHA MI UCUZDU?"

Vücudunun büyük çoğunluğu patlama yanan, 6 ay boyunca Çam Sakura Hastanesi'nde verdiği yaşam savaşını kaybeden Ayhan Akgül'ün eşi, "Eşimin yaşama şansı alevlere dayanıklı bir kıyafeti olmadığı için yok edildi. Benim eşimin canı yangına dayanıklı bir kıyafetten daha mı ucuzdu? Eşim benim ve çocuklarımla ilgili tüm hayallerinden koparıldı, TTK Genel Müdürlüğünden, sanıklardan şikayetçiyim" diye konuştu.

“DEVRE KESİCİLERİN DEVREYE GİRMEDİĞİNİ GÖRÜYORUZ”

Ara karar sonrası aile avukatlarına söz verildi. Avukat Derviş Emre Aydın, "Sanıkların bize ilk celse maden içindeki verdikleri detayların farklı olduğu, manipülatif olduğunu gördük. Remzi Taşkömür'ün açıklamaları ikinci patlamanın basınçla geldiğini bize aktardı. 8 No'lu bantın başında kendisinin tarifiyle 9 No'lu banttan kendisine doğru bir basınç geldiğini, ardından bir alev topu geldiğini söyledi. Bu grizu patlaması sonrası kömür tozu patlaması demek oluyor. Burada ikinci bir patlama olduğunu söyleyebiliyoruz artık. Kömür tozu ile mücadelede kullanılan taş tozunun -250 aşağısına taş tozu dökülmediği ifade ediliyor. TTK'nin hazırladığı, taş tozu sarfiyatı raporunda yani kurum kayıtlarında da -250 altına taş tozu serpilmediği ortaya koyuluyor. -320'de gelen havanın sıcak olduğu ifade edildi, bu net olarak havalandırmanın yetersiz olduğunu ortaya koyuyor.  Bu şartlar altında, zaten alt yapısal olarak hava ulaştırılmayan yerde çalışma üretim baskısı anlamına geliyor. Yaklaşık patlama saatinden beş dakika önce elektriğin kesilmesi gerekiyordu, Kemal Berberoğlu yol vericinin patlama sürecinde de yeşil yandığını söyledi, burada devre kesicilerin devreye girmediğini görüyoruz ki Umut Güneş daha önce devre kesiciler de aksaklık olduğunu belirtmiştir. Buna ilişkin elektrik sisteminin bilirkişiler tarafından yeniden değerlendirilmesi gerekiyor" dedi.

Yetersiz alt yapıya rağmen kömüre ulaşmak için üretim zorlaması yapıldığını söyleyen Derviş Emre Aydın, 2020 yılında TTK Genel Müdürlüğü ile Müessese arasındaki bir görüşmeye göre, müessesede ocak havalandırması için kurulu bulunan joy marka 50 yıllık aspiratörün havalandırması için yetersiz olduğunu belirten bir yazışmaya dair belge mahkemeye sundu. Aydın, "Burada hava yetersizliği bilinmesine rağmen aspiratör kurulumu ertelenmiş ve üretimi sürdürmüşler. Mevzuat gereği aspiratör değişimi olacağı, ertelenmesini sorun olmadığı söylendi sanıklar tarafından. Açıkça yalan söylediler" dedi.

Avukat Melike Polat ise, katliamdan yaralı kurtulan İzzet Ak'ın ifadelerini hatırlatarak, "Müştekilere sorunca gördük ki, eğitimler sanıkların anlattığı gibi değilmiş. İzzet Ak, okuma yazma bilmediği, kendisi yerine sınav kağıdının doldurulduğunu söylemişti. Elimdeki sınav kağıdında, İzzet Ak'ın adı yazılı, imzalı, 100 almış. Orhan Altun'a ilişkin belgede ise, ismi yok, ama 'Orhan'ın diye sanık Şahan tarafından kayda geçirilmiş. Belli ki, sınava girerken dolu vaziyette işçilere veriliyor, sonra dosyaya konuyor. Benzer şekilde adı ve imzası olmayan ancak işçilerin dosyasına eğitim aldı diyorlar" diyerek iş güvenliği eğitimlerindeki usulsüzlüklere dikkat çekti.

Avukat Sercan Aran ise, "Umuyoruz ki bu yargılamanın sonunda gerçek adalete ulaşacağız. Ailelerin anlattıklarıyla görülen bir şey var burada, eğitim yetersizliği, adam kayırmacılık, havalandırma yetersizliğini gördük. Sanıklar her şeyi mevzuata uygun yaptıklarını söylemişlerdi. Geçen celse 'Mevzuata uygun bir ölüm olabilir mi' diye sormuştuk, ama bugün gördük ki, mevzuata da uyulmamış" diyerek sanıkların tutukluklarının devamını talep etti. Avukatlar ayrıca iş güvenliğinde sorumlu tutuksuz yargılanan Hidayet Gökdere, Fazıl Karaküp ve Şahan Kahraman'ın da tutuklu yargılanmasını talep etti.

TUTUKLU SANIK KATLİAMDAN SONRA BAŞKA MADEN OCAĞINA GÖREVLENDİRİLMİŞ 

Tutuklu sanıklar üzerine atılı suçları kabul etmeyip beraatini talep ederken tutuklu sanık Müessese Müdürü Cihat Özdemir, Amasra Maden Katliamı sonrası TTK Üzülmez Müessesine görevlendirildiğini söyledi. Tutuklu sanık Selçuk Ekmekçi de görev yerinin değiştirildiğini, Zonguldak'ta görevlendirildiğini söyledi.

AİLELER DIŞARI ÇIKARILDI

Tutuklu sanıkların müdafiisi sırasında tepki gösteren aileler mahkeme başkanının kararıyla dışarı çıkarıldı. Madenci aileleri arasında yine fenalaşanlar oldu.

Sanık Volkan Soylu’nun müdafiisinin "Bebek katili Öcalan bile adil yargılandı" sözleri üzerine aileler tepki gösterdi. Mahkeme başkanı, ailelerin duruşma salonundan çıkarılmasına karar verdi. Bunun üzerine ailelerin avukatları da duruşma salonunu terketti.

DAVA ERTELENDİ

Davanın 4. duruşması 16 Ekim Pazartesi gününe ertelendi. Tutuklu sanıkların tutukluluğunun devamına, tutuksuz yargılananların tutuklanma talebinin reddine karar verildi.

Duruşma sonrası avukatlar açıklama yaptı. Avukat Evren İşler yaptığı açıklamada, "İşçi canı, maliyet kalemi olarak görüldüğü için bu düzen devam edip gidiyor" diyerek, göstermelik yargılamalara izin vermeyeceklerini, gerçek sorumlular yargılanana kadar mücadele edeceklerini belirtti.

Evrensel'i Takip Et