30 Temmuz 2023 22:54

Şair Yazar İsmail Güney Yılmaz: Karanlıktan bahsetmek karamsarlık anlamına gelmez

Üçüncü Türkçe şiir kitabı “Güz Şerhleri” Klaros Yayınları’ndan çıkan Şair-Yazar İsmail Güney Yılmaz’la şiiri ve şiir sanatı üzerine konuştuk.

Şair Yazar İsmail Güney Yılmaz: Karanlıktan bahsetmek karamsarlık anlamına gelmez

İsmail Güney Yılmaz'ın 'Güz Şerhleri' adlı kitabının kapağı

Orhan KINACI
İzmir

Şair-Yazar İsmail Güney Yılmaz’ın üçüncü Türkçe şiir kitabı olan “Güz Şerhleri” Klaros Yayınları’ndan çıktı. Şiiri ve şiir sanatı üzerine konuştuğumuz Yılmaz, “Güz Şerhleri”nin ciddi bir emeğin sonucu ortaya çıktığını vurgulayarak, “Yoksulların kaderi intihar ve ihtilal arasında salınır. İhtilale çağırıyorum” dedi.

Şimdiye dek iki Lazca, üç Türkçe şiir kitabı yayımladınız ve belki de dergilerde kalan şiirleriniz oldu. Bütün bu şiir yolculuğunuzun önemli duraklarını ve sizi bu yolculukta “kendi şiirinizi” bulmaya yaklaştıran aşamaları anlatabilir misiniz?

Umarım ölümümden sonra yayımlanmaz ama kitap için yeterli görmeyip dergilerde bıraktığım şiirler oldu tabii. Hiç dergi görmeyen ama kitaplarda yer alan şiirler de var. Lise birden beri şiir defteri tutuyorum lakin 21 yaşıma gelene dek bunların çok azına gerçekten şiir diyebilirdik. O yaşlara kadar Lazca şiirlerim Türkçe şiirlerime göre çok daha lezzetliydi. 21’den sonra Türkçe şiirlerim de bir şahsiyet kazanmaya başladı ancak asıl dönüm noktası 2013’tür. O yıl şiirimin kendine has bir karakter ve ses kazandığını ve ortaya çıkan ürünlerin artık kamunun beğenisine sunulmaya değer olduğunu fark ettim. Dergiler de bunu teyit etmiş olacak ki hızla şiirlerim yayımlanmaya başlandı. “Baharın Gelişini Engelleyebilirler” işte bu sürecin meyvesidir. Bir başka dönüm noktasısını ise pandemi süreciyle işaretleyebiliriz.

"ŞİİR YAŞAMDAN GAYRI DEĞİL"

İlk kitabınızdaki birçok şiirde gülmeceli ve ironik bir dil hakim, diğer kitaplarınızda bu dil tabiri caiz ise daha ciddi bir nitelik kazanıyor. Bu değişimin sebebi nedir?

Az önce belirttiğim gibi pandemi döneminde şiirim yeni bir dönüşüm geçirmeye başladı. Lirik/romantik içerik tamamen vazgeçmemekle birlikte bir miktar kısılmaya, bahsettiğiniz ironi/mizah dokusu da neredeyse silinmeye başladı. Bu “böyle olmalı” diye yaptığım bir şey değildi, kendiliğinden gelişti elbette. İlk dosyadaki mizahi yönelimi ve ironik yığınağı uzun işsizlik, uzun yalnızlık ve uzun sürmüş bir ayrılık acısına karşı silah olarak kullandım bence. Psikiyatra gitmeden ya da ilaç kullanmadan bir mücadele yöntemi. O şiir o sürecin ürünüydü ve geride kaldı.

Şiirlerime hakim olanlar o tatta şiirlere devam etmemi de istiyorlar ama şiir organik bir dışa vurumdur. Ve “bu tuttu” diye oradan devam etme kolaycılığı doğru olmazdı. Zira şimdi başka türlü bir şiiri hissediyorum ve yazıyorum ve onun kendine has kurduğu evren yavaş yavaş oturuyor. Yine de şiirimin kendine özgü sesinin değişimlere karşın anlaşılabilir ve takip edilebilir olduğunu düşünüyorum. “Azınlığın Uzun Kışı” özel bir dönemde adeta erken doğum yapmış neredeyse tematik sayılabilecek kompakt bir dosyadır. “Güz Şerhleri” ise daha oturaklı, daha ne yaptığını bilen bir dosya oldu. Fakat bu da hiç kolay olmadı. İyi bir dosya sunabilmek için verilmiş ciddi bir emek var arkasında. Ve o fazladan emek bir duygu işçiliği olan şiirde sırıtmasın diye verilmiş bir başka emek de var. Değişimin sebebi ise elbette hayat. Şiir yaşamdan gayrı değil ki.

"AŞK ŞİİRİ DAHİ POLİTİK OLMALIDIR"

Şiirlerinizin siyasi bir tavır barındırdığını, dahası birçoğunun varlığını bu tavra borçlu olduğunu söyleyebiliriz. Siyasi gelişmeler ve tarih hakkında da yazılar yazan biri olarak şiir ve siyaset ilişkisi, özel olarak da bu ilişkinin şiirlerinizdeki niteliği hakkında neler söylemek istersiniz?

Hayata içkin olan her şey politiktir ve biz de zaten politik insanlarız. Bir taş belki apolitik olabilir ama onu bile bir eylemde kullanarak politikleştirebilirsiniz. Hal böyleyken yazdığımızın da politikadan vareste olması düşünülemez. En dramatik veya en coşkulu aşk şiiri dahi politik olmalıdır bence.

“Yoksuluz gecelerimiz çok kısa / dörtnala sevişmek lazım” diyor Süreya. Bu güzel bir aşk şiiri ama politik bir altyapı sunuyor. Kastım budur. Büyükler yahut üstatlar günümüz şiirini apolitik diye eleştiriyorlar. Bence haksızlık etmekteler. Ben de günümüzün birçok müteşairini anlamın reddiyle, sahte avangartlıkla ve yer altı edebiyatı pastişçiliğiyle eleştiriyorum ama politik şiir üreten birçok arkadaşımız da var. Sadece slogan atmıyorlar belki. Benim şiirim de haliyle politikayla nefes alıp veriyor. Ben diğer arkadaşlarımızdan farklı olarak sert, keskin ve disipliner bir örgütlü gelenekten geliyorum. Benim şiirimde de slogan yok ama etrafta toplanan kalabalığa (okura) ajitasyon da çekiyorum. Her sosyalist, öğrencilik döneminden itibaren devrimci olduğu için 70 yaşına da gelse devrimci genç tarafını kalbinde yaşatır. Ne yazıyorsak bir misyon içindir, kışkırtmalıyız.

"İHTİLALE ÇAĞIRIYORUM"

İlk kitabınız olan “Baharın Gelişini Engelleyebilirler”, ismi olumsuz bir çağrışım taşımasına karşın birçok umutlu ve mücadeleye çağrı niteliğinde şiir barındırıyor. İkinci kitabınızda da bu tür şiirlerin varlığından söz edebiliriz. Güz Şerhleri ise yılgınlığın, yenilginin ve hüznün ağır bastığı şiirlerle başlıyor. Buna karşın kitabın ikinci bölümü olan “freskler” umudu yeniden kuşanıyor. Kitabın bu şekilde düzenlenişi yenilgi ve bunca yenilgiye karşın mücadelenin önemini vurgular nitelikte. Güz Şerhleri’nde ağır basan bu duyguların ve kitabın izlediği “yolun” özel bir nedeni var mı?

Karanlıktan bahsetmek karamsarlık anlamına gelmez, sadece olguyu teslim ederseniz. “Zeitgeist” şiiri poetik açıdan iyi bir açılış şiiri olsa da benim gibi siyasal yönüyle bilinen ve yazıları şiirlerinden daha çok okunan biri için belki riskli bir tercihti. Yılgınlık değil de aslında yenilgiden bahsediyor. Ama dediğim gibi “Güz Şerhleri” üzerine çok ve iyi düşünülmüş bir dosya. Karanlığın tarifinden sonra aydınlık için savaşanlara övgü ve kurtuluşun şiirleri var. Yani bir gün şerhini takiben güzel yarına yolun ilmihali örgütleniyor diyebiliriz. Yoksulların kaderi intihar ve ihtilal arasında salınır. İhtilale çağırıyorum.  

"BİZ HAYATA DİYALEKTİK BAKIYORUZ"

Yenilgi ve yenilgiye karşın mücadeleye çağrı yalnızca kitabın düzeni ile oluşturulmakla kalmıyor, şiirlerinizin tek tek kendi bütünlüğünde de bulunuyor. Böyle bir diyalektik sizce neden önemli?

Yenilgi yılları iyi bir okuldur ancak sadece yenilmiş olmakla öğrenmiş olmazsınız. Yenilgi daha çok yılgınlığı örgütler, bu yüzden okula devam zorunluluğu var. Ben şiirlerimde somut durumun -şiir diliyle- soyut tahlilini yapıyorum. Gösteriyorum yani, şu an vaziyet budur diye.

Sanat, insan içinse, biz de üretiyorsak, bu ürettiğimizin bir anlamı olacaksa eğer ahengin ve imgenin çetin işçiliğinin yanında bir de mücadelenin gereğine vurgu gibi bir görevimiz var demektir. Şiirin, sözün bir namusu varsa eğer budur. Bu sebeple diyorum ki bir aşk şiiri dahi politik olmalıdır. Zira yaşadığınız ya da yaşayamadığınız hiçbir ilişki bu hayattan ve çağdan bağımsız değil. Hayata içkin olan da politiktir haliyle. Bu politika sol ya da sağdan yordam alıyor olabilir. Biz hayata diyalektik bakıyoruz, herhangi bir şeyin her şeyle bağlantısını sınıf gözlükleriyle okuyarak ve soldan söyleyerek var ediyoruz sözümüzü derdimiz her neyleyse.

Evrensel'i Takip Et