İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış kadınları savunmasız bıraktı: Failler güç alıyor, kadınlar korumasız kalıyor
Türkiye’nin çıktığı İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girişinin 9. yılı bugün. Av. Sevil Aracı sözleşmeden çıkılmasının kadınları savunmasız bıraktığını söyleyerek “Failler bundan güç alıyor" dedi
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
Türkiye’nin 11 Mayıs 2011 tarihinde ilk imzacısı olduğu, kamuoyunda “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” bundan 9 yıl önce, 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girdi.
AKP iktidarının “Aile yapısını bozduğunu” iddia ederek hedef aldığı sözleşmeden 1 Temmuz 2021’de resmi olarak çıkıldı. Kadınlar için önemli bir güvence olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışın faturası ağır oldu. Avukat Sevil Aracı’ya göre sözleşmeden çıkılması ile cezasızlığın önü açıldı, kadınlar korumasız kaldı.
KADIN CİNAYETLERİNDE GÖZLE GÖRÜLÜR ARTIŞ
Sözleşmeden çıkıldığının ilanının ardından kadına yönelik şiddet vakalarında ve kadın cinayetlerinde gözle görülür bir artış yaşandığına vurgu yapan Aracı, rakamlara dair bilgi verdi: “Sözleşmeden çıkılmasının hemen ardından aynı gün içinde 6 kadın cinayeti birden gerçekleşti. Halen de kadına yönelik şiddet vakalarındaki artışı ve şiddet faillerinin pervasızlığını açıklıkla görebiliyoruz. Sözleşmeden çıkılmasından sonra 2022 yılında 334 kadının öldürüldü, 245 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu. 2022 yılında 23 kadın öldürüldüğü anda fail hakkında tedbir kararları olmasına rağmen korunmadı. Öldürüldüğünde tedbir kararı olan kadınların yüzde 50’si boşanma aşamasında olduğu erkekler tarafından öldürüldü. 2023’ün sadece ilk 6 ayında 148 kadın öldürülürken, 128 kadın ise ‘yüksekten düşerek’ ya da şüpheli olarak hayatını kaybetti.”
FAİLLER GÜÇ ALIYOR
Sözleşmeden çıktıktan sonra özellikle şüpheli kadın ölümlerinde de büyük bir artış yaşandığına dikkat çeken Avukat Aracı, “Her nedense kadınlar hep yanlarında bir erken varken şüpheli şekilde ölüyorlar ve muhtemel failleri olay hakkında trajikomik açıklamalar yapıyor. Failler devletin sözleşmeden çıkması gibi adımlarından güç alarak işledikleri cinayetleri gizleyebileceklerine de inanıyorlar. Bir nokta daha aktaralım. Sözleşmeden çıkılmasının ardından tüm toplumda yaşanan olumsuz değişimlerden biri de LGBTİ’lere yönelik tahammülsüzlük. Onur Haftası, Onur Yürüyüşleri sürekli bir baskı ve şiddete uğruyor. Sözleşmeden çıkılmasının en büyük tahribatı yarattığı alanın LGBTİ hakları olduğunu söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.
Sözleşmeden çıkılmasını asla kabul etmediklerinin altını çizen Aracı, “Sözleşmeyi yeniden kazanana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.
PEKİ İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDEN ÖNEMLİ?
İstanbul Sözleşmesi şiddeti daha baştan önlemek için şiddet tehdidi varsa kadınları ve çocukları etkin bir biçimde korumak, bir zarar meydana geldiyse etkili kovuşturma ve cezalandırma yürütmek ve kadınları güçlendirecek politikalar inşa etmek için devlet kurumlarına somut görevler veriyor. Kadına karşı şiddetin eşitsizlikten doğduğunu kabul eden sözleşme, şiddeti toplumsal bir sorun olarak görüyor ve devletleri eşitsizliği, şiddeti ve ayrımcılığı önlemekle yükümlü kılıyor. Ev içi şiddetin “özel” bir sorun olmadığını ve gelenek, töre, din ya da namus gerekçelerinin şiddetin bahanesi olamayacağını söylüyor. Kadın erkek eşitliğini merkezine alan sözleşme, kadını ve çocukları güçlendirmeyi amaçlıyor. Psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, cinsel yönelim ayrımcılığı, tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet vb. şiddetin tüm türlerini içeriyor. Sözleşmede psikolojik ve ekonomik şiddet de yer alıyor. Aynı zamanda aynı evde yaşasın veya yaşamasın eş, eski eş ve partnerler arasında yaşanan her türlü şiddeti de içeriyor. Şiddet uygulayan baba, eş, sevgili, patron, herhangi bir erkek… Kim olursa olsun şiddetin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, zararın tazmin edilmesi yükümlülüklerini devlete veriyor. (İstanbul/EVRENSEL)