Sevilay Çelenk ile RTÜK'ü konuştuk: "Aile yapısı" dayatması, erkek şiddetine kalkan oluyor
Yeşil Sol Parti Diyarbakır Milletvekili, Barış İmzacısı, Akademisyen ve Yazar Sevilay Çelenk ile RTÜK’ün "değerler" ve "aile yapısı” kavramlarının ne anlama geldiğini konuştuk.
Fotoğraf: Burcu Yıldırım/Evrensel
Gözde TÜZER
İstanbul
RTÜK yine gündemden düşmüyor. Bağımsız kanallara verdiği cezalar bitmek tükenmek bilmezken Tele1’e verdiği ceza nedeniyle kanal 6 gün kapalı kalacak. Geçtiğimiz hafta da Netflix, Disney+, Prime Video, Mubi, Bein ve Blu TV’deki birçok içeriğe “toplumsal ve kültürel değerlere ve Türk aile yapısına aykırı” iddiasıyla para cezası verdi. Sonra da Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte çocuk ve aile dostu yapımları ödüllendirmek için bir ödül projesi başlattı.
Peki RTÜK’ün bahsettiği “milli ve manevi değerler”, “toplumsal ve kültürel değerler”, “Türk aile yapısı” gibi kavramlar ne anlama geliyor? RTÜK ne yapmak istiyor? Yeşil Sol Parti Diyarbakır Milletvekili, Barış İmzacısı, Akademisyen Yazar Sevilay Çelenk anlattı.
RTÜK: İKTİDARIN SANSÜR APARATI VE PROPAGANDA AYGITI
Çelenk “Birkaç gün evvel, RTÜK bu cezaları yağdırdığında, bu tür olayları görece mesafeli bir dille aktaran bir gazetenin, bu konudaki haberine, ‘iktidarın sansür aygıtı RTÜK...’ diye başladığını gördüm. Önce bunu söylemek şart. RTÜK iktidarın sansür aparatı ve propaganda aygıtıdır. Bu yüzden de meseleleri ne aile ne toplum ne de çocuk yararı değil iktidarın yararıdır” diyerek sözlerine başladı.
Okuduğu habere bakarak bile ne siyasi iktidarın ne de yargı mekanizmasının kadınların ve çocukların korunması gibi bir dertlerinin olmadığını söyleyen Çelenk şöyle devam etti: “Sözünü ettiğim olay şöyle: Hatay’ın merkez köylerinden birinde 11 yaşındayken tecavüz ettiği bir öğrencisine sonraki beş yıl boyunca cinsel istismar uyguladığı, videolarını kaydederek şantajla susturduğu, hamile kalması üzerine kürtaj ettirdiği ve başkalarına da ‘pazarladığı’ bilinen bir öğretmen, yargılama sırasında tahliye ediliyor ve kayıplara karışıyor. Söz konusu öğretmenin toplam 10 öğrenciyi daha istismar etmiş olduğu da bu süreçte açığa çıkmış. Ailesi daha sonra depremi fırsat bilip sanığın enkazda kaybolduğu yönünde başvuru yapıyor. Düşünebiliyor musunuz? Eğer bu başvuru kayda geçerse, zanlı ‘aile iş birliği’ ile kayıtlardan düşecek. O köyde yaşananlara basitçe ‘iddia’ deyip geçemiyoruz, zira öğretmen yaşananlarda çocukların rızası olduğunu söyleyerek suçu da kabul etmiş. Bir demokratik protestoda gözaltına alınanları aylar ve yıllarca tutuklu olarak yargılarken, böyle bir zanlıyı tahliye eden sistem, şiddet ve tecavüz faili erkekler lehine bir koruma kalkanı inşa etmiyorsa ne yapıyor?”
"BU YASAK HEP DELİNMİŞTİR, DELİNECEKTİR"
RTÜK’ün verdiği cezalardan örnek veren Çelenk, “Netflix’in Anne+ isimli yapımına ilişkin raporda, ‘Filmde cinsiyetin, cinselliğin ve ilişkilerin sınırlarının tanınmaması, cinsiyet temelli alternatif ideal bir dünya kurgulanması, evrensel aile formunun değiştirilmesi ailenin korunması ilkesine aykırı olarak değerlendirilmiştir’ ifadeleri kullanılmış, üst sınırdan idari para cezası verilmiştir” dedi.
Peki böyle bir karara baktığımızda ne görüyoruz? Çelenk dijital platformlarda, izleyicilerin abonelik yoluyla ve ücret ödeyerek eriştikleri yapımları bu türden bir denetim ya da sansürün konusu yapmanın bugünün bilgisayar ve iletişim teknolojileri düzeyi düşünüldüğünde hiçbir anlamı olmadığı görüşünde. Çelenk “Erişmek isteyen izleyici her türlü bu yapımlara erişebiliyor. Sanatsal, kültürel üretim söz konusu olduğunda yasaklamalarla tüketime engel olmak mümkün değil zaten. Bu yasak hep delinmiştir, delinecektir” dedi.
"YAŞADIĞIMIZ DÜNYAYI LGBT+’LARLA PAYLAŞIYORUZ"
Ancak durum bundan daha öte. Çelenk “Yaşadığımız dünyayı LGBT+’larla paylaşıyoruz. Bu dünyada onlar da var, onların yaşama, yaşadıkları dünyaya kendi anlatılarını, sorunlarını, aşklarını sunma ve anlatı dünyasına dahil etme hakları var” ifadelerini kullandı.
Dijital platformlardaki dizi ve filmlerin nefret söylemi yaymıyor ya da nefret suçu dahil, şiddete ve suça açıkça teşvik etmiyorsa, pedofili içermiyor ve bunu normalleştirmiyorsa RTÜK denetimine konu olacak bir yönü olmaması gerektiğini belirten Çelenk şöyle dedi: “Pornografi içeren yapımlarla ilgili zaten dijital platformların kendi sınırları var. Sanat filmi olarak tanımlanagelen örneğin, Mavi En Sıcak Renktir, Nymphomaniac gibi filmlere sansür uygulamıyor. Fakat bu yapımların içerdiği erotizm konusunda izleyiciyi bilgilendiriyor. Dolayısıyla RTÜK’ün dijital platformlara müdahalesinin tek amacı yüksek para cezalarıyla, yayın konusunda yıldırıcı olmak olabilir. İzleyiciyi engelleyemez, izleyici bunlara Netflix gibi platformlardan ulaşamazsa korsan mecralardan bir gün bir şekilde ulaşıyor.”
ERKEKLER LEHİNE KORUMA KALKANLARI
RTÜK kararlarında “Türk aile yapısı, toplumsal ve kültürel değerler” gibi ifadelerin sık tekrar ettiğine bakmamak gerektiğini belirten Çelenk “Zira bunlar kadına ve LGBTİ+’lara ve hatta çocuklara yönelik ayrımcı ve istismarcı siyasetin, patriyarkanın ve erkek şiddetinin koruma kalkanı kavramlar halini almıştır. Eril iktidar ilişkileri ve iktidar mücadelesi içinde, bu kavramlar sayesinde itina ile erkekler lehine koruma kalkanları oluşturuluyor” ifadelerini kullandı.
RTÜK’ün; ‘aile’, ‘çocuk’ ya da ‘aile değerleri’ dediğinde, sözünü ettiği sistemin bu şekilde işlediğini aktaran Çelenk şöyle devam etti: “Ailenin bizzat kendi içinde yaşanan şiddet ve istismara karşı ise tamamen kör kalmayı seçen bir sistem söz konusu. Dışarıdan duyulmadığı müddetçe, ‘aile yapısına’ uygun olmayan hiçbir şey yok neredeyse. Suç ailenin dört duvarı arasında kalsın diye, aileyi açıkça toplumun mahrem alanı, hatta kozmik odası olarak tanımlayan yandaş yazarlar var. RTÜK bu anlayışın sansür kurumudur. Her gün ve her fırsatta ‘aile, kadın ya da çocuk bu anlayışın umurunda değildir’ demek, bunu görmek ve teşhir etmek lazım. Erkek devlet şiddeti karşısında sus pus olmuş bir toplum arzusu söz konusu. İktidarını ve gücünü mümkünse sonsuza dek koruma arzusu. Aileyi korumak umurunda değil. Ne ailesi?”
“Kategorik olarak çocuk ve aile dostu yapımların ödüllendirilmesi meselesine karşı olmayabiliriz. Fakat bu dostluğun mahiyeti, bu dostluğu ödüllendirecek olan kurumsal yapıların toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki sicili elbette bu ödüle ilişkin bir şey söylüyor” diyen Çelenk; AKP döneminin RTÜK’ünü “Bugüne dek toplumun yararını, iktidarın yararına üstün tuttuğuna dair tek bir işaret vermemiş, farklı toplumsallıkları temsil etmeyi, iktidar uygulamalarına karşı yayıncılık alanında eleştirel kapasiteyi güçlendirmeyi ve kapsayıcılığı zerrece önemsememiş bir kurum, iktidarın sansür aygıtı” olarak tanımladı.
TOPLUMU YETİŞTİRME, MAZİ İNŞA ETME
RTÜK’ün Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte başlattığı projede 16 milyon TL’ye yakın ödül verilecek. Teşviğin büyük ve milyonlarca lira olduğunu söyleyen Çelenk bunun yeni olmadığının da altını çizdi ve şöyle devam etti: “Fakat zaten iktidar ideolojisini pekiştiren dizilere, filmlere kaynak aktarma konusunda bu ödül yöntemi olmadan da hiçbir sorunları yoktu. Devlet desteği daha evvel de vardı. Kamu kurumu TRT’nin yapım ve yayınına öncelik verdiği, belirli bir ideoloji çerçevesinde toplumu ‘yetiştirmeye’, belirli bir ‘mazi’ icat etmeye ve belirli bir ‘ati’ inşa etmeye adanmış diziler de bu çerçevede değerlendirilmeli. Yeni bir şey yok maalesef. Üstelik tam da bugün konuşulan ödül sistemi bile yeni değil. Onu da biraz karıştırırsanız, ‘Aile dostu dizilere teşvik’ gibi aynı ifadelerle beş yıl evvel de gündemimize geldiğini görürsünüz.”
‘BU KURUMLAR AİLE VE ÇOCUK DOSTU OLAMAZ’
RTÜK projesinin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte yürümesi üzerine ise Çelenk şunları söyledi: “Her şeyi bırakalım daha bir iki gün evvel, Yeni Bakan Göktaş, bir yandan ‘6284’ü kaldırmamız tabii ki mümkün değil’ derken, bir yandan da ‘Bazı kadınların 6284 sayılı Kanun’un uygulanmasını istemediği durumlarla da karşılaştıklarını’ anlatıyor ve şöyle devam ediyordu: ‘Maalesef zaman zaman kadınlarımız da 6284 sayılı Kanun’u uygulamamızı istemiyorlar. Biz bunu alanda görüyoruz. ‘Biz eşimizin yanına dönmek istiyoruz’ diyorlar. Böyle bir durum da var.’ Bunlar çok problemli açıklamalar.
Kısacası, İstanbul Sözleşmesi’ni bir gecede feshetmiş, 6284’ü seçim öncesinde, Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR’la ittifakları çerçevesinde gözünü kırpmadan pazarlık konusu yapmış bir iktidar, o iktidarla hiçbir çelişkisi olmayan kurumlar söz konusu. Kadınların korkunç yöntemlerle her gün katledildiği, LGBT+’ların yaşam ve istihdam güvencelerinin hiçbir biçimde olmadığı, çocukların istismardan korunmadığı bir dünyaya güçlü bir itirazı olmayan bu kurumlar aile ve çocuk dostu olamaz. Bu doğrultuda ödül de veremez. Bu kurumlar yegane korumanın erkek iktidarını güvenceye almaya yönelik olduğu bir düzeni yerleşik hale getirmeye hizmet eden kurumlardır.”