04 Ağustos 2023 05:27

İran'daki rejimin baskısından Türkiye'ye kaçtı, iş cinayetinde öldü

Balıkesir’de çalıştığı fabrikada pres makinesine sıkışarak can veren İranlı Siyamak M’nin eşi İranlı işçinin göz göre göre ölüme itildiğini anlattı.

Evrensel

Paylaş

E. AVA

Balıkesir’de bir geri dönüşüm fabrikasında birkaç ay önce Afganistanlı bir işçinin bir ayağını kaybetmesine neden olan pres makinesi bu sefer İranlı Siyamak M’nin canını aldı. 25 Temmuz’da pres makinesine ayaklarını kaptıran Siyamak M, bir hafta yoğun bakımda kaldı, 31 Temmuz’da ise hayatını kaybetti. Siyamak’ın cenazesi Balıkesir’de defnedildi. Siyamak’ın eşi Sanaz’ın anlattıkları, İranlı işçinin göz göre göre ölüme itildiğini gösteriyor.

İran’da İslam dışındaki dine ve Şiilik dışındaki mezhebe mensup olan birçok kesim gibi Siyamak ve ailesi de rejimin baskısından nasibini almıştı. Siyamak, Hristiyan olduğu için 4 ay cezaevinde kalıp kararın çıkmasına kadar 400 milyon Toman karşılığında serbest kalmıştı. Mahkeme ise 24 yıl hapis cezası ve 180 darbe kırbaç cezası verilmesine karar vermişti. Avukatın kararı tebliğ öncesi öğrenmesiyle Siyamak, eşi Sanaz ve 2 çocuğu İran’ı terk etmek zorunda kaldı. 4 kişilik aile bundan tam 7 yıl önce üçüncü bir ülkeye geçmek için Türkiye’ye iltica etti.

‘ÇOCUKLAR HRİSTİYAN OLDUĞU İÇİN OKULDAN ATILDI’

Sanaz o süreci şöyle anlatıyor: “Biz geçimimizi sağlıyorduk ancak ne ifade özgürlüğümüz vardı ve ne kendi dinimizi yaşayabiliyorduk. O yüzden bir gecede Siyamak için İran’dan çıktık. Bundan 7 yıl önceydi. Ankara’ya gittik ve uluslararası koruma kimliği aldık. Amacımız Türkiye’de kalmak değil başka bir ülkeye gitmekti. Bize dosyamızın sonucu gelene kadar Balıkesir’de yaşamamız gerektiğini söylediler. Biz de Balıkesir’de yaşamaya başladık. Zor günler geçiriyorduk ama Siyamak araba tamirciliği yapıyordu ve çocuklar okula gidiyordu. Araba tamirciliği yaptığı yerden son zamanlarda işverenin iş yerinde uyuşturucu saklaması nedeniyle çıktı.”

Sanaz’a o süreçte çocukların yaşadığı zorlukları soruyoruz. Ailenin Türkiye’de de İran’daki gibi zorluklarla karşılaştığı çarpıcı bir gerçek. Sanaz, “Uluslararası kimliğimiz vardı ama tek kuruş para almadık. 2 yıl önceye kadar sadece sağlık sigortamız vardı ancak yönetmelik değiştiği için sağlık sigortamız da tamamen kesildi. Siyamak işten çıktıktan sonra 3 ay işsiz kaldı. O süreçte çocuklarımız için de kolay geçmedi. Gittikleri okulda din derslerine girmedikleri için okul müdürü Hristiyan olduklarını anlamıştı ve çocuklara ‘Bir daha okula gelmeyin’ dedi. Çocuklar burada da eğitim görmekten mahrum kaldılar” diyor.

‘YEDİ YIL BAŞKA BİR ÜLKEYE GİTMEYİ BEKLEDİK’

Sanaz ile yaptığımız görüşmede Birleşmiş Milletlerin 7 yıldır dosyayla ilgili hiçbir adım atmadığını anlıyoruz. Sanaz hâlâ üçüncü ülkeye gitmek için bekleyen binlerce mülteciden biri olduğunu ifade ediyor: “Geçirdiğimiz bu 7 yılda bir kere bile ‘Öldünüz mü, kaldınız mı’ diye telefon almadık. Bu Birleşmiş Milletler neden var o zaman? Biz başka bir ülkeye gitmek istesek de gidemiyoruz...”

Sanaz’a, Siyamak’ın son iş yerinde yaşadıklarını ve olay gününü soruyoruz. Sanaz’ın acısı hâlâ çok taze ve içindeki öfke de büyük: “Siyamak üç ay işsiz kaldıktan sonra yeni bir iş buldu. Bir geri dönüşüm fabrikasında şoförlük yapıyordu. Bir süre geçtikten sonra fabrikada çalışan Afganistanlı bir işçinin pres makinesine kaptırdığı bacağını kaybettiğini duyduk. Afgan işçi artık çalışamaz hale gelmişti. O makinenin başına yine bir işçi gerekiyordu ve onun da başka bir mülteci olması gerekiyordu, yani Siyamak. Eşim ne o makineyle çalışmayı biliyordu ne de bu işe hazırdı. İşte güvenlik diye bir şey yoktu zaten.”

SİYAMEK ÖLÜME SÜRÜKLENDİ

Eşinin yaptığı işle ilgili ayrıntılı bilgi istediğimizde şunları anlatıyor: “İş aslında dehşet verici. Yukardan plastikler makineye atılıyor, plastikler pres olduktan sonra işçi birkaç saniye içinde pres makinesi inmeden tekrar ayağıyla plastiği itmek zorunda. Aslında iş güvenliği sıfır ve işçinin ayağı da canı da Allah’a emanet. Eşim o makinenin başına geçti ve iki ayağı da makineye kapıldı. İş yerindekiler, işverenin hızlıca hastaneye götürmek yerine ambulansı beklediğini anlatıyor bize. Bekleme sürecinde eşim çok fazla kan kaybetmişti. Hastanede yoğun bakıma alındı ve sonra yaşamını yitirdi. Polis iş yerini mühürledi ancak işveren yine başka bir iş yerinde iş yapmaya devam etmeyecek mi?​”

‘MÜLTECİ OLMAK, ÖTEKİ OLMAK DEMEK’

Sanaz’a önümüzdeki süreçteki beklentilerini soruyoruz. “İşveren kira ve faturaları ödeyerek bizi geçiştirmeye çalışıyor ancak çocuklarım için benim tazminat almaya ihtiyacım var. Çünkü bize kimse yardımcı olmuyor. Öte yandan İran’a dönemeyiz, çocuklarımın eğitimi için üçüncü bir ülkeye gitmemizin hızlanması gerekiyor. Biz mülteciler kendi ülkemizde ölmemek için yola çıkarız ancak öteki olduğumuz için yine hiçbir zaman yaşamımızın garantisi yok. Tıpkı canım Siyamak gibi” diyor

ÖNCEKİ HABER

Birtek-Sen'den zamlara karşı eylem: Türkiye yüzyılı dedikleri zam yüzyılı çıktı

SONRAKİ HABER

İzmir’deki kamu emekçileri: Ortak ses çıkarmak şimdi daha elzem

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa