Esenyurtlu gençler: ‘Dışarıda bir yemek bile yiyemiyorsam niye çalışıyorum?’
İstanbul’un Esenyurt ilçesinde görüştüğümüz gençler anlattı: ‘Dışarıda bir yemek bile yiyemiyorsam niye çalışıyorum?’
Fotoğraf:Pexels
Defne DUMAN
İstanbul
Ülkede genç kuşağın gelecek kaygısı her geçen gün artıyor. Okula giden okulu nasıl bitireceğini, okulu bitiren nasıl iş bulacağını, iş bulan ise nasıl geçineceğini kara kara düşünür halde. İstanbul’un Esenyurt ilçesinde görüştüğümüz üç genç bu kuşatma altında çıkış yolu arıyor. Bu çıkış yolu “Yurt dışına gidip kurtulmak” şeklinde karşılık bulsa da yurt dışına gitmek için para biriktirmek de imkansız...
Recep Tayyip Erdoğan Parkı’nda oturan üç gençten Aykut, yapı denetim mezunu fakat işsiz olduğunu söylüyor. “Bence herkes çok mutsuz, mutlu olanlar da yalandan mutlu bence” derken, inşaat mühendisliği alanında staj yapan Hakan, “Hayat iyi gitmiyor” diyor: “Refah seviyemiz sıfır, 10 bin dolar biriktirmeye çalışıyoruz ki kaçak yollardan yurt dışına gidebilelim.” Hakan, TL’deki değer kaybı nedeniyle hedeflediği birikimin de mümkün olmadığını anlatıyor.
Büyük bir market zincirinde manav reyonunda asgari ücrete çalışan Eray tatil bile yapamamaktan şikayet ediyor: “En az 5-10 bini gözden çıkarmamız lazım.” Gençler sosyal aktivite kapsamında yalnızca parka gelebildiklerini, eskiden çekirdek çitleyip kola içerken, şimdi çoğu zaman kola bile alamadıklarını söylüyor.
ÇALIŞMADAN NASIL TECRÜBE EDİNECEĞİM?
Yeni mezun olan Aykut iş arama serüvenini şöyle anlatıyor: “İnternetten iş başvurusu yapıyorum, her yer deneyim istiyor. Ya kardeşim sen beni al işe, işi öğreneyim ki deneyim kazanayım. Her yerde deneyim istiyorlar da yeni mezun olmuş birisi hiç çalışmadan nerede tecrübe kazansın? 81 ilde üniversite olsa ne olur iş bulamadıktan sonra? Düşünmekten kafayı yiyeceğiz.”
Tam bu esnada Hakan giriyor söze: “Bu konuştuklarımız da boş bence, daha yeni seçim yaptık, memleketin yüzde 52’si bu durumdan memnun demek ki, yine AKP kazandı.”
Eray “Seçimden önceki sorunlar seçimden sonra çözülecekmiş gibi gösterdiler, mesela bu zamların bu kadar artması seçim sonrasında olmadı ki, seçimden önce de her gün zam vardı, duracak dediler durmadı. Ben AKP’ye oy vermedim seçimde, hatta kimseye oy vermedim, boş oy attım, daha önce AKP’ye daha olumlu bakıyordum ama son süreçte fikrim değişti, çünkü hayatıma dair umutlu hiçbir şey göremez oldum” diyor.
‘AY SONUNU GETİRMEK İÇİN ÇALIŞIYORUM’
Eray seçimden söz açınca kimisi seçimden umutlu olduğunu kimisi seçimden de umutsuz olduğunu söylüyor. Eray’ın kendi işini kurmak gibi bir hayali var. Yurt dışı onun için son seçenek ama buradaki tüm umudunu yitirdiğini söylemeden geçmiyor. Evde iki kişi çalıştıklarını, evlenmenin hayal olduğunu, sadece ay sonunu getirmek için çalıştığını söylüyor. Hatta olsa her gün ek işe gidebileceğini ifade ediyor.
Aykut neden röportaj yaptığımızı soruyor. Akabinde sohbetten umutlandığını, yalnız olmadığını hissettiğini belirterek ekliyor: “Eray asgari ücretle çalışıyor, işi var, benim işim de yok ama ikimiz de sıfırız mesela. Ya ben ayın 30 günü çalışıp istediğim şeyi alamıyorsam, doğru düzgün yemek yiyemiyorsam neden çalışıyorum ki? Aldığım para kirama bile yetmiyor. En düşük kira 8 bin lira kira olmuş, asgari ücretle ben nasıl evleneyim? Hani sosyal devlet? En çok biz çalışıyoruz ama ekmeğin en güzel tarafını hep birileri yiyor.”
MÜLTECİ KARŞITI AMA HAYALİ GÖÇ ETMEK
O sırada Eray göçmenleri soruyor bize. “Ne düşünüyorsunuz göçmenlerle ilgili?” diye sorup kendi düşüncülerini aktarıyor: “Mesela ben tekstilde çalıştığım dönemde bir nebze daha iyi para alıyorduk ama şimdi göçmenler geldi biz çalışamıyoruz. Düşmanlık değil söylediğim şey, ama ben Avrupa’ya gidip gelemiyorum bile, onlar gelip burada ev alıyor araba alıyor. Asıl sorun şu, onları buraya kim getirdi, kim çalıştırıyor, kim bizi ekmeğimizden etti?”
Aykut daha öfkeli. Söyledikleri, mülteci karşıtlığı üzerinden siyaset yapan kimi siyasi partilerin söylemlerini hatırlatıyor: “Bir de şöyle bir zihniyet var ya, onlar bizim Müslüman kardeşlerimiz diye, eğer ki biz kardeşsek çoğu hırsızlık yapıyor işsiz kalıyorum, taciz ediyorlar namusuma göz dikiyor sonra kardeşimiz, ya böyle kardeşlik mi olur?”
Bu sözlerin üzerine kendilerinin de başka bir ülkeye göç etmek istediklerini hatırlattığımızda hepsi gülüşmeye başlıyor. Aykut “Bizi bu duruma sokan utansın artık” diyor.
Aykut aklındaki başka bir konuyu soruyor, Türkiye’de Kürt sorunu olup olmadığını... Eray bu grubun içindeki tek Türk genç olarak tanımlıyor kendini. Ancak bugüne kadar aralarında hiçbir zaman Kürtlük Türklük üzerine bir gerginlik olmadığını, ne olursa olsun aynı hayatları yaşadıklarını ve kardeş gibi birbirlerine hep destek olduklarını anlatıyor. Irkçılığın, milliyetçiliğin bir hastalık olduğunu söylüyorlar.
Yine LGBTİ bireyler de sohbetimizin konularından biri oluyor. İnsanları ayrıştırmadan, ötekileştirmeden, onların yaşam haklarını gasbetmeden herkesin istediği hayatı yaşayabileceği konusunda ortak bir noktada buluşsalar da bir yandan bunu bir hastalık olarak tarif etmeleri akıllarda çözüme kavuşturulması gereken birçok sorunun olduğunu gösteriyor.