İstediğiniz yerde havlunuzu serip denize girebilirsiniz
"Anayasa ve Kıyı Kanunu hükümlerine göre halkın kıyılardan yararlanması engellenemez" diyen Avukat Tuncay Koç, "Yasaya uymayan işletmeye hem ceza hem de idari para cezası verilir" dedi.
Fotoğraf: Pixabay
Eylem NAZLIER
İstanbul
Anayasa ve Kıyı Kanunu hükümlerine göre halkın kıyılardan yararlanması engellenemez. Kıyılar, özel işletmelere tahsis edilmiş olsa bile, yurttaşın denize girebileceği ortak alanlar o sözleşme ya da alanda gösterilmek zorundadır. Yasaya göre böyle ama fiiliyatta böyle işlemiyor. Özel işletmeler sahilleri adeta parselledi. Ücretsiz, rahat bir şekilde denize girilecek halk plajı neredeyse kalmadı. Kıyı Kanunu’na aykırı şekilde hareket eden binlerce işletme denetlenmiyor, yasa dışı eylemlerine ise ses çıkarılmıyor. Bu yasa dışı uygulamaları Antalya Barosu avukatlarından Türkiye Barolar Birliği Çevre Komisyonu Üyesi Avukat Tuncay Koç’la konuştuk.
"KIYILAR HALKIN SERBEST VE EŞİT YARARLANACAĞI ALANLARDIR"
Her yaz, otellerin ve plaj işletmecilerinin yurttaşların sahile havlusunu serip denize girmesini engellediğine dair şikayetler aldıklarını söyleyen Koç, “Oysa Anayasa’nın 43. maddesi açıktır. Kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyı Kanunu’na göre de kıyılara belli istisnalar hariç yapı yapılamaz. Kıyı Kanunu’nun 5. maddesinde kıyıların, halkın serbestçe ve eşit derecede yararlanacağını belirtir. Herkes tarafından eşit ve serbest kullanılmasını kanun öngörür. Anayasa ve Kıyı Kanunu hükümlerine göre yurttaşın kıyılardan yararlanması engellenemez. Kıyılar, özel işletmelere tahsis edilmiş ise de yurttaşın denize girebileceği ortak alanlar o sözleşme ya da olanda gösterilmek zorundadır” dedi.
‘YURTTAŞ ŞEZLONG VE ŞEMSİYE KULLANMAK ZORUNDA DEĞİL’
Peki işletmeler neye dayanarak halkın bu hakkını gasbediyor sorumuzu Koç şöyle yanıtlıyor: “Bir kısım oteller özellikle bir tahsis alıyorlar, tahsisli ama kıyılar tahsise de konu olamaz. Oteller önüne gelen yerleri genellikle yasa dışı şekilde işgal ediyorlar. Bugün çoğu otel, kıyılar için ya ecrimisil ödeyerek ya da milli emlak müdürlüklerinden kiralayarak almıştır. Yani işgal bedeli öderler ama bazı alanlarda milli emlak tarafından belediyelere verilir. Mesire yeri yapılır, kiralanır. Ama kiralama işleminde de o sözleşmelerde yine belirli alanlarda halkın denize gireceği alanların tahsis edilmesi gerektiğini belirtirler. Yani bir alan kiraya veriliyorsa o alana da ‘Tamamen istediğin gibi kullan’ diyemez. Orayı kiralayan şirket sanki alan kendisinin mülküymüş gibi kıyıları mülk edinemez devletindir çünkü. Oralara şezlong koyarlar, şezlongu kullanıyorsanız şezlong ya da şemsiyeye para ödemek zorundasınız. Bu durumda dahi yurttaşın denize girmesine engel olamaz. Bedava yer göstermek zorundadır. Yurttaş, şezlong kullanmak zorunda değildir. Şezlong, şemsiye kullanmadan o alanlara rahatça girebilirsiniz. Kıyı Kanunu ve Anayasa bunu öngörür” ifadelerini kullandı.
"SES ÇIKARALIM YOKSA ŞEZLONGA 300-500 LİRA VERİRİZ"
Bu işletmelerde herhangi bir denetim olmadığını söyleyen Koç, “Şu anda bizde olmayan ise herhangi bir denetim yok. Denetim yapacaksa milli emlak. Yeri kime kiraladı ise onlar sorumludur. Belediyeler denetim yapmakla yükümlüdürler. Bazı yerlerde belediye işletmeleri yaparlar. Bakanlığın da kendi yerleri var mesela az sayıda da olsa. Dolayısıyla bir vatandaş havlusunu sererek rahatça deniz kıyısına girip para vermeden oturabilir. Birileri gelip zorla para istiyorsa bu bir suçtur bunu vatandaşımız tutanak altına alıp hemen şikayet etmek durumundadır. Vatandaşımız bu konuda hiçbir hareket yapmıyor. Belediyeler de denetlenmiyor, belediye ya da kaymakamlıklar da denetlenmiyorlar. Dolayısıyla ortada neoliberalizmin getirdiği bir denetimsizlik ve vahşi piyasa ekonomisi var. Vatandaş da kendi hakkını kullanmıyor. Denetlenmesi lazım, halkın da kendi hakkına sahip çıkması lazım. Yoksa Antalya’da 300-500 TL’ye bir şezlonga para vermek zorunda kalacaksın” ifadelerini kullandı.
"VATANDAŞIN KIYIDAN FAYDALANMASINI ENGELLEMEK SUÇDUR"
Avukat Tuncay Koç, Kıyı Kanunu’nu hiçe sayan işletmelere karşı yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: “O işletmede genellikle bunu koruma görevlileri falan engellemeye çalışırlar. Onlar hakkında ceza davalar açılır. Bunu bir işletme sistematik haline getiriyorsa tabii ki ona da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ceza kesmek zorundadır. İdari para cezası da verilebilir. Hem ceza hem de idari para cezası verilebilir.” Örnek vererek sözlerine devam eden Koç, “Konyaaltı Sahili için Antalya Büyükşehir Belediyesinin bir Konyaaltı sahil işletme planı bulunuyor. İşletmeler bunu ihlal ettiği gibi belediye de denetim yapmıyor. Kıyılar özelleştirilmiş vaziyette ama bu yasa dışıdır. Vahşi neoliberalizm ve Türkiye’de denetimsizlik bir yönetim şekli değil bir yağma şeklidir” dedi.