Hâlâ gerçek bir kadro alabilmiş değiliz
Erciyes Üniversitesi Hastanesi'nde çalışan bir sağlık işçisi aldatmaca kadroyu anlattı: Hâlâ gerçek bir kadro alabilmiş değiliz
Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel
ERÜ’den bir sağlık işçisi
Kayseri
Erciyes Üniversitesi Hastanesi işçileri olarak yıllarca hizmet alım ihalesi yöntemiyle, taşeron firma personeli olarak çalıştık fakat asıl işveren üniversite yönetimiydi, yani Erciyes Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Başhekimliği idi.
Aynı işi yapmamıza rağmen ya ‘Onlar kadrolu, siz taşeron firma çalışanısınız’ ya da ‘Siz hizmet alım ihalesi üzerinden çalışıyorsunuz’ denildi. Örneğin taşeron şirket hangi bankayla anlaşma sağlarsa maaşlarımızı o bankadan alıyorduk. Fakat buradaki rant cazip gelmiş olmalı ki şirket sık sık banka değiştirir olmuştu ve bizler promosyon almak nasıl bir duygu yıllarca bilmeden çalıştık. Fazla çalışma farkı, yoğun bakım farkı, gece çalışma farkı gibi ayrı ücretlerin olduğunu bilmeden yıllarca çalıştığımız gibi...
HAFTADA 64 SAAT ÇALIŞIYORDUK
Bayramlarda çalıştığımız günlerin parasını birkaç ay sonra eksik aldığımızı fark ettiğimizde, kota olduğu ve üç mesaiden fazla alamayacağımız söylenince nedenini anladık. Rektörlüğe bağlı personelin böyle bir sıkıntısı zaten yoktu. Çünkü onlar idari ve resmi tatillerde zaten çalışmıyorlardı. Fazla çalıştığımız günlerin ücretini alamadığımız için izin olarak karşılansın diye talep ettiğimizde ise kısa bir süre sonra eksik çalışmışız gibi gösteriliyorduk mesai listelerinde. Kağıt kalem kimin elindeyse onun isteği doğrultusunda yazılıyordu. Bir gün sekiz saat ile kısıtlanıyorsa hafta yedi gün ve kanunen altı gün çalışabiliyorsak yani en fazla 45 saat çalışmamız gerekirken bizler yeri geliyor 56 yeri geliyor 64 saat de çalışıyorduk. Yani hafta yedi gün fakat bizler sekiz gün çalışıyorduk.
ARADA HÂLÂ FARKLAR VAR
Bu fark 696 KHK ile 4D kadrosuna alınırken de korundu! Örneğin kadrolu arkadaşlar çalıştıkları fakültenin önüne araçlarını park edebiliyorlar, bizlerin öyle bir hakkı yok. Çalıştıkları fakültenin internet ağını kullanabiliyorlar ama bizim öyle bir hakkımız yok.
Onlar yemekhanede masa sandalye aralığı daha ferah yemek yemek isterlerse yiyebiliyor, istemezlerse yemeyip ücretini maaşlarının içinde alabiliyorlarken; bizler dip dibe baştan savma pişirilmiş yemekleri yemek zorunda bırakılıyoruz. Çünkü yemek ücretleri bizlere ödenmiyor. Onlara ulaşım ücret yardımı zaten yapılıyordu, bizlere ise insan istiflercesine servis sağlanıyordu. Şimdilerde ise onlar günlük dört toplu taşıma ücreti alırlarken bizler iki toplu taşıma ücreti alıyoruz.
Onlar kumaş pantolon, kösele ayakkabı, beyaz gömlekle çalışırken bizler naylon karışımı formalarla çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Onlar mesaiye geliş gidişlerinde kart çekme zorunlulukları olmadığı için istedikleri saat aralığı çalışabiliyorlar. Ama bizler çalıştığımız bina veya üniteye en yakın cihazdan kart çekmek zorundayız. Şu an kamu çerçeve protokolünden doğan maaş ikramiye farkları gibi toplu ödenmesi gereken alacağımız onlara tek seferde ödenmesine rağmen bizlere halâ ödenmediği gibi iki vadede ödeneceği söylendi.
HAKKIMIZI MÜCADELEYLE ALABİLİYORUZ
Bizler sağlık çalışanları olarak bir ay boyunca gayretle çalışıyoruz fakat hakkımızı almak için de mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Evet hak verilmiyor, biz alıyoruz. Yetkili sendikanın temsilcileri ise bizlerin haklarını almak için mücadele etmek yerine kurumun bizlere nasıl ödeme yapamayacağını anlatıyor. Yani aidat bizlerden alınırken korunan haklar kurumun oluyor. Çalışma son haddine kadar var ama çalışma barışı kesinlikle yok.
Tüm işçiler olarak doğru sonuçlar çıkarmalıyız. İşçiler arasında yaratılan bu yapay bölünmelere karşı, sendika ağalığına karşı elbirliği yapmalıyız. Yoksa bu devran ağalara ve kötü yönetimlere kalmaya devam eder...