20. Gençlik Yaz Kampı’nda kadın çalışmaları atölyesi: "Başka bir dünya bizimle mümkün"
"'Başka bir dünya kadınlarla mümkün' demek için hazırdık artık. Tüm seslerimizle, gözlemeci ablalarımızla yürüyüşümüzü gerçekleştirdik…"
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
Melodi TAŞ
Bu sene “Başka bir dünya mümkün” şiarıyla düzenlediğimiz 20. Gençlik Yaz Kampı sona erdi. Geçtiğimiz dönem genç kadınlar ve LGBTİ’ler açısından -artık şaşılmayacak bir şekilde- çok da kolay bir dönem olmadı. Yeniden Refah, HÜDA PAR gibi partilerin Mecliste kendine yer bulması dolayısıyla kadınların temel kazanımlarına yaşam haklarına saldırıların daha da arttığı, bilimsel eğitimin olmazsa olmazı karma eğitimin tartıştırılmaya başlandığı, aile yapısının kutsallığı anlatısıyla birlikte LGBTİ’lere yönelik nefret söylemlerinin yayıldığı bir dönemde Kadın Çalışmaları Atölyesi birçok kişinin ilgisini çekti. Çünkü dernek ve topluluklara karşı artan baskılar, online eğitim ve daha sayabileceğimiz birçok etken bu meselenin tartışılabilir, üzerine kafa yürütülebilir ve hatta mücadele edilebilir olduğu görüşünü gittikçe silikleştirmeye başlamıştı. Birçok kadın bazen şakayla karışık bazen daha ciddi bir tonda kampüsten ya da güvenli alanlarından çıkmayacağını, başına ne gelir kaygısının gün geçtikçe büyüdüğünü ifade ediyordu.
Bu koşullarda gerçekleşen atölyemiz altı günlük bir programdan oluşuyordu. Atölyelerin tanıtım gününde açtığımız stant ilgiyle karşılandı. Birçok üniversiteli ve liseli genç kadın beklentisini, “Yeni şeyler öğrenmeye, bildiklerimi derinleştirmeye geldim” şeklinde ifade ediyordu.
"MAMUT KARŞISINDA KASLI BİR ERKEK NE YAPABİLİR Kİ?"
İlk gün “Kadınlar toplumda neden ve nasıl ezilen cins haline geldi?” sorusunun cevabını atölye katılımcılarıyla birlikte aradık. Birçok kadın eşitsizliğin kaynağının biyolojik olmadığını biliyordu ancak tam olarak neden kaynaklandığı atölye sırasında öğrendiklerini belirttiler. Kadınların da geçmişte avcılıkla uğraşmış olduğu anlatılınca, “Hem bir mamut karşısında kaslı bir erkek ne yapabilir ki?” sorusu atölyeden sonra yemek sırasında da gündemimizdi.
KADIN DOSTU KAPİTALİZM OLMAZ
Atölyenin bir sonraki gününde gerçek hayattan alınmış çeşitli senaryoları canlandırdık. Bu senaryolarla kapitalizmde kadınların hem toplumda hem evde aldıkları yükleri, iş yerinde yaşadığı sömürüyü birlikte anlamaya çalıştık. Kapitalizmin kadın emeği üzerindeki sömürüsünü anlamaya çalışırken Iphone 14’ün üretim sürecini, artı değer sömürüsünü, kadınların nasıl ucuz iş gücü olarak kullanıldığını, kapitalizmin toplumdaki eşitsizlikleri nasıl kullandığını sömürüyü nasıl bu sayede katladığını gördük. Atölyenin son gününde yaptığımız kadın ve LGBTİ yürüyüşü için pankartlarımızı, dövizlerimizi hazırlarken “Kadın dostu kapitalizm olmaz” cümlesinin bu kadar emin ve herkes tarafından kabul edilerek yazılmasını bugüne borçluyuz diyebiliriz.
DEĞİTİŞTİRİCİ BİR MÜCADELEYİ NASIL VERECEĞİZ?
Atölyenin üçüncü gününde kadın mücadelesi içerisinde bulunan herkesin kendini tanımladığı yekpare bir görüş olarak benimsediği feminizmleri tartışmaya açtık. Elbette bugünün soru cevap tartışma kısmı daha yoğun geçti. Feminizm ve Marksizmin bugün durduğu yer, toplumu analiz etmede ve buradan doğru mücadele hattı belirlemede kullandığı yöntemlerin farklılığı meselesi en çok soru alan kısım oldu. Kapitalizmin ataerkiyi nasıl ve neden kullandığı meselesi de konuşuldu. Kapitalizmin ataerkil karakterinin bir zorunluluk olduğu anlaşılınca, birçok kadın bu oturum sonrasında kendini mücadelenin hangi parçasında gördüğünü daha net tanımladığı bir şemanın oluştuğunu söyledi.
Atölyemizin dördüncü ve beşinci günlerinde LGBTİ mücadelesini ve sosyalizmde kadınları konuştuk. LGBTİ mücadelesi anlatımı sonrası oluşturduğumuz çemberde ettiğimiz sohbette en çok öne çıkan gündem “Artan saldırılara ve toplumda örgütlenen nefrete karşı toplumsal olarak değiştirici bir mücadeleyi nasıl örgütleyebiliriz?” sorusu üzerinden şekillendi. Sosyalizm tartıştığımız gün kapitalizmden kalan sorunları ve sosyalist bir dönemde bunları nasıl çözebileceğimizi her katılımcının söz aldığı, itiraz ettiği, katılımcıların birbirini ikna ettiği bir biçimde konuştuk. Kadınların karar aldıkları alanlar gün geçtikçe daraltılırken bu deneyim, bir yandan işlerin ne kadar çetrefilli olduğunu gösterdi. Bir yandan da bu kararı bizlerden başka kimsenin vermemesi gerektiğini göstermesi bakımından önemliydi.
BİZ BU KAMPI HER YERE KURARIZ
Atölye katılımcılarının dikkatinin yüksek olmasının sebebi kendilerini sadece dinleyici olarak görmemeleri tam tersine oyunlarla ve tartışmalarla atölyenin etkin bir öğesi olmalarını sonucuydu. Zaten atölyeye kaydolurken de çoğunun sorusu “Biri anlatacak biz dinleyecek miyiz, yoksa hep beraber tartışacak mıyız?” olmuştu. Zira son gün gerçekleştirdiğimiz kadın forumu, liseli üniversiteli ve işçi kadınların günlük hayatta karşılaştığı sorunları tüm bir yıl boyunca yaşadıklarını anlattığı bir alan olurken nasıl ve nerede mücadele edeceğimize dair somut önerileri konuşmamızı da sağladı.
Üniversitelerde CİTÖB’lerin (Cinsel Taciz Önleme Birimi) olmayan yerlerde kurulması, olan yerlerde ise aktifleştirilmesi, liselerde bu gibi birimlere duyulan ihtiyacın artması, iş yerlerinde var olan bu birimlerin tanıtılması ve yeniden işler hale getirilmesi ihtiyacı aciliyetini gözler önünde serdi. KYK yurtlarının kötü yaşam koşulları ve kadın yurtlarındaki ayrımcılık konusu yine birçok kadının belirttiği ve bunun karşısında mücadeleyi yeni dönemde yükseltmek üzere tartıştığı bir konuydu. Deprem bölgesinden gelen kadınların katılımıyla bu bölgelerde hâlâ ihtiyaçların sürdüğü, kadınların çoğunun sağlıksız koşullarda yaşamaya devam ettiği deprem bölgesindeki kız kardeşlerimizle dayanışmayı büyütmemiz gerektiği sonucunu ortaya çıktı.
Forum sonrası tüm atölye katılımcıları, akşam düzenleyeceğimiz kadın ve LGBTİ yürüyüşünün eylem komitesiydi artık. Slogan ve dövizlerimizi hep beraber belirledik. Şarkılar eşliğinde pankartımızı ve dövizlerimizi hazırladık. “Başka bir dünya kadınlarla mümkün” demek için hazırdık artık. Tüm seslerimizle, gözlemeci ablalarımızla yürüyüşümüzü gerçekleştirdik. Tüm yürüyüş boyunca tüylerimiz diken diken gezdik adeta. Bu birikimle başka bir dünyayı birlikte kurma mücadelesini yükseltmekte şimdi sıra. Dövizlerimizde de demiştik: Biz bu kampı her yere kurarız.