Kadın Çalışmaları Atölyesinden bize kalan…
Kadın mücadelesinin bize anlatılan gibi sadece feminist ideolojilerin öncülüğüyle yürütülmediğini, sosyalizmin kadın mücadelesini ilk baştan nasıl sahiplendiğini çevremizle tartışacağız…
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
Hacer ve Fidan
ODTÜ öğrencileri
Biz de 20. Gençlik Yaz Kampındaki Kadın Çalışmaları Atölyesine katıldık. 6 gün süren bu atölyede kadının ezilmişliği sorununun tarihsel boyutunu, içinde bulunduğumuz sistemin bu sorunu nasıl derinleştirdiğini, farklı zaman dilimlerinde ortaya çıkan ideolojilerin bu sorunu nasıl değerlendirdiklerini, Marksist ideolojinin cinsel yönelim temelli ayrımcılıkları nasıl ele aldığını, kadın sorununu Sovyetlerdeki deneyimleri de aktararak Marksist-Leninist bakış açısıyla nasıl çözebileceğimizi inceledik. Ayrıca atölyenin son gününde Ekmek ve Gül Editörü ve Emek Partisi Milletvekili Sevda Karaca’nın da katılımıyla bir forum gerçekleştirdik. Bu forumun başlangıcında üniversiteli kadınlar ve LGBTİ’ler olarak sorunlarımızı ve mücadele birikimlerimizi birbirimize aktardık. Forumda söz alan fabrika işçisi bir kadın, kadınların mücadelesi sonucunda iş yerinde cinsel tacizi önleme birimine benzer bir birim kurulduğunu lakin bu birimin işlevsiz bir halde olduğunu anlattı. Daha sonra patronlarının özel günlerde kadın haklarının destekçisi gibi, feminist bir pozisyon almasına rağmen emekçi kadınları sömürdüğünü ve kendi haklarını savunan kadınları da işten atmakla tehdit ettiğini aktardı. Kadın işçinin, aldığı bu söz atölyede öncesinde tartışılan konulara örnek niteliğindeydi ve kapitalizmin toplumda var olan cinsiyet eşitsizliğini kullanarak kadının ikincil konumunu nasıl perçinlediğini somut bir örnekle bir kez daha görmüş olduk.
Kapitalizmin üretici güçlerinin gelişmesi ve artık değerin artması için kadınlar toplumda ikincil konumda olmak zorunda. Bu durumda kapitalist sistemin devamlılığı için kadınlara işçi sınıfının kendini yeniden üretmesi ve kapitalistlerin ucuz iş gücü olma görevi yıkılıyor. Ev içi angaryaların kadına kalması, LGBTİ’lere yöneltilen nefret söylemlerinin hepsi de kapitalizmin temeline oturttuğu ataerkil aile yapısının günümüz toplumunda bu kadar kutsallık atfedilmesinin sebebi de bu.
ATÖLYEDEN SONRA ŞEHİRLERİMİZE DÖNDÜĞÜMÜZDE…
Bu atölyenin bize kattıklarıyla ODTÜ’ye döndüğümüzde kadınların bir araya geldiği alanları artırmaya ve özellikle son gün yapılan forumdan sonra ortak talebimiz olduğunu fark ettiğimiz CİTÖB’ün kurulması, kurulmuş olduğu alanlarda da geliştirilmesi için diğer üniversitelerle beraber mücadele yürütmeye dair eylemlerde bulunacağımızı kararlaştırdık. Bir diğer taraftan da kadın mücadelesinin bize anlatılan gibi sadece feminist ideolojilerin öncülüğüyle yürütülmediğini, sosyalizmin kadın mücadelesini ilk baştan nasıl sahiplendiğini çevremizle tartışacağız.
Kısaca, kapitalizm yıkılmadan eşitsizlik ve ataerki ortadan kaldırılamaz ve bu sistem de kadınların ve LGBTİ’lerin mücadelesi olmadan yıkılamaz. Toplumu kadın ve erkek olarak ayırmak yerine sınıf mücadelesinde birleşip kadın ve LGBTİ’ler olarak işçi sınıfının saflarında örgütlenmeliyiz. Çünkü başka bir dünya mümkün ve bu dünyayı biz inşa edebiliriz.