13 Ağustos 2023 15:45

Hak ve talep mücadelemizden sonra ne olacak?

Sağlık, eğitim, barınma gibi ihtiyaçların ücretsiz ve nitelikli olduğu, sosyal ve siyasal hakların tüm insanlar için sağlandığı bir dünya için ortaya koymamız gereken mücadele sosyalizm mücadelesidir.

Görsel: Pixabay

Paylaş

Bilgesu KİPER

ODTÜ

 

Şu an 20. Gençlik Yaz Kampı “Başka bir dünya mümkün!” şiarıyla devam ediyor. Genç olduğumuzu hissettiğimiz ve gelecekten 7’ini çaldığımız günlerin birinde. Bu kez, biz gençler, geleceği çalıyoruz. Yılın kalan günleri bizimkisi çalınan geleceğe karşı. Ekonomik krizin, artan savaş harcamalarının, baskı ve saldırıların bütün yükü, gençliğin omuzlarına seriliyor. Burjuvazinin emperyalist düşleriyle geliştirdiği savaş sanayi, tüm dünyada gerilimleri artırırken milliyetçilik, göçmen düşmanlığı, kadın düşmanlığı gibi gerici akımları da güçlendiriyor. Gençliğin geleceği savaşlarla, krizlerle ipotek altına alınıyor. Sosyal yaşamına saldırılar devam ediyor. Kuşaklar boyunca ürettiğimiz tüm toplumsal zenginlik, bir avuç sermayedarın cebinde toplanıyor. Üstelik bütün bu sorunların nedeni biz olmadığımız hâlde her birimizin bireysel çözmek zorunda kaldığı ağır yükler olarak üzerimize yıkılıyor.

Toplumlar tarihinin her aşaması, insanlığın içerisinde bulunduğu yaşam koşullarını değiştirme, daha iyisini inşa etme, kendisini çeviren zorunluluk ilişkilerini kavrayıp onları alt üst etme girişimleriyle dolu. Başka bir dünyaya duyduğumuz özlem; geçmişin, geleceğin ve bugünün ortak bir sorunu olarak karşımızda. Tarihin her aşamasında bu sorunu çözmek üzere harekete geçenlerden, “Başka bir dünya mümkün!” diyenlerden biriktirdiklerimizle birlikte! Bu birikim, bilimsel sosyalizme ve onun doğayı ve insanlık tarihini incelenme yöntemi olan diyalektik ve tarihsel materyalizme işaret ediyor.

GENÇLİĞİN ÇIKARI HANGİ DÜZENDE?

Gerçek eşitliğin sağlandığı; sağlık, eğitim, barınma gibi ihtiyaçların ücretsiz ve nitelikli olduğu, sosyal ve siyasal hakların eşit sağlandığı, özgür bir geleceğin tüm dünya gençliği açısından gerçeğe dönüştüğü bir dünya için ortaya koymamız gereken mücadele politik bir mücadeledir, örgütlü bir sosyalizm mücadelesidir. Gençlik kesimlerinin gerçek kurtuluşu, burjuvazinin karşısında, işçi sınıfının saflarında sosyalizm mücadelesinde birleşmektir.

Bilimsel sosyalizm, dünyayı kavrarken onu tüm ilişkileri ve bağıntılarının hareketiyle inceler. Dünyanın hangi bölgesinde, hangi talep etrafında birleştiği fark etmeksizin baskı altındaki sınıfların, halkların, gençliğin nasıl zafer kazanabileceğini, sınıf-güç ilişkilerini ve güncel koşulları yaratan tarihsel arka planı göz önünde bulundurarak ele alır. Bu nedenle yalnızca kavramanın değil, değiştirmenin de aracıdır.

İNSAN -TOPLUM İLİŞKİSİ VE İNSAN DOĞASI

Diyalektik yöntem, değişimin yasalarını ortaya çıkarmak ve bu genel özellikler çerçevesinde örgütlenmek için kullanılır. Diyalektiğin toplumu ve insanı ele alış biçimi, karşılıklı ilişki temelindedir. Yaşadığımız toplum, bize düşünüş biçimimizden özgürlüklerimize kadar pek çok alanda dayatmalarda bulunur. Eğer, eylemlerimiz ve zorunluluklarımızın arkasındaki ilişkileri diyalektik yöntemle açığa çıkarmazsak bütün kararlarımızı ve yaşamımızı tamamen hür irademizle şekillendirdiğimiz yanılgısına düşebiliriz. Bu gerçeği gayet iyi bilen burjuva ideologları, her bireyin tamamen özgür olduğunu ve dolayısıyla yalnızca kendisinden sorumlu olacağını söyler. Toplumu da bireylerin birbirleriyle kurduğu tekil ilişkiler üzerinden tarif eder. Böylece toplumun, birey üzerinde belirleyici olduğu gerçeğinin üzerini kapatmaya çalışır; bireylerin kapitalist toplumun koşullandırmalarıyla gösterdiği bencillik vb. davranışları insan doğasıymış gibi lanse ederek ideolojik bir aldatmaya imza atar.

Halbuki toplumsal yaşam koşulları değişip dönüştükçe insanların bilinci de değişir. Bilimsel sosyalizm, insanlığı ele alırken onu diyalektik yöntemle, tüm ilişkileriyle birlikte kavramayı hedefler. Dolayısıyla bireyin tek başına değişmesi değil, onun içerisinde bulunduğu tüm toplumsal koşullarla beraber değişmesi beklenir. Zaten, sosyalizmin, yani gerçek eşitliğe dayanan bir düzenin inşa edilmesi için bütün insanların teker teker bencilliklerinden vazgeçmesine gerek yoktur. Bencillik davranışının geliştiği rekabet ortamının, sosyal-ekonomik koşulların ortadan kalkması, yani bir toplumun içerisinde bulunduğu nesnel koşulların değişmesi gereklidir. Bu koşullar değiştiği ölçüde, ortaya çıkan yeni koşullarla, yeni bir toplumsal bilinç ortaya çıkacaktır. Sosyalistler, mevcut koşulları değiştirmek için örgütlenirler.

TOPLUMLAR NASIL DEĞİŞİR

Materyalist tarih anlayışı; dünyanın nereden gelip nereye gittiğini, insanlığın nasıl ilerlediğini, toplumların nasıl değiştiğini anlamanın bilimsel yöntemidir. Materyalist tarih anlayışına göre tarih, sınıf mücadeleleri tarihidir. Sınıflı toplumların her biri, kendisinden önceki toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte gelişmiş ve bir öncekinin çelişkilerini çözmüştür. Kapitalizm de kendi bağrında, kendisine son verecek güçleri büyütür.

Ekonomik kriz, artan savaş harcamaları, halkların yoksullaşması; hepsi kapitalist sistemin ayakta kalması pahasına yaşanmaktadır. Bu koşulların her biri, toplumdaki üretici güçlerin yaşamlarının felakete uğraması, asalak sınıflarınsa zenginleşmesiyle sonuçlanır; bu, işçi sınıfı ile burjuvazi arasında yaşanan çelişkiyi büyütmektedir. Bu çelişkinin başladığı yerse, burjuvazinin üretimi toplumsallaştırmasına rağmen üretim araçları üzerindekini özel mülkiyetini koruması ve kendisini git gide toplumda ihtiyaç duyulmayan ancak bütün zenginliği sömüren bir sınıf konumuna itmesidir. İşçi sınıfı, burjuvaziye ihtiyaç duymaz bir hâlde ve topluma dair bütün örgütlenmeyi sağlayabilecek düzeydedir; onu bu noktaya getiren şeyse kapitalizmin zorunluluklarından başkası değildir. Sosyalizmi örgütleyecek olan sınıfın varlık koşulları, kapitalizm içerisinde filizlenir.

SOSYALİZM NEDİR?

Sosyalizm, yani işçi sınıfının iktidarı, üretimin belirli bir sermaye grubunun çıkarları için değil, halkın çıkarları için gerçekleştirilmesi gerekliliği etrafında kurulmuştur, önceden burjuvaziye ait olan üretim araçlarıysa kamulaştırılmıştır. Yani tüm zenginlik, artık topluma aittir, bir avuç insana değil. Üretim “herkesten yeteneğine göre” ilkesiyle örgütlenir, üretimin sonucu olan zenginlik ise “herkese emeği kadar” ilkesiyle pay edilir.

Sosyalist toplumun temel amacı, sınıflı toplum yapısını ortadan kaldırmaktır. Bu hedefle kurulan iktidar, yaşamın bütün alanlarında demokratik yönetimi örgütler. Yaşamın her bir alanını birlikte üreten emekçiler, bu sefer yönetimini de birlikte gerçekleştirir. Fabrikalardan, mahallelere, üniversitelerden hastanelere her alanda iktidar; toplumun ta kendisidir. Bilim, sermayedarların ihtiyaçları ile sınırlandırılmaz; sanat, emekçilerin yaratıcılığının açığa çıkabileceği koşullar sağlanarak üretilir. Sağlık, eğitim, beslenme, barınma gibi alanlarda yapılan planlarda halkın ihtiyaçları gözetilir. Bu toplumda eşitsizlik, sömürü gibi kavramlar artık eski dünyaya, kapitalizme aittir. Kaynakların eşit bölüşüldüğü, yaşamın tüm toplum için tüm toplum tarafından yeniden dizayn edildiği bir başka dünyadır sosyalizm.

Türkiye gençliğinin sırtındaki yüke bakalım. Nitelikli ve ücretsiz barınma talebimizi ele alalım. Üniversite öğrencileri için barınma sorunu, her sene yükselen bir kriz durumunda. Niteliksiz yurtlar ve fahiş kiralar, öğrencilerin barınacak alan bulamamasına, okurken çalışarak kira veya yurt ücretlerini çıkarmaya çalışmasına neden oluyor. Bu sorunun her sene artıyor olmasının nedeni ev sayısının az olması değil. 2021 verilerine göre Türkiye’de 6,5 milyon insanın yaşayabileceği kadar boş konut bulunuyor. Ancak bu boş konutlar, emlak piyasası içerisindeki kimi insanların Türkiye’nin en zenginleri listesinde birbirleriyle yarışmasına yarıyor. Bizim burslarımız, barınma koşullarını sağlamamız için yetersizken tek adam iktidarı, inşaat şirketlerinin vergi borçlarını tek tek siliyor. Bu tartışmalar açıkça gösteriyor, bu sorunlar esas olarak kapitalizmin sistemsel sorunları. Nitelikli ve ücretsiz barınma koşullarının sağlanması, parasız eğitim talebimizin gerçekleşmesi için tek adam iktidarının temsilcisi olduğu burjuvazinin ekonomi politikalarının değiştirilmesi, sermayedarların çıkarları için uygulanan politikalar yerine bizim taleplerimizin karşılanacağı bir iktisadi formülün ortaya konması gerekiyor. Bu formül ancak, sermayeyi zenginleştirmeye değil, halkın çıkarlarına odaklanan bir ekonomi programında mümkün olabilir. Bu program, sosyalizmin programıdır.

“BU DÜNYANIN ÇİVİSİ ÇIKMIŞ”

Behzat Ç.’den alıntı yapalım, “Bu dünyanın çivisi çıkmış! Bu dünya böyle rayından çıkmış! Bu dünyayı böyle yakasından tutup yeniden rayına oturtmak lazım!” Kapitalistlerin egemenliğindeki dünyanın çivisi çıkmıştır! Kapitalizm, kendisini bulabildiği her alanda yeniden örgütler. Devlet, hukuk, ideoloji bu örgütlenme alanlarının örnekleridir. Devlet, bütün bürokrasi ve zor aygıtlarıyla birlikte var olduğu andan itibaren egemen sınıfın aracı olmuştur. Kapitalist dünyada devlet, burjuvazinin işçi sınıfı ve ezilen halklar üzerindeki egemenliğini güçlendirmesinin aygıtıdır. Benzer bir şekilde, yasalar da burjuvaziye çalışır. Yasalara göre herkese tanınmış bazı haklar, işçi sınıfı ve onun genç kuşaklarına sadece kâğıt üzerinde tanınmıştır. Beslenmeyi ele alalım: Bir kapitalist, günün farklı öğünlerinde farklı ülkelerde beslenebilecek kadar seyahat ve beslenme hakkına sahiptir; bugün bu yazıyı okuyan liseli, üniversiteli, işçi-işsiz gençlerin bu hakları asgari düzeyde bile elde edebilmek için mücadele etmesi gerekmiştir, bu gereklilik bugün de devam etmektedir.

Dünyayı yakasından tutup rayına oturtabilmemiz için gereken; istikrarlı, günlük hedefler içeren örgütlü bir mücadeledir. Bu örgütlülük, başka bir dünyanın örgütlenmesi adına geçmişe, geleceğe ve bugüne ışık tutan bilimsel sosyalizmin programı etrafında olmalıdır. Bir dağın tepesinde, yaşamın akışını, kendisi dışardaymışçasına izlemek kapitalistlerin gençlik kuşaklarından isteğidir. Ancak toplumsal sorunlara göğüs germek, içerisinde insanlığa dert olarak barındırdığı tüm ilişkileri alt üst etmenin de yöntemidir. Yaşamın her alanında, işçi sınıfının iktidarının egemenliğini sağlamak için, acil ekonomik-sosyal talepler etrafında gerçekleştirdiğimiz mücadeleyi, bir iktidar mücadelesi ile birleştirmemiz gerekir. Gençliğin bulunduğu her alanda, semtlerde, üniversite ve liselerde, fabrika ve atölyelerde, bilimsel sosyalizmi anlatmak ve sosyalizm için mücadele etmenin yöntemlerini geliştirmek, başka bir dünyayı örgütlemiş olmanın da ilk adımıdır.

DİYALEKTİK ZEMİNİNDE ÖRGÜTLÜ MÜCADELE

Ekonomik, siyasal ve sosyal alanlarda yaşadığımız her bir toplumsal sorun, bu sorunların birbiriyle ilişkisini kavrayarak ve bu ilişkiler üzerinden mücadele yöntemleri geliştirerek, yani diyalektik yöntemin kullanılmasıyla çözülebilir. Talepler mücadelesi, gençliğin acil sorunlar etrafında birleşerek örgütlendiği, değiştirebildiğini deneyimlediği ve öğrendiği bir alandır. Bu mücadele aynı zamanda gençlik mücadelesinin kazanımlarının üzerinde büyüyen bir hareketi de inşa eder. Daha ileri taleplerle, daha örgütlü mücadele etmenin zeminini de hazırlar.

ÖNCEKİ HABER

Birçok ilaca erişimde sorun sürüyor | "Günün koşullarına uygun bir düzenleme gerek"

SONRAKİ HABER

Yardım için tahsis edilen eve icra geldi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa