Bir yazı neyi değiştirir?
Genç Hayat, hem bir okulun, atölyenin, mahallenin içindeki gençlerin hem de bütün ülkedeki okulların, atölyelerin ve mahallelerin gençlerinin arasında bir bağ örüyor.
Fotoğraf: Pixabay
Genç Hayat Yayın Kurulu
Bütün dünyada, yazının bulunuşundan sonra şüphesiz hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Bir yere çizilen birkaç sembolün, çentiğin tek başına büyülü bir alameti olduğundan değil elbet. İnsanlık için artık, kendisini ifade etmesinin, çevresindekilerle kurduğu ilişkiye konuşma, bedensel jest/mimikten ve sesten farklı bir alanın açılmasıyla, yaşam ilişkilerinin değişmesiydi onu güçlü kılan. Toplumun maddi gelişimin bir ürünü ve ona müdahale etmenin bir aracıydı.
Bu araç tarihin bir döneminde, insanlığın bütün birikimini ilerletmek için, bütün toplumun faydası için kullanılma hedefiyle buluştu. Tarihin bu dönemi, insanlığın gelişiminin önündeki en büyük engelin ortadan kaldırılması için mücadele eden güçlerin iktidarıyla anılıyor: 1917. Bu tarihte işçilerin ve köylülerin iktidar bayrağı Bolşeviklerle birlikte Rusya’da dalgalanmaya başladı. Eski alışkanlıklar, köhne ve yozlaşmış ilişkiler, sefalet, aşağılanma ve sahipsizlik bir bir hedefe konarken yerine yeni sosyalist insanın dünyası, eşitlik ve özgürlüğün hâkim olduğu bir dünya koyuluyordu. Başka bir dünyanın provası başlıyordu.
Bu elbette bir günde yapılacak iş değildi. Her nasıl ki eski düzen uzun soluklu bir mücadelenin istikrarlı, kararlı ve ortak eylemlerin sonucu alaşağı edildiyse yeni bir dünya yaratma işinde de aynı formül işe yarayacaktı. Ve öyle de oldu.
Dün cahillikle, beceriksizlikle anılan milyonlarca halk kesimi, bugün bütün dünyanın değişimi için tarihi sırtlamış, insanlığın en ileri değerlerini temsil edecek bir devlet yönetimi kurmak için kolları sıvamıştı. Devrimci, değiştirici gücün kendisi, bilgili ve bilinçli olma hali, bugünkü burjuva halk düşmanı yaygaralar gibi salt bir eğitim işi değildi. Öyle ki Rusya halklarının %90’ı okuma yazma dahi bilmiyordu. Ancak toplumun üretici güçleri onlardı, hayatı yeniden üreten milyonların “cahil” emeği olmadan, çarklar işlemiyordu. Çalışmaktan okumak, yazmak, tiyatroya gitmek için ne zaman ne de toplumsal olanaklar bulabilen Rus işçi ve köylüler devrim için aranan siyasal bilinci ve programı Bolşeviklerle birlikte edindi. Hayatı gasp eden sınıfın devletinin ortadan kaldırılması işini başardıktan sonra, özgürlüğün, kişisel yeteneklerin ve özlemlerin gerçekleştirilmesi işi başlayacaktı. Devrimi yapan kitleler birlikte öğrenmenin, hareketin içinde anlamak ve eyleme geçmenin kapılarını açmıştı, şimdi devrimin inşası sürecinde bu iş sürdürülecekti.
Bolşeviklerin önündeki hedef, öncelikle yeni toplumu inşa edecek Sovyet haklarının her yönde gelişimi için olanakları arttırmaktı. Ancak Çarlık Rusya’sından pek çok sorun devralınmıştı. Bunlardan ilki okuma yazma oranıydı. Bu güçlük nasıl aşılacaktı? Bolşevikler için cevap açıktı. Kitlelerin eğitimi için bütün güçler seferber edilecekti. Bu güçlerden biri şehrin kalabalık alanlarında, fabrikalarda ve okullarda sesli olarak okunacak gazeteydi. Bolşevikler, yazılı bir aracı, konuşan bir araca dönüştürmüştü. Gazete dile geliyordu. Hatta gazete yazıları artık sesli okunmaya uygun bir biçimde redakte ediliyordu.
Hedefli bir plan kendisini çok yönlü olmakla ilerletir. Yaşamın çok yönlü ilişkileri içerisinde yaşama tutunması için kendisini benzer ölçüde geliştirip çok yönlü hâle getirmesi gerekir. Öyle ki Bolşeviklerin konuşan gazete planı kısa süre içerisinde amatör tiyatro grupları, avangart sinema ve plastik sanatçılarının ortak faaliyetine, bütün ülkeyi dolaşan ajit- prop trenlerine dönüştü. Bunlar kimi zaman sokaklarda film gösterileri düzenliyor, kimi zaman gazete yazılarını bölge halkının yerel dili ve şarkılarıyla ifade eden skeçlere dönüştürüyordu. Bütün bir ülke adeta koca bir festivaldi, yazmak, öğrenmek ve anlamak artık herkesin hakkı ve işiydi. Öyle ki gazeteyi sesli okumakla başlayan yolculuk, ajit trenlerle Sovyetlerin dört bir yanında film galonlarıyla, gazete desteleriyle dolaşan gerçek bir yolculuğa dönüştü.
Bir yazı neyi örgütler sorusunun cevabı işte yolculukta gizli. Yazı, insanlığın diğer bütün eylemleri ve birikimleriyle canlı bir biçimde örgütlendiğinde, bütün bir yaşamı örgütler. Aynı 1917’de insanlığın en ileri birikimi olan sosyalizmin ve onun insanının örgütlenmesi işinde olduğu gibi. Ancak buraya bir başlık daha eklenmeli. Bu canlı örgütlenme faaliyetini gerçekleştirmek için kullanacağımız araçlardan biri olan yazının içerisinde yer alacak ifadeleri, akıl yürütme ve perspektifleri neye göre belirleyeceğiz, doğru ifade ve cümleleri nasıl seçeceğiz?
MEDYA VE BASININ GERÇEK ROLÜ
Dünyada ve Türkiye’de medya alanına ilişkin pek çok tartışma dönüyor. Siyasetin yanında ayrı bir güç olmasıyla ilgili pek çok teori bulunuyor. Oysa toplumda egemen olan fikirler, egemen olan sınıfın fikirleri olarak örgütlenirken bu egemenliğin karşısında maddi bir gücün çıkarlarına dayalı bir yayıncılık anlayışınız yoksa, bu egemenliği şu veyahut bu düzeyde örgütlemekten kaçınabileceğini düşünmek ya çocukça bir hayal ya da sinsice gerçeğin üstünü örtme işidir.
Çünkü, her bir söz ve düşünce kendi eylemini örgütler. Eylem de söz ve düşünceyi. Yazmak, okumak ve yapmak arasındaki kopmaz ilişki, her çağın ve gündemin kendine özgün koşullarında bir üretim faaliyetine dönüşür.
Derdi olan, yazar, okur, konuşur, tartışır. Genç Hayat’ın 443 sayılık serüveni de Türkiye gençliğinin yaşamından çıkan tartışmaların aracı olma gururunu taşıyor. Burjuva ideolojisinin medya ve başka her türden kanalla kuşattığı Türkiye gençliğinin çıkarlarını yayın çizgisi olarak ortaya koyması, bahsettiğimiz bu kopmaz ilişkinin kendisini var ettiği ortam olarak şekillendiriyor.
Dolayısıyla Genç Hayat’ın diğer yayın organlarından farkı, yazma ve okuma işinin bireysel bir mesele olmadığının farkında olması ya da daha doğrudan ifade edelim, burjuva medya gibi farkında olduğu bu gerçeği gizlemeden ortaya koyarak kendini var etmesi. Nitekim burjuva medyanın ortaya koyduğu gibi bir yazının yazarı ve her bir okuruyla anlık, kişisel bir ilişki olarak tarif edilemeyeceğini ortaya koyarken burjuva medyanın bu tarifle birlikte aslında kendisinin de nasıl bir kolektif propaganda aracı olduğunu teşhir ediyor bir bakıma. Onun karşısına, bilinçli, açık seçik bir kolektif propaganda ve örgütleyici olarak çıkıyor: Çünkü çıkarlarının dayandığı gençlik kesimlerine seslenirken saklayacak bir şeyi yok!
Yani Genç Hayat, gençliğin özgürce yazabildiği kendi dergisi olma misyonuyla, onun mücadelesinin kolektif aracı olma iddiasının örtüşmesini ifade ediyor. Öyle ki liseli, üniversiteli, işçi-işsiz gençlerin sorun ve taleplerinin taşıyıcısı ve bunlar için süren mücadelenin aynı zamanda örgütleyicisi olması, Genç Hayat’ı var eden ve Türkiye gençliği için önemini ortaya koyan en temel işlevi olarak karşımıza çıkıyor.
Kimi zaman, örneğin, bir lise öğrencisinin okulunda yaşadığı sorunu sadece kendisinin yaşamadığının farkına varmasını, görmesini sağlıyor, ülkenin bambaşka bir şehrinin bambaşka bir lisesinden yazılmış bir mektup. Böyle olduğunda kendi sorunlarının kişisel veya yerel olmadığını, ülkenin ve dünyanın politik ve ekonomik gelişmeleriyle nasıl iç içe geçtiğinin idrakına varılması, “Öyleyse bu sorunlar nasıl aşılacak?” sorusunun cevabını da gerekli kılıyor. Yemekhane zamlarına karşı bir üniversitede mücadele edip, zamları geri çektiren öğrencilerin bu deneyimi dergimize aktarması da bunun cevabını birlikte büyütme ihtiyacından kaynaklanıyor. Öğrenciler ortak talepleri etrafında nasıl bir araya geldi, hangi araç ve mekanizmaları kullandı, nasıl bir mücadele ördü ve karşılaşılan zorluklar nasıl aşıldı da mücadeleleri kazanımla sonuçlandı? Bütün bu sorulara verilen cevaplar, aynı sorunları yaşayan, hatta aynı mücadeleyi sürdürmeye kararlı olsa da benzer zorlukları aşamayan başka bir üniversitede okuyan gençler için bir rota oluyor.
Dolayısıyla Genç Hayat, hem bir okulun, atölyenin, mahallenin içindeki gençlerin hem de bütün ülkedeki okulların, atölyelerin ve mahallelerin gençlerinin arasında bir bağ örüyor. Daha doğrusu, biz ona sahip çıktıkça, bu bağı ördükçe, dergimizi örgütleyip dağıttıkça bu bağın kendisi oluyor Genç Hayat. “Kolektif bir propaganda ve kolektif bir örgütleyici” olması, ortak sorun ve taleplere sahip olan gençlik kesimlerinin arasında tam da bu sebeple var olan bağları, bilinçli ve somut bağlar haline getiren, somut bir araç olmasından kaynaklanıyor. Böyle oldukça gençliğin mücadelesinin ve örgütlenmesinin hem canlı tanığı hem de onun araçlarından biri hâline geliyor.
KOLEKTİF ÖRGÜTLEYİCİ, KONUŞAN DERGİ
İşte bizi birbirimize bağlayan görünmez bağlarımızı bir iplik gibi somut bağlar hâline getirme işi, Genç Hayat’ın gençliğin yaşam alanlarıyla, ilgi alanlarıyla, ruh hâlleriyle, sorun ve talepleriyle ne ölçüde buluşabildiğine bağlı. Genç Hayat’ı daha geniş gençlik kesimleriyle buluşturmak, dergimizi gerçekten dünyanın ve hayatın değiştirilmesi mücadelesinin aracı olarak kavrayan her gencin önemli sorumluluklarından biri dolayısıyla. Üniversite kulüplerinin tartışmalarının merkezinde, ÖTK seçimlerinde yürütülen kampanyalarda, bir üniversite eyleminin örgütlenmesinde, mahallelerde açılan dergi stantlarında; gençlik kesimlerinin birlikte tartışıp birlikte ürettiği ve hareket ettiği bütün alanlardaki tartışmaları Genç Hayat üzerinden beslemek, ve, Genç Hayat’ı da buradaki tartışmalardan beslemek bugün dergimizin görevi. Onu en geniş gençlik kesimlerinin yaşamlarının parçası hâline getirmek ve gençlik hareketiyle birlikte nefes alıp ona nefes veren bir tartışma ve örgütlenme aracı hâline getirebilmek, bugün gençlik hareketinin ilerletilmesinin önemli sac ayaklarından biri nitekim.
Biz de insanlığın bu geleneğini teknolojik gelişmelerle birlikte doğan farklı araçların da eklenmesiyle sürdürüyoruz. Podcastler, canlı yayın kanalları… Pek çok iletişim alanı, yazma ve konuşma temelinde insanlığın birikimini oluşturmaya devam ediyor.
Dergimiz Genç Hayat için de kimi zaman odaklanmada yaşanan zorluklar, kimi zaman yazılı araçlar yerine konan dijital medya araçlarının kendi kuşağımızın anlama biçimlerine daha uygun olduğuna ilişkin tartışmalar sürüyordu. Elbette bu gündem, değişen ve gelişen araçların bulunmasına kapı aralayan bir biçimde ele alınmalı. Ancak bir yazı neyi örgütler sorusunun cevabını, % 90’ının okuma yazma bilmediği Çarlığın Rusya’sında konuşan gazeteleri örgütlemeye koyulan Bolşeviklerin bulduğu türden bir yaratıcılıkla ele almalı. Okuma bilmeyen emekçi halk kesimlerine gazete yazılarını tartışmanın yol ve yöntemlerini arayan yaratıcığı temel aldığımızda, bugün basın ve iletişim araçlarının çeşitlenip gelişmesi, gençlik yayıncılığı için zorluk yerine kolaylık, birini diğerinin yerine koymak yerine birlikte değerlendirme şansı sağlıyor. Dolayısıyla kolektif bir örgütçü niteliği olan, yukarıdaki örneklerle bu işlevini tekrar hatırladığımız matbu yayında ısrar etmek ve onu gençlik kesimlerinin tartışma alanlarının içinde şekillenen somut bir örgütçüye dönüştürmek bugün, dün olduğundan daha önemli.