Sermayenin ‘göz’ü Ulucanlar Göz Hastanesinde
Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2002’de 271 olan özel hastane sayısı 2021’de 571’e yükseldi. Türkiye’de toplam 1547 aktif hastanenin yarıya yakınını özel hastaneler oluşturuyor.
Görsel: Google Street View
Kansu YILDIRIM
1995 yılında Sosyal Sigortalar Kurumu bünyesinde kurulan, 2005 yılında Sağlık Bakanlığına devredilen, hem Ankara ili ve çevresinden hem de Türkiye’den çok sayıda göz hastasının tedavi olmak için geldiği Ulucanlar Göz Hastanesi kapatılmak isteniyor. Tıpkı Bilkent Şehir Hastanesi açılırken Numune Hastanesi, Yüksek İhtisas Hastanesi, Zekai Tahir Burak Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi, Atatürk Hastanesi, Ankara Fizik Tedavi Hastanesi, Dışkapı Çocuk Hastanesini kapattıkları gibi.
Branş ve nitelik açısından olduğu kadar, kent ölçeğinde ulaşım ve erişim açısından önemli işlevlere sahip hastanelerin kapatılma gerekçelerini sadece Şehir Hastaneleri (ŞH) şartnamelerinde yer aldığı söylenen ‘hasta garantisi’ne bağlamak eksik bir yorum olacaktır. ŞH için statüleri ve binaları tasfiye edilen hastaneler, AKP’nin IMF ve Dünya Bankası eliyle yürürlüğe koyduğu ‘sağlık reformu’nun son parçasıdır. Türkiye kapitalizmi son yıllarda daha yoğun bir şekilde küresel piyasalara entegre olurken, sağlık alanında iç pazar özel hastane zincirleri için, dış pazar ise sağlık turizmi pastası için yeniden düzenleniyor.
"SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM"
AKP iktidara geldikten iki yıl sonra Dünya Bankası finansörlüğünde uygulanmaya başlayan Sağlıkta Dönüşüm ve Sosyal Güvenlik Reformu Projesi (SDP), 2004-2009 yıllarını kapsayan birinci faz ve 2009’dan itibaren başlayan ikinci faz şeklinde, neoliberal reform dalgasının sağlık etabını oluşturdu. SDP ile birlikte, sağlığın sosyalizasyonu üzerine inşa edilen kamucu paradigma tasfiye edilerek yerine sermayenin yoğunlaşması ve merkezileşmesi süreçlerini idari düzeyde destekleyecek çok sayıda düzenleme yapıldı.
Bizzat ikinci fazın performans göstergelerinde yer alan “sağlık hizmetlerinde müşteri memnuniyetinin artması” ifadesinden de anlaşılacağı üzere, sağlık hizmetlerinin ve sağlık insan gücü planlamasının piyasa koşullarınca belirlenmesi temel hareket noktası oldu. Bugün sağlık hizmetini sunanların ve hizmetten yararlananların şikâyet ettiği tüm sorunlar (kuyruklar, bulunamayan randevular, şiddet, angarya, kapatılan hastaneler, vd.) SDP reformunun yapısal niteliklerinden kaynaklanmaktadır.
Neoliberal sağlık reformu yapboz halinde tamamlanmaya çalışılırken üç kritik düzenleme yapıldı. Birincisi, koruyucu sağlık hizmetleri ikinci plana itildi. İkincisi, sağlığın finansman yapısı dönüştürüldü ve katkı payı/prim dönemi başladı. Üçüncüsü, ŞH’ler açılarak yeni rant alanları oluşturuldu ve sağlık organizasyonu yeniden yapılandırıldı.
ŞEHİR HASTANELERİ
Gerek kira ve ihale bedelleri, gerek açıldıkları kentlerde diğer hastanelerin tasfiye edilmesi bakımından Şehir Hastaneleri sağlık emekçileri ve hastalar dışında tüm sosyal sınıfları doğrudan etkiledi. Literatürde “riskin toplumsallaştırılması” (socialization of risks) olarak anılan, finansal risklerin, maliyetin ve zararın kamunun ve çalışanların üzerine yıkıldığı, kâra ve ranta şirketlerin el koyduğu düzenek, ŞH projelerinin temel işleyiş mantığıdır.
ŞH aracılığıyla iktisadi düzeyde sağlığın finansman yapısında inşaat sermayesine servet transferi için özel rant alanları yaratıldı. Sağlık Bakanlığı 2023 Yılı Bütçe Teklifinde “tedavi edici sağlık programı” için ayrılan bütçenin yüzde 22,9’unun Şehir Hastanelerinin müteahhit şirketlerine kira bedeli ve hizmet alım bedeli olarak ödenmesi planlandı. Tedavi edici sağlık programı kapsamında kira bedeli olarak 27 milyar 716 milyon TL, hizmet alımı için de 18 milyar 946 milyon TL olmak üzere, toplam 46 milyar 662 milyon TL’lik bir pay ayrıldı.
ŞH’lerin yapıldığı ilçe ve muhitlerde kent mekanları fiziki olarak değişmekle kalmadı, gayrimenkul sektöründe yeni rant alanları da oluşturuldu. 2014 yılında Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı, Sovereign Wealth Fund Institute ile birlikte “Türkiye Yatırım Zirvesi”ni düzenledi. Ulusal Varlık Fonları yöneticileri ve özel fon yöneticilerinin katıldığı toplantıda konuşma yapan YDA Grup Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Arslan'ın ifadelerine göre, 20 milyar dolar mertebesinde olması öngörülen Şehir Hastaneleri gayrimenkul sektörüne de ivme kazandırmış; İstanbul ve Ankara gibi Kayseri, Manisa, Konya’da da Şehir Hastanelerinin yapılacağı bölgelerde emlak fiyatları artmıştı.
2017 yılında ŞH imajını tazelemek üzere Sabah Gazetesinde yayınlanan bir haberde, TSKB Gayrimenkul Değerleme Genel Müdürü’nün ifadelerine yer veriliyordu: Ankara Etlik Şehir Hastanesinin bulunduğu bölgede genellikle sağlık alanlarının ve kamu binalarının bulunduğu, 2016 yılında metrekaresi 4000-4500 TL civarında olan satış fiyatlarının 2017 yılında 5 bin liraya yükseldiği belirtiliyordu. Günümüzdeki konut ve kira krizini düşününce bu rakamların astronomik meblağlara çıktığını tahmin etmek güç değil.
KAPATILAN KAMU HASTANELERİ, AÇILAN ÖZEL HASTANELER
ŞH için kapatılan hastaneler konusunda neden-sonuç ilişkisi kurarken özel sağlık sektörü ve sağlık turizmi ilişkisi belirleyici hale gelmektedir. ŞH sadece birkaç müteahhit şirket için rant oluşturma projesinden ibaret değildir; kent ölçeklerinde hastane kompozisyonunu değiştirerek özel sağlık sektörüne daha fazla alan açan birer sermaye katalizörüdür. Özel sağlık kuruluşlarının sadece sayısal olarak, fiziki ve branş alanlarında hızla çoğalması, sermayenin realizasyonu, birikimi ve sermaye ilişkilerinin yeniden üretimi açısından yeterli değildir. Mevcut kamu hastanelerinin (kapatılarak, taşınarak, kapasiteleri düşürülerek) tasfiye edilmesiyle birlikte, özel hastanelerin oligopol piyasa oluşturabilmeleri, ikinci ve üçüncü basamakta tekelleşmeleri daha kolay hale gelecektir.
SDP’nin açtığı yoldan ilerleyen özel sağlık sektörü hızla büyümeye devam ediyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2002’de 271 olan özel hastane sayısı 2021’de 571’e yükseldi. Türkiye’de toplam 1547 aktif hastanenin yarıya yakınını özel hastaneler oluşturuyor. Kamu hastanelerinde yatak sayısı aritmetik olarak artarken, özel sağlık sektöründe geometrik artış devam ediyor: 2002 yılında 12 bin 387 olan özel hastane yatağı sayısı, 2021 yılında 53 bin 508’e yükseldi.
Özel sağlık sektöründeki büyüme, sermayenin merkezileşmesi olarak tanımlanan olgularla ilgilidir; sermayenin merkezileşmesi özetle üretim araçları üzerindeki denetimin de merkezileşmesidir. İç ve dış pazar hedefleri doğrultusunda pazarda agresif strateji izleyen özel hastaneler, sağlık turizmine odaklanmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı 2023 Stratejik Planında yer alan “Health Türkiye”, Türkiye sağlık sistemini küresel markaya dönüştürmeyi ve müşteri portföyünü genişletmeyi amaçlamaktadır. Kendisi de özel hastane zinciri sahibi olan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından duyurulan “Health Türkiye” ile 100 milyar doları geçen küresel sağlık turizmi pazarında Türkiye’yi konumlandırmak istenmektedir. Sağlık emekçilerinin de doğrudan markalaşma stratejisinin bir parçası olması istenmekte, nitelikli işgücünün “toplam kalite yönetimi” veya “yalın üretim” gibi fabrika çalışma disiplini modelleriyle sürece uyum sağlanması istenmektedir.
Sağlık turizmi pazarında özel hastanelere daha fazla alan açılmasındaki politik ekonomik gerekçe için USHAŞ verilerine bakılabilir: Sağlık turizmi pazarı nicel ve nitel olarak genişliyor. 2019 yılında Türkiye’ye 662 bin 87 sağlık turisti gelirken, 2020 yılında salgının etkisiyle bu rakam 388 bin 150’e geriledi. Ne var ki, yine aynı yıl sağlık turizminden 548 milyon 882 bin dolar gelir elde edildi. Salgının etkisini azalttığı 2021 yılında ise 642 bin 444 sağlık turisti geldi ve 1.048.549.000 dolar gelir elde edildi. 2022 yılının ikinci çeyreğinde ise, tek başına 2020 yılını yakalayarak, 302 bin 177 sağlık turistinden 436 milyon dolar gelir elde edildi. Turizm sektöründe turist başına 850 dolar olan değerin, sağlık hizmetleri sektöründe hasta başına 3000 dolara kadar çıkması, özel hastaneleri motive etmektedir.
ULUCANLAR GÖZ HASTANESİ NEDEN HEDEFTE?
Ulucanlar Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi, kendisinden önceki statüsü yok edilen, taşınan ve/veya kapatılan 30 kamu hastanesine eklenmek istenmektedir. Ulucanlar Göz Hastanesi’nin önemli bir özelliği, 84 milyon nüfusa sahip Türkiye’de kamu mülkiyetinde yer alan iki göz dal hastanesinden biri olmasıdır. Hastanemi Açın Platformu’nun bildirisine göre her ay Ankara ilinden veya farklı illerden gelen 23 bin hastaya bakılmakta, 850’ye varan göz ameliyatı yapılmaktadır.
Kamu Hastaneleri Birlikleri’nin yürürlükte olduğu dönemde, 2016 yılında “Göz Sağlığında referans hastane” diye haberleri yapılan Ulucanlar’da, yılda ortalama 380 bin poliklinik hizmeti verildiği, 30 bin operasyon yapıldığı söyleniyordu. Ankara 1. Bölge Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği’nin Facebook sitesinde de paylaşılan bir haberde şu ifadeler dikkat çekiyor: “Türkiye'nin dört bir tarafından hasta kabul eden hastane, yurt dışından gelecek hastalara da kusursuz hizmet verecek teknik donanım ve hekim kadrosuna sahip olmasıyla dikkat çekiyor.”
Ulucanlar Göz Hastanesi’nin teknik altyapı ve kadro niteliği açısından dün yeterli olduğu söylenirken bugün kapatılmak istenmesi, göz sağlığı turizmiyle ilgisinden kaynaklanmaktadır. Uluslararası Oftalmoloji Konseyi Üyesi Doç. Dr. Murat Uyar’ın belirttiğine göre, hekimlik kadrolarında üst düzey uzmanlaşmış nitelikli insan kaynağı, coğrafi yapısı, mevsimsel avantajları, kaliteli sağlık hizmeti sunumu, dünya standartlarında teknolojik ve tıbbi donanımı, Avrupa'ya kıyasla yüzde 60'lara varan fiyat avantajı ve geleneksel konukseverliği gibi özellikleriyle Türkiye göz tedavileri başta olmak üzere yabancı hastalar tarafından ilk tercih olarak görülüyor. Uluslararası Medikal Turizm Derneği’nin yapmış olduğu çalışmalara göre Türkiye, sağlık turizminde dünyada 9. sırada yer almakta, gelen sağlık turistleri en çok göz ameliyatları, saç ekimi, estetik-plastik operasyonlar, diş tedavileri, obezite, tüp bebek ve kısırlık tedavilerini tercih etmektedir. USHAŞ’ın resmi internet sitesinde de en çok tercih edilen klinik branş sıralamasında göz ilk beş branş arasında yer almaktadır: Kadın hastalıkları, iç hastalıkları, göz hastalıkları, tıbbi biyokimya, genel cerrahi, diş hekimliği, ortopedi ve travmatoloji, enfeksiyon hastalıkları ve kulak-burun-boğaz.
Sağlık piyasasını sağlık turizmine göre şekillendirirken Ulucanlar Göz Hastanesi’nin varlığı holdingleşen özel hastanelerin sağlık piyasası regülasyonunu zorlaştırmaktadır. Hastanenin bir şekilde kapatılması doğrudan iç ve dış pazarda “müşteri” akışını kolaylaştıracak, farklı illerde daha kolay şube ve zincir oluşturmalarını sağlayacaktır. Yıllar geçtikçe özel sağlık sektörünün kamudaki boşluğu doldurması AKP'nin neoliberal ‘sağlık reformu’ sayesinde daha kolay hale gelmiştir. 2019-2023 yıllarını kapsayan 11. Kalkınma Planından da “Sağlık hizmetlerinde fiyat ve kalite olarak daha cazip ülkeler hakkında bilgiye erişimin artması ve ulaşımın kolaylaşmasıyla sağlık turizmi sektörünün büyümesi beklenmektedir.”
ÖZET
Şehir Hastaneleri için kapatılan hastaneler, devasa kaynak aktarımı ve rant alanlarının oluşturulmasından, Andre Frank Gunder’in ifadesiyle söylersek ihalelerle geçinen “lümpen burjuvazi”ye imtiyaz sağlanmasından öte bir durumdur. Dünya Bankası’nın programını son derece agresif biçimde uygulayan AKP, kamu sağlık hizmetlerini metalaştırırken, özel sağlık sektörünü büyütecek bir markalaşma stratejisi izlemektedir. Türkiye kapitalizmi geçmiş yıllara nazaran daha yoğun bir biçimde küresel kapitalizme entegre olurken, salgın sonrasında meta ve tedarik zincirleri güzergahında bir kavşak noktası olarak yeniden dizayn edilirken, sağlık sektörü de buna göre karakter kazanmaktadır. Bugüne kadar kapatılan hastaneler ve şimdi Ulucanlar Göz Hastanesi’ni bekleyen akıbet, kapitalist sağlık sisteminin doğal sonuçlarıdır.
Yoksul ve emekçi sınıflara imkanları dahilinde hizmet vermeye çalışan kamu mülkiyetindeki hastaneleri korumak, kapatılmalarının önüne geçmek hepimizin sorumluluğudur – bugün kendimiz, yarın çocuklarımız için.