Emek kampında “Yerlilik, millilik, milliyetçi kışkırtmalar ve antiemperyalist mücadale” paneli gerçekleştirildi
Akademisyen Özgür Müftüoğlu “Yerlilik, millilik, milliyetçi kışkırtmalar ve antiemperyalist mücadele” panelinde konuştu: "Otomobilimiz yerli ama etimiz ithal."
Fotoğraf: Evrensel
Türkiye’nin pek çok ilinden işçi ve emekçilerin katıldığı Emek Kampı devam ediyor. Bir çok etkinliğin gerçekyeştığı kampta bugün akademisyen Özgür Müftüoğlu ve Emek Partisi MYK Üyesi Gürsoy Turan’ın konuşmacı olduğu, “Yerlilik, millilik, milliyetçi kışkırtmalar ve antiemperyalist mücadale” paneli gerçekleştirildi.
Levent Gökçek’in moderatörlük yaptığı panelde, ilk sözü Emek Partisi MYK Üyesi Gürsoy Turan aldı. Turan, konuşmasında, AKP’nin özellikle 2016 yılından beri milli ve yerli söylemini kullanmayı artırdığına dikkat çekti, “Yerli ve milli söylemi; bir kesimi teşviklerlerle, kredilerle ihya ederken, bir kısmımızı da sefalete mahkum etmek için kullanıyor. Burada gerçekleri çarpıtmak için özellikle kullanılan bir propaganda aracına dönüştü bu yerlilik ve millilik söylemi” dedi.
AKP’nin antiemperyalist programında Erdoğan’ın emperyalist ülkelere çıkışlarının sadece bir perde olduğunu belirten Turan, “AKP başta ABD’den aldığı icazet ile yola çıktı” diye konuştu.
Turan, AKP’nin yerli ve milli propagandasının aksine emperyalizme yedeklenen bir politika yürüttüğüne dikkat çekerek şunları söyledi: “AKP iktidarı sürecinde bağımlık ilişkileri ve biat daha da arttı. AKP, yabancı sermayeye Türkiye’nin gençliğini ucuz iş gücü olarak pazarlamıştır. AKP'nin iktidara geldiğinden bu yana dış borç 450 milyon dolara çıktı. Sadece bu rakamlardan bile antiemperyalizm söyleminin ardındaki gerçeği görmek mümkün. Daha iki gün önce Şireci tekstilde AKP yöneticilerinin Şireci patronu ile dayanışması ve onları öven söylemleri AKP’nin yerli ve milli siyasetinde işçilere nasıl baktığını görmemizi sağlıyor. İşsizlik fonunun sermayeye aktarılması, işsizlerin buradan yararlanma şartlarına baktığımızda yerli ve milli diye sunulan politikanın hangi sınıfın çıkarına olduğunu görmemiz mümkün.”
“AKP SÜRECİNDE ANTİEMPERYALİZM DEĞİL BİAT ARTTI”
AKP'nin iç polotika malzemesi olarak kullandığı 'Dış güçler' söylemini çıkarları söz konusu olduğunda nasıl değiştiğini de anlatan Turan, “AKP ‘düşman’ dediği güçlerle bugün 'kardeşlik' ilişkisi geliştirmek için Körfez gezisi düzenledi. İsrail ile askeri tatbikatlar yapıp ticari ilişkileri arttırdığı süreç gözümüzün önünde cereyan etti. ‘Yerlilik millilik’ propagandasında asıl hedef ülkeyi yabancı sermaye için dikensiz bir gül bahçesi yapmak ve işçi emekçilerin mücadelesine set çekmek” dedi.
Turan son olarak “Son seçimlerde çok karşılaştık; AKP ‘SİHA, İHA yaptık, gaz bulduk’ diyerek kalkınma retorikleriyle kendi tabanındaki zayıflamayı aşmaya, işçi ve emekçi yığınlara bu kalkınmadan bir gün kendilerinin de pay alacağı beklentisi yaratarak yeniden AKP politikalarına kazanmayı hedeflediler” diye konuştu.
“MİLLİYETÇİLİK MÜCADELEYİ BASKILAMAK İÇİN BİR ARAÇTIR”
Panelde konuşan bir diğer konuk olan akademisyen Özgür Müftüoğlu ise, neoliberal dönüşüm sürecinde AKP’nin iktidara geldiğini hatırlattı.
Müftüoğlu, “AKP’nin izlediği politikalar AKP’ye özgü politikalar değil bir kere. AKP sadece kendisine verilen görevi, tanınan işlevi yerine getirdi. AKP sınıfsal rolünü iyi oynadı bu dönem içerisinde. AKP milli görüşten gelen antikapitalist bir yapı ve yoksul hakların yanında bir görünümdeydiler. Oldukları belediyelerde yoksul halkla buluşarak sosyal yardımı araç haline getirdiler. Neoliberal politikaları ancak böyle bir iktidar tek başına yürütebilirdi. Gelir gelmez de iş yasası başta olmak üzere neoliberal dönüşümün gerekliliklerini yerine getirdi. Önce demokrasi imajı verdi, sonra toplumu birbirinden ayrıştırarak, ötekileştirerek, düşmanlaştırarak bu neoliberal politikaları gerçekleştirdi. Burada maalesef sendikalar buna razı oldular ve mücadeleden uzaklaşarak uzlaşmacı bir anlayış içerisinde bu süreci götürdüler. Böylelikle yükselen mücadele gücü aşağıya inmeye başladı” dedi.
Müftüoğlu, konuşmasının devamında AKP’nin otoriterleşmeyi meşrulaştırdığı süreçte işçi sınıfının mücadelesinin de nasıl baskı altına alındığını anlattı: “Milliyetçilik kapitalizm ile başlar ve temel işlevi sınıfsal çelişkilerin üzerini örtmektir. '89 bahar eylemlerinden sonra yükselen işçi hareketinin ardından hızla çatışma süreci başladı, köy basmalar, yakmalar, göçler ve düşmanlaşma politikaları başladı. 7 Haziran seçimi sonrasında da AKP tek başına iktidara gelemeyeceğini görerek, milliyetçi politikalara kazandırdı o dönem büyümeye eğimli metal fırtına, işçi direnişleri sönümlendi” diye konuştu.
“OTOMOBİLİMİZ YERLİ AMA ETİMİZ İTHAL”
Müftüoğlu, AKP’nin milli ve yerli söylemleri ayyuka çıkardığı dönemde kiralık işçi yasası ve grev yasakları gibi emek düşmanı uygulamaları işçilerin karşısına çıkardığını söyledi: “AKP kendi sınıfsal karakterini çok net ortaya koyarken, tabanı işçi sınıfından oluşuyordu maalesef. Bu da yaratılan korku, milliyetçilik mekanizmasıyla gerçekleşti. AKP hem Türkiye’deki kesimleri düşmanlaştırarak, diğer kesimi küçümseyerek tahakküm kuruyor hem de ‘büyük bir tehditle karşı karşıyayız, kendi silahlarımızı yapacağız, dünyaya başkaldıracağız’ diyerek bir propaganda yaparak korku ve nefreti örgütlüyor. Bugün biz bu yüzden et alamıyoruz, domatesi 40 liraya alıyoruz, çünkü etimiz ithal ama otomobilimiz yerli. Bir taraftan milliyetçiliği körüklemek için kullanılan TOGG’lar, bir taraftan sınıfsal çelişkinin, sömürünün üzerini örtmek, gericiliği kabullendirmek için getirilen araçlardır ‘milli ve yerli’ söylemler. Düşünmemiz gereken; bunu nasıl tersine çevirebiliriz. Bugün sendikalarla, partilerle, tüm alanlarda ‘Ne yaparız da emekçi halka bunu anlatabiliriz’i daha çok konuşmamız lazım. Bu görev de bizim üzerimize düşüyor” ifadelerini kullandı.
“BU NASIL YERLİLİK?”
Panel konuşmalarının ardından söz alan kamp katılımcılarından bir otobüs fabrikası işçisi ise şöyle katkı sundu: “Adana’dan ilk defa kampa katılıyorum. TOGG’un yerli ve milli olduğu söyleniyor. Ama ben bir araba işçisi olarak söyleyebilirim ki; yazılımı Çin üretimi olan, tasarımı İtalyanların yaptığı, motorunu bile bizim yapmadığımız bir araba nasıl yerli olabilir? Üretim yerini de bilmiyoruz zaten. Bana göre yerli ve milli değil yaptığımız araç. Haa, yapamayız demiyorum. Yapabiliriz elbette. Biz yapar, becerebiliriz ama yapılmıyor…”
Soru soran bir deri işçisi ise fabrikalarda işçilerin milliyetçi söylemlere kapılıp ekmek mücadelesini tartışmadığını şu sorularla örneklendirdi: “Fabrikalarımızda ciddi anlamda tartışılan şeylerden biri mülteci sorunu. bu kadar ekonomik sıkıntı varken mülteciler her şeyden sorumlu görülebiliyor. Ücretlerin düşük olması, yükseltilmemesi mültecilerden mi kaynaklı oluyor? Sendikalar Türkiye’nin işçi sınıfı mücadelesinde ve mültecilerle yaşadığımız ortak sorunlarda nasıl bir tutum göstermeli?”
İşçilerin sorularını yanıtlayan panel katılımcıları ortak sorunlar karşısında ortak mücadelenin çözüm olduğunu vurguladı.
Kampa ayrıca Evrensel gazetesi sinema yazarı Mesut Kara da gelerek okurları ile söyleşti. Kara, son kitabı, “Pendikli yıllar, Sine-Masal anılar” kitabını alan okurlarının kitaplarını da imzaladı. (İzmir/EVRENSEL)