17 Ağustos 2023 04:33

Sınıf sendikacılığı temelinde demokratik bir Genel-İş için gücümüz birliğimizden gelir

İşçinin söz ve karar sahibi olduğu bir sendikal anlayış için birleşmek ve mücadele etmekten başka çıkar yolu yok.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Genel-İş üyesi bir grup işçi

Belediye işçilerinin güvenceli kadrolu çalışma hakkı, insanca yaşanacak ücret ve sosyal haklara kavuşması, sendikal mücadele önündeki engellerin kaldırılması için sınıf sendikacılığı temelinde demokratik bir sendikal anlayışa ihtiyaç vardır. İşçinin söz ve karar sahibi olduğu bir sendikal anlayış için birleşmek ve mücadele etmekten başka çıkar yolu yok.

Genel-İş Sendikamızın 18. Olağan Genel Kurulu, 18-19 Ağustos 2023 tarihlerinde Ankara’da toplanacak. Genel Kurula, genel hizmetler iş kolunda (belediye) bir ay önce imzalanan ve büyük başarı diye sunulan ücret zamlarının dahi hızla eriyerek işçilerin açlık sınırında ücretlere mahkum edildiği, kadrolu ve güvenceli çalışmanın ayaklar altına alındığı koşullarda gidiyoruz. Temmuz ayı itibarıyla yoksulluk sınırı 37 bin 974 TL, açlık sınırı ise 11 bin 658 TL. Belediye yönetimlerinin dayattığı düşük ücret, açlık sınırındaki yaşama karşı işçilerin mücadelesi sürüyor.

ÜYELERİN HABERİ YOK

Çankaya ve Yeni Mahalle başta olmak üzere birçok iş yerimizde üyelerin tepkileri ortada. Ağırlıklı olarak CHP’li belediyelerde, mücadele ve örgütlenme süreci üzerinden değil, siyasi yakınlıklar kurarak alınan yetkilerin bedeli, ‘arayı bozmamak’ adına işçilerin ağır koşullarında çalışması oluyor. Tepki gösteren işçiler, temsilciler, şubeler hedef gösterilerek olağanüstü kongreler, antidemokratik yöntemlerle tasfiye ediliyor. Kadrolu, güvenceli ve yoksulluk sınırının üzerinde bir ücret düzeni işçilerin temel gündemi ve genel kurulun da temel gündemi olması gerekirken, genel kurula günler kala sessizlik sürüyor. Üyelerden en üstteki yöneticiye kadar mücadele kararlarına ilişkin tartışma ve coşkunun hakim olması gerekirken Genel-İş üyelerinin, bu Genel Kuruldan haberleri dahi yok. Süreç kimlerin koltuğunu koruyacağını, kimlerin gideceğinin belirleneceği, bürokratik yapının eski tas eski hamam devam ettirileceği bir minvalde devam ediyor.

Genel kurulları, kongre günü ve salonuyla sınırlamadan;

-Genel-İş üyelerinin, delegelerin, yöneticilerin sorunları açıkça koyduğu, eleştiri ve öz eleştiri mekanizmalarının işletildiği, sınıf sendikacılığı anlayışı etrafında tartışmaların yapıldığı süreçler olarak ele almalı,

-Sendikamızı sınıf sendikacılığı anlayışı etrafında sermayeden, devletten ve burjuva siyasetinden bağımsız işçilerin birlik ve mücadele örgütü olarak ayağa dikmenin yollarını açmalıyız.

SINIF SENDİKACILIĞINA İHTİYAÇ VAR

Sendikalar, işçiler arasındaki rekabete son vermek, patron karşısına tek vücut çıkmak için kuruldu. Ancak sendikaların bu özelliğini yeniden kazanması, işçilerin sendikaları, bürokratik ve iş birlikçi sendikal anlayışa bırakmamasıyla mümkündür. Özetle; belediye işçilerinin güvenceli kadrolu çalışma hakkına, insanca yaşanacak ücret ve sosyal haklara kavuşması; işçi ve ailesinin sağlığının güvence altına alınması, sendikal mücadele önündeki engellerin kaldırılması için, sınıf sendikacılığı temelinde demokratik bir sendikal anlayışa ihtiyaç vardır. İşçinin; daha demokratik bir ülke, işçinin söz ve karar sahibi olduğu bir sendikal anlayış için birleşmek ve mücadele etmekten başka çıkar yolu yok. Mücadelemizi sadece işverene karşı değil, bürokratik sendikal anlayışa karşı yürütülmek zorundayız.

Buradan hareketle; işçilerin söz ve karar sahibi olması için şu temel ilkeler etrafında birleşmeliyiz. Çağrımız ilkeler etrafında bir mücadelenin örgütlenmesidir.

- Sendikanın hiçbir yönetim kademesi organı, temsilcisi, delegesi atamayla gelmemelidir. Sendikanın her kademedeki organların ve yöneticilerin seçimle gelmesi, görevlerini yapamayanların demokratik süreçler işletilerek geriye çağrılması temel olmalıdır. Seçim süreçlerinin tam demokratik biçimde işletilmesi, merkezin, işveren ve temsilcilerinin işçiler, delegeler üzerinde baskı, tehdit vb. oluşturmaması gerekir.

- Sendika içinde tam demokrasi işlemeli, sendika yönetimlerini eleştirdiği, tepki gösterdiği için işçilerin sendikadan ihraç edilmesi, eleştiri hakkının elinden alınması sendika içi demokrasiyi ortadan kaldırır. Tüm anti demokratik maddelerin tüzükten çıkarılarak, işçilerin eleştiri hakkı tüzük ile güvence altına alınmalıdır. 

- Sendikamıza tepeden tırnağa ‘işçi iradesi’ hakim olmalıdır. Bunun için, bütün iş yerlerinde seçimle belirlenmiş ‘komiteler’ kurulmalı, alınacak kararlar ve bu kararların hayata geçirilmesinden komiteler sorumlu olmalı, işçilerin iradesi bu komiteler aracılığıyla ortak bir iradeye dönüşmelidir.

- İşini iyi yap(a)mayan komite üyesi, temsilci ve sendika yöneticisi, geri çağrılabilmeli, yeri yine işçilerin belirlediği arkadaşlarımızla doldurulmalıdır.

- Toplu sözleşmeler, göstermelik anketlerle değil, iş yeri komitelerinin organizasyonuyla yürütülen tartışmalar sonucu oluşturulmalı, son hali işçilerin onayına sunulduktan ve kabul edildikten sonra pazarlık masasına getirilmelidir.

- Bütün görüşmelerin bilgisi işçilere sunulmalı, işçilerin eylem gücü yasal süreçlere hapsolmadan her aşamada devrede olmalı, olası anlaşmazlığa karşı en başından grev için hazırlık yapılmalıdır. Grev olasılığı hesaba katmayan TİS süreçlerinin daha başından kayıpları kabul etmek anlamına geldiği görülmelidir. “Belediyelerde grev yapamayız” söylemlerine varan anlayış terk edilmeden gerçek bir sendika olunamayacağı ortaya konulmalıdır.

- TİS’ler işçiler tarafından hazırlanmalı, TİS’ler ya da protokoller (ek zam vb. gibi) işçilerin onayına sunulmalı, çoğunluğun onayı olduğu taktirde imzalanmalı, onaylanmadığı durumda nasıl bir mücadele izleneceği, en başından itibaren sürdürülen tartışmaların ışığında belirlenmelidir.

- Sendikanın gelir gider tablosu aylık olarak işçilere açıklanmalı, üyelerin ücretlerinin üzerinde astronomik maaş ve ikramiye düzenine son verilmeli, sendikanın her türlü araç ve olanağının kişisel hiçbir kullanıma izin verilmemelidir. Sendika aidatları yarım yevmiyeye düşürülmelidir.

- İşçilerin eğitimi sendikanın esas faaliyetlerinden biri olmalı. Bu eğitimler bir kerelik değil, işçilerin çalışma yaşamı boyunca sürdürülmelidir. Eğitimler, otellerde, lüks salonlarda değil, çalıştığımız iş yerleri ve yaşadığımız kentler esas alınarak planlanmalıdır.

BİRLİĞİMİZİ SAĞLAMALIYIZ

Gerek sınıfa yönelik saldırılar ve ülkenin içinden geçtiği darboğaz, gerekse de iş kolumuzdaki temel sorunlara çözüm bulabilmek adına, kongremizi; tüm bu sorunları ve çözümlerini tartıştığımız, örgütlenmenin ve mücadelenin zorluklarını aşmaya dönük kararlar aldığımız, kendimizi yenilediğimiz bir temelde gerçekleştirmeliyiz. Belediye işçileri olarak birliğimizi sağlamadıkça ne belediye işverenlerine karşı ne de sendikal bürokrasiye karşı mücadelede istediğimiz başarıyı kazanabiliriz. Öyleyse güçlerimizi birleştirmenin tam zamanı. Her türlü bölünmeye karşı belediye işçilerinin çıkarlarını esas alan, sendikal demokrasiyi en ileriden işleterek mücadelemizi büyütebiliriz.

Yaşasın sınıf sendikacılığı, yaşasın Genel-İş!

Yaşasın işçilerin birliği!

ÖNCEKİ HABER

Depremzedeler misafirhanelerden kapı dışarı edilmek isteniyor

SONRAKİ HABER

Öz Sağlık-İş’ten istifalar artıyor: Haklarımızı savunacak bir sendika istiyoruz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa