Barbie her kızın hayali mi?
Gerwig sadece çocukların ve genç kızların değil, kadınların da hayal etme hakkının olduğunu; eş, anne gibi kalıplara kendilerini hapsetmek zorunda olmadıklarını hatırlatıyor.

Barbie afişi
Tahmina JUMSHUDLU
ODTÜ
Pandemi sonrasında sinemaya gitme alışkanlıklarını terk eden izleyici kitlesini beyaz perdeye döndüren ve dillerden düşmeyen Barbie, 21 Temmuz’da vizyona girdi. Yönetmeni Greta Gerwig’i diğer filmleri Ladybird ve Little Women’la tanıyan, yine neşe dolu, pamuk şekerimsi bir film izlemek isteyenlerle yıldız kadroyu görüp hem eğlencesine hem de bu kadar olay olan bu filmi görmek isteyenler tek çatı altında birleşti. Bakalım herkesin dillerine düşen bu Barbie neyle ilgiliymiş.
HİKÂYE İÇİNDEKİ HİKÂYE
Barbie yaşadığımız dünyada kadınların yaşadıklarına değinen bir film olsa da bir yandan da fantastik bir film. Film, işleri Barbie’lerin yaptığı, Ken’lerinse süs köpeğinden farklı olmadığı Barbieland’de başlıyor. Bu Barbie’ler, kendileri sayesinde dünyadaki kadınların her işi yapabileceklerini, kim isterlerse olabileceklerini anladıklarını ve dünyanın da Barbieland gibi anaerkil bir düzene sahip olduğunu düşünüyorlar.
Margot Robbie’nin oynadığı stereotipik Barbie, her güne villasında şarkı söyleyerek başlayıp akşam diğer Barbie’lerle dans ederek gününü bitiriyor. Hikâye, birden bu Barbie’nin ölümü düşünmeye başlaması, selülitinin ortaya çıkması ve hem soyut hem somut anlamda ayağının yere basmaya başlamasıyla, kendisini ve dünyasını sorgulamasıyla başlıyor. Gerçek dünyadan biri, Barbie’ye ihtiyaç duyuyor ve bu yüzden de iki dünya arasında bir yarık oluşuyor. Böylelikle Barbie, dünyaya doğru yola çıkıyor ve orada karşılaşacağı sürprizleri siz de hayal edebilirsiniz.
NEOLİBERAL FEMİNİZM VE HAYALLER
Barbie’ler her ne kadar bize, kadınlara etkisi ve yaptıkları konusunda önemsiz gözükse de Gerwig’e göre kültürel bilinçaltımızı değiştiren bir icat. Daha öncesinde hep bebeklerle oynayarak ev hanımlığı ve annelik rolüne bürünen kız çocukları Barbie sayesinde ilk defa kendileri için hayal kurdu. Kadınlar kredi kartı sahibi, ev sahibi ya da araba sahibi olamazken Barbie bunların hepsine sahipti. Kendi evi, arabası vardı. İstediğini giyebiliyordu. Kadınlar üniversiteye gidemezken, iş sahibi olamazken Barbie doktordu, avukattı, astronottu, kızların da bunlara sahip olabileceklerini düşündüren bir mucizeydi.
Gerwig’in bakış açısı Batılı bir kadına göre gerçek olsa da dünyamızda Barbie bebek sahibi olmayı bırakın, hâlâ sokağa çıkamayan, oyun oynayamayan, yüzünü açamayan, okula gidemeyen çocuklar var. Burada da Barbie ile ilgili en büyük sınıra geliyoruz: neoliberal feminizm.
Barbie, yönetmeni ve yıldız kadrosuyla zaten beklenen bir film olmasına rağmen sosyal medyanın abartılı trendleri ve kapitalist reklamcılık sayesinde birçok insan için kültürel bir deneyime dönüştü. Bu bir yana, Gerwig’in Barbie’nin ileri yönlerine atfettiği birçok husus ortak kazanımlar değil, sınıfsal pozisyona bağlı sahip olunmuş haklar. Bu detaylara takılmayan izleyiciler bile filmin türlü feminist mesajlarını eleştiriyor. Birçok kadın “kadın güzel de olabilir akıllı da” klişesinden daha derin bir feminizm kaygısı bekliyorlardı filmden, haklı olarak. Açıkçası ben, bu hususta, film içindeki Barbieland karakterlerinin kadınların kendilerini savunması gerektiği bir dünyayla yeni tanışmış olmaları sebebiyle filmdeki çocukça anlatımı affediyorum. Ayrıca birçok erkeğin filmden bu kadar rahatsız olmasını da kadınların en temel haklara sahip oluşlarını bile sindirememeleri ve maskülenlikleri zedeleniyormuş gibi hissetmeleri olarak yorumladım.
CİDDİ OLMAK İÇİN KARANLIK OLMASI GEREKMEYEN SİNEMA
Filmin güzel yanlarına değinip sona erdirirsek California’da büyümüş beyaz bir kadın olan Gerwig’in dünyanın başka köşelerinde yaşayan kadınların hayatlarını tam anlamıyla yansıtmamasını anlayabiliriz. Bence kendisinin aşina olmadığı bir hayatı anlatmaya çalışmaması da birçok Batılı yönetmenin sahip olması gereken bir erdem. Erkek egemen bir sektörde bir kadının böyle boy atması bile çok kıymetli. Bir filmin izlenmesi için ciddi ve karanlık olması gerekmediğini, sinemanın bunlar olmadan da birleştirici bir güç olabileceğini gösteriyor bize Gerwig. Yaşadığımız dünya kadınlara hayallerini takip etmesine her zaman izin vermese de Gerwig bunu hayal ediyor. Sadece çocukların ve genç kızların değil, kadınların da hayal etme hakkının olduğunu, onlara biçilen eş, anne gibi kalıplara kendilerini hapsetmek zorunda olmadıklarını hatırlatıyor. Hikâyenin kendi içindeki çıkış noktası da zaten Margot Robbie’nin Barbie karakteri değil, kızıyla birlikte oynadığı Barbie’leri atmaya kıyamayan, Barbie giysilerinin çizimlerini yapan, kızıyla eskiden olduğu gibi iletişim kuramadığını hisseden Gloria karakteri. Bir hayale ihtiyaç duyan ve Barbie’yi, kendisi de farkında olmadan dünyaya getiren de o.
RUTH HANDLER VE ANNELİK
Burada da filmin ana temalarından biri olan anneliğe geliyoruz ve Barbie’nin yaratıcısı olan Ruth Handler ile Barbie arasında geçen diyalogla filmin duygusal zirvesini deneyimliyoruz. Barbie, Ruth’a artık gerçek bir kadın olmak istediğini söylüyor ve Ruth’un cevabı Barbie’nin onu şaşırtacağını beklediği ve onu kontrol etme hakkı olmadığı oluyor. Sonrasındaysa film kadrosundan olan kadınların anılarıyla dolu bir montaj izliyoruz. Bana göre Gerwig, klişe bir annelik tanımından ziyade birbirlerini etkileyen, kendisinden sonra gelen kadınlara kendi kalbinden, kendi emeğinden bir miras bırakan kadınların anneliğine de değiniyor. Barbie’yi yapan Ruth onu doğurmadı, biyolojik anlamda annesi değil ama Barbie ile bir nebze de olsa kızlara, kendileri için hayal kurmanın mümkünlüğünü aşıladı. Film tam olarak bunun annelik olduğunu anlatıyor bence. Kadınlara hayal kurma şansı veren, kendisinden sonraki dünyaya çocukları olan miraslarını bırakan tüm kadınlar bu dünyanın ve bizlerin anneleri. Belki bizi göremeyecekler ama istediği gibi gülen, giyinen, istediği kişiyi seven bir kadını görseler mutlu olacak tüm kadınların bir parçasıyız. Bir gün tüm kadınların layık oldukları hayatları yaşayabilmeleri yine biz kadınların emeğiyle gerçekleşecek.
Her ne kadar kişisel bir hikâye gibi gözükse de Barbie’nin sonundaki galibiyet de buradan geliyor. Filmde de dendiği gibi “Biz anneler kızlarımızın ne kadar ilerlediklerini görebilmeleri için geride durup izliyoruz.”
Evrensel'i Takip Et