ODTÜ mezuniyeti ne söyledi, ne kazandırdı?
Peki “Cumhuriyet’in 100. Yılı” konseptinin öğrencilerin mezuniyete taşıdıklarına dair etkisi ne oldu? ODTÜ mezuniyet töreni bize ne söyledi?

Fotoğraf: DHA
İrem Hazal KELLECİ
ODTÜ
ODTÜ’de mezuniyet törenleri öğrencilerin iktidara, atanmış rektörlere, kapitalist sisteme dair eleştirilerini ve teşhirlerini; güncel taleplerini ve deneyimlerini içeren pankartlarla, okuldan ayrılışın taleplerdeki paydaşlık ile ifade edildiği bir geleneği oluşturuyor. Bu bağlamları içeren bir gelenek de öğrencilerin taleplerinin görünürlüğü; iktidarın ve atanmış rektörlerin politikalarının teşhiri ve Türkiye kamuoyundaki yarattığı etki ile öğrenci hareketini ilerleten yanlar taşıyor. Mezuniyet geleneği, hareketin ilerici dinamiklerinden birini oluşturması sebebiyle de uzun süredir iktidarın ve atanmış rektörün baskı ve yasaklarının hedefinde bulunuyor. Geçtiğimiz iki senedir mezuniyet törenleri Devrim’den koparılmaya, pankartsız ve dağınık (her bölümün kendi töreni şeklinde) bir şekilde düzenlenmeye çalışılmıştı. Bu şekilde geleneğin altı boşaltılmaya çalışılsa da bu dayatmanın karşısında ODTÜ öğrencileri verilen kararları tanımayıp kendi karar mekanizmalarını kurarak Devrim’de alternatif mezuniyet törenleri düzenlemişti. Bu sene ise öğrencilerin gösterdiği irade ve mücadele sayesinde rektörlük geri adım atarak resmi mezuniyeti gerçekleştirdi.
Ancak bir hareketi sönümlendirmek, baskılamak ya da yönetmek sadece iptal etmekle sınırlı değil. Öğrencilerin talep ve sorunlarını içeren pankartlı yürüyüşünü engelleyemeyen rektörlük pankartların içeriğine “yurtsever” duyguların arkasına saklanarak müdahale etmeye çalıştı. “Cumhuriyetin 100. Yılı” konsepti dışındaki pankartlara izin verilmeyeceğini hatta bazı pankart ve bayraklara yapılacak müdahalenin adli işlemle sonuçlanabileceğini söyleyerek baskı politikasını örgütledi. Bu uygulamanın can alıcı noktalarından birini kısıtlama getirilmesi ve öğrencilerin tehdit edilmesi dışında “cumhuriyet” konseptli olması oluşturuyor. Çünkü belirlenen konsept ile rektörlüğün hedeflediği cumhuriyetin ilerici değerlerine sahip çıkmak ve 100. yılında yaşatmak değil, milli duygularla birlikte gerçekleri örtmek. Tıpkı iktidarın yaptığı gibi. Yurt sevgisinin, bulunduğun ülkenin halklarının daha iyi bir yaşam sürmesi için verilmesi gereken mücadeleden geçtiği gizleniyor ve gerçek vatan sevgisi bayrak sallamaya, afilli sözler söylemeye indirgeniyor. Çünkü biliyorlar ki bugün yaşadığımız her sorunun sebebi iktidarın tercihlerine dayanıyor. Ülkenin kaynaklarının, üniversitelerin imkanlarının bizi yönetenler tarafından gençlerin, halkın değil sermayenin ihtiyacına göre harcanması sorunlarımızı büyütüyor.
Yurtseverliğin istismar edildiği, sözümona “milli değerler” adı altında sermaye düzeninin korunmasına kılıf olan bir platforma dönüştürüldüğü ve bu şekilde yaşanılan sorunları örtmeye sebebiyet verdiği koşullarda, bu seneki mezuniyet deneyiminin de başkaca sonuçları olduğunu söyleyebiliriz. Peki “Cumhuriyet’in 100. Yılı” konseptinin öğrencilerin mezuniyete taşıdıklarına dair etkisi ne oldu? ODTÜ mezuniyet töreni bize ne söyledi?
CUMHURİYETİN 100. YILINDA GÜNDEM OLAN ZAMLAR OLDU
Bu sene onlarca polis, özel güvenlik ve iç hizmetler eşliğinde geçen pankart kontrolünün ve rektörlüğün mailler ile öğrencileri tehdit etmesinin etkisiyle tek adam iktidarını doğrudan eleştiren pankartların geçtiğimiz senelere göre daha az olduğunu ancak değinilen konuların çeşitliliğinin daha fazla olduğunu söylemek mümkün. Pankartların geneli açısından “Cumhuriyetin 100. Yılı” teması kısıtlamasına bağlı kalınmamış olsa da temaya uygun olanların da sıklıkla vurguladıkları konu zamlar oldu. Yeni yüzyılın “muazZAM” geçeceğini söyleyen öğrenciler enflasyon oranları, eriyen burs ve maaşlara vurgu yaptılar. İktidarın hayat pahalılığına dair milli duygulara hitap eden; “dış güçlerin oyunu” çıkışları, hepimizin aynı gemide olduğunu söylemesinin tutmadığı net bir şekilde gözüküyordu. Atanmış rektörün konsept kısıtlaması da bu sorunun örtmek bir yana daha da parlattı. Pankartların diğer ana gündemi ise kadın ve LGBTİ’lerin talepleri ve iktidarın buraya yönelik politikalarının eleştirisiydi. Atanmış rektör mezuniyet öncesi attığı maillerde LGBTİ bayraklarına açık bir savaşım belirtmesine ve birkaç hafta öncesinde kampüs içerisinde gerçekleşen Onur Yürüyüşü’nde onlarca öğrencinin gözaltına alınmasına rağmen kadın ve LGBTİ konulu pankart-döviz-bayrak sayısı da tribünden gelen destek de fazlaydı. Bunlar dışında en çok değinilen konular online eğitimin niteliksizliği, deprem sürecinde akıbeti belli olmayan bağışlar, deprem bölgelerindeki güncel sorunlar, rant ve kar politikalarının insan hayatını hiçe sayması ve mezuniyete getirilen “davetiye” ve pankart sınırlaması oldu. Birçok pankartta öğrenciler kendilerinin okulun bir bileşeni olarak ev sahibi olduğunu ve asıl “davetsiz”in atanmış rektör olduğunu ifade eden pankartlar taşıdı. Kampüs içerisinde polis saldırılarının, soruşturmaların, yasaklarının arttığı bir dönemi geride bırakmışken “Öğrencime Dokunma, Kampüsüme Dokunma, Mezuniyetime Dokunma” dövizleri elden ele dolaşıyordu. Yürüyüş boyunca Türkiye’deki birçok soruna değinen öğrenciler; “Cumhuriyetin 100. Yılı” konseptini paravan olarak kullanan rektöre, esas yurtseverliğin pankartlarda yer alan tüm sorunların karşısında ses yükseltmek ve birleşmek olduğunu söylüyordu. Mezuniyette sorunların ve taleplerin görünürlüğünü azaltmaya yönelik örgütlenen ayrıştırıcı, baskıcı her politikanın ve kullanılan milli duyguların geçersizleşmesini sağlayan şey talepleri görünür kılmak için verilen mücadelenin tüm perdeleri kaldırması olmuştu. Verilen mücadeleler sonucu mezuniyeti geri kazanan ve pankartlarını koruyan öğrencilerin deneyimi de Emek Gençliği pankartında yer alan “Sahip olduğumuz ne varsa mücadelemizle kazandık! Güzel günler gelmez bize biz güzel günlere yürümedikçe” sözünde somutlanıyordu.
ODTÜ öğrencilerinin resmi mezuniyetin geri kazanılması, kapıdaki polis baskısına karşı birlikte hareket ederek pankartlara sahip çıkılması, Rektör Verşan Kök’ün konuşmasına yuhalamalarla izin vermeyerek sahneden indirmesi de tribünden açılan “Ne iktidar Ne rektör, ODTÜ Bizimdir!” pankartının somut pratiklerini oluşturuyordu. Günün sonunda sorunların yakıcılığı ve öğrencilerin mücadelesi ile görünmez kılınmaya çalışılan talepler engellenmek istenen pankartlar -ait olduğu yerde- Devrim Stadyumu’nda yerini almıştı. Baskı ve yasakların karşısında yürütülen mücadelede kendi siyasetimizi/ taleplerimizi örgütlemek için bir alan bu şekilde kazanıldı.
Evrensel'i Takip Et