Gebze’den metal işçileri: Taslak işçiye sunulmadan masaya gitmesin
Birleşik Metal iş üyesi işçiler, sözleşme masasına oturulmadan önce taslağın son halinin işçi onayından geçmesini istiyor.
Fotoğraf: Mustafa Çiftçi/AA
Hilal TOK
Gebze
Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ile metal sektöründe örgütlü işçi sendikaları arasında 150 binin üzerinde işçiyi ilgilendiren grup toplu sözleşmesi süreci başlıyor. Metal iş kolunda Türk-İş üyesi Türk Metal, en çok üyeye sahip sendika durumunda. DİSK’e bağlı Birleşik Metal İş ve Hak İş’e bağlı Özçelik İş de masaya oturacak sendikalar arasında. Sendikalar, sözleşme öncesi taslak hazırlığında iken işçiler de fabrikalarda süreci tartışmaya başladı. Birleşik Metal-İş üyelerinden taslak için zam oranı önerisi alırken, Türk Metal ise işçilere “Kısıtlı zam oranı sunduğu” anketlerini doldurmasını istedi. Görüştüğümüz Birleşik Metal iş üyesi işçiler, sözleşme masasına oturulmadan önce taslağın son halinin işçi onayından geçmesini istiyor. Metal işçileri borçlarının, yaşam zorluklarının arttığını söylerken fabrika patronlarının kârlarını artırdığını, artık işçilerin kaybedecek bir şeylerinin kalmadığını, bu sözleşmenin enflasyon karşısında kendilerini koruyacak düzeyde olması gerektiğini vurguladı.
"RAPUNZEL DEĞİLİZ, UYANMAMIZ LAZIM!"
Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu bir metal fabrikasında çalışan, 14 bin 500 lira ücret alan 10 yıllık işçi sözleşme öncesi beklentilerini şöyle dile getiriyor: “Ben umut kırmak istemiyorum ama biz hariç herkes iyi sözleşme imzalıyor. Burada sekizinci yılım. Başıma ne geleceğini biliyorum artık bunu umut kırmamak için dillendirmiyorum insanlar içinde. Bana sordu sendika önerimi, ‘Madem ortalamayı alıyorsunuz yüzde 300 yazın’ dedim. Çan eğrisi gibi ortalamayı yükseltsin en azından. İşçi kitlesi bilinçlenmek istemiyor. Yüzde 300 talep hayal geliyor. Susuyorlar, buradan dışarı çıkmamış ki işçi. Sanıyor ki buradan başka hayat yok. İşçi, Rapunzel gibi prensini bekliyor sanki. Uyanmak istemiyor. ‘Buranın gücü biziz, sahibi biziz’ gözüyle bakmıyor. ‘Bir kahraman gelsin kurtarsın’ diye bekliyorlar ama burada sen iş yapmasan kim yapacak? İş durur. O zaman oranın kahramanı da sensin. Biz iş yerinde taslak önerilerimizi verdik. Yüzde 115 ortalama beklenti oldu ama biz zam talebini verdiğimiz günün ertesinde bile hemen her şeye zam geldiği için verdiğimiz önerinin bile bir anlamı kalmıyor ki bu sözleşme süreci kaç ay sürecek… Yıl sonuna kadar bize yapılacak zamlarla piyasadaki zamları bir tutacaklarını düşünmüyorum çünkü zaten son üç senedir böyle geçiyor. Aldığımız zam oranı, her şeye gelen zamlar karşısında birkaç ayda eriyor.”
"BİZİM İSTEDİĞİMİZ BU FİRMALAR İÇİN HİÇBİR ŞEY"
Bir başka fabrikadan yine Birleşik Metal-İş üyesi bir işçi ise petrokimya iş kolunda yapılan sözleşmeleri işaret ediyor diğer işçiye yanıt olarak: “Petrokimyadakileri örnek almak lazım. İyi imzalar atıyorlar. Yüzde 300 onlara büyük bir rakam gibi geliyor ama Türkiye’deki yaşam koşullarını düşündüğümüzde hiç öyle değil. Bugün MESS ile masaya oturacak fabrikalar Türkiye’nin ağır sanayi ve irili fabrikalarından oluşan grup. Otomotivden demir çeliğe kadar dev firmalar. Pandemiden beri devasa kâr elde etti bu firmalar. Türkiye’nin en büyük ilk 500 firmaları arasına giren fabrikalar bunlar hep, kurumsal köklü firmalar. İhracat ödülleri alıyorlar. Ama her sözleşmede; bu sektörün gerçeğini düşündüğümüzde bizi yoksulluk sınırının üstüne sıçratacak zam oranı alamıyoruz. Aldığımız çok ufak rakamlar onlar için. Şimdi fabrikalarda ek zam tartışmaları da sürüyor, sendikalar bu talebi bastırmak için hamle üzerine hamle yapıyor. ‘Önümüzde bir TİS süreci var, ek zam mücadelesinin içerisine giremeyiz’ diye işçiyi bekletmeye çalışıyorlar. Geçen biz de bir taslak önerisi hazırladık, sendika şubesine götürdük. Baktık ki her fabrikadan çıkan şey aynı. Sendikalar geçen sözleşmeyi başarı olarak sundu, ‘yüzyılın sözleşmesi’ dediler. Alladılar, pulladılar, sonuç? Biz hep yoksuluz.”
"KAYBEDECEK BİR ŞEYİMİZ KALMADI"
Artık bu durumun işçiler açısından yenilir yutulur bir şey olmadığını söyleyen metal işçisi, işçinin kaybedecek bir şeyi kalmadığını söylüyor: “Ben bugün 13 bin 800 lira aldığım bu fabrikadan çıktığımda, herhangi bir markete girince de bunu alırım diyor işçi, kaybedecek bir şeyi kalmadı. Sendikacılar taslağı bastırmak üzere, ‘Ya siz çok uçmuşsunuz, gerçekleri görmüyor musunuz?’ diyerek o taslağı hazırlayan işçinin moral ve motivasyonunu bozuyor, hem de talebi geriye çekiyorlar. Öte yandan fabrikalar ciddi anlamda ‘ek zam’ diye kaynıyor. Bastırılıyor, ‘Şimdi zamanı değil, sözleşme var’ denilerek ama patlayacak. Ama işçiler genelde tepki göstermede diğer işçilere bakıyor; ‘Ford başlasın, Renault başlasın, Bosch bir çıksın da bakalım’ diye… Bu algıyı kırmak lazım.”
"KREDİ KARTIM PATLAK, BU METAL İŞÇİSİNİN GERÇEĞİ"
İşçi son olarak sözleşme öncesi metal işçinin gerçeğini şöyle özetliyor: “Geçen sene aldığımdan az buçuk kenara koyabilirken bu yıl ay sonunu getiremiyorum. Geçen sene kredi borcum yokken, ben bu yıl borca girdim. Kredi kartları patlak. Bu benim değil metal işçisinin gerçeği.”
"SOSYAL HAKLARI ÇIKARINCA ASGARİ ÜCRETLE EŞİTLENİYORUZ"
Bir başka işçi giriyor söze, o da işçilerin kaynama noktasında olduğunu ancak neden tepki vermediğini şöyle açıklıyor, “Üzerimizde sendikal bürokrasi, devlet baskısı, patron baskısı var. Hepsi birleşince insanlar otomatikman ‘ekmeğimden olurum’ kaygısı yaşıyor. ‘TİS’ler yürüsün de ne olursa olsun’ mantığına getiriyorlar. Alt taban bize yetişti geldi. Metal işçisinin ortalama saat ücreti 64 lira 38 kuruş… Yüzde yüz zam da alsak yetişemiyoruz yoksulluk sınırına. Bugün yüzde 300 çok geliyor, çünkü bugüne kadar hiç böyle olmamış, konuşulmamış. Ama enflasyon da bu oranda değildi önceden. Yarın asgari ücrete yapılan zamdan sonra bizim ücretler yine geride kalacak. Yine aynı şey olacak. Sözleşme zaten uzun sürecek, o süreçte almadığımız ücret borçları büyütecek. Geriye dönük ücretleri aldığımızda borçları kapatamayacak hale gelecek. Ocak ayına kadar zam almadan geçireceğiz bu süreci ve hayatta kalmaya çalışacağız. İkramiyeler zaten çıkarılsa şu an asgari ücretle eşitleniyoruz.”
"ORTADA BİR SUÇ OLURSA, BU ÜÇ SENDİKANIN DA SUÇU OLUR"
KonuTürk Metal’in işçiye TİS öncesi sunduğu ankete geliyor, Türk Metal’in TİS hazırlığı öncesi fabrikalarda işçilere dağıttığı anketin içeriğindeki oranlarda 6 aylık ücret zammının azami “yüzde 50+” şeklinde ve “10 bin+” yer aldığını hatırlatan işçilerden biri, “İşçinin çoğu yüzde yüz bile kurtarmıyor derken, Türk metalin anketindeki oranlar sunulursa, ortalık yangın yerine döner. İşçiler özgür iradelerinin yok sayılmasına karşın o sınırlı oranın üstünü çizmiş yüzde +150 diye. Bu haklı talep. Bizler bu anketi de Türk Metalin bu manevralarının tehlikesini de daha çok konuşmalıyız. Biz işçiler olarak bir çıta koymalıyız, işçinin istediği bu diye” diyor. Bir diğeri ise şöyle devam ediyor… “13 bin lira alan bir işçi için on bin lira zam yüzde 66 demek. Bununla masaya oturacağını söylüyor resmen. Tehlike büyük. Adam böyle anket yapmış, bu oranlara göre karşımıza çıkmasınlar. Bizim sendikamız da ‘Türk metal yüzde 50 istiyor, ben yüzde 100 isteyemem’ falan ile çıkmasın karşımıza. 150 bin işçinin bu süreçten kazançlı çıkmasını istiyorsak biz BMİS’li işçiler karşı tarafın nasıl hamleler yaptığını ve bu hamleler karşısında nasıl tartışmamız gerektiğini konuşmalıyız. Türk Metal üyesine de ‘Tehlikeyi gör Türk Metalli kardeşim, oyuna geliyorsun. Öyle bir anketle gelen sendika ne yapar?’ dememiz lazım. Sendikalar bu sözleşmede ortak günaha imza atmasın. Bundan da endişeliyiz. BMİS normalde MESS’in yaptığı uyum toplantılarına katılmazdı, katılmaya başladı. Bunun ne demek olduğunu biliyoruz. Geçen dönem ortak verilen TİS pozunun mesaj vermesi gibi, ek zamma birlikte imza atılmasının bir mesaj vermesi gibi... Ortada bir suç olursa, bu üç sendikanın da suçu olur.”
Aynı işçi ortaya koyduğu taleple sendikasına da çağrı yapıyor, “Geçen sefer TİS taslağı önerisi verdik yine, ‘değerlendireceğiz’ dediler. Hepimiz Türk Metal işçisi gibi yapılan basın açıklamasında öğrendik isteneni. Şimdi böyle olmaması lazım. Bu yüzden taslak MESS’e sunulmadan ilk önce işçinin onayını alın. İşçilere de sesleniyorum; ‘Ben görevimi yaptım, taslak önerimi verdim’ deyip kenara çekilmemeliyiz. Taslak bizim onayımız olmadan, işçiye son hali sunulmadan masaya gitmesin.”
"BELKİ BİR HAYAL İLE BAŞLIYOR AMA…"
“Dünkü yaşadığım yaşantıyı bugün yaşayamıyorum” diyen bir başka metal işçisi ise “Dün sen (patron) sattığın ürünü doların avronun artmasından dolayı daha fazlaya veriyorsun. Sen gidip sattığından talep edeceksin ücretini, ben de senden talep ediyorum. Bizim hayal gibi gördüğümüz şeyleri arkadaşlarımızdan başlayarak, ikna ederek mümkün kılmalıyız. Bunlar olmayacak şeyler değil ki bugün şartlar olgunlaştı çünkü hayat şartları bizi bastırıyor” diyor. Masada bulunan petrokimya işçisi de destek veriyor bu sözlere, “Sonuçta ücretlerimiz baskılandı, yaşam standartlarımız her geçen gün düşmeye devam ediyor. Karamsar olmamak lazım. Bulunduğumuz her yerde, hangi partiyi savunursa savunsun sınıfsal çıkarlarımızı savunarak birlikte bu süreci tartışmamız lazım. Sendikal bürokrasi de işveren de bizim birliğimizi yarmak için her şeyi yapıyor. Biz de geçen yıl sözleşme imzaladık, ilk komitemizde ‘Vergi yüklerinden kurtulalım’ diye bir talep ortaya koyduğumuzda en çok temsilci arkadaşlarımızı ikna etmekte zorlandık. Bırak daha şubeyi, genel merkezi… ‘Ya olur mu olmaz mı, çok şey istiyoruz, kabul edilir mi edilmez mi’ ile kendimizi sınırlandırıyoruz. Hep böyle bir ön yargı önümüzde. Sonuçta biz bu taleple sözleşmeye gittik ve bir maaş fazla ikramiye aldık. Dört erzak 6’ya çıktı. Evet, belki bir hayal ile başlıyor ama mücadele ettiğin zaman, ona zaman ayırdığında, arkadaşlarını ikna etmek için uğraştığında bu iş oluyor. Sendikal bürokrasiyi de işçiye engel olacak sendikacıları da yıkıp geçiyorsun. Yeter ki birlik ol. Petrokimyada son dönemde belki birilerimize göre hayal ama yüzde yüzlerin üzerinde sözleşmeler imzalandı. Şu anda petrokimyada yüzde 273 zam isteyen yerler var. Bu durduğun yerde olmuyor ama.”