"Savaştan bıkan Ukraynalılar barışı daha fazla konuşuyor"
"Uzayan savaşın, savaştan bıkmaya başlayan Ukrayna toplumunun genel ruh hali üzerinde de aynı derecede büyük bir etkisi var: Barıştan giderek daha fazla söz ediliyor."

Ukrayna’da savaşta hayatını kaybedenlerin fotoğrafları sokaklarda sergileniyor. | Fotoğraf: Elif Görgü/Evrensel
Sol Güçler Birliği-Yeni Bir Sosyalizm İçin Partisi’nin (SLS) Başkanı Maxim Goldarb, wsws.org’dan Claire Weiss’in sorularını yanıtladı. Partisine yönelik baskılar, Ukrayna’da artan savaş karşıtı duygular ve yüz binlerce Ukraynalının ölümünün toplum üzerindeki etkisi hakkında konuştu. Goldarb’ın partisi Rusya ile müzakere edilmiş bir çözümü savunuyor ve 2007 yılında kurulan parti savaşın başından beri yasaklı durumda. SLS, siyasi çizgi olarak Almanya’daki Sol Parti’ye yakın görülüyor.
Partiniz Ukrayna’da yasaklı ve hükümet tarafından baskı görüyor. Uluslararası okuyucularımız için partinizin karşılaştığı ve karşılaşmakta olduğu baskıyı anlatabilir misiniz? Ukrayna’da bu savaşın sona ermesini talep edenlerin mevcut durumu nedir?
‘Sol Güçler Birliği’ partisi, diğer 12 muhalefet partisi ile birlikte, Ukrayna’da Güvenlik ve Savunma Konseyi kararı ve bir cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yasaklandı (2022 baharında). Ardından, Lviv İdare Mahkemesi tarafından benzer bir yasaklama kararı (diğer yasaklı muhalefet partilerinde olduğu gibi esasen taklitçi) verildi.
Kararın, yasanın gerektirdiği gibi partinin kayıtlı olduğu Kiev’de değil, Lviv’de verilmiş olması dikkat çekicidir. Lviv mahkemeleri, Devlet Başkanı Zelenskiy’nin adamı olan Ukrayna Parlamento Başkanının tam kontrolü altında ve kendilerine verilen her türlü görevi yerine getirmektedir. SLS’nin, yetkililerin kararını kabul etmeyen tek parti olduğunu vurgulamak isterim.
Ülkede muhalefet partilerinin yasaklanmasına neden olan yasaya karşı Ukrayna Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk ve Ukrayna mahkemelerinin partinin yasaklanmasına ilişkin kararlarına karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yaptık. Şikayetlerimiz şu anda değerlendirilme aşamasında. Savaşın en başından itibaren muhalefete yönelik baskı ‘endüstriyel’ ölçekte başladı.
SLS’nin pek çok üyesi yeraltına çekilmeye zorlandı, parti liderliğinin bir kısmı hapis ve ölüm korkusuyla ülkeyi terk etmeye zorlandı, eski liderlerinden ve kurucularından biri kesinlikle hiçbir yasal gerekçe olmaksızın hapse atıldı. Bölgesel parti örgütlerimizin neredeyse tüm başkanları Ukrayna Güvenlik Servisi (SB) tarafından çağrıldı ve sorgulandı. Kiev’deki parti ofisi tahrip edildi, belgeler ve bilgisayar ekipmanları çalındı.
Ukrayna’da çatışmaların bir an önce sona ermesinden ve barış müzakerelerinin başlamasından yana olan insanların karşı karşıya olduğu durum yaşamları ve özgürlükleri açısından son derece tehlikeli: Devlet düşmanı, devlet haini, işbirlikçi ilan ediliyorlar ve esasen kanun kaçağı durumuna düşüyorlar. Gözaltına alınabilir, aranabilir, tutuklanabilir ve yargı kararı olmaksızın aylarca hatta yıllarca cezaevlerinde tutulabilirler. Tek suçları, yönetici elitin ve cumhurbaşkanının politikasına aykırı olan görüşlerini ifade etmeye çalışmaları. Hükümet, farklı görüşlere sahip bir toplumun ortaya çıkmasından panik halinde korkuyor, çünkü bunun kendi sonunu getireceğinin farkında.
2007’de kurulan ve 2022’de yasaklanan Sol Güçler Birliği-Yeni Bir Sosyalizm İçin Partisi’nin (SLS) Başkanı Maxim Goldarb | Fotoğraf: sls.orf.ua
ÖLEN UKRAYNALILARIN SAYISININ YARIM MİLYONA YAKLAŞTIĞINI SANIYORUM
Farklı kaynaklar bu savaşta ölen Ukraynalıların sayısını 150 bin ila 300 bin arasında veriyor. Bu, özellikle de nüfusu oldukça az olan bir ülke için -savaşın başında 40 milyonun biraz altındaydı ve şimdi daha da az- kesinlikle dehşet verici bir rakam. Bu kadar çok can kaybının toplum üzerindeki, halkın ruh hali ve ülkenin geleceği üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bahsettiğiniz rakamlar gerçekten korkunç, ancak karşı saldırı başlamadan önce bile Amerika’da birçok kişi tarafından dile getiriliyordu, bu yüzden sanırım şimdi çok daha yüksekler. Ukrayna hükümeti bu korkunç rakamları gizli tutuyor, ancak gerçek bir şekilde bilgi alanına ve topluma giriyor. Örneğin bu yılın başlarında bir Macar yayın organı, Macaristan sınırları yakınlarında ölü askerlerin cesetleriyle dolu birkaç soğutmalı demiryolu kamyonu hakkında yazdı. Tekrar ediyorum, kayıpların sayısını birkaç yüz bin olarak veren rakamlar geçen yılın sonlarında Avrupalı politikacılar, askerler ve kamuoyu figürleri (örneğin Ursula von der Leyen) ve Amerikalılar ([Robert J.] Kennedy, [Mark] Milley, [Tucker] Carlson, vs.) tarafından da dile getirilmişti. Dolayısıyla, ne yazık ki şu anda yarım milyon kişiye yaklaştıklarını varsayıyorum. Kuşkusuz bu durum ülkedeki demografik durumu etkileyecektir, çünkü ölenler ya da sakat kalanlar genç sağlıklı Ukraynalı erkeklerdi.
Dahası, savaş sırasında en az 5 milyon Ukraynalı kadının, aynı zamanda çalışabilir durumda ve çoğunlukla genç, çocuklarıyla birlikte ülkeyi terk ettiğini unutmamalıyız. Çoğu şimdi yurtdışında iş buldu, çocukları yerel okullara ve enstitülere gitti, yerel geleneklere ve kurallara alışmaya çalışıyorlar. Sizce birçoğu yıkılan ülkeye geri dönmek isteyecek mi? Bu retorik bir soru. Maalesef bu anlamda Ukrayna harap olacak. Özellikle de çatışmaların sona ermesinin ardından (ki her savaş er ya da geç sona erer) kocalarının da aileleriyle yeniden bir araya gelmek için gideceğini hesaba katarsak.
ERKEKLERİN SADECE YÜZDE 20’Sİ SAVAŞA KATILMAYA İSTEKLİ
Kayıplarla ilgili bilgiler, yetkililer ne kadar gizlemeye çalışırsa çalışsın -sadece cesetleri tek tek açıklayarak, gerçek ölü sayısı hakkında yazmayı yasaklayarak- günlük konuşmalara açıkça giriyor: Akrabalar, arkadaşlar, komşular, meslektaşlar, yakın arkadaşlar, tanıdıklar- hepsi kendilerinin, akrabalarının veya tanıdıklarının yaşadığı vakalar hakkında konuşuyor ve bilgi aktarıyor. Ve bu tür bilgiler orman yangını gibi yayılıyor.
Bu da her şeyden önce erkeklerin orduda hizmet etme arzusunu etkiliyor: Bir ay önce orduya asker alımından sorumlu subaylardan birinin, orduda hizmet etmekle yükümlü olanların sadece yüzde 20’sinin bunu yapmaya istekli olduğunu yazması sebepsiz değil.
İngiliz Guardian gazetesinin kısa süre önce yayınladığı ve cephede erkek çocukların toplu ölümlerini duyan gençlerin ne pahasına olursa olsun askerlik hizmetini reddettiklerini belirten bir haber de bu durumu teyit etmektedir. Uzayan savaşın, savaştan bıkmaya başlayan Ukrayna toplumunun genel ruh hali üzerinde de aynı derecede büyük bir etkisi var: Barıştan giderek daha fazla söz ediliyor, başkanın ve hükümetin politikalarına duyulan güvensizlik giderek daha fazla dile getiriliyor. Bence bu tür seslerin kitleselliği henüz kritik düzeyde değil, ancak belirli koşullar altında önümüzdeki yıl içinde bu hale gelecektir.
TAŞRADA ERKEKLER ŞİDDET KULLANILARAK ORDUYA ALINIYOR
WSWS için yazdığınız bir makalede, hükümetin seferberlik için kullandığı kriminal yöntemleri anlattınız. Bu konuda mevcut durum nedir? Ve Zelenskiy’nin geçen hafta asker alma ofislerinin başkanlarını görevden almasını nasıl yorumluyorsunuz?
Seferberlikle, daha doğrusu yöntemleriyle ilgili durum iyiye doğru değişmedi, aksine daha da kötüleşti. Zelenskiy’nin eski danışmanlarından Oleksyi Arestovych yakın zamanda verdiği bir röportajda 400 bin kişinin daha seferber edilmesi gerektiğini söyledi! Yukarıda verdiğim cevaplar göz önüne alındığında, yetkililerin (sadece beşte biri savaşmak isteyen) insanları kendi bayrakları altında savaşmaya nasıl zorlamaya çalışacaklarını tahmin edebilirsiniz.
Yöntemler daha da kötüleşecek. Şimdiden taşra bölgelerinde ve ilçelerde, erkeklerin hem gruplar halinde hem de bireysel olarak şiddet kullanılarak gözaltına alındığına; silah zoruyla askerlik şubelerine teslim edildiklerine ve cepheye gönderildiklerine dair vakalar çoğalmaya başladı.
Kiev’de henüz bu türden bir şey olmadı: Yetkililer geleneksel olarak başkentte tedirginlik yaratmaktan korkuyorlar, ancak yakında eminim ki aynı yöntemler başkentteki erkeklere de uygulanacaktır. Ukrayna genelinde askeri komiserlerin görevden alınmasına gelince, buna şöyle cevap vereceğim: Cumhurbaşkanı her şeyden önce iyi, profesyonel, kaliteli bir aktör; seyircisinin ruh halini çok iyi anlıyor ve sürekli olarak kendisini alkışlatmaya çalışıyor.
Buradaki kararı/açıklaması üç farklı kitleye yönelik: Birincisi, ABD yetkilileri –“yolsuzlukla nasıl mücadele ettiğimi görün”; İkincisi, sıradan Ukraynalılar; aynı amaç artı adil ve sert bir lider görüntüsü yaratmak. Özellikle de sıradan insanların askeri komiserlerden ve şişmanlayan diğer yetkililerden hoşlanmadıkları bilinen bir gerçekken… Üçüncüsü, ordu, daha doğrusu ordudaki rütbeliler ve komuta kademesi.
Sözde savaşmayanları ve geri hizmetteki rüşvetçi subayları ve askeri komiserleri cezalandırarak bu savaşta savaşan gazilere adil davranıldığı izlenimi yaratmaya çalışıyor (ve savaşan subaylar ve askerler ‘geri hizmetteki farelere’ karşı her zaman olumsuz bir tutum sergilerler). Dolayısıyla bu, ordunun üst kademesiyle yaşadığı anlaşmazlıklar göz önüne alındığında, başkanın şu anda şiddetle ihtiyaç duyduğu, ordu tabanı ile bir tür “flört”. Bu açıdan bakıldığında, askere alma memurlarını kovması çok kurnazca ve zekice.
İkinci Dünya Savaşı anıtlarının yıkılması ve Bandera ile diğer Ukraynalı milliyetçi ve faşistlerin yüceltilmesi hakkında da yazdınız. Onlar şimdi Batı’da da yüceltiliyorlar. Bu güçlerin Ukrayna tarihindeki ve günümüz Ukrayna toplumundaki rollerinden bahsedebilir misiniz?
Bir Ukrayna vatandaşı olarak Bandera ve diğer Nazi işbirlikçileri gibi kişilerin kahraman mertebesine yükseltilmesinden üzüntü duyuyorum. Bu maalesef doğru, ancak eminim ki bu büyük hata kökten düzeltilecektir. (DIŞ HABERLER)
Çeviri: Dış Haberler Servisi
Evrensel'i Takip Et