Ne yapmalı?
İş bırakmalar, kitlesel ortak eylemler, mitingler, gösteriler vb. işçi ve emekçi hareketini birleştirerek ilerletecek kazanımlara götürecek bir hatta yürümek gerekiyor.
Fotoğraf: Erdem Ayçiçek/Evrensel
Seyit ASLAN
DİSK Yönetim Kurulu Üyesi ve Gıda-İş Genel Başkanı
Zamlar, fahiş fiyatlar, enflasyon, hayat pahalılığı, dövizdeki artış karşısında ücretler eriyor. Birleşik Metal-İş Sendikası verilerine göre yoksulluk sınırı 40 bin liraya dayandı, yoksulluk sınırının önümüzdeki ay 40 bin lirayı aşması kaçınılmaz.
İşçi ve emekçilerin yaratmış olduğu değerler üzerinden kârlarına kâr katan, istediği gibi yaşayan, istediğini yiyip içen, giyen, en lüks yerlerde tatil yapan, yatları, katları, yalıları, en lüks araçları, jetleri, bankalarda milyon ve milyar dolar serveti olan, zengin sınıf cenneti yaşıyor. Gece demeden, gündüz demeden çalışarak açlık sınırında ücret alan, kirasını ödeyemeyen, kasaba, çarşıya, pazara çıkamayan, pazarlardan artıkları toplamak zorunda kalan, alışveriş yapmak için en ucuz çarşıları pazarları kollayan, çocuğuna bir şey alamadığı için intihar eden işçi ve emekçiler ise cehennemi...
İŞÇİLER İTİRAZLARINI ORTAYA KOYMAYA BAŞLADI
Yaşanan cehennem karşısında işçi ve emekçilerin itirazları çeşitli biçimlerde kendisini ortaya koyuyor. Yeni belirlenen asgari ücretten sonra ülke genelinde irili ufaklı yüze yakın direniş, iş bırakma vb. eylem yaşandı, yaşanmaya devam ediyor. Belediyelerde hükümsüz kalan sözleşmeler yerine ek protokoller yapılmak zorunda kalıyor. Sadece belediyelerde değil özel sektörde her iş kolunda sendikalar ek protokoller yapmak zorunda kalıyor. Masada haklarını alamayan işçiler greve çıkıyor. Yıllardır sendikal bürokrasinin altında sesleri çıkamayan Hizmet-İş üyesi belediye işçileri eylemler yapıyor, belediyelerde iş bırakıyor. Antep’te binlerce tekstil işçisi ücretlerin ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için iş bıraktı, iş bırakmalar giderek yaygınlaşıyor. Kamu emekçileri sözleşme sürecinde devlet güdümlü sendikalar tarafından yapılan teklifler karşısında şaşkın, bir o kadar mahcup talepleri savunmak zorunda kalıyor. Metal işçileri sözleşme taslakları hazırlanırken itirazlarını ortaya koymaya başladı. Basın ve medyanın üzerindeki baskı devam ederken, hakları verilmeyen gazeteciler ise örgütlü güçlerini kullanarak greve çıkıyor.
BİRLEŞMENİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
Sendikaların içinden bürokrasiye karşı itirazlar geliyor, imkanlar oluştuğunda, fırsatlar yakalandığında işçiler bürokrasiye karşı tutum almaktan çekinmiyor. Hava sıcak, ülke gündemi sıcak, işçiler hareketli ve sıcak günler yaşıyor. İşçi hareketini derleyip, toparlanmak ve çıkış yapabilmek için koşullar aranıyor. Ancak bugün sendikal hareketin yönetim kademesinde işçi ve emekçi hareketini derlemeye, toparlamaya, çıkış yapmaya götürecek mecali ne yazık ki yok. İşçilerin alanlarda attığı “Birleşe birleşe kazanacağız” sloganına uygun davranılmıyor. Kimi sınıftan yana, mücadele içinde olan sendikalar ve yöneticileri toplamın içinde mücadeleyi örgütleme konusunda yetersiz kalıyor. Kamu emekçileri ve işçilerin mücadelesi parçalı seyrediyor. İşçi ve kamu emekçileri sendikaları çok parçalı ve yaşanan saldırılar karşısında etkisiz kalıyor. Hareketin birleşmesinin önünde sendikal bürokrasi dahil onlarca engel var.
MÜCADELE PROGRAMI ETRAFINDA BİRLEŞMELİYİZ
İktidar ise saldırılarını sürdürüyor. Meclis açılınca yeni saldırı yasalarının gelmesi kaçınılmaz olacak. 2024 bütçesi hazırlanacak, bütçe içinde emekçilere daha fazla yoksulluk, sefalet ve açlık düşüyor, sermayeye ballı börek. Şimdi bütün bu gelişmeler karşısında durumu idare etmek, var olan mücadele araçlarıyla saldırılara yanıt vermek, geri püskürtmek mümkün değil. Öyleyse ne yapacağımızı nasıl yapacağımız, en geniş işçi ve emekçilerin birliğini, kitlesel mücadelesini nasıl yürüteceğimizi hızla tartışarak bir mücadele programı ile işçi ve emekçilere güven verecek hatta yürümek gerekiyor. Bunun için en acil taleplerden yola çıkalım:
-Zamların durdurulması, geri çekilmesi, tüm ücretlerin yoksulluk sınırına çıkarılması, temel tüketim maddelerinde ÖTV, KDV gibi dolaylı vergilerin kaldırılması.
-Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınsın, bankalar, holdingler, büyük şirketlerden alınan vergiler artırılsın, alınan vergiler işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşama koşullarını iyileştirilmesi için kullanılsın.
-Sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki tüm antidemokratik yasaların hızla kaldırılması, gerçek bir iş güvencesi, işten atmaların, kayıt dışı çalışmanın yasaklanması ve iş cinayetlerinin önlenmesi.
-İşsizlik sigortası fonunun yağmalanmasına son verilmesi, tüm işsizlere işsizlik fonundan ödeme yapılması, emeklilerin ücretinde iyileştirmeler yapılması.
-Basın özgürlüğünün güvence altına alınması, demokratik hak ve özgürlüklerin sınırsız kullanılması.
Bu taleplerin elde edilmesi için mücadele programının oluşturulması, talepler için ben varım diyen tüm kesimlerle ortaklaşan bir çalışmanın yürütülmesi konusunda adımlar atmadan sorunların çözülmesi konusunda adım atmak mümkün olmayacaktır. Türkiye işçi ve emekçi hareketinin geçmişte önemli deneyimlere sahip olduğunu biliyoruz. Sendikal birlikler (şubeler ve emek platformu, emek ve demokrasi platformu, Irak’ta savaşa hayır, NATO’ya hayır vb.) adında geniş birlikler oldu. Bunlar kimi zaman güdük kalırken, kimi zaman kitlesel eylemler gerçekleştirdi, kazanımla sonuçlanan eylemler de yaptı. Şimdi işçi ve emekçi hareketini tüm sorunlarını ve problemlerini açıkça tartışmak, zaaflardan ve zayıflıklardan arınarak, hak alma mücadelesinde bir adım ileri atma zamanı. Bunun için iş bırakmalar, kitlesel ortak eylemler, mitingler, gösteriler vb. işçi ve emekçi hareketini birleştirerek ilerletecek kazanımlara götürecek bir hatta yürümek gerekiyor.
Bu bir çağrı olsun, duyanlara duymayanlara.