22 Ağustos 2023 04:39

Emekli Temsa işçisi: Ne olacaksa işçiler yapacak

Emekli Temsa İşçisi Murat Torun, sözleşme sürecindeki metal işçilerine seslendi: "Sağlam bir işçi örgütlülüğü yaratmak ve mücadele etmekten başka çare yok. "

Ekran Görüntüsü: TEMSA tanıtım videosu

Paylaş

Halil İMREK
Adana

Otobüs, midibüs ve kamyonet üretimi yapan Temsa, yurt içi pazarının yüzde 35-40’ını elinde tutuyor. Uzun yol otobüsleri, küçük hafif sayılabilecek servis otobüsleri ve kamyonetler üretiyor. Avrupa’nın her ülkesine de araç satıyor. İngiltere’ye has sağdan direksiyonlu araçlar üretiyor. İskandinavya ve Balkanlar… Birçok ülkeye otobüs satıyor. Sadece Amerika’ya özel üç model otobüs yapılıyor. TSE grubu denilen araçları Temsa, Amerika’dan başka bir yere satamıyor. O şekilde anlaşma yapılmış araca takılacak motoru da onlar gönderiyor.

TEMSA’nın ne kadar otobüs ürettiği, yerli araba meselesini, hayat pahalılığını, işçilerin eriyen ücretlerini ve yaklaşan metal grup sözleşmelerini emekli Temsa İşçisi Murat Torun’la konuştuk.

Torun, Temsa’da 26 yıl çalışmış. 1996 yılında iş makineleri/Komatsu bölümünde işe girmiş. 2001 krizinin ardından iş yeri küçülme kapsamında iş makineleri bölümünü kapatmış. Burada çalışan işçilerin yüzde 75’ini çıkarmış. Torun, kalan yüzde 25’in içinde otobüs bölümüne transfer olmuş.

OTOBÜS ARTIYOR AMA ÜCRET ARTMIYOR

Bundan sonrasını Torun’dan dinleyelim: “Ben emekli olmadan Temsa’da günde 4 otobüs çıkıyordu. Hat kayış hızı 2 saat 15 dakikaydı. Bir araç, başlangıç istasyonundan bitiş istasyonuna 2 saat 15 dakikada varıyordu. Bugün bir safir otobüs ortalama 7 milyon. Temsa’da bin işçi günde 4 otobüs üretiyor, hafta sonlarını düşürdüğünde ortalama ayda 85-88 otobüs çıkarıyor. Her yıl üretim programı belirlenir. Denir ki bu sene 1000 tane araç yapacağız. Üretecek bin tane aracı aylara göre, günlere göre bölerler. Bu ay 90 tane araç yapacağız. 90 araç günlük kaç araca tekabül ediyorsa o gün ona göre bir üretim gerçekleştirilir. Günlük araç sayısını da saate bölerler. Sana belli bir işçilik saati verirler o saate göre de iş yükü verirler. Saat değişince bant kayış hızı da değişir ve senin yaptığın iş de artar. Otobüs sayısı artıkça verdikleri iş yükü da haliyle artıyor ama ücretinde bir değişim olmuyor.”

ARTIK EV ALMAK İŞÇİ İÇİN HAYAL OLDU

Hayat pahalığı karşısında işçilerin eriyen ücretlerini konuştuğumuz Torun, “Yoksulluk sınırı az çok konforlu yaşayacağın bir ücret ama bunu sana çok görüyorlar. Sen üretiyorsun ama açlık sınırının az üzerinde ücret alıyorsun. Ben 1996 yılında girdim bizden önce ve bir öncesi jenerasyon hakları ve ücretleri daha iyi. Alım gücü bu kadar düşük değildi. 26 yıl çalıştım 430 bin lira aldım. Aldığım para bırak ev alamaya çeyreğine yetmiyor. 2022 yılının başında emekli olsaydım alacağım para bir eve yetebilirdi. Ev sahibi 2022 yılının başında 375 istiyordu. O zaman emekli olup almadık. Şimdi o ev 1 milyon 800 bin. Sonra enflasyon 3 katına çıktı her şey aldı başını gitti. Şimdi Adana’da bir ev 2 milyondan aşağı değil. Bizim para eridi gitti. Eskiden Temsa, Sasa, Bossa gibi işletmelerden işçi emekli olunca en azından aldığı tazminatıyla evini arabasını alıyordu. İşçilerin evinin yanı sıra yazlığı yayla veya deniz evi oluyordu. Bugün böyle bir durum mümkün değil. Artık ev almak işçi için hayal oldu” diye konuştu.

SENDİKAYI SADECE TİS ZAMANINDA GÖRÜYORUZ

Torun’a, metal TİS sürecini soruyoruz. Fabrikada örgütlü Özçelik-İş’ten başlıyor anlatmaya: “Sözleşmeler döneminde gelir temsilciler aracılığı ile ya da yönetici veya başkan işçileri toplar, hatlarda gezilir sözleşmeye dair görüş, öneri toplarlar bunları not alırlardı. Önceden şubede değerlendirilir sonra genel merkeze gönderilir diğer işyerlerindeki önerilerle birleştirilir sonra bunların içinde bir oran çıkarılır ve taslak oluşturulur. Dostlar alışverişte görsün diye gelip işçiye sorulur. İyi kötü sendikayı iş yerinde gördüğümüz ve hissettiğimiz dönemde toplu sözleşme dönemidir. Başka zamanlarda göremiyorduk.”

BİR MÜCADELE VE SINIF BİLİNCİNİN OLMASI LAZIM

Bu TİS dönemini Torun, şöyle değerlendiriyor: “Bu dönemde metal işçilerinde eskiye benzer hareketler çıkabilir. Bence böyle bir hareket başlarsa yine Bursa, Kocaeli tarafından çıkar. O bölgelerde iş kolu daha sık, birbirine yakın daha kolay örgütleniyorlar ve işçinin bir mücadele deneyimi var. Buradaki işçilerden daha faal. Bugün genelde örgütsüzlük, korku, güvencesizlik gibi faktörlerin yanı sıra işçilerin sendikalara güveni yok. Bunu değiştirmek için bizim sahip olduğumuz hakları bilmemiz ve gücümüzün farkında olmamız lazım. Bugün fabrikadaki işçilerin duygusu ben orada çalışırken de öyleydi. Bir eylem ve etkinliğe girişsen yalnız kalırsın kimse katılmaz yaklaşımıydı. Temsa’da 200-250 EYT’li vardı ama EYT için yasa çıksın diye uğraşan, eyleme, mitinge giden işçi sayısı 25-30 kişiydi. Yani kendi derdi var ona sahip çıkmak yerine birileri yapsın etsin ben karışmayayım diyor. Ülke genelinde de böyle değil mi? Ama yine de bir talep ileri sürüp ısrarla arkasında durunca kazanıyorsun.”

SENDİKACILAR İŞÇİYİ DÜŞÜNMÜYOR

Fabrikada banka promosyonlarının verilmesi için yapılan eylemleri anlatan Murat Torun, “Bir kıpırtı başlamıştı, işletme içinde eylemler yaptık. Alkışlı, düdüklü protestolar oldu. Tepkiler çoktu mecburen sendika ön ayak oldu ama üretimi etkilemeyecek şekilde. Mesai bitiminde soyunma giyinme alanlarında servis alanlarına kadar alkışlı yürüyüş yapıldı bir iki defa ama bütün işçiler katıldı etkili oldu. Eylemle ilgili bir işçi sonradan çıkarıldı Evrensel bunun haberini yaptı. ‘Ben niye çıkarıldım diyor’ adam, katıldığın eylemlerden dolayı diyorlar. Bizde hepimiz eyleme katıldık dedik. Sonra eylemle alakası yok başka gerekçelerden atıldı diye açıklama yapıldı. Şu anki sendika iyi bir TİS için eylem ve etkinlik yapmaz. İşçiyi örgütleme, TİS için hazırlama diye bir dertleri yok ben böyle görüyorum ne yaparsa işçiler yapacak. Ben ilk çalıştığım zamanlar o zaman sendika işçiyle eylemler yapıyordu. Misal mesaiye kalınmayacak diyordu kimse kalmıyordu. Temsilciler işçilerin önüne düşerdi bizde peşlerinde yemekhaneye girilmeyecek yemek yenilmeyecek, sakal bırakma gibi 200’li yılların başında bunlar yapılıyordu. Şimdi sendika ‘beş dakika iş bırakılacak’ diyor ama işçilerin ortak kanaati fabrika yönetimi ile görüşüp anlaşma ile iş bırakmanın yapıldığı. Üretimi etkileyecek bir iş bırakma olmuyor. Sendika kendi iradesi ile bir iş yapmıyor. Sendika işçiyi arkasına alacak bir kapasitede ve niyette değil. Bir sınıf mücadelesi olarak bakmak yerine yüksek maaş alayım veya maaşıma ek bir şey katayım kafasıyla yaklaşıyorlar. İşçi hareketini örgütleme hak elde etmesi için onlarla birlikte mücadele etme noktasında değiller. Eski sendikacılıkla yeni sendikacılar arasında dağlar kadar fark var” dedi.

KOMİTELER KURMAK GEREKİR

Bu durumu değiştirmek için ne yapmak gerektiğini ve genç işçilere ne önerdiğini sorduğumuz Torun şunları söyledi: “Sağlam bir işçi örgütlülüğü yaratmak ve mücadele etmekten başka çare yok. İşçilerin komiteler kurması gerek. Bizim gibi eski işçilerin yeni işçilere yardımcı olması lazım. Genç işçiler çekingen daha geri duruyorlar haklarının çok farkında değiller, sendikaya eleştiride bulunamıyorlar. Sendikayı kendisinin üstünde bir kurum olarak görüyorlar. Sendikacıların kendi aidatları ile maaş aldığını, sendikanın kendi kurumu olduğunu bilecek. Sendika başkanı fabrikaya gelince yeni arkadaşlar sanki bölge valisi gelmiş gibi bir çekinme tırsma içinde. Onun için genç işçileri eğitmekten ve onlara ulaşmaktan başlamak lazım. Birlik olmaları için bilinçlendirmek lazım fabrikaya yeni giren jenerasyonun yüzde 70’i hak, mücadele, sendika işlerinden bihaber. Maaşımı alıp cebime koyayım, ayda bir sendikaya aidat veriyor ama bu sendika ne yapıyor diye düşünmüyor. Orada ne oluyor ne bitiyor sendika işçi hakları için ne yapıyor diye sorgulamıyor. Bunun için Emek Partisi gibi partilere iş düşüyor.”

TOGG YERLİ ARAÇSA TEMSA 40 YILDIR YAPIYOR

AKP iktidarının seçim kampanyasında TOGG propagandası önemli bir yer tutmuştu. Yerli, milli arabayı sorduğumuz Torun, şunları aktarıyor: “Türkiye’de şu an tamamen yerli araba üretimi yok. TOGG da yerli değil. Temsa’ya motorumuz dışarıdan geliyor. Yürüyen aks grubu dışarıdan geliyor. Şanzıman dışarıdan geliyor. Bizim Temsa’da yaptığımız nedir: Fracın şasesi, karoseri, lastikleri, aracın iç trimi, aracın iç malzemesi yapılıyor. Elektrik tesisatı yapılıyor ve artık yazılımı da yapılıyor ama Türkiye’nin yapıp da patentini aldığı bir motoru yok. Kendine ait bir motorun olmadan nasıl araba yapıyorsun? Hükümetin yerli ve milli dediği araç montaj. Yerli montaj araç diyebiliriz. İlk defa yerli araç yapıyoruz dendi. Eğer o şekilde yerli ve milli araç oluyorsa Temsa’da bunu 40 yıldır yapıyoruz. Teknik olarak yerli araç yapılır. Misal Temsa’nın yakınında Silsan diye bir atölye var. Silsan motor parçaları yapıyor. Bu motorları yurt dışına ihraç ediyor, Avrupa şirketleri üretilen parçaları alıp motor haline getirip markasını vurup sana satıyor. Bizim ülkenin bunu yapacak potansiyeli var ama onu dünya pazarına kabul ettirmek için patent alman lazım. İş patentte bitiyor. Kendi pazarında söz sahibi değilsin. Yabancı şirketleri yurdun içine soktuğun için Temsa ancak pazarın yüzde 35’ine sahip. Mercedes, Man ve Temsa. Temsa da yabancı ortaklı. Tabii tamamen yerli olsa işçi sömürülmeyecek demiyorum ama işin gerçeği bu.”

ÖNCEKİ HABER

Boğaziçi direnişinin 960. Gününde akademisyenler arkalarını 650. kez rektörlük binasına döndü

SONRAKİ HABER

"Suudi sınır birlikleri yüzlerce Etiyopyalı göçmene ateş açtı"

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa