Hollanda’da Yeşilgöz’ün olası başbakanlığı: Göçmenlerin değil sermayenin temsilcisi
Türkiye göçmeni bir aileden gelen Dilan Yeşilgöz’ün iktidar partisi liderliği ve olası başbakanlığı tartışması sürüyor. Peki Yeşilgöz’ün liderliği Hollanda ve Türkiye için ne anlama geliyor?
Dilan Yeşilgöz | Fotoğraf: De Balie/Wikimedia Commons CC BY 3.0
Nuri KARABULUT
Amsterdam
Hollanda’da hükümetin düşmesi ve başbakanın görevi bırakacağını açıklamasıyla, Türkiye göçmeni bir aileden gelen Dilan Yeşilgöz’ün iktidar partisi liderliği ve olası başbakanlığı tartışması iki ülkede de sürüyor. Peki Yeşilgöz’ün liderliği Hollanda ve Türkiye için ne anlama geliyor?
HÜKÜMET NASIL DÜŞTÜ?
Hollanda’da dört partili bir koalisyon olan 4. Mark Rutte Hükümeti, 7 Temmuz’da düştü. Göç ve İltica Yasası’nda koalisyon partileri arasında yaşanan görüş ayrılığının hükümetin düşmesine neden olduğu açıklandı. Ancak hükümetin sera gazının salımının sınırlandırılması konusu başta olmak üzere birçok konuda görüş ayrılığı içinde olduğu da biliniyordu.
Geçtiğimiz mart ayında yapılan Eyalet Meclisi seçimlerinden hükümet partileri zayıflayarak çıkmıştı. Hükümeti oluşturan partilerden biri olan Hıristiyan Demokratlar (CDA), kırsal kesimlerden aldıkları desteği önemli oranda kaybedince, koalisyon bileşenlerinin daha önceden üzerinde anlaştıkları sera gazlarının salımının sınırlandırılması anlaşmasında bu kez görüş ayrılıkları ortaya çıktı.
Göç ve İltica Yasası’nda da baştan beri tam bir fikir birliği oluşmamıştı. Bu konuda Başbakan Mark Rutte’nin partisi VVD ile Hıristiyan Demokratlar daha katı bir politikanın izlenmesinden yana oldular. Diğer iki parti, Demokratlar 66 (D66) ile Hıristiyan Birlik (CU), katı bir politikaya esastan bir itirazları olmamakla birlikte aile birleşimi konusunda daha esnek bir politikanın sürdürülmesinden yanaydılar. Hükümetin düşmesinde fitili çeken ise Rutte’nin partisi VVD oldu. Çünkü Rutte ve partisi kendi tabanına mültecilerin Hollanda’ya gelişini sınırlandıracağına dair söz vermişti. Ama bu konuda hem hükümet partileri arasında tam bir birlik sağlayamamıştı hem de mültecilerin belediyelere dağıtılması konusunda belediye yönetimleri bir türlü ikna edilemiyordu. Dolayısıyla VVD, koalisyon hükümetinin fitilini çekerek 22 Kasım’da yapılacak erken seçimlerde bu durumu kendisi için bir fırsata çevirmeye çalışacak.
Seçim sürecinde hem VVD’nin sağında yer alan aşırı sağcı ve ırkçı partilere ve onlara oy veren seçmenlere ‘Biz de mültecilerin ülkemize gelmesini istemiyoruz’ mesajı verilecek hem de diğer partiler ‘Anlaşmaya yanaşmamak’ söylemi üzerinden sıkıştırılacak. Hepsinden de önemlisi Kovid-19 pandemisi gerekçesi ile yapılan harcamaların ve ertelenen kısıtlamaların emekçilerin sırtına yıkılmasının zamanının geldiğini gören VVD ve onun temsil ettiği sermaye sınıfının, erken seçimlerle yeni bir çıkış yolu arıyor olması. Sermayeye hizmette VVD rüştünü ispatlamış bir parti.
DİLAN YEŞİLGÖZ’ÜN BAŞBAKANLIĞI NASIL GÜNDEME GELDİ?
Hükümetin düşmesinden sonra Hollanda Parlamentosunda genel bir görüşme yapılması planlandı. Muhalefet partileri Başbakan Rutte’nin hemen gitmesi için güvensizlik önergesi bile hazırlamışlardı. Bu önergeyi hükümetin küçük ortağı CU’nun da desteği ile kabul edilmesi mümkündü. Ancak Rutte, görüşme öncesi yaptığı açıklamayla artık VVD liderliğine ve yeniden başbakan olmaya aday olmadığını duyurdu. Böylece güvensizlik önergesine gerek kalmadan Rutte, 13 yıllık başbakanlık döneminden sonra yapılacak seçimlerden sonra aktif siyaseti bırakacağını ilan etti.
Bu açıklamanın hemen ardından VVD’nin yeni lideri kim olacak tartışmaları çok uzamadan ismi daha önce de zikredilen Adalet ve Güvenlik Bakanı Dilan Yeşilgöz öne çıkan tek isim oldu. Yeşilgöz, birkaç günlük düşünme süresi istemesinin ardından parti liderliğine aday olduğunu açıkladı. Bu açıklamanın ardından parti yönetimi de Yeşilgöz’ü parti liderliği için desteklediğini kamuoyuna deklare etti. Çok olağanüstü bir gelişme olmazsa Yeşilgöz’ün VVD partisinin yeni lideri olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Kamuoyu yoklamalarından hareketle, Yeşilgöz’ün Hollanda’nın yeni başbakanı olabileceğinin ihtimal dahilinde olduğunu da söylemek gerekiyor. Ancak seçimlere daha epey bir süre olduğunu hesaba katmak gerekiyor.
PARTİSİNİN POLİTİK HATTIYLA ÖZDEŞLEŞMİŞ BİR İSİM
Dilan Yeşilgöz’ün adaylığı ve başbakan olma ihtimali değişik yönleriyle medyada tartışılıyor. Yeşilgöz’ün babasının zamanında politik mülteci olarak Hollanda’ya sığınması ve dolayısıyla kendisinin göçmen kökenli olması hem en çok övülen hem de en çok yerilen özelliği olarak gündeme geliyor.
Tek başına değerlendirildiğinde göçmen kökenli birisinin bir partinin liderliğine getirilmesi ve başbakan adayı olarak isminin anılması olumlu olarak değerlendirilebilir. Ancak kişinin ismi ve kökeninden çok hangi politikaları savunduğu oldukça önemli. Buradan hareketle söyleyecek olursak; Dilan Yeşilgöz kendisini VVD partisi ve bu partinin politik hattı ile özdeşleştirmiş bir kişi. VVD, Hollanda’da en sermaye yanlısı parti olarak biliniyor. Çalışma yaşamının esnekleştirilmesinden, sağlığın ve konut politikasının özelleştirilmesine kadar ne kadar hak kaybı yaşandıysa bunların hepsinin altında VVD’nin imzası var. Emeklilik hakkının budanmasından, binlerce ailenin yolsuzluk yapıyorlar diye haksız yere suçlanıp mağdur edilmelerinin arkasında da VVD politikaları yatmaktadır. Groningen’de depreme neden olduğu bilinmesine rağmen uzun yıllar doğal gaz çıkarılmasında bir sorun görmeyen partilerden bir tanesidir VVD.
Aynı VVD göç ve iltica politikasında da sert politikaları savunan partilerin başında geliyor. Hatta Yeşilgöz’ün bu politikaların mimarı olduğu kanısı çok yaygın. Avrupa’nın kapılarının göçmenlere ve mültecilere kapatılması politikasının en kararlı savunucusu olan VVD’nin de çabalarıyla, örneğin daha önce Türkiye ile yakın zamanda ise Tunus ile anlaşmalar yapıldı.
Dilan Yeşilgöz’ün liderliği partinin bu politikalarını değiştirmeyecek. Dilan Yeşilgöz, partisinin politikalarını devam ettireceğini zaten başından ilan etti. Parti de Yeşilgöz’ü parti liderliğine önerdiği çağrıda şöyle dedi: “O (Dilan Yeşilgöz), Hollanda’nın daha özgür, daha güvenlikli ve daha müreffeh olması için gerekeni yapacaktır.” VVD’nin sitesinde yer alan bu sözler partinin önümüzdeki dönemde de güvenlikçi politikalar üzerinden hareket edeceğini gösteriyor.
TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERDE BELİRLEYİCİ OLMAYACAK
VVD, Türkiye ile ilişkilerinde de Hollanda’nın ekonomik ve politik çıkarlarını dikkate almış, her zaman bu çıkarlar belirleyici olmuştur. Politik olarak Türkiye ile Hollanda’nın karşı karşıya geldiği dönemler de dahil olmak üzere, ekonomik ilişkilere esaslı bir zarar gelmemesi için özen gösterildi. Yeşilgöz’ün olası parti liderliği ve başbakanlığı altında da bundan farklı bir ilişki beklememek gerekiyor.
VVD’nin bundan önce yaptıkları bundan sonrası için neler yapacağı hakkında yeterince veri sunuyor. Yeşilgöz’ün parti liderliğine getirilmesinin burada esaslı bir değişikliğe yol açması beklenmiyor.