Merkez Bankası politika faizini yüzde 25'e yükseltti
TCMB Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizini yüzde 17,5 seviyesinden yüzde 25 seviyesine çıkardı.
Fotoğraf: DHA
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizini yüzde 17,5 seviyesinden yüzde 25 seviyesine çıkardı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), faiz kararını açıkladı. Merkez Bankası, faizi üst üste üçüncü kez artırarak yüzde 25'e yükseltti. 750 baz puanlık faiz artırımı, yüzde 20 seviyesindeki piyasa beklentilerinin üzerinde gerçekleşti.
Bu Merkez Bankası'nın yeni başkanı Hafize Gaye Erkan döneminde açıklanan üçüncü faiz kararı.
Merkez Bankası'nın faiz kararında şu ifadelere yer verildi:
"Kurul, dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması, fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin devamına karar vermiştir.
"Yakın döneme ilişkin göstergeler enflasyonun ana eğiliminde yükselişin sürdüğüne işaret etmektedir. Bu gelişmede yurt içi talepteki güçlü seyir, ücret ve kur kaynaklı maliyet yönlü baskılar, hizmet enflasyonundaki katılık ve vergi düzenlemeleri belirleyici olmaktadır.
"Bu unsurlara ek olarak, akaryakıt fiyatlarındaki yükselişin de etkisiyle enflasyon beklentilerinde ve fiyatlama davranışlarında öngörülenin üzerindeki bozulma, enflasyonun yıl sonunda Enflasyon Raporu’ndaki (Rapor) tahmin aralığının üst sınırına yakın seyredeceğine işaret etmektedir. Bununla birlikte Kurul, parasal sıkılaştırma adımlarının etkisiyle, dezenflasyonun 2024 yılında Rapor ile uyumlu şekilde tesis edileceğini öngörmektedir.
"Politika faizi, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirlenecektir. Enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırma gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilecektir."
Merkez Bankası Haziran ayında yaptığı toplantıda 27 ay sonra ilk kez faiz arttırmış, TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan başkanlığındaki ilk PPK toplantısında politika faizi 650 baz puanlık artışla yüzde 8,5'tan yüzde 15'e yükseltilmişti.
"AÇIK BİR SERVET TRANSFERİ"
Merkez Bankası’nın faiz artış hamlesini Evrensel Gazetesi Yazarı Bülent Falakaoğlu değerlendirdi:
Merkez Bankası beklentilerin üzerinde faiz artırdı. “Bu olumlu olmuştur” gibi piyasada bir yorum var. Bu Ortodoks ve faiz artışı yönünde beklentileri olan iktisatçıları, çeşitli sermaye kesimlerinin temsilcilerinin yorumları bu şekilde oldu.
Burjuva muhalefet partileri de “Olumlu olmuştur” şeklinde yorumlar yaptılar.
Burada bir şeyi gözden kaçırmamak gerekiyor. hükümet Uzun süredir ne tam Ortodoks politikacıların beklediği faiz artırımının dan yana, ne de geçmişteki politikası olan faizleri düşürme yönünde bir adım atıyor. Mehmet Şimşek ile birlikte başlattığı bir sentez politika var. Yani sentez politika dediğimiz ne? Kendilerinin bahsettiği heterodoks diye adlandırdıkları, aslında faizi düşürerek, ucuz faiz ile bolca kredi dağıtarak; tüketimi, yatırımı, ekonomiyi canlandırma politikasından ne tümden bunda ısrar ediyor, ne de diğerlerinin dediği gibi bir anda “faizi enflasyon oranında yükselt, yüksek faiz uygula ve rasyonel budur” diye tarif edileni yapıyor. İkisini sentezliyor.
“Aslında yüksek faiz arttırdı falan diye beklenti bu yönde değildi” diyenler de yanılıyor. Buradan tartışmamak gerekir. Çünkü geçtiğimiz ay enflasyon TÜFE yüzde 9.49 oranında arttı. Yıllık enflasyon da yüzde 48'e dayandı. Hükümet aylık enflasyon artışının bile altında faiz artırdı. O yüzden göreceli bir şekilde bakmamak gerekiyor. Buradan yapılan analiz yanlış.
KREDİ KULLANIMI HÂLÂ AVANTAJLI
Hükümet kredi taksitlerini artırarak, kredi faizlerini artırarak eskisi kadar bol teli dağıtmıyor. Ama hâlâ kredi kullanımı avantajlı. TÜİK'te bile enflasyon oranı -bunu gerçekçi bulmuyoruz- yüzde 48. Enflasyonun yüzde 48 olduğu yerde yüzde 25'lik bir faiz oranı yüksek bir faiz oranı değil. Hâlâ yüzde 30, 35 ile kredi kullanmak avantajlı.
ARTIK HER ŞİRKET KREDİ KULLANAMIYOR
Burada geçmişe göre ayrılan nokta ne diye bakarsak o da şudur: Evet, bankalar da eskisi kadar kredi dağıtmaya hevesli değil. İkincisi de aynı zamanda yüzde 30-33’lük krediyi her kurum çekemiyor. Küçük işletmeler, mikro işletmeler, küçük KOBİ'ler avantajlı olsa dahi bu orandan kredi kullanamıyor. Nitekim ticari kredilerdeki hızlı gerileme bize gösteriyor ki, bazı sermaye grupları açısından bu avantajlı olsa bile bu faiz düzeyinde kredi kullanmak mümkün olmuyor. Peki hükümet ne diyor? Ticaret Bakanı Ömer Bolat dedi özel bankalara seslendi. “Sadece tüketimi finanse eden bir kredi kullandırmayın. Üretimi ve ihracatı finanse eden bir bankacılığa dönün” dedi. Merkez Bankasının açıklamalarında da, Merkez Bankası Başkanının açıklamalarında da, Mehmet Şimşek'in açıklamalarında da biz sürekli bunu görüyoruz.
KİMİ PATRONLAR KAYRILIYOR
Negatif faizli krediler dağıtılıyor. Kime? Belli sektörlere. Evet dünkü gibi herkesi besle demiyor. Ortodoks politikalar bekleyenler gibi yüksek faizdir demiyor. Ortada bir yerde faizi tutuyor, burada da bazı sektörler kullanabiliyor. Biraz faiz artışıyla serinlemeye çalışıyor ama tümden soğutmuyor. Ekonomi tempo kaybetsin ama keskin bir tempo kaybı yaşansın istenmiyor. Belli sermaye gruplarını hükümet korumaya devam ediyor.
Şimdi, “Vay vatandaş kredi kullanıyor” demenin de mantığı yoktur. Neden? Çünkü artık kredi borçları arşa varmıştır. Enflasyon adı altında hızla yoksullaşan vatandaş krediye koşuyor. Son bir yılda 1 trilyon lira kredi kullanıldı. Bir yılda kredi kullanımı yüzde 85 arttı. Vatandaş başına 3 kredi kartı düşüyor. “Biz hâlâ vatandaş kredi kullanamıyor” diye değerlendirme yapamayız, yapmamalıyız. Kişi başı kredi borcu 8 bin liradan 22 bin liraya çıkmış.
Emekçiler için yapılması gereken temel gıda maddelerindeki zamları durdurmak ve emekçilerin bu maddelere ulaşımını kolaylaştırmak olmalıdır. Aynı zamanda da enflasyon ortamında da eriyen ücretlerin telafi edilmesidir. O oranda ücretlere zam yapılmasıdır. Yoksa vatandaş krediyle hayatına dönsün değildir.
Hükümet bir şekliyle kredi kullanımını hala avantajlı bir şekilde bazı sektörler açıyor. Gelelim bunun bedeline. Mevzu budur. TL ile tasarruf yapan vatandaş cezalandırılıyor. Onların parası ucuz kredi olarak birilerine aktarılıyor. Bu bir sermaye transferidir. Artık sınırlı alanda kredi kullananlar var ve bunlara sürekli bir sermaye transferi yapılıyor.
KİMİNE İŞSİZLİK…
Ekonomi tamamen krediyle dönünce, krediye bağımlı hale gelince belli sektörler yatırımlarını ve üretimin devamını krediye bağımlı oldukları için eski tempoda sürdüremiyor. Bunun da bedeli işsizlik oluyor. Kimi iktisatçıların, sözcülerinin söylediği yapılsaydı bunun karşılığı çok yoğun işsizlik olurdu. Yani 2019 yılında hükümet reel faiz denen enflasyon oranına yakın bir yerde faizleri açıkladığında 2 milyon kişi 2019 yılından sonra işsiz kaldı. Şimdi de faiz, eğer enflasyon oranına yakın yerlerde olsaydı bunun da bedeli çok ağır işsizlik olacaktı. Bunlar reel politika, reel iktisat bunu gerektirir diyenlere hatırlatmak gerekir.
Burada sürekli bu faturanın alt kesimlere çıkarıldı, çıkarıldı. Gelir bölüşümü önündeki adaletsizliklerin uçurumu bize bunu gösteriyor. Uygulanan politikalar bugün yüksek faiz arttığı sayıda direk alt kesimlere havale edilecekti. Ama hükümet yüksek faiz artışına gitmedi, kendi eski pozisyonunu da terk etti. Yeni bir sentez politika uyguluyor. Bunun da faturası hiç hafif değil!
(EKONOMİ SERVİSİ)