25 Ağustos 2023 04:35

"Ek zam istiyorsak savaşmamız gerekir"

"Kimse grevden vazgeçmeyince istediğimiz rakamın daha üstünde zam elde ettik. Oradaki herkesin yüzünü görmenizi çok isterdim."

Fotoğraf: Tersane işçileri

Paylaş

Tuzla tersane işçisi
İstanbul

Hayatta değişmeyen bazı şeyler vardır. Bir şeyi elde etmek istiyorsan onun için savaşman gerekir. Ben de size kendi savaşımdan bahsedeyim.

20 yaşındayım ve Tuzla İçmeler’deki tersanede çalışıyorum. Birçoğu genç gibi bizim çalıştığımız yerde birden fazla taşeron şirketler bulunuyor ve bu yakın bir zamanda bizimle aynı işi yapan firma zam oranını belirledi. Biz de kendi zam oranımızı beklerken nihayet o gün geldi ve gördüğümüz fiyat karşısında şoka uğradık.

Diğer firma da bizimle aynı işi yapıyor fakat günlük 70 lira bizden fazla alıyor. Bu durumu bizden sorumlu kişiye anlattığımız zamanda ise “Onlar size yalan söylüyor”, “Öyle bir durum yok” ve “İşte bu kullandığınız kalemin fiyatı” gibi saçma sapan şeyler anlatmaya başladı. Aradan bir hafta geçti ve arkadaşlarım baktı ki bu durumun böyle gideceği yok grev yapmaya karar verdiler. Benim de olayın başında hep istediğim bir durumdu, nihayet gerçekleşiyordu. WhatsApp grubu kuruldu ve olay konuşuldu, plan yapıldı üstümüzü çıkarmadan sabah hep beraber oturacaktık, çalışmayacaktık. Planladığımız gibi de oldu. İlk 14 kişi oldu sonra 17 ve en son 24 kişiydik. Armatörler de bizim grevimize katıldı çünkü onların da hakları gasbediliyordu.

Bizden sorumlu kişi geldi ve “Şimdi sırası mı, yaptığınız terbiyesizlik”, “Gemiye çıkın öğlen konuşuruz” gibisi söylemlerde bulundu. Biz, durum düzeltilmeden gemilere çıkmayacağımızı söyledik. Gemiye çıksaydık bu yapılan haksızlığı kabul etmiş olacaktık. Birlik olup örgütlenip, şunu söyledik “Biz gemiye çıkmıyoruz. Bu durum düzeltilene kadar buradayız.” Sonra yine aynı istekleri anlattı: “Gemiye çıkın şu an patronlar gelmedi. Onlar gelsin o zaman konuşulur.” Biz de gerekirse öğlene kadar burada duracağımızı dile getirdik. Baktık olmuyor dışarı çıkıp orda grevimizi sürdürmeye devam ettik.

En sonunda da patron yanımıza geldi. Gelir gelmez bağırarak “Benim ekmeğimle oynuyorsunuz, yaptınız hiç hoş değil” demeye başladı. Biz de asıl kendisinin ekmeğimizle oynadığından bahsettik. Bunun üzerine “Çalışmayan çalışmasın, çalışan varsa da gemisine geçsin” dedi. Orda aslında bizi ikiye bölmeye planlıyordu. Aramızda vazgeçen insanlar olabilirdi ama orda gördüm ki hepimizin gözü karaydı. Kimseden çıt çıkmadı, tek dediğim öyleyse verin çıkışımızı hep beraber ofisin oraya yürümeye başladık. Baktı ki kimse vazgeçmiyor, istediğimiz rakamın daha üstünde zam elde ettik.

Oradaki herkesin yüzünü görmenizi çok isterdim ne kadar zor şartlarda çalışsak da herkesin yüzü gülüyor, şakalar yapıyordu. Bu benim yaşadığım ilk grev deneyimiydi ve başarılı olması da bana gurur vermişti. Fakat ağabeylerim, ablalarım, kardeşlerim… Savaşımız halen bitmedi. Bu zam olayından 3 gün sonra bizi örgütlemek için çabalayan, bizim için hakkımızı arayan 3 arkadaşımızın işten çıkarılacağını öğrendik. Yapmamız gereken ilk seferdeki gibi örgütlenip yine tekrar beraber olmak. Beraber olmamız lazım ki yine kazanalım.

Eğer başardıysak siz de yapabilirsiniz, çalıştığınız iş yerinde ya da okulunuzda herhangi bir haksızlık olduğunu düşünüyorsunuz birlik olun, örgütlenin. Örgütlenin ki sizden sonraki nesil o haksızlığı yaşamasın.

Zaman ayırıp mektubumu okuduğunuz için teşekkür ediyorum, sağlıcakla kalın…


“YAŞAMAK İÇİN ÖLMEK İSTEMİYORUZ”

Tuzla tersane işçisi
İstanbul

Merhaba emekçi kardeşlerim, ben bir emekçi tersane işçisiyim. Toplumun, tüm işçi sınıfların olduğu gibi biz tersane işçilerinin de bazı sorunlarını dile getirmek istiyorum. Tüm işçi sınıfının ortak sorunu az ücretle uzun mesai saatlerinde çalışmak. Bu mektubu çalıştığım tersanedeki emekçi arkadaşlarım için yazıyorum. Bu mektubu, bize bu yaşamı layık görenlere karşı, boyun eğmeyip bu uğurda büyük bedeller ödemek zorunda bırakılan arkadaşlarım, kardeşlerim için yazıyorum.

Yaşamak için ölmek istemiyoruz. Toplumun her kesiminden işçi sınıfının çalışırken göze aldığı bazı şartlar vardır. Biz tersane işçilerinin göze aldığı şartlardan biri kendi yaşam hakkımızdan vazgeçmemiz. Ve bu kadar büyük bedelleri ödememiz bile patronların gözünde hiçbir şey. Yaşamak için çalışmamız gerek ama yaşamak için de ölmek istemiyoruz.

Zamların belirlenme zamanı geldiğinde birçok firma patronu birlikte konuşuyor ve hepsi aynı fiyatı veriyor. Fakat biz emekçilere ne kadar istediğimizi, talebimizin ne olduğunu soran yok. Patronlar birleşiyorsa bizler neden birleşmeyelim, bize biçilen değere neden boyun eğelim?

Patronlarımıza ücretin az olduğunu söylüyoruz, “Piyasa fiyatları bu şekilde işinize gelirse” cevabını alıyoruz. Oysaki tüm günümüzü ve hatta hayatımızı bile işgal ediyorlar. 40 derece sıcağın altında, deniz rutubeti içinde çalışıyoruz fakat aldığımız ücret hiçbir şeye yetmiyor. Hayat şartları zaten zor.

Sürekli işçi emekçi insanlar ölüyor fakat bu kimsenin umurunda değil. Patronlar sadece kendi cebinin derdinde. Bir insanın hayatı gerçekten bu kadar basit mi? O insanın hayalleri, o insanın umutları, yarınları bu bizim için paha biçilemez fakat bir taşeron firma için sokak hayvanıyla eş değer.

Tüm mücadeleci ruhları örgütlü mücadeleye çağırıyorum. Yarınlar bizim hepimizin elinde. Alın terimizi çalmalarına izin vermeyelim, gerçek hakkımız olan değeri alalım. Tüm işçi ve emekçi kardeşlerimiz birlik olalım, o zaman gerçekten çok şey değişecek inanıyorum. Başarmak için inanmak gerek. Türkiye’de hak ettiğimiz güzel günleri hep beraber yaşayalım. Hiçbir baskı altında olmadan hak ettiğimiz değeri bulalım.

Tersanelerde emekçi arkadaşlarımız ihmal sonucunda ölürken bunu kimse umursamıyor. Birçok sendika, işçi dernekleri buna göz yumduğu, ses çıkarmadığı için bugün tersane işçileri hayatını kaybediyor. Mevcut iktidar patron yanlısı olduğu için bugün işçiler hiçbir hakkını savunamıyor. İşçi dernekleri kapatılıyor, bir yerlerde gerçekten mücadele eden insanlar işten çıkarılıyor ya da mafyatik birtakım çeteler tarafından susturuluyorlar. İşçiler korkmuş, umutsuz durumda. Mevcut iktidarın bize biçtiği değer maalesef mafyatik çetelerin eline teslim edilmek. Yani “Ya boyun eğeceksin ya da boyun vereceksin!”

Şu an bu satırları yazarken bile çekiniyorum acaba başıma bir şey gelir mi diye ama yanı başımda insanların hakları yeniliyorken nasıl sesiz kalabilirim ki?

Son yıllarda özellikle gözünü para hırsı bürüyen tersane sahipleri, taşeron firmalar işçinin hakkı olan ücreti vermemekle birlikte işçileri dipsiz rutubetli karanlığa itmektedir. Biz mücadele veren emekçiler olarak bir gün bu cehennemin kapılarını sonsuza kadar kapatacağız. Onların cepleri için ölmeyeceğiz…

Ben 21 yaşında bir tersane işçisiyim. Patronları zengin etmek için ölmek istemiyorum. Ben sadece normal hayat şartlarında yaşamak istiyorum. Bu benim en doğal hakkım. Bu haklarımızı almak için de yapmamız gereken tek şey örgütlü mücadele.

ÖNCEKİ HABER

Cerrahpaşa sağlık emekçileri: Sağlık hizmeti üretiyoruz, sağlıksız koşullarda yemek yiyoruz

SONRAKİ HABER

Sputnik'te grev sürüyor: "Sendikadan istifa et" baskısına suç duyurusu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa