Mustafa Köz: Çıngıraklı Sokak hem poetik hem politik bir gazete
Şair Mustafa Köz, "Çıngıraklı Sokak" isimli şiir gazetesini anlattı.
Mustafa Köz (Fotoğraf: Şeyma Akcan)
Şeyma AKCAN
İstanbul
Kadıköy’ün Yeldeğirmeni mahallesinin sokaklarında gezinirken mahalle kültürüne dair pek çok şeye rastlamak mümkün. Komşuların köpeklerini gezdirirken ayak üstü sohbetleri, bir kedi yaralandığı zaman bir anda oluşan seferberlik, yıkılmak üzere olan eski binalara bakıp hayıflananlar, ülkede olup bitenlere dair kısa tartışmalar, iç dökmeler… Bu sokaklardan biri de Recaizade Sokak…
Burası askıda kitap, dergilik, şiir kutusu gibi minik köşelerden ibaret bir mekân değil sadece. Aynı zamanda Türkiye’de çıkan ilk ve tek şiir gazetesinin üretildiği ve okurlarıyla buluştuğu bir uğrak noktası. Şiirin ve şairin sokakta olmasını savunan, yaşama dair ne varsa onunla bağını kurması gerektiğini söyleyen Çıngıraklı Sokak isimli şiir gazetesinin mekanı burası.
Şair ve Yazar Mustafa Köz ile Çıngıraklı Sokak’ın çıkış hikayesini ve yayın çizgisini konuştuk. Çıngıraklı Sokak’ın hem poetik hem politik bir gazete olduğunu belirten Köz “Şiir sokakta ve insanın kalbinde. Şairin vicdanında. Sokak bu anlamda şiir için önemli bir dolanım alanı. Halka, topluma ulaşmak için şiirin bütün olanakları bir gazeteyle verilebilir diye düşündüm.” dedi.
Çıngıraklı Sokak yayın hayatına nasıl başladı?
Daha önce dergiler oldu hayatımda hep tabii kitapların yanı sıra. Edebiyatta “Seçki”, “Şiir Oku”, “Mavi Yaka” gibi dergileri doksanlı yıllarda çıkartıyorduk arkadaşlarla. Son “Şiir Oku” 8 yıl süren bir dergi olarak önemli bir yer tuttu şiir dünyasında. Sonra uzun süre şiirden kopmadım ancak şiir yayıncılığından uzaklaştığımı gördüm ve o sürede de şiir dergilerinin üretkenliğini bildikçe yeni bir yayına gereksinim duyulduğunu anlayarak “bu sefer dergi olmasın” dedim çünkü çok dergi çıktığı için. Çok dergi çıkardım, çok dergiyle iç içe oldum, kimi çok uzun sürdü kimi çok kısa sürdü kimini batırdım. Bir gazete fikri oluştu, bir araştırma yaptım. Şiir üzerine çok dergi çıktı da yayın organı olarak önemli bir iletişim aracı gazete. Gazete var mı diye baktım dünya tarihinde şiir gazetesi yok. Dünya tarihinde olmayınca bizim tarihimizde hiç olmaz doğal olarak. Dergiler çok. Bir gazete nasıl olur diye düşünürken yani her şeyiyle bir gazetede ne varsa; haber, yorum, bulmacası, spor sayfası, halkın içinde dolaşan, sokakta unutulan, birilerine ulaşabilen bir gazete olabilir mi derken 2023’ün ilk ayında, ocak ayında ilk sayısıyla yayınına başladı Çıngıraklı Sokak.
"ŞİİR HER ŞEYDEN ÖNCE BİR EYLEM BİÇİMİDİR"
Çıngıraklı Sokak ismi nereden geliyor?
Uyarıcı bir simge olarak kullandık tabii. Çan, zil, çıngırak bunlar uyaran figürlerdir. Şiirin uyarıcı bir eylem biçimi olduğunu vurgulamak için orada bir simgedir çıngırak. Bir de sokak bildiğimiz sokak, şiiri sokakla buluşturmak çıngırak figürü üzerinden oldu.
Gazetenin ismindeki sokak vurgusunu nasıl açıklarsınız?
Çünkü sokak figürü çok önemlidir bizde aslında. İhmal edilen figürlerden biridir şairler tarafından. Hani şiir sokakta deriz ama sokağa çık dediğimiz zaman şair evinden çıkmayı çok fazla istemez. Şiiri gökten inen bir şey gibi, kimi şairler öyle bir şey sanıyor. Oysa şiir sokakta ve insanın kalbinde. Şairin vicdanında. Sokak bu anlamda şiir için önemli bir dolanım alanı. Halka, topluma ulaşmak için şiirin bütün olanakları bir gazeteyle verilebilir diye düşündüm. Ve 9. sayıya gelmişse -ki eylül sayısı barış sayısı, özel sayı olacak dokuzuncu sayı olarak. Ve gazete işlevini yavaş yavaş yerine getiriyor demektir. Gereken ilgiyi, düşündüğümüz ilgiyi gördü şairlerden olmasa da. Yani okurunu oluşturdu. Gazete için çalışan gönüllüler var bu çok önemli. Gençlerden oluşan önemli bir ekip var, onlar önerileriyle gazeteye taze fikirler getiriyorlar. Bu da hem sokağın nabzını tutmak hem de okurun nabzını tutmak için gazeteye bir kolaylık sağlıyor. Yani öyle görünüyor ki yapacak çok iş var gazete adına. Sürüyor sürecek yani.
Gazetenin başlığının altında “Şiir, yeryüzünün vicdanıdır” yazıyor. Bunu biraz açar mısınız?
Şiir her şeyden önce bir eylem biçimidir. O eylem, vicdanla birleştiği zaman anlamlı oluyor. Başkasının yarasına, başkasının yangınına şair bakmıyorsa bu yeryüzüne dair söyleyebileceği hiçbir şey yok demektir. Şiir bir şeyi dönüştürmek, değiştirmek, yeni bir yeryüzü tasarımı kurmak için var. O yüzden o motto, gündelik söyleyişle, o savsöz tam da yerini buldu. Şiir, yeryüzünün vicdandır. Yani şair vicdanını hayat ve şiir için kullandığı zaman değerlidir. Yoksa sadece kendi bahçesindeki otları ayıklamak için yola çıkan şairin şiire dair söyleyeceği hiçbir şey yoktur. İnsana dair söyleyeceği hiçbir şey yoktur. Hani Marx’ın Kapital’inde Terentius’tan aldığı bir cümle vardır ya: "İnsanım, insani olan hiçbir şey bana yabancı değildir.” İnsana dair hiçbir şey şiire de yabancı değildir. Şaire yabancı olmadığı gibi şiire de yabancı değildir. En azından benim için böyle bu. Bir başka şair “banane bir başkasının ölümünden” diyebilir. Vicdan bütün yeryüzünü saran bir buluttur. Şair de bunun için yani yeryüzünü daha yaşanılır bir hale getirmek için yazıyordur. Gazetenin büyük işlevlerinden biri de bu.
Niçin gazete formunu tercih ettiniz?
Gazetenin dolanımının kolay olacağını düşündük öncelikle. Söz ettiğim gibi birçok derginin içinde oldum, çıkarttım ve hep ağır oldu onlardaki dünya. Yani sadece şairler için, belirli okurlar için çıkan bir derginin çok uzun yaşamadığını hep gördüm. Yani çok ciddi şeylerden söz etmek, şiirin ağır poetik sorunlarına değinmek yararlı olabilir ama akademik düzeyde yararlı olur ama okur bununla ilgilenmiyor. Okur şiir okumak istiyor, şiire ulaşmak istiyor. Şiire ulaşmanın kolay ve güzel yollarından birinin de gazete olduğunu ölçtüm biçtim. Gazete o anlamda işlevini yerine getirdi. Artık o kadar hızlı yaşıyor ki insan; çok uzun şeyleri, uzun dertleri dinleyecek hali yok. Yani şiirin sorunlarını şairlere bırakalım. Aslında şiirin sorunu yok şairin sorunu var bir anlamda. Yani okura ulaşamamaktan yakınan büyük bir şair kitlesiyle karşı karşıyayız. E sen şiir için bir adım atarsan zaten şiir üç adım sana gelmeye hazır. Gazete de bu işlevi görecek.
"YENİ ŞİİR YAYINLAMIYORUZ"
Nasıl bir yayın çizgisi var?
Çıngıraklı Sokak’ta yeni şiirden çok arşiv, bellek, belge oluşturacak şiirler yer alıyor. Bu anlamda şiir tarihini de gözden geçirmiş oluyoruz. Bir bellek oluşturmuş oluyor özetle. Yeni şiir yayınlamıyoruz. Bu bir tavır değil, yani gazete daha çok haber, yorum, belge, bellek… Onun için çıkardık gazeteyi, gazetenin mantığı da budur. Haber ve yorum ağırlıktır. Bu anlamda habere ve yoruma açık ve bütün sanat disiplinleriyle yan yana olmaya da açık bir gazete oldu. Yani adı şiir gazetesi ama şiirin tiyatroyla, sinemayla, müzikle, resimle, karikatürle, heykelle, sanata dair ne varsa onunla ve en önemlisi hayatla ilişkisini kotaran bir gazete oldu. Bu anlamda canlı bir gazete oldu, yaşayan bir gazete oldu. Kolay dağılsın dedik, tramvayda, vapurda, otobüste unutulabilsin. Gazete böyledir çünkü okursun ve bir yere koyarsın başkası orada onu okur ve böylece yaygınlaşma alanı çoğalmış olur. Ve şiirin de dolaştığını görmüş oluyoruz bu anlamda. Çok olumlu izlenimler oluştu gazeteye ilişkin. Çok kısa sürede üniversitelere, liselere girmeye başladı bu çok önemli.
Yazarları ve içerikleri nasıl belirliyorsunuz? Gazetenin nasıl bir yazar ve okur çevresi var?
İki köşe yazarımız var. Eray Canberk’in “Düşeyaza” köşesi var. “Gizli Pençe” köşesini de ben yapıyorum. Her ay bir baş yazımız oluyor. Aslında yapmak istediklerimiz, gazetenin işlevi o baş yazılarda görülüyor. E çok şiir geliyor tabii, demek ki bazı şiirleri eksik anlattık ya da bazı şiirleri okur pek iyi anlayamadı. Yani şiir dergisi olmaktan çok yorum gazetesi olduğunu duyurmak istiyoruz. Öyle olunca anlamlı olacak. Her kesimden bir okur kitlesi oluştu. Özellikle Anadolu’da ve yurtdışında temsilciler var. Anadolu’daki temsilciler gazeteyi alıyorlar ve dağıtıyorlar üniversitelerde, kitabevlerinde ve bu da canlı olduğunu gösteriyor.
"HAYATTA NE VARSA ŞAİRE YABANCI OLMAMALI"
Gazetede dikkatimi çeken noktalardan biri şiirin hayatla ve toplumla bağının kurulması oldu. Bu konuda neler söylersiniz?
Hem poetik hem politik bir gazete. Bir kere şu yargıdan uzaklaşalım. “Şiir bir şey söylemez, anlatmaz.” E anlattığını gördük. 9 ay gazetenin gördüğü ilgi şiirin bir şey anlattığını, tam da halk için olduğunu gösterdi bize. Yani “hiçbir şey anlatmıyorum” diyen şiir bile politiktir. O nedenle hayatta ne varsa şaire yabancı olmamalı. Bir şiir gazetesi çıkıyorsa bu hiç yabancı olmamalı. Özel sayılarla bunu gösterdik mesela. Örneğin mart sayımız deprem özel sayısı oldu. Depreme özel bir yer verdik. Şiir dergileri bunu yapmıyor yani.
Son olarak gazeteye düşünceleri ve eylemleriyle destek veren, gazeteye yürüyen ve yürüten arkadaşlara; Ceren, Işıl, Araf, Yazı, Handan, İzel, Beril, Gamze ve Yasin’e teşekkür ediyorum. Onların emekleri, düşünceleri olmasaydı gazete bu kadar taze ve diri olmazdı. Yola devam ediyoruz.