Nükleer santraldeki atık suyun okyanusa tahliyesi başladı | ‘Tüm denizler kirlenecek, yaşam hakkımıza saldırı var’

Eylem NAZLIER
İstanbul

Japonya’da 2011 yılında yaşanan depremin ardından meydana gelen tsunamide zarar gören Fukuşima Dai-içi Nükleer Santrali’ndeki radyoaktif atık suyun okyanusa boşaltılmasının başlandığı bildirildi. Japonya’nın tartışmalara yol açan bu adımını değerlendiren Nükleersiz.org Koordinatörü, Bağımsız Araştırmacı Dr. Pınar Demircan, “10 yıl içerisinde bütün dünya denizleri etkilenecek. Karadeniz, Marmara bundan ari olmayacak” uyarısında bulundu.

"BAŞKA İZOTOPLAR DA VAR"

Bahsi geçen 1.3 milyon ton suyun boşaltılmasının normal bir nükleer santralin atık suyunun denize boşaltılması süreciyle aynı olmadığına dikkat çeken Demircan, bunun nedenlerini şöyle anlattı: “Bu suyun normal nükleer santrallerde biriktirilen trityumlu sudan farklı olduğunu öncelikle kabul edelim. Burada üç çekirdek erimesi meydana geldi. Fukuşima’da biriktirilen su normal nükleer santrallerdeki trityumlu suymuş gibi sunuyorlar; oysa bu suyun içerisinde sadece trityum yok, başka izotoplar da var. Açık bir şekilde hem yer altı suyu hem de yağmur suyu atık suya karışıyor. Bu izotoplar düzgün bir şekilde arıtılmıyor.”

2021’de arıtma sisteminin de arızalandığını hatırlatan Demircan, “İleri teknoloji arıtma sistemi adı altında bir sistemleri var ancak bunun doğru çalıştığına emin olamıyoruz. Çünkü 2021’de arızalanmıştı bu sistem. İki ay kadar arıtma-seyreltme işlemini yapamamış. Bu tekrar oldu mu, bu sistem doğru çalışıyor mu?​” diyerek bazı soruların yanıtsız kaldığına dikkat çekti.

SADECE 62 İZOTOP TESTTEN GEÇMİŞ!

Fukuşima’da sadece 62 radyonüklidin testten geçirildiğini söyleyen Demircan, “Nükleer santrallerde normalde 200 çeşit radyoaktif izotop vardır ve dolayısıyla ele geçirilen belgelere göre yalnızca 62 radyoaktif izotopun arıtıldığı anlaşılıyor. Yani bizim bilmediğimiz daha başka radyoaktif izotoplar da var. Bunlar da denize karışıyor. Kanser ve hücre değişikliği gibi etkileri olur bu radyoaktif izotopların. Stronsium 90 kemiklere yerleşir, 28 yıldır yarılanma ömrü ve 280 yıla kadar etkisi vardır” dedi.

Radyoaktif maddelerin 10 yıl içerisinde tüm denizleri etkileyeceğini ifade eden Demircan, “Karadeniz, Marmara da bundan etkilenecek. Sağlığımıza, sağlıklı yaşam hakkımıza yönelmiş ciddi bir tehditle karşı karşıyayız. Ve bunu kapitalist saiklerle hareket eden depolama maliyetlerinden kurtulma girişimlerini önceleyen devlet, şirket ve uluslararası atom enerjisi ajansı birlikte yapıyor” diyerek tepki gösterdi.

‘KIRK YILLA BİZİ KANDIRIYORLAR’

Biriktirilen suyun 40 yıl boyunca kademeli olarak denize boşaltılacağını söyleyen Demircan “Santralin sökümü vs. bunları ön göremiyoruz. Dolayısıyla bu radyoaktif suyun biriktirilmesine de devam edilecek. Deşarj süresi 40 yıl olarak ifade ediliyor fakat miktara dair bir bilgi yok.  Ayrıca deşarjın uzatılmayacağına dair bir garanti de yok” ifadelerini kullandı.

Su deşarjının deniz ekolojisi, gıda güvenliği ve halk sağlığına etkilerine de değinen Demircan “Besin zincirine de karışacak bu radyoaktif izotoplar. Mesela bu bölgede radyoaktif balıklar bulundu. Yani o balığı yiyen insana da ne olacağı bilinmiyor. Bu önemli bir soru ve buna dair testler yok” uyarısında bulundu.

‘ÖRGÜTLENEREK DURDURMALIYIZ’

"Neoliberal politikalardan aşina olduğumuz üzere kârı önceleyen yaklaşımlarla bu suyun okyanusa bırakılmasına karşı çıkmamız gerekiyor" diyen Demircan “Bu ilk deşarjın 17 günlük olduğu biliniyor. Bu operasyon derhal durdurulmalı. Yani sivil toplumun hâlâ müdahale imkanı var. Bir an önce küresel çapta örgütlenmeli ve bu felaketi durdurmalıyız” değerlendirmesinde bulundu.