YÖK sistemine karşı uluslararası mücadele
Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü ATAUM Salonu’nda iki oturumda gerçekleşen panelde Avrupa ve Türkiye’de yükseköğretim ve buna karşı mücadele konuşuldu.
Prof. Dr. Ken Jones’un (Goldsmiths University of London) rahatsızlığı nedeniyle katılmadığı panelde, sunumunu Eğitim Sen Uluslararası İlişkiler Uzmanı Açelya Temel yaptı. Sunumda, İngiltere’nin eğitimi neo-liberal politikalar doğrultusunda dizayn ettiği, bunun da yoksulların değil, sermayenin çıkarına olduğu vurgulandı. İngiltere’deki üniversitelerin öğrenci alabilmek için birbiriyle yarışır hale geldiğine vurgu yapılan sunumda, “Kâr için eğitim sunuluyor. Başka ülkelere de şubeler açarak para verecek başka öğrenciler aranıyor” denildi. İngiltere’de 2010 yılından itibaren emekçi çocukları için üniversitenin ulaşılamaz bir yer haline geldiği, öğrencileri harçlara tepki olarak ayaklandıklarına dikkat çekilen sunumda, akademisyenlerin ise daha uzun saatler, daha düşük ücrete çalıştırıldığı dile getirildi.
AB YUNANİSTAN’I KONTROL ALTINA ALDI
Dr. Penegiotis Soritis (University of the Aegeon) Yunan üniversitelerinin tarihinin politik mücadelelerle dolu olduğunu, 1990’dan itibaren kapitalizme göre değiştirilmeye çalışıldığını söyledi. Soritis üniversitelerde hak kısıtlamalarının hız kazandığını, polisin üniversitelerde daha çok bulunmaya başladığını söyledi. Yunanistan’da AB sermayesine uygun insan profili yaratılmaya çalışıldığına vurgu yapan Soritis sermayenin üniversiteye girmesiyle akademisyenlerin projelerini pazarlamaya çalıştığını ifade etti.
Yunanistan’daki kemer sıkma politikalarının öğrencileri de harekete geçirdiğini söyleyen Soritis, “İş dünyasının içinde bulunduğu üniversite konseyleri kuruldu. Kayıt ücretleri 8 bin Avro oldu. Gelir durumu düşük aileler çocuklarını yazdıramıyor” dedi. Soritis Yunanistan’daki protesto eylemlerine öğrencilerin öncülük ettiğinin, toplumsal muhalefetin de onlara destek verdiğini altını çizdi.
TÜRKİYE, İSPANYA GİBİ OLMASIN
İspanyol sendikacı Maria Victoria Oliver ise Türkiye’de olduğu gibi İspanya’da da ilk önce ilköğretimin dönüştürüldüğünü anlattı. İspanya’da kamu hizmetlerini sermayeleştirme politikasının yüksek öğretimle devam ettiğini belirten Oliver Bologna sürecinin Avrupa’daki bütün üniversiteleri piyasalaştırma çabası olduğunun altını çizdi. İspanya’nın 1999’da Bologna süreciyle birlikte üniversitelerin küreselleşmeye uygun hale getirildiğine dikkat çeken Oliver, “Sendikalar ve öğrencilerin itirazına karşı Bologna süreci gerçekleşti. Üniversiteler sermayeye bağımlı hale geldi” dedi.
Oliver, Bologna süreci ile üniversitelerde rekabet sistemi oluştuğunu, ders verme saatlerinin de akademisyenler arası maaş farkının da arttığını ifade etti. Oliver, sermayeye bağlı üniversitelerde profesörlerin ayrıcalıklarının kalktığını, üniversitelerin anti -demokratik kurumlar haline geldiğini söyledi. Bologna süreciyle üniversitelerin akademisyen maaşlarını ödeyemeyecek hale getirildiğini vurgulayan Oliver, “üniversiteler sermaye için bilgi üreten kurumlar haline geldi” dedi. İspanya’da öğrencilerin ve toplumsal muhalefetin ayakta olduğunu belirten Oliver, “Eğitimi enternasyonal hale getirilmeli ve bunun için birlikte hareket etmeliyiz. Hedefimiz kamu açıklarının halka ödetilmemesi olmalı” dedi.
AKADEMİSYENLERİ BÖLMEK İSTİYORLAR
TÜRKİYE’deki yüksek öğretimi değiştirme politikalarının tartışıldığı oturumda söz alan Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstrisi İlişkileri Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu egemenlerin üniversitede üretilen bilimi her zaman baskı altına almaya çalıştığını söyledi. Müftüoğlu sermayedarların bilim insanlarını baskı altına alarak emek ve doğa sömürüsünün üstünü örtmeye çalıştığını belirtti. YÖK’ün yeni taslağıyla akademisyenleri bölmeye çalıştığını, bunu ise puan sistemi ve işten çıkarmaları kolaylaştırarak yaptığını vurgulayan Müftüoğlu, taslakta kamu adına hiçbir şey olmadığını ifade etti. Müftüoğlu, “Sermaye peşinde projeler yaptırılarak akademisyenler proje peşinde koşturuluyor. AB gibi sermaye yapılarıyla iş birliği yapılıyor” dedi. Üniversitelerin toplum için bilim üretmesi gerektiğinin altını çizen Müftüoğlu, “üniversitelerdeki örgütlü yapıları güçlendirerek toplumla birleştirmeliyiz” dedi.
Ordu Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden Yrd. Doç. Deniz Yıldırım da her kriz döneminde üniversitelerin yeniden yapılandırılmaya çalışıldığını söyledi. Yıldırım eskiden öğrencilerin üniversitede okuma yoluyla toplumsal açıdan sınıf atlama imkânının olduğunu, ancak kapitalizmin artık bunu karşılayamadığını vurguladı. Yıldırım taşra üniversiteleriyle sınıfsal ayrımın iyice belirginleştiğini, üniversitelerin diplomalı işsiz yetiştiren makineler olduğunu ifade etti. Önümüzdeki süreçte diplomalı işsizlerin artacağı, üniversitelerin rejime uygun olarak değiştirileceği uyarısı yapan Yıldırım güvencesiz çalışmaya zorlanan akademisyenlerin kamu için bilim üretirse cezalandırılacağını, sermaye yanlısı üretirlerse ödüllendirileceğini vurguladı.
ÜNİVERSİTENİN KURTULUŞU EMEĞİN KURTULUŞU
ODTÜ’den Prof. Dr. Ali Gökmen ise ODTÜ’de yaşanan olaylardan bahsetti ve öğrencilerin savaş ve YÖK taslağına karşı eylem yaptıklarını söyledi. Taslağa karşı komisyon kurduklarını ve öğrencilerle sürekli iletişim halinde olduklarını belirten Gökmen, Türkiye’nin Yunanistan’ın gittiği bataklığa sürüklendiğini ifade etti.
İTÜ Araştırma Görevlisi Aykut Kılış ise sınıfın örgütlü yapısının parçalanmış durumda olduğunu, kamuda çalışan emekçilerle özel sektördekilerin bir araya gelemediğini söyledi. Üniversitenin kurtuluş mücadelesinin, emeğin kurtuluşu yolundaki mücadele olduğunu vurgulayan Kılış örgütlenme ve birleşme çağrısında bulundu. (Ankara/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et