Cehennemin kapısından Bakırköy’ün avlusuna…
Hastane Başhekimi Göktulga heykelin ne düşündüğü sorusuna; “Hastane dışındakilerinin durumu içeridekilerden daha kötü, bu heykel onların durumu ne olacak diye düşünüyor” şeklinde yanıt vermiştir.
Düşünen Adam heykeli - Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi | Fotoğraf: Aziz Akbıyık/Panoramio (CC BY-SA 3.0)
“Buradan gidilir acılar kentine,
buradan gidilir bitmek bilmeyen acıya,
buradan gidilir yitmiş insanlar arasına.
Adalet yol gösterdi ulu rabbime,
kutsal güç, yüce bilgelik, ilk sevgi
yarattı beni.
Benden önce her şey sonsuzdu;
sonsuza dek süreceğim ben de.
İçeri girenler, dışarıda bırakın her umudu.”
Dante Alighieri’nin başyapıtı İlahi Komedya’sının 3. Kantosu yukarıdaki satırlarla başlar. Bu satırlar koyu renkle bir kapının üzerine yazılmıştır. Dante 35 yaşındayken yedi gün sürecek öte dünya yolculuğuna Jülyen Takvimine göre 1300 yılının 7 Nisan’ını 8 Nisan’a bağlayan Cuma gecesi cehenneme açılan bu kapıdan geçerek başlamıştır. Her umudun dışarıda bırakılarak girildiği bu yerde Dante üç gün geçirmiştir.
Cehennem İlahi Komedya’da içiçe geçmiş ve günahın yüküne göre gittikçe daralan dokuz halkadan oluşmuş konik bir yer olarak betimlenmiştir. Cehennemin ilk halkası dürüst bir yaşam sürmüş ancak Hıristiyanlığı tanımadan ölmüş ruhlara ev sahipliği yapmaktaymış. Acısız bir kederin hâkim olduğu ilk halkadan sonraki halkalarda acı şiddetlenerek tek gerçek duygu olmaya başlamaktaymış. İkinci halkada şehvet düşkünleri, üçüncü halkada açgözlüler, dördüncü halkada cimriler ve savurganlar çile çekmekteymiş. Cehennem derinleştikçe önce öfkeye yenik düşenlerle, sonrasında sapkınlar ve sahte peygamberlerle, ardından da şiddet yanlıları ve sahtekârlarla karşılaşılmaktaymış. Cehennemin dibi olan dokuzuncu halkaya ulaşıldığında ise azap sahnesinde şeytan, şeytanın el verdiği Kabil ve Kabil’in hamiliğini yaptığı hainler yer almaktaymış.
İlahi Komedya yazıldığı günden itibaren sanatın her alanına esin kaynağı olmuştur. Her ne kadar Dante’nin metninde yer alan Araf ve Cennet bölümleri birçok sanat eserine kılavuzluk etse de; Cehennem sanatın manyetik kutbu olmuştur. Edebiyattan müziğe, resimden heykele yaratılan çok sayıda eser adeta Styx nehri olup cehenneme doğru akmıştır.
Bu eserlerden biri de Auguste Rodin tarafından yapılmış olan Cehennemin Kapıları’dır. Daha doğru bir ifadeyle Rodin tarafından başlanmış ama 37 yıl boyunca bitirilememiş bir eserdir. Rodin bu esere o dönem yapılması planlanan Paris Dekoratif Sanatlar Müzesinde sergilenmek üzere verilen bir sipariş üzerine 1880 yılında başlamıştır. Kısa bir süre sonra müzenin inşasından vazgeçilmiştir. Bu nedenle de Rodin’e verilen sipariş iptal edilmiştir. Siparişin iptal edilmesine karşın Rodin yaşamı boyunca atölyesinde bir iğne oyası işler gibi ince ince eserini işlemiştir. Eserin dökümü Rodin’in ölümü sonrasında atölyesinden toparlanan parçaların birleştirilmesi ile alınmıştır. Yaklaşık 6 metre yüksekliğinde ve 4 metre derinliğinde bronz dökümden yapılmış bu eser günümüzde Paris’te bulunan Rodin Müzesinde sergilenmektedir.
Cehennemin Kapıları tek başına Rodin’in portfolyosudur desem sanırım abartmış olmam. Çünkü Rodin’i Rodin yapan Üç Gölge, Öpüşme, Ugolino ve Çocukları ve Düşünen Adam gibi en bilinen heykelleri bu kompozisyonun içerisinde tasarlanmıştır. Cehennemin Kapıları’nın göz bebeği Düşünen Adam heykelidir. Çünkü heykel kapının en göze çarpan üçgen alınlığın orta kısmına yerleştirmiştir. Kimine göre bu figür Cehennemdeki figürleri inceleyen Dante’dir, kimine göre bu figür işlediği günahın sonuçlarını kara kara düşünen Adem’dir, kimine göre de Rodin’in kendisidir.
Düşünen Adam figürü kimi simgeliyor bilmiyorum. Ancak bildiğim şeylerden biri Türkiye’de heykel denilince ilk akla gelen figürlerden birinin Düşünen Adam heykelinin olmasıdır. 72 yıldır Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin (BRSHH) bahçesinde derin derin düşünen bu heykel adeta delilikle veliliğin sınır bekçisi gibidir. Peki, Düşünen Adam heykelinin bir kopyası nasıl olmuş da BRSHH’nin bahçesine gelmiştir?
Hikâyemiz 1945-1960 yılları arasında BRSHH’nin başhekimliğini yapmış olan Dr. Fahri Celal Göktulga’nın Düşünen Adam heykelini bir dergide görerek heykelin hastane için güzel bir simge olabileceğini düşünmesi ile başlamıştır. Göktulga’nın imdadına Bakırköy’ün renkli simalarından heykeltıraş Kemal Künmat yetişmiştir. Rodin hayranı olan Künmat o dönem BRSHH’de yatarak tedavi görmekteymiş ve bu simgenin yaratılması için biçilmiş bir kaftanmış. Bakırköy yakınlarındaki bir taşocağından getirilen yekpare kireçtaşı Başhekimliğin karşısında yer alan havuzun başına yerleştirilmiştir.
Tulumunu giyen Kemal Künmat büyük bir titizlik ve özveri içinde çalışmaya koyulmuş ve heykeli ortaya çıkarabilmek için birkaç ay uğraşmıştır. Sonunda heykelin sağ kolu ve çenesinin altındaki sol eli dışında yontulması tamamlanmıştır. İddia odur ki bu aşamada Künmat yaptığı işin karşılığında hastane yönetiminden yüklüce para istemiştir. Ancak hastanenin bu parayı ödeyecek bütçesi yokmuş. Tüm çabalara rağmen heykeli tamamlaması için Kemal Künmat ikna edilemez ve Düşünen Adam’ı çolak halde bırakarak hastaneden taburcu olmuştur.
Bu olay üzerine hastane yönetimi heykelin tamamlanabilmesi için yeni bir çözüm arayışına girişmiştir. Çözüm planı olarak hasta kabul memuruna direktif verilmiştir. Bu direktife göre her yatan hastanın mesleği ve hobileri mutlaka sorulacak, resim ya da heykelle ilgilenen bir hasta yatarsa yönetime haber verilecekmiş. Birkaç manik hastanın yanlış alarmı sonrasında mutlu haber altı ayın sonunda hastane yönetimine bildirilmiştir. Beklenen kişi depresyon tedavisi için hastaneye yatan ve hobi olarak heykelle uğraşan Yüzbaşı Mehmet Pişdar’mış. Pişdar çolak Düşünen Adam’ın, eksik kalan kolunu tamamlayacağını iddia etmiş. Başlangıçta Pişdar’ın bunu başarabilecek yeteneğe sahip olup olmadığından emin olunamamış. Ne de olsa olayın geçtiği yer bir psikiyatri hastanesidir. Bu nedenle Pişdar’dan yeteneğini ispat etmesi için heykele dokunmadan önce taşocağından getirilen bir taşı yontarak kol yapması istenmiş. Sınavı başarıyla geçen yüzbaşıya heykeli tamamlama izni verilmiş ve Pişdar 41 günde heykeli tamamlayarak son halini vermiştir. Yerli Düşünen Adam heykelimizin açılışı 4 Aralık 1951 günü gazetecilerin de davet edildiği gösterişli bir törenle yapılmıştır.
Dünyada onlarca, hatta yüzlerce kopyası yapılarak müzelerde, üniversitelerde, enstitülerde, meydanlarda sergilenen Düşünen Adam heykeli sadece Türkiye’de bir psikiyatri hastanesinin bahçesinde sergilenmektedir. Bu durum elbette gazetecilerin de gözünden kaçmamıştır. Gazeteciler hastane başhekimi Fahri Celal Göktulga’ya, bu heykelin bir akıl hastanesinin bahçesinde bulunmasının neyi ifade ettiğini sormuşlardır. Göktulga bu soruya; “Hastane dışındakilerinin durumu içeridekilerden daha kötü, bu heykel onların durumu ne olacak diye düşünüyor” şeklinde manidar bir yanıt vermiştir.
Meraklısına not: BRSHH bahçesinde yer alan Düşünen Adam heykelinin öyküsünü buradan okuyabilirsiniz.
- Fenike’den Marsilya’ya, uzodan rakıya… 12 Eylül 2024 12:41
- Bütün yollar Rom’a çıkar 29 Ağustos 2024 10:33
- Bitiş çizgisi 15 Ağustos 2024 04:54
- Çayın yolculuğu 01 Ağustos 2024 08:30
- Kafatası çağı 18 Temmuz 2024 10:00
- Çok kapılı oda 08 Temmuz 2024 10:44
- Yoldan sonra 28 Haziran 2024 09:23
- Bir “Yol” Hikayesi II 13 Haziran 2024 13:49
- Bir “Yol” Hikayesi 30 Mayıs 2024 13:20
- İçimizdeki İrlandalı 16 Mayıs 2024 12:53
- İşçiler marş söyleyerek sahneye girerler… 01 Mayıs 2024 10:10
- Emek bizim, söz bizim… 26 Nisan 2024 04:30
- Sol açık 18 Nisan 2024 11:30
- Kader kapıyı çalınca… 04 Nisan 2024 12:45
- Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin 21 Mart 2024 04:30
- İkiyüzlü ahlak kumkumalığı 07 Mart 2024 13:48
- Elde kaldı hüzün… 22 Şubat 2024 13:32
- Tüfenk üçlemesi: Mavzer 01 Şubat 2024 10:47
- Tüfenk üçlemesi: Aynalı Martin 18 Ocak 2024 11:50
- Tüfenk üçlemesi: Filinta 04 Ocak 2024 13:45
- Gayrı döner oldum 21 Aralık 2023 14:58
- Kayyum rejimi 07 Aralık 2023 12:54
- Kimdi giden kimdi kalan 23 Kasım 2023 11:01
- Eni vici vokke 02 Kasım 2023 13:04
- Şeytanın ışıltısından insanlığın karanlığına 19 Ekim 2023 09:52
- Dayanışma ezilenlerin inceliği midir? 28 Eylül 2023 12:20
- Amerikan İç Savaşı'ndan İngiltere'ye gariptos ağaçlarının hışırtısı 14 Eylül 2023 11:12
- Irgatın Türküsü 17 Ağustos 2023 11:32
- Yüksek Kaldırım’dan Leningrad’a bir şehrin faşizme karşı direniş senfonisi 03 Ağustos 2023 11:46
- Mississipi’den Feshane’ye derinlik ve güvenlik meselesi 20 Temmuz 2023 04:07
- Birimize bir şey olursa ne yaparız? 06 Temmuz 2023 11:31
- Mordan öte 22 Haziran 2023 12:22
- Hakikat bükücülüğü 08 Haziran 2023 11:11
- Umut yorgunluğu 25 Mayıs 2023 10:44
- “Winner” ceket mütevazı mutfağa karşı 11 Mayıs 2023 11:11
- Savaş naraları 27 Nisan 2023 10:10
- Bellek oyunları 13 Nisan 2023 10:50
- Maraş, bahtı gara Maraş 23 Mart 2023 10:48
- Aradığınız devlet bulunamadı 02 Mart 2023 12:22
- Deprem değil, binalar öldürürmüş (!) 16 Şubat 2023 08:42
- Katil uşak 02 Şubat 2023 11:01
- Suyun kokusu 19 Ocak 2023 13:45
- Timsah armudu 05 Ocak 2023 10:27
- Yılın sözcükleri 22 Aralık 2022 11:09
- Franco’dan bugüne Dünya Kupalarından elimizde kalanlar 08 Aralık 2022 11:45
- Şah mat 24 Kasım 2022 09:19
- “Gördük biz bu filmi” 10 Kasım 2022 10:54
- Hakikat yolcusu 30 Ekim 2022 11:20
- Anlatılamamış masallar 27 Ekim 2022 10:14
- "In vino veritas" diğer bir deyişle "Hakikat şaraptadır" 13 Ekim 2022 11:07
- Suskun notalar 29 Eylül 2022 11:12
- Güney Kutbunun yeniden keşfinin hüzünlü hikâyesi 15 Eylül 2022 11:09
- “Sen ben Lenin” Bir de Ahmet Abi. 01 Eylül 2022 10:39
- Börklüce’den günümüze Eyyamı Bahur ya da namı diğer Köpek Günleri 18 Ağustos 2022 10:59
- Dünyanın eksenini kaydıran Hindistan’ın küçük cevizi 04 Ağustos 2022 10:39
- Dünyanın tadı baharı 21 Temmuz 2022 08:40
- Menekşe kokusu 07 Temmuz 2022 04:24
- İnsan kokusu 23 Haziran 2022 04:12
- Tiryak-i 02 Haziran 2022 11:37
- Bahar karşılama 19 Mayıs 2022 06:26
- Hıdırellez ateşi 05 Mayıs 2022 01:05
- Yelkenler fora 21 Nisan 2022 05:20
- Sözün gücü 07 Nisan 2022 06:05
- Lombardiya’dan Ukrayna’ya kemanın tınısı 24 Mart 2022 05:34
- Zeytinin hükmü 10 Mart 2022 05:55
- Geççek 24 Şubat 2022 05:15
- Allasen söyle nedir aşkın aslı astarı! 09 Şubat 2022 23:45
- Erguvan kokusu 27 Ocak 2022 05:49
- (N)isyan 13 Ocak 2022 04:53
- Yaşamın ağırlığı 30 Aralık 2021 05:42
- Kuşaklar boyu insan hakları 16 Aralık 2021 05:03
- Savaşı Durduran Kadınlar: Lili ve Marlen 02 Aralık 2021 04:23
- Herkesin bir Ahmet Kaya’sı vardır 18 Kasım 2021 04:00
- Şaka mı, şeker mi, yoksa patates mi? 04 Kasım 2021 05:43
- Memeli Zeus 21 Ekim 2021 06:51
- Son Bakış 07 Ekim 2021 05:30
- Kırmızı 22 Eylül 2021 23:43
- Asuman’dan Antonis’e Ege’nin iki yakası 09 Eylül 2021 04:46
- Her ekalliyeti düşünüyorum 26 Ağustos 2021 04:04
- Dezenfektan aşkı 12 Ağustos 2021 06:12
- Nomadland’den Rosetta’ya Göçebe Ruhlar 29 Temmuz 2021 06:35
- Lavinia 14 Temmuz 2021 23:08
- Ruhumda Sızı* 01 Temmuz 2021 06:46
- “Y” 17 Haziran 2021 06:06
- Vurmayın öldüm 03 Haziran 2021 03:56
- Gözümün nuru 20 Mayıs 2021 06:11
- İmgenin suskunluğu 06 Mayıs 2021 05:56
- Ruhlar Mezbahası İyi Günler 22 Nisan 2021 03:34
- Şiirci Geldi Haaanıım… 08 Nisan 2021 00:00
- Ata Abi 25 Mart 2021 05:08
- “Yurtsama”dan “gündedün”e “nostalji”nin çağrıştırdıkları 10 Mart 2021 23:20
- Gönülçelen kelimeler atlasım 25 Şubat 2021 05:00
- Harfiyat 10 Şubat 2021 22:41
- Utanç ne yana düşer usta... 28 Ocak 2021 04:20
- “... Ve Herkes için Adalet” 13 Ocak 2021 23:15
- Yattığınız yer incitmesin… 31 Aralık 2020 04:38
- San(a)saryan’dan Su’ya Mahsus Mahaller 09 Aralık 2020 22:44
- Ölüm, adın kalleş olsun… 26 Kasım 2020 04:03
- Depremin ruhsal sarsıntısı 12 Kasım 2020 04:59
- Notaların savaşla hesaplaşması 29 Ekim 2020 05:11
- Hırsızlar mağarası 15 Ekim 2020 00:00
- İyi ki TTB var! 01 Ekim 2020 06:30
- Heybeliada Sanatoryumundaki Hayalet 17 Eylül 2020 00:02
- Otokinetik etki ve norm oluşturma 03 Eylül 2020 05:06
- Ödemişli Muzaffer’den Amerikalı Sherif’e 20 Ağustos 2020 00:51
- Uygun adım marş!… 06 Ağustos 2020 05:18
- ERK-EK 23 Temmuz 2020 04:57
- İçimdeki yangın 09 Temmuz 2020 05:18
- Dededen toruna “Barış”ın inşası 25 Haziran 2020 01:00
- Esaretten kaçan köleden hasta, kamçıdan tedavi üretmek 11 Haziran 2020 00:00
- Kerli ferli yalanlar ve sosyal uyum 28 Mayıs 2020 00:00
- Elma dersem çık… 14 Mayıs 2020 00:30
- Yaşam için ölüme yatanlar 30 Nisan 2020 02:08
- Bastırılan geri döner 16 Nisan 2020 00:00
- Miasmadan Covid-19’a sağlıkçıların salgından korunma önlemleri 02 Nisan 2020 02:49
- Şimdiki zamanda bir distopya: Covid-19 18 Mart 2020 20:30
- Şehitler tepesi 05 Mart 2020 00:30
- Özlerimize kıymayın efendiler! 20 Şubat 2020 00:30
- Acının tonu 06 Şubat 2020 00:00
- Başlarken… 29 Ocak 2020 23:20