03 Eylül 2023 00:42

İrrasyonel politika: Halk kemerinde bir delik açmak zorunda

İktidarın ortaya koyduğu politikaların sonucu olarak hem vergi yükü halka yükleniyor hem de alım gücü düşürülüyor.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Berfin DOĞAN

ODTÜ

 

Devletin verdiği burs ve kredinin değil temel ihtiyaçlarımıza, sadece yurt ücretini ödemeye bile yetmediği bir dönemdeyiz. Ailesinden maddi yardım alan bir öğrenci bile sadece barınma, yeme içme gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. Sosyal aktiviteler için para harcamak lüks sayılıyor. Özel yurtların pahalılığı, KYK yurtlarının yetersiz olması nedeniyle evine en yakın üniversiteyi tercih eden ya da tarikat yurtlarına mecbur kalan birçok öğrenci var. Öğrenciler olarak bir yandan da yurtlar ve yemekhanelerdeki kötü şartlara uyum sağlamak zorunda kalıyoruz. Buralarda çalışanları işten çıkararak, ringlerin geçme sıklığını azaltarak, yemeklerin kalitesini düşürerek, yurtlarda kaloriferleri daha geç yakıp daha erken kapatarak tasarruf yapmaya çalışan yönetimse öğrenciler bu duruma sesini çıkardığında baskı ve tehdit yoluna başvuruyor.

YOKSULLAŞARAK EKONOMİK KRİZDEN Mİ ÇIKILIR?

Küçük ve orta işletmeleri büyütmek ve halkın da kolay borçlanabilmesini sağlamak adına düşürülen faizler ekonominin büyümesini sağlarken zenginin daha zengin fakirin daha da fakir olmasına neden oldu. Krizin eşiğindeyse gündeme “rasyonel politika” ve “kemer sıkma” söylemleri geldi. Yoksullaşmayla birlikte iktidara yönelik öfkeyi pasifize etme amaçlı ekonomik küçülme pahasına enflasyonu düşürmek için kararlar verildi. Enflasyonu düşürmek için de talebi ve tüketimi azaltmak hedeflendi. Ardında tüketimin azalması için faiz yükseltildi, kredi almak daha da zorlaştı. Böylece alım gücü daha da düşürülmüş oldu. Yani alım gücünün düşmesiyle enflasyon düşürülmeye çalışılıyor. Alım gücünün giderek düşmesiyle de halk geçinebilmek için sürekli borçlanıyor. Ancak faizinin artması borçlanmanın maliyetini de arttıracak. Geçinebilmek için çareyi kredi kartlarında bulan insanlar son olarak KMH faizinin %3,57’ye, kredi kartı faizinin de aylık %2,81’e yükselmesiyle tabiri caizse kemerlerinde yeni bir delik açmak zorunda kalacaklar. Borçlanmanın zorlaştırılmasıyla beraber kimi işletmeler küçülmeye gidecek, bu da işsizliği beraberinde getirecek. İşin özü, iktidarın ortaya koyduğu politikaların sonucu olarak hem vergi yükü halka yükleniyor hem de alım gücü düşürülüyor. “Rasyonel politika” adı altında halkı bu ekonomik krizden ancak kemer sıkarak, yoksullaşarak kurtulabileceklerine inandırmaya çalışıyorlar. İktidarın propagandasını yapmakta başarılı olduğu şekilde ekonomiyi mevcut hükümetin düzelteceğine dair seçim zamanında da yaptıkları içi kof söylemlerden sonra şimdi de kemer sıkarak, gerekirse kuru ekmek ve soğan yiyerek bu dönemin atlatılacağı şeklinde halk yönlendirilmeye çalışılıyor. Günün sonunda konu milli dayanışma ve milli duyguların sömürülmesine gelinceyse iktidar, bunları kullanarak ekonomik krizin sorumlusunu ve alınan kararların sonuçlarını unutturuyor. Hâl böyle olunca geleceğe dair umutlu olmak da zorlaşıyor.

PASTADAKİ PAY EMEĞE DEĞİL SERMAYEYE GİDİYOR

Aslında bakıldığında şu an bir iktisat öğrencisinin derste görebileceği bir uygulama yapılıyor. Anaakım iktisada göre toplam tüketim talebinin artışıyla artan enflasyonu düşürmek için faiz yükseltme politikası devreye sokulur. Bu politikayı izleyen iktidar da halkı ezerek enflasyonu düşürmeyi amaçlıyor. Dolayısıyla iktidarın bu hamleleri bazı muhalif kesimler açısından da rasyonel bulunuyor. Enflasyonu etkileyen tek şeyin asgari ücretin yükseldiğine dair yanılgı, işçinin hakkı olanı almak için grev yapmasının desteklenmemesi, “Öğretmen doktor şu kadar alıyorken neden işçi maaşına zam yapılıyor?​” gibi argümanların ortaya çıkması da aslında gördüğümüz dersler sonucunda anlaşılabilir argümanlar oluyor. Ancak gerçeklik, anaakım iktisatla aynı şeyi söylemiyor. Pastadaki en büyük pay sermayeye giderken emeğin payı azalıyor. Patronlar her türlü ayrıcalıktan yararlanırken ülkede dolaylı veya dolaysız vergi yükünü işçi, memur ve dar gelirli halk üstlenmiş durumda. “Ekonomiyi düzeltme” görevinin de tam bu noktada halka verildiğini görüyoruz. Bu durumun başka bir alternatifinin ancak bu politik kararın bir sınıfa yönelik tercihinin değişmesi ve sahte dayanışma söylemlerinin terk edilmesiyle gerçekleşebileceğini düşünüyorum.

ÖNCEKİ HABER

Barınma krizinden bize kalan: Ayrımcılık ve fahiş ücretler

SONRAKİ HABER

Gençler kariyer basamaklarıyla mı çıkacak bataklıktan?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa