Evrensel için yeni bir dönem
Evrensel için yeni bir dönem
Reklamları Kapat
3 Eylül 2023 01:50
/
Güncelleme: 28 Aralık 2023 12:22

Yemekhane zamlarına nasıl bakmalı ne yapmalı?

Emre YILMAZ
ODTÜ

Eğitim alabilmemiz için gerekli olan barınma, beslenme, ulaşım ve ders materyallerinin fiyatlarının artışı ile günbegün karşılaşıyoruz. Ücretsiz eğitim hakkı bir öğrencinin sadece verilen derslere ücretsiz katılım sağlayabilmesine indirgenirken eğitim hakkının tüm vatandaşlara tam anlamıyla sağlanmasından sorumlu devlet kurumu, eğitime ulaşabilmenin tüm gerekliliklerini karşılamak üzere pozisyon almıyor. Devletin bu ihtiyaçları da eğitim-öğretim hakkının bir parçası olarak ücretsiz sağlaması gerekirken, temel ihtiyaçlarımıza her gün resmi enflasyonun da üzerinde zamlar yapılıyor.

Devletin ücretsiz sunmadığı ve enflasyon üzerinde zamlanan “kamu hizmetleri”, kontenjan yetersizliği ve niteliksizlik, özel üniversitelerde okuma imkânı olmayan gençlerin yaşamını zorlaştırıyor. Normalde, özel sektörün aksine herkesçe ulaşılabilir olması gereken kamu kurumları giderek ticarileşiyor. Ücretsiz eğitimin bir parçası olması gereken üniversite yemekhaneleri, bugün “en azından dışarıdan daha ucuz” diyebileceğimiz bir noktaya evrildi. Hâl böyleyken, 2-3 yıl sonraki yemekhane fiyatlarının hâlâ dışarıdaki bir öğünden daha ucuz olacağını söylemek güç. Örneğin, Akdeniz Üniversitesinde birinci öğüne %133 ikinci öğüne %515 oranında, İTÜ’de %100 oranında yemekhane zamları, geldiğimiz durumu ve bu zamların varacağı noktayı düşündürüyor. Güncel durumda üniversite yemekhanelerinin hala özel sektör alternatiflerden daha uygun olduğunu söyleyebilsek de bunun yakın gelecekte değişebileceği, bugünkü zamlardan anlaşılan bir sonuç.

ZAMLARA ENFLASYON BAHANESİ

Üniversite yönetimlerinin bu zamlara yönelik gelen eleştirilere cevabı çoğunlukla “enflasyon var tabii zam olacak” iken bu enflasyon farkının neden okul bütçesinden değil de öğrenciden karşılandığı cevaplanmıyor. Resmi enflasyon %59,9 iken ve kamu emekçileri de özel sektörde çalışan işçiler de bu orana yakın zamlar almışken, devlet yemekhanelerine %100’ün de üstünde zamların yapılması, bu zamların sebebinin enflasyon olmadığının göstergesi. Üniversitelerin bütçesinde yemekhaneye ayrılan payın giderek azaltıldığı, enflasyon yükünün hâlihazırda zor şartlarda yaşayan öğrencilerin sırtına yüklendiği bir sürecin içine giriyoruz.

Bu noktada “ne yapabiliriz?​” sorusuna bir cevap aramamız gerekiyor. Son zamanlarda yemekhane zamları kadar bu zamlara karşı gerçekleşen öğrenci protestolarıyla da karşılaşıyoruz. Ki yakın geçmişe baktığımızda da zamları geri çekmeyi başarmış ve öğrencileri bir araya getirerek yemekhane fiyatlarının ötesinde kazanımlar elde edilmesinin önünü açmış birçok yemekhane-kantin protestosu var. Bu noktada öğrenciler, haklarını elde etmek için boykot, toplu dilekçe, protesto gibi çeşitli yöntemler kullansalar da ortak noktaları öğrencilerin birleşerek üniversite yönetimlerine karşı talepleri etrafında mücadele etmeleri oluyor.

MÜCADELE EDEN KAZANIYOR

Geçmiş tecrübelerimizden faydalanmalıyız ki bugünden daha ilerisini örgütleyen mücadeleler yaratabilelim. Bu yüzden İstanbul Üniversitesinde, ODTÜ’de ne doğru yapıldı da yemekhane protestoları kazanımlarla sonuçlandı bakmak gerekir. İstanbul Üniversitesi yönetimi 2020 yılının başında yemekhanede kahvaltıyı kaldırıp, günlük indirimli öğün hakkını da bire indirmişti. Buna karşılık olarak İÜ’de önce öğrencilerin tartışmaları için çeşitli mesajlaşma grupları kuruldu, durum tartışılarak nasıl bir yol izlenebileceği konuşuldu. Açık forumlar, serbest kürsü ve toplu dilekçeler yoluyla şekillenen sürecin sonunda zamlar da kahvaltı konusunda verilen karar da geri çekildi.

ODTÜ’de de benzer bir süreç yaşandı. Verşan Kök rektör olarak atandıktan sonra öğrenciler adım adım karar mekanizmalarından dışlandı ve 2019’da da ÖTK seçimleri fiili olarak askıya alındı. Bu rektörlüğün (en azından kâğıt üzerinde) okulda öğrencilere danışmadan istediği gibi at koşturabileceği anlamına geliyordu. Pandemiden sonra okul yönetiminin yemekhane menüsünden çorbayı kaldırması rektörlüğün gamsızlığına bir örnekti. Bu kararı geri çekmek için 21-22 döneminde açık katılımlı bir forum toplandı. Bu forumda eylemin tarihinden, atılacak sloganlara kadar toplu şekilde karar verildi. Bu forumdan çıkan ortak kararlar, afişler, bildiriler ve sosyal medya aracılığıyla öğrencilere duyuruldu.

Bu forumlara eylem inşasında özellikle önem atfetmemizin nedeni, öğrencilerin yaşadığı sorunların karşısında bu sorunları hep beraber yaşadıklarını görmeleri ve birlikte bir çözüm yolu aramalarıdır. Böylece yönetim tarafından karar mekanizmalarından dışlanan öğrenciler kendi karar mekanizmalarını kurarak hayatlarına dair karar verebilmenin olanaklarını oluştururlar.

EYLEMLERDEN ÖĞRENDİKLERİMİZ

Tabii protestoların kazanımlarını, dolaysız sonuçlarla (menü niteliğinin artması, zammın geri çekilmesi vs.) sınırlamak yanlış olur. Bu protestoların sonucunda elde ettiğimiz tecrübe bize diğer haklı taleplerimiz için eylem inşa etme konusunda da alanlar açıyor. Veya bizim bu tecrübelerimiz başka bir okulun daha farklı sorunları konusunda bir şeyler yapmak isteyen öğrencilerin işlerine yarayabiliyor. Bu, bir araya gelme, tartışıp karar alma ve kararları uygulama pratiklerinin konusu değişirken, geride bıraktıkları ortak şey, öğrencilerin talepleri üzerine karar almayı ve harekete geçmeyi başardıkları mekanizmalar oluyor. Bu mekanizmaların korunması, gelecekte de yurt, yemekhane vb. alanlarda yaşanan sorunlara karşı öğrencilerin bir araya gelmesini hızlandırıcı ve kolaylaştırıcı bir rol oynuyor.

Okul yönetimlerinin kazanılmış haklarımızı gasp etmek için öğrenci hareketinde boşluk beklediği bu günlerde mücadeleyi bırakmamamız, eylemliliği her daim diri tutmamız gerekiyor. İşte bu sebepten okullarımızda yemekhanelerin niteliğini artırmak, fiyatlarını uygun hale getirmek için çabalamalıyız. Son yıllardaki eylemlerden de gördüğümüz gibi ulaşılabilir ve nitelikli yemekhane hakkımız için yürüttüğümüz mücadele, birleştiğimiz takdirde kazanımlarla sonuçlanıyor.

Evrensel'i Takip Et