'Felaketlerin sebebi yanlış kentleşme, rant politikaları'
Birçok ilde sel felaketleri can ve mal kayıplarına sebep oluyor. Uzmanlar felaketlerin sebebin yanlış kentleşme ve rant politikaları olduğuna dikkat çekiyor.
Fotoğraf: DHA
Nisa Sude DEMİREL
İstanbul
Bir süredir ülkenin dört bir yanından felakete dönüşen yağış ve sel haberleri geliyor. Aksaray ve Nevşehir’de gerçekleşen sel sonucunda yollar tıkandı, yaralanmalar ve can kaybına neden oldu. Yine Samsun’da yaşanan sel sonucunda büyük kayıplar yaşanırken bir hastanenin acil servisini dahi sel bastı. İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Türkiye’nin birden fazla ilinde meydana gelen sellerde toplam 3 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Samsun’da sel nedeniyle tıkanan yolda, yolcu otobüsü içerisindeki 17 kişi mahsur kaldı. Uzmanlar, yağışların bu derece felaketlere neden olması konusunda yanlış kentleşme, rant politikaları ve iklim krizine dikkat çekiyor. Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Medet Güney ve Şehir Plancıları Odası (ŞPO) İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Pelin Pınar Giritlioğlu, yaşanan sellerin nedenlerini ve yapılması gerekenleri Evrensel’e anlattı.
‘RANT ODAKLI POLİTİKALAR YAĞIŞI FELAKETE ÇEVİRİYOR’
Türkiye’de özellikle yaz aylarında meydana gelen ani ve yüksek miktardaki yağışların sel felaketine dönüştüğünü, ülkede meydana gelen sellerin neredeyse yarısının haziran, temmuz ve ağustos aylarında meydana geldiğini ifade eden Medet Güney, “Yağışlar beklenen, olası bir doğa olayı olmasına karşın, bu yağışların sel felaketine dönüşmesi yanlış yapılaşmanın sonucu olduğu açıktır. Kentlerdeki betonlaşma, zeminin yağış sularını emme kapasitesini yok etmiş ve sel felaketlerini yerleşim alanlarını tehdit eder hale getirmiştir” dedi.
500 yılda bir tekrar eden yağışlar dikkate alınarak dere yatakları çevresindeki yapılaşma planlanması mümkünken, rant odaklı çözümlerin yağışların sel felaketine dönüşmesine neden olduğunun altını çizen Güney, “Kentler ve yerleşim alanlarında, özellikle kentsel dönüşümler ile üstyapılar artarken, altyapıda hiçbir artış olmadan bu kapasite artışının altyapı tarafından karşılanması mümkün olmamaktadır. Ani yağışlarda altyapı yetersiz kalmakta ve sel felaketlerine neden olmaktadır” diye konuştu. Yağışların devam edeceğini vurgulayan Güney, yerleşim alanlarında rant temelli yapılaşma politikalarından vazgeçilmesi ve yağışların sel felaketine dönüşmesine izin verilmemesi gerektiğini ifade etti.
‘BU FELAKETLERE DAHA SIK MARUZ KALACAĞIZ’
Pelin Giritlioğlu ise geçtiğimiz senelere göre daha fazla yağışla karşılaşılmadığını söylerken bu durumun beklenen bir sonuç olduğuna dikkat çekti. Yoğun kentleşme, mega projeler ve iklim krizini dikkate almayan politikaların felaketlere neden olduğunu ifade eden Giritlioğlu, “Bundan sonrasında da toprağı, ormanı, açık havayı kaybetmemizle bu tip felaketlere daha sık maruz kalacağız. Buna hazırlıklı olmamız gerekiyor” dedi. Başta niteliksiz altyapı, hatalı kentleşme, plansız yapılaşma gibi etkenlerin doğa olaylarını afete çevirdiğinin altını çizen Giritlioğlu, “Ruhsatına aykırı yapılar, olmaması gereken bodrum katlar, kaldırımların ve yolların oyulması selin etkilerini arttırıyor” ifadelerini kullandı.
‘BİLİME VE PLANLAMAYA UYGUN PROJELER YAPILMALI’
Ülkenin bir tarafında sel felaketleri ile mücadele edilirken diğer tarafında ise kuraklıkla mücadele ediliyor. Zaman zaman halı veya oto yıkamaların yasaklanarak geçici çözümler bulunmaya çalışıldığını da görüyoruz. Giritlioğlu, ikisinin de kentlerin üstündeki hastalıklar olduğuna dikkat çekerek, “Kuraklığın da sel felaketlerinin de sebebi de aynı. Ormanlık alanları, su havzalarını, tarım alanlarını kaybederek kuraklaşıyor. Aynı zamanda geçici yağışlarla bu durum can ve mal kaybına sebep olan sellere de neden oluyor. Kamu idarelerinin denetimsizliği, planları göz ardı etmesi, yasa dışı uygulamalara izin vermesi, hukukun etrafından dolanarak mega projelere izin vermesi, altyapı ve yol projelerinin ihalelerinin nitelikli işe göre değil ‘fındık-fıstık dağıtır gibi’ dağıtması bu felaketlere neden oluyor” diye konuştu. Bu felaketlerin engellenmesi için kentleşmenin planlı biçimde gerçekleşmesi ve merkezi ve yerel yönetimlerin kontrolünün gerektiğini vurgulayan Giritlioğlu, “Bugün tüm bu projeler bilime, halka, meslek odalarına, sivil toplum kuruluşlarına inat yapılıyor. Katılımcı bir anlayışla, bilime ve planlamaya uygun projelerin yapılması bu süreci tersine döndürür” dedi.