10 Eylül 2023 03:56

"Yapay zeka sanatçının yerini alamaz, sanatçıya yardımcı olur"

"Yapay Cinayet" adında Türkiye'nin yapay zekâ destekli ilk çizgi romanını hazırlayan Alper Kaya ve Çağdaş Medya Sanatçısı Hakan Yılmaz ile yapay zeka ve sanat ilişkisini konuştuk.

Alper Kaya ve Hakan Yılmaz (Fotoğraflar: Kişisel arşiv)

Paylaş

Şeyma AKCAN
İstanbul

Yapay zeka ve sanat ilişkisi son dönemin önemli tartışma başlıklarından… Yapay zeka kullanılarak çeviri, resim, beste yapılabiliyor; şiir, öykü, roman yazılabiliyor. Kültür sanat alanında yapay zeka kullanımındaki artış, sanatçının ve yazarın geleceğini tartışmaya açıyor.  Yazar Alper Kaya ve Çağdaş Medya Sanatçısı Hakan Yılmaz ile yapay zeka ve sanat ilişkisini konuştuk. Yapay Cinayet adında Türkiye'nin yapay zekâ destekli ilk çizgi romanını hazırlayan Kaya, “Yapay zeka şu anda, oldukça global düzeyde de olsa kolektif bir inşanın ürünü” diyor. NFT alanında çalışmalar yürüten Hakan Yılmaz, “Yapay zeka sanatçının yerini alamaz ama ‘görselcinin’ yerini alabilir” ifadelerini kullanıyor.

"DESTEK KUVVET SAĞLAYICI MİSYON ÜSTLENECEK"

En tartışmalı konuyla başlayalım… Yapay zeka sanatçının, yazarın yerini alabilir mi?

Alper Kaya: Tabii ki alamaz. Sadece sanatçı tanımını genişletme konusunda yardımcı olabilir. Bence, son dönemde global ölçekli işletmelerde yapay zekanın doğru kullanımı için açılan “prompt engineering” gibi iş tanımları; önümüzdeki dönemde sanat için de farklı alt dalların oluşumuna işaret ediyor. Yani benim bu teorime göre, icra edilen sanat alanlarında bütünleştirici veya geliştirici bir güç olarak yapay zeka kullanımını göreceğiz. Yapay zekanın, mevcut veya önümüzdeki 50 yıl içinde ön görülen ilerlemesine göre herhangi birisinin / bir şeyin yerini almasından çok o alanı tamamlayıcı veya destek kuvvet sağlayıcı misyon üstleneceğini düşünüyorum.

Hakan Yılmaz: Hayır alamaz neden? Çünkü yapay zeka sevgilisinden ayrılıp dertlenemez. Ailesiyle tartışıp gerilemez. Çok sevdiği birini kaybedip hüzünlenemez ya da çok istediği bir hayaline kavuşunca umutlu olamaz. Böyle şeyler olamaz ve sanat için, sanat yaratmak için gerekli şeyler aslında böyle duygular. O yüzden sanatçının yerini alamaz ama ‘görselcinin‘ yerini alabilir, yani görsel tasarımcıların, dijital görsel tasarım yapan insanların yerini rahatlıkla alabilir. Nedir bunlar? Mesela oyun dünyasındaki karakter tasarımcıları, dijital mekansal tasarım yapan insanların yerini alabilir. Logo tasarımı, dizgi, afiş, poster tasarlayan insanların yerini alabilir ama sanat daha çok duyguyla ilgili bir şey. Yapay zekanın henüz bir duygusu yok, o yüzden şu an bildiğimiz anlamdaki yapay zeka, sanatçının yerini alamaz ancak sanatçıya yardımcı bir araç olabilir.

"ESTETİK ALGI KOYABİLDİĞİNİ PEK GÖREMEDİK"

Yapay zeka kullanımı arttıkça, bunun estetik alana yansıması nasıl olacak?

A.K: Bu aslında tamamen göreceli bir kavram. Şu ana dek yapay zekanın kendi iradesi ile ortaya bir estetik algı koyabildiğini pek göremedik. Sadece belirli konularda enteresan çıkarımları var… Örneğin, bir paragraf yazdırdığınız zaman belirli özelliklere sahip karakterleri otomatik olarak erkek yapması veya görsel çıktı almaya çalıştığınız zaman herhangi bir detay vermeyip ‘bir kadın’ gibi alelade tanımlamalar yaptığınızda size belli bir prototip sunması bunun bir estetik algısı oluşturmaktan ziyade yapay zekayı kullanan kişilerin genel tavırlarını ortaya koyuyor gibi geliyor bana. Sonuçta, hele ki günümüzde, bu tarz çalışmaları yaparken sunulan çıktıları “Bu, şu yüzden doğru değil” veya “Benim istediğim çıktı bu değil” gibi değerlendirme şansımız var. Yapay zeka şu anda, oldukça global düzeyde de olsa kolektif bir inşanın ürünü. Ne kadar çok çalışırsa ve ne eksende çalıştırılırsa, o yönde gelişim / yönelim gösteriyor. Hatırlarsanız bir dönem görsel çıktılarda ellerin ve gözlerin ne kadar sorunlu olduğu konuşuluyordu, günümüzde bu sorun yüzde 99 oranda ortadan kalktı…

"YAPAY ZEKA BU KONUDA ÇOK YETENEKLİ!"

H.Y: Yapay zekanın çok yetenekli olduğu konulardan bir tanesi bu. Çünkü biz insanların estetik algısının gelişmesiyle ilgili çok az teknik ve metot var. Bunlardan en önemlisi gözlem ve araştırma. Yani aslında ne kadar çok estetik şeye bakarsak, gözümüzü bunlarla ne kadar eğitirsek, tıpkı müzisyenlerin kulağını geliştirmesi gibi, biz görsel sanatçıların da estetikleri bu şekilde ilerleyebiliyor. Teorik bilgiyle birleşince ilerleyebiliyor. Yapay zeka bu anlamda birçok insandan daha ciddi bir görsel analiz yeteneğine sahip ve bir insanın bakabileceğinden çok daha fazla imaja, görsele saniyeler içinde bakabilir, onları dijital olarak analiz edebilir. Yani kompozisyon tipini algılayabilir, kullanılan renk paletini algılayabilir. İçindeki konuyu, figürlerin her birini, onların pozisyonlarını algılayabilir ve bunları yeniden yaratabilir. Dolayısıyla aslında insandan ileride bir görsel zekası var. O yüzden aslında bu anlamda yapay zeka kullanmak çok akıllıca. Özellikle eski süreçlerinde yapay zekadan yardım almak çok akıllıca. Zaten bir önceki soruda da söylediğim gibi bu takım yazılımlar, geliştirmeler tüm dünyada da aslında ‘assistant software’ olarak geçiyor, yani bir şey yaratmaya çalıştığınızda size yardımcı olacak araç gereçler gibi düşünebilirsiniz.

"YAPAY ZEKA İLE ÜRETİLEN GÖRSELLERİN TELİF HAKKI OLMUYOR"

“Özgünlük” meselesine gelmek istiyorum. Yapay zeka sanat eserinin özgünlüğünü nasıl etkileyecek?

A.K: Ne amaçla kullandığınıza bağlı olarak değişir. Yapay zekaya yazdırdığınız şiirlerle, 75 – 80 sayfalık bir şiir kitabını kendi isminizle bastırırsanız burada bir özgünlükten bahsetmemiz doğrusu zor. Ancak belli konularda örnek almak veya farklı perspektiflerden bakmak amacıyla yapay zekayı kullanırsanız, burada hem yapay zeka için hem de sizin için çeşitli kazanımlar söz konusu oluyor. Birebir yapay zeka çıktıları, daha ziyade mekanik bir tavır olarak nitelendirilebilir. Dolayısıyla yapay zekanın özgünlüğe engel olmadığını, doğru kullanıldığı takdirde özgünlüğü ve yaratıcılığı artıran bir altyapısı olduğunu düşünüyorum.

H.Y: Bu çok büyük bir soru işareti ve henüz bu konuyla ilgili keskin bir cevap verebilmek için biraz erken bir dönemdeyiz fakat bildiğim kadarıyla ve takip ettiğim kadarıyla şöyle: Yapay zeka, biliyorsunuz bütün görsel yayıncılarının hepsi, dünyadaki diğer görsellere bakarak yeni şeyler üretebiliyorlar. Bununla ilgili özellikle Midjourney ilk çıktığı dönemde birçok görsel sanatçıyla davalık oldu bu sebepten. Çünkü sanatçılar şunu diyordu: “Bu Midjourney benim tekniğimi ya da benim karakterize ettiğim bir stili taklit ediyor ve bu yüzden bu üretilen şeyler özgün değildir, bunlar benim eserimin klonudur.” Fakat Midjourney açılan bu davaların tamamını kazandı ve bunu şöyle yaptı, benim takip ettiğim bir dava şöyleydi: Bir fotoğraf sanatçısı var, bu fotoğraf sanatçının ikonik bir tarzı var, tarzı basitçe tanımlamamız gerekirse, bir portre sanatçısı. Bir taraftan çok keskin bir pembe ışık alıyor, bir taraftan da çok keskin bir mavi ışık, kontur ışık dediğimiz ışıklardan alıyor ve bu şekilde fotoğraf serileri yapan bir sanatçı. Midjourney, bu adamın ismini yanına yazdığımızda o adam gibi konturler taklit ediyor ve adam davada bunu diyor: “Bu benim stilimi klonluyor” falan. Fakat duruşmada şöyle bir şey oluyor: Midjourney avukatları diyor ki, kontur ışığını siz mi buldunuz? Adam diyor ki hayır tabii ki benden önce vardı. Pembe ışığı siz mi buldunuz? Hayır. Mavi ışığı siz mi buldunuz? Hayır. Yani siz de bunları başka sanatçılara bakarak yaptınız doğru mu? diyor. Adam da, evet tabii ki benden önce vardı, diyor. Dolayısıyla bu davaların hepsi kaybediliyor, daha doğrusu Midjourney hepsini kazanıyor. Fakat son dönemde şöyle bir gelişme var: Yapay zeka ile üretilmiş hiçbir görsel bir telif hakkı tutamıyor. Bu henüz Amerika’da kilitlenen bir mahkeme sonucu. Yapay zeka ile üretilen görsellerin bir telif hakkı olmuyor, yaratıcısına bir telif sahipliği vermiyor. Bu önemli bir şey bence.

Bunu önemli kılan nedir?

H.Y: Özgün olmadığına işaret, yani yapay zeka ile yapılan şeylerin özgün olmadığına dair bir ipucu şimdilik elimizde. Dediğim gibi bu konu ilk gündem olduğunda Midjourney ekibi bütün davaları kazandı ve bir özgünlük konusu gündemdeydi. Fakat son dönemde bu mahkemeyle birlikte, yani mahkemeden çıkan bu ‘yapay zeka ile yapılmış görseller telif hakkı barındıramaz’ kararı ile ilgili artık bir örnek sonuç olduğu için bundan sonrasında konu değişir gibi gözüküyor.

"ENDÜSTRİYEL BİR HEDEFİNİZ VARSA SANAT OLARAK YANSITMAMALISINIZ"

Yapay zeka kullanımı endüstrileşmeye başladı. Bu programlar birçok sanat dalında kullanılabiliyor. Pazarı her geçen gün daha da artıyor. Sanat eserlerinin bir seri üretime dönüşme ihtimali var. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

A.K: Bu da aslında “Ne amaçla kullanıldığı” minvalinde cevaplanabilecek bir soru. Seri üretimi ayrı tutarak, bir zamanlar ağıt olarak yazılmış şiirlerin hareketli müziklerle ‘remix’lenip piyasa sürüldüğü müzik ortamında, birbirinin aynısı kurgularla yazılmış kitaplarıyla okuyucunun karşısına çıkabilen yazarların bulunduğu edebiyat ortamında veya sadece (amiyane tabirle) bir koyup beş almak amacıyla tamamen maddi saiklerle ‘çekilen’ filmlerin olduğu sinema ortamımızda endüstrileşme konusunda yapay zeka belki de en masum olanımız.

Seri üretim konusuna gelecek olursak, bir tasarımı ele alalım. El gücü ile birkaç saat sürebilecek bir çizim, yapay zeka ile (Birkaç deneme yapılarak elde edilse dahi) en fazla yarım saatte nihayete eriyor. Ki pek çoğumuzun nitelikli bir çizim yapma kabiliyeti olmadığını da düşünürsek… Burada anahtar kelime, amaç. Siz, ortaya koymak istediğiniz ürünü ne amaçla geliştiriyorsunuz? Örneğin, çizim modunda oldukça meşhur çizerlerin tarzlarını birebir uygulayabiliyorsunuz. Siz bir çizerin tarzını birebir kullanarak oluşturduğunuz bir ürünün satışını mı gerçekleştireceksiniz? Bu her şeyden önce etik değil. Tartışmaya bile gerek yok. Ancak kendiniz, tamamen farklı bir tarz geliştirerek ortaya bambaşka bir ekol mu koyacaksınız? İşte burada endüstriyel bir şey yapıyorsanız, zaten bu da sanat sayılmaz. Ticari bir tavırdır. Bunu da ayrı değerlendirmek gerekir.

Fakat sizin anlatmak istediğiniz bir hikayeniz varsa, bunu anlatırken yapay zeka destekli oluşturacağınız çizimler size yardımcı olacaksa, ortaya çıkan sonuç da sizi tatmin ettiyse ve aklınızdakini net biçimde yansıtabildiyseniz; burada bence bir sorun yok. Sonuç itibarıyla endüstriyel bir hedefiniz varsa, ortaya çıkan ürünü sanat olarak yansıtmamalısınız.

"ÇAĞDAŞ SANATTA BÖYLE BİR ŞEY OLACAĞINI DÜŞÜNMÜYORUM"

H.Y: Bizim bildiğimiz, şu anda konuşmaya çalıştığımız çağdaş sanat anlamında, hayır öyle bir şey olmaz. Fakat dijital sanat aslında çok geniş bir alanı kapsıyor ve aslında endüstrinin büyük kısmı da orası. Sanatların yoğun olarak kullanıldığı endüstrilerin başında oyun endüstrisi geliyor. Oyun endüstrisinin içinde biliyorsunuz birçok dijital sanatçı var. Mekan tasarlayanlar, karakter tasarlayanlar, hareket, sinematik görüntü, unsurlar… İnanılmaz bir dijital sanatçı gücüne ihtiyaç var orada. Ve dünyanın en büyük dijital sanatçı barındıran yapıları da oyun stüdyoları. Bunların tarafında bir seri üretim ihtiyacı zaten hep vardı ama bunun bir çözümü yoktu. Yani sanatçılara tek tek yaptırılması gerekiyordu. Ve bu çok zaman alıyordu, dolayısıyla çok da maliyetli bir konuydu. Şimdi birçok oyun stüdyosu eskiz diyebileceğimiz tasarım süreçlerini Midjourney’de çok hızlıca geçiriyorlar ve sonra buradan birçok örnek hazırlıyorlar kendilerine ve bu örneklerden uygun olanını tekrar bilgisayarda bir sanatçı tarafından çizdiriyorlar. Ama ne yapılacağına karar verilecek olan o eskiz ve arama süreci endüstriyel anlamda hızlandı. Zaten Midjourney vb. metin temelli yapay zeka çalıştırıcılarının büyük yatırımcılarının önemli bir kısmı da yaklaşık yüzde 60’ı oyun endüstrisinden. Yani zaten bu teknolojiye yatırım yapan firmaların hemen hepsi oyun firması diyebiliriz. Kalanları da yine görsel ihtiyacı olan firmalar ama yüzde 60 kadarı oyun endüstrisinden. Çağdaş sanatta böyle bir şey olacağını düşünmüyorum. Yani bir fabrikalaşma, bir seri üretim ya da endüstri gibi bir şey olacağını düşünmüyorum. Yine ilgi çekici bir yükselme NFT dünyasındaki koleksiyon ürünlerinde benzer bir şey görüyoruz, seri üretim görüyoruz. Fakat burada da yine öyle bir konu var. NFT’ler temelde dijital sanat eseridir diyemeyiz. Çoğunluğu bunların aslında yine -yüzde 87 diye hatırlıyorum en son baktığımda böyleydi- koleksiyon objeleri. Yani NFT’lerin önemli bir kısmı koleksiyon objesi. Nedir koleksiyon objesi? Hani çocukken biriktirdiğimiz oyun kartları, Sindy bebek, futbolcu kartları ya da yetişkinlerin biriktirdiği saat, araba anahtarı, içki koleksiyonu falan gibi şeyleri hatırlayın. NFT’ler biraz gerçek dünyadaki bunlara benziyor. Dolayısıyla orijinalinde de zaten endüstriyel bir ürün olan bu koleksiyon konseptinin yeniden dijital bir versiyonunda yine endüstriyel bir üretim yaklaşımı var ve bunda da bir problem yok bence. Sanat dünyasında böyle bir şey olacağını pek düşünmüyorum. Daha çok dijital ve deneysel bir sanat alanı olarak bence çağdaş sanatta kendisine bir yer bulacaktır diye düşünüyorum. Şu ana kadar görüştüğüm sanat koleksiyonerleri, sanat eleştirmenleri tarafında da benim tarafımda da şöyle bir yorum var, yani bana gelen yorum şu: “Yapay zeka ile üretilen dijital sanat eserlerinden sanatsal bir deneyim alamıyorum” şeklinde bir yorum alıyorum. Bir yandan da yeniyi çok seven, yeniyi takip eden, konusundan bağımsız, yeni olduğu için bununla ilgilenen, yeni sanat formuyla ilgilenen birtakım koleksiyonerler var.  Bunun çok yeni, çok güncel ve desteklenmesi gereken bir sanat alanı olduğunu düşündüğü için bu sanat alanına yatırım yapan sanat koleksiyonerleri de var.

ÖNCEKİ HABER

Zeki ile Metin’e Piyango Vurursa: Beş Milyoncuk Borç Verir misin?

SONRAKİ HABER

Cumartesi Anneleri'nin 963’üncü hafta eylemi: Çok sayıda kayıp yakını ve hak savunucusu gözaltına alındı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa