10 Eylül 2023 04:00

Tutuklu bulunan DGF Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu: Toplumun haber alma hakkı için mücadele etmesi lazım

Sincan Kadın Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan Gazeteci Dicle Müftüoğlu, toplumun haber alma hakkına sahip çıkmak için birlikte mücadele etmesi gerektiğini söyledi.

Tutuklu bulunan DGF Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu: Toplumun haber alma hakkı için mücadele etmesi lazım

Fotoğraf: MA

Şerif KARATAŞ
İstanbul

Tutuklu Gazeteci Dicle Müftüoğlu, iktidarın gazetecileri tutuklayarak gerçeklerin halka ulaşmasını engellemek istediğine vurgu yaptı. İktidarın baskı politikalarına karşı ortak mücadelenin önemine işaret eden Müftüoğlu, gazeteci meslek örgütlerinin yanı sıra toplumun da haber alma hakkına sahip çıkmak için birlikte mücadele etmesi gerektiğini söyledi.

Ankara merkezli soruşturma kapsamında 29 Nisan’da 15 kentte düzenlenen operasyonlarda Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu ve Mezopotamya Ajansı (MA) Editörü Sedat Yılmaz da gözaltına altındı. Gözaltına alınan Müftüoğlu, Yılmaz ile birlikte çıkarıldıkları Ankara Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandılar. 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde tutuklanarak, Ankara’da Sincan Kadın Kapalı Cezaevine konulan DFG Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu avukatı aracılığıyla sorularımızı yanıtladı.

"MESLEĞİMİZİ YAPTIĞIMIZ İÇİN ‘ÖDÜLLENDİRİLDİK’!"

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde meslektaşı Sedat Yılmaz’la birlikte tutuklanmasına ilişin Müftüoğlu, “Tam da Türkiye’deki durumun yani basın ve ifade özgürlüğünün tezahürüydü. İktidar sözcülüğünü yapmayan her bir gazeteci için tehdit amacı da taşıyan bu tutuklamayla bizler de mesleğimizi yaptığımız için ‘Ödüllendirildik!’ Tutuklanırken fiziki olarak bizi hapsetmeye yönelik bir saldırı gerçekleştiriliyor ama gerçeğin peşinden koşan tüm gazetecilere gözdağı veriliyor” ifadelerini kullandı.  

Kürt gazeteciler için yeni ve farklı bir durum olmadığına vurgu yapan Müftüoğlu, “1990’lardan bugüne gazete binaları bombalanan, muhabir ve dağıtımcıları katledilen gözaltında kaybedilen, tutuklama, gazete, televizyon, ajansları kapatılarak susturulmak istenen özgür basın geleneğine yönelik baskıların bir devamı. Elbette her dönemde uygulanan baskının tarz ve yöntemi değişiyor ama amaçları değişmiyor. Bizim tutuklanmamız da bu konseptin dışında değildi. Gerçeğin karartılması, basının tek tipleştirilmesi amacıyla gazeteciler hapsediliyor” diye konuştu.

TUTUKLULUK SÜRESİ UZATILIYOR

Kürt gazetecilerin Bölge’de yaşanan savaş, doğa kıyımı, insan hakları ihlallerini dünyaya duyurdukları için hedef alındıklarını anlatan Müftüoğlu şunları söyledi: “Seçimlere giderken iktidar kendi gerçekliğini yansıtabilecek tüm gazetecileri hedef alıyordu. Biz de bunun bir parçası olduk. Uydurma gerekçeler, uydurma ‘tanık’ ifadeleriyle haber için yaptığımız gezi ve görüşmeler örgütsel faaliyet gibi gösterilerek mesleğimizden alıkonulmak istendik. Biz bir geleneğin devamcısıyız tutuklamaların da bizi engellemeyeceğini bir kez daha sizin aracılığınızla ifade etmek isterim.”

Haklarında hazırlanan iddianamenin Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesine sunulduğunu hatırlatan Müftüoğlu, “Mahkeme iddianameyi Ceza Muhakemesi Kanunu’na aykırı bularak iade etti. Dosyada bulunan kişilerin büyük çoğunluğunun aralarında fiili ve hukuki hiçbir bağlantı bulunmadığını, bu nedenle iddianamenin de ayrıştırılarak hazırlanmasını talep etti. Biz gözaltına alındığımızda öğrenebildiğimiz kadarıyla ‘Örgütsel finansman sağlamak’ iddiasıyla gözaltına alındığımız yönünde açıklamalar servis edilmişti” ifadelerini kullandı.

Gerçeğin bu olmadığına dikkat çeken Müftüoğlu, “Sadece bir algı yaratılmak isteniyordu ve bununla da tutuklanmamızı sağlamak istiyorlardı. Mahkeme aslında bu ‘torba operasyon’ mantığını ortaya koyuyordu. Ancak bu haliyle de hakkımızda hazırlanan iddianameyi göremediğimiz gibi mahkemeye çıkma süremiz yani tutukluluk süremiz uzuyor. Bu bile başlı başına bir hukuksuzluk!” diye konuştu.

"GAZETECİLİK ERTENELEMEZ!"

Cezaevinde yaşadıklarına dair her mekanda olduğu gibi cezaevinin de kendine ait bir zaman akışı olduğunu anlatan Müftüoğlu, “Hele ki politik tutsakların olduğu bir alanda iseniz çok hızlı bir biçimde sizi sarmalayan bir rutin içine giriyorsunuz. Bu da zaten sizi içeride diri tutan şeylerin başında geliyor. Benimle birlikte koğuşta 5 kişi kalıyor. Sabah sayımı ile birlikte (08.00) havalandırma, yürüyüş, egzersiz yapıyoruz. Çay, kahve, yemek eşliğinde sohbetler ediyoruz. Geri kalan zamanın büyük bir bölümü de okuma ve bir şeyler yazmakla geçiyor” diye konuştu.  

Gazeteciliğin ertelenebilecek bir meslek olmadığını anlatan Müftüoğlu, “Hem birebir yaşadığım, karşılaştığım hem de çevremdeki tutukluların karşılaştığı, ihlalleri haberleştirmeye çalışıyorum. Yine de burada yaşadıklarıma ilişkin kime yazılar kaleme alıyorum. Koğuşun en yenisi benim, diğerlerinin hepsi çok deneyimliler. En yenisi 6.5 yıl en eskisi 30 yıldır cezaevinde. Hepsinin yaşamları benim için bir hazine. Bulduğum fırsatlarda onları dinlemeyi ihmal etmiyorum” dedi.

"İKTİDAR ALGILARI DEĞİŞTİRMEK İÇİN GAZETECİLERİ TUTUKLUYOR"

İktidarın gazetecileri susturarak değiştirmediği olguya ilişkin algıları değiştirmeyi amaçladığına dikkat çeken Müftüoğlu, “Gazetecilerin ‘Nefes alamıyoruz’ dediği bir yerde toplumun özgür olmadığı açık. Bu baskıları gazeteciler olarak mücadele paydaları yaratarak yok edebiliriz. Gazetecilere yönelik tüm baskılara aynı oranda ses yükselterek iktidarın yarattığı algılara yenik düşmeden ortak mücadele etmeliyiz. Aksi halde bu çemberi kırmak mümkün değil. Tabii meslek örgütleri, STÖ’ler, insan hakları savunucularının yanı sıra toplumun tamamının da halkın haber alma hakkına sahip çıkmak için birlikte mücadele etmesi lazım” çağrısında bulundu.

"TÜRKİYE GEORGE ORWELL’İN 1984 ROMANINI YAŞIYOR"

Türkiye'nin George Orwell’in 1984 romanını yaşadığını söyleyen Müftüoğlu, “Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüğü her geçen gün daha fazla yok ediliyor. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bu yana bu baskılar vardı. Ancak AKP iktidarı ile birlikte arttığı gibi boyut da kazandı. 1990’lı yıllarda özelde Kürt gazeteciler hedef alınırken şimdi bu durum her alana yayıldı. Salt eleştiriler olduğu için değil, gazeteciler, basın organları iktidarın sözcülüklerini yapmadıkları için hedef alınıyorlar ve bu durum çok boyutlu yapılıyor” ifadelerini kullandı.  

DFG olarak yaptıkları raporlama çalışmalarında da bunu dile getirmeye ve kayıt altına almaya çalıştıklarını belirten Müftüoğlu, “Muhabir sokağa çıktığında haber takibi engelleniyor. Büyük oranda bu engelleme üzerinden sansür uygulanıyor. TV’lere yayın cezaları, basılı yayınlara ilan cezası, gazetecilere yönelik gözaltı, tutuklama gibi çok kapsamlı bir saldırı hali var. Bu da iktidarın gerçeklerden nasıl korktuğunu ortaya koyuyor. Türkiye demokrasizlik, kadın kazanımlarına saldırı, deprem gerçeği, Kürt sorunundaki çözümsüzlük ve savaş, ekonomik kriz gibi birçok alanda tepetaklak yuvarlanıyor. Var olan gerçekliği, iktidarın bugünkü politikalarıyla değiştirmesine imkan yok” şeklinde konuştu.

Evrensel'i Takip Et