11 Eylül 2023 16:30

TTB: Ülkemizin bütün çocukları iyi bir eğitim ortamında sağlıklı ve mutlu eğitim alma hakkına sahiptir

TTB, eğitimde çocukların fiziksel ve zihinsel sağlığını etkileyebilecek pek çok sorunun olduğunu belirterek tüm çocukların sağlıklı ve mutlu eğitim alma hakkına sahip olduğunu vurguladı.

Arşiv fotoğraf: Vural Nasuhbeyoğlu/Evrensel

Paylaş

Türk Tabipleri Birliği yeni eğitim ve öğretim yılı ile ilgili yaptığı açıklamada “Ülkemizin bütün çocukları iyi bir eğitim ortamında sağlıklı ve mutlu eğitim alma hakkına sahiptir” dedi.

Sağlığın tanımında fiziksel, ruhsal, sosyal iyilik olduğu vurgulanan açıklamada; “Çocuklarımız günlerinin önemli bir bölümünü okulda geçiriyor bu nedenle de okulların çocukların iyilik halini koruyacak ve geliştirecek yerler olması gerekiyor. Ancak her yıl olduğu gibi bu yıl da çocuklarımızın fiziksel ve zihinsel sağlığını etkileyebilecek, çözüm bekleyen pek çok sorun mevcut. Ülke nüfusunun yaklaşık %33’ünü oluşturan 18 yaş altı çocukların sağlıklı gelişimi için çok önemli olan okullar için ayrılan bütçe toplam bütçenin yaklaşık sadece %10’u. Okulların acil ve önemli pek çok sorunu var” denildi.

Açıklamada Milli Eğitim Bakanlığı’ndan (MEB) çocukların okullarda sağlıklı bir eğitim görmesi için şu talepler dile getirildi:

  • Okul sağlığı hizmetleri Sağlık Bakanlığı tarafından aile sağlığı merkezlerine bırakılmıştır ancak aile hekimlerinin iş yükü zaten çok fazladır ve sistem tıkanmış durumdadır. Kamu okullarına okul hemşireliği kadrosu tanımlanmalı ve çocuklar için temel sağlık hizmetleri (çocukların boy kilo takibi, rutin göz taraması, aşılar vb) çocukların yaşam alanı olan okullarda verilmelidir. Bağışıklamadaki sorunlar nedeni ile ülkemizde kızamık yıllar sonra tekrar tırmanışa geçti. Eksik aşılı çocuklar tespit edilip okullarda aşı kampanyaları yaparak bütün çocukların çocukluk çağı aşıları okullarda tamamlanmalıdır.
  • Türkiye’de her dört çocuktan biri okula aç geliyor ve okul devamsızlığının en önemli nedeni yoksulluk. Bütün çocukların dengeli ve yeterli beslenmesini sağlamak için okullarda her çocuğa en az bir öğün ücretsiz yemek verilmelidir.
  • Okullarda sınıf mevcutları özellikle bazı bölgelerde hala çok kalabalık. Bu durum öğrenmeyi zorlaştırmanın yanı sıra bütün solunum yolu ile bulaşan hastalıklara davetiye çıkarıyor. Yeterli derslik olmadığı için ikili öğretimin yapıldığı yerlerde çocuklar sabah çok erken ya da akşam çok geç saatlerde okulda olmak zorunda kalıyor. İkili eğitimi ortadan kaldıracak, bütün çocukların tam gün okula gitmesini sağlayacak ve sınıf mevcutlarını 30’un altına indirecek şekilde yeterli derslik ve öğretmen ataması yapılmalıdır.
  • Okullarda temizlik hizmeti için hiçbir görevli yoktur. Okulların pis olması herkesçe kanıksanmış durumdadır ve öyle boyuttadır ki, pek çok çocuk okuldaki pis tuvaletlere girmemek için ihtiyacını eve kadar bekletmektedir. Okulların temizliği için ek çalışan ataması yapılmalı ve okulların sabun ve temizlik malzemesi gibi temel ihtiyaçları almaları için yeterli bütçe verilmelidir.
  • Deprem bölgesinde okulların fiziksel şartları düzenlenmelidir. Özellikle deprem bölgesinde konteynır sınıflar kış koşullarına göre hazırlanmalıdır. Deprem bölgesindeki öğrencilerin öğrenme kayıplarını karşılamak için bir plan oluşturmalıdır.
  • Öğrencilerin psikososyal gelişmelerini takip edecek, erken tanı ve zamanında müdahale olanakları sağlayacak olan kişiler psikolojik danışman ve rehberlik (PDR) uzmanlarıdır. Buna rağmen okulların çoğunda bu kadro ya yoktur ya da atama yapılmamıştır. PDR alanındaki eksiklik bir an önce kapatılmalıdır. ÇEDES projesi gibi projelerle çocuk eğitimi konusunda eğitim almamış “manevi danışman”lara okullarda görev verilmemelidir.
  • Okullarda yasadışı madde, sigara ve elektronik sigara kullanımı her geçen gün artıyor ve kullanma yaşı da düşüyor. MEB, Sağlık Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı okullarda sigara ve uyuşturucu ile daha etkili mücadele etmelidir.
  • Kağıt üzerinde okullaşma oranı her yıl artıyor ancak bu artış çocukların gerçekten okulda olduğunu göstermiyor. Açık lise gibi aslında istisnai bir çözüm olması gereken liselere kayıt çok yaygın ve bu çocuklar okulda değiller. Pek çoğu evlenmiş ya da çalıştırılıyorlar. Meslek liselerindeki çocuklar ise mesleki eğitim adı altında ucuz işgücü olarak kullanılıyor. 18 yaşına kadar çocukların ve gençlerin gerçekten okul ortamında ve yaşıtları ile birlikte olmaları sağlanmalıdır.
  • Okul öncesi dönem çocukların zekalarının en hızlı geliştiği ve sonraki okul başarısı üzerinde çok etkili olduğu bilinen bir dönem olmasına rağmen devlet okullarında yeterli anaokulu olmadığından sadece fahiş özel okul paralarını verebilen varlıklı ailelerin çocukları okul öncesi eğitim alabiliyor. Okul öncesi eğitim almak nesilden nesle devredilen yoksulluğu önlemek ve çocukların potansiyellerini tam olarak gerçekleştirebilmeleri için gereklidir. Okul öncesi eğitim parasız olmalı ve her çocuk üç yaşından itibaren okul öncesi eğitime katılabilmelidir.”

"EĞİTİMDE ÇOCUKLARIN SOSYAL VE KİŞİSEL GELİŞİMLERİ DİKKATE ALINMALI"

MEB’in politik görüş ve siyasi bakışı doğrultusunda yönlendirdiği politikaların ve millli eğitime ayrılan bütçenin laik, çağdaş, bilimsel eğitimin uzağında kaldığı ve çocuklara 21. yüzyılın yaşam becerilerini kazandıramadığı ifade edilen açıklamada şöyle denildi; “Ülkemizde diğer gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında yaz tatili ortalama 4-6 hafta daha uzundur. Bu uzun tatilini zengin çocuklar çok çeşitli kurslar, spor etkinlikleri, kamplar, seyahatlerle geçirmektedir ve yaşamın içinde öğrenmeye devam etmektedir. Yoksul çocuklar ise otobüs parasını bile veremediği için şehir içinde bile bir yere gidememekte, apartman dairelerinin içinde oturmak ya da bir işte çalışmak zorunda kalmakta. Bu çocuklar için uzun tatilde yaşanan öğrenme kayıpları çok daha fazla. Gelir dağılımı bozuldukça çocuklar arası farklar da açılıyor. Okul yılı ülkemizde 4-6 hafta daha uzun olmalıdır ve okul gününün sadece teknik derslerle değil çocukların beden ve ruh sağlığını geliştirecek sağlıklı birer birey olmalarına sağlayacak ve böylece yoksulluğun yarattığı fırsat eşitsizliklerini giderecek etkinliklerle (kitap okuma saati, daha fazla görsel sanat etkinliği, okul dışı müze gezileri, okul dışı park gezileri, daha fazla spor, satranç, eğlenceli bilim etkinlikleri, müzik, halk dansı, yabancı diller vb.) zenginleştirilmesi gereklidir. Bunun yerine haftalık din derslerinin sayısının zorunlu olarak seçilecek gruplar dayatılarak seçmeli ders adı altında artırılması; bir deprem ülkesi olunmasına rağmen afet hazırlığı, jeoloji gibi derslerin programda yer almaması; psikoloji, sosyoloji gibi dair derslerin zorunlu grupta olmaması müfredatın günün gerekleri değil, ideolojik bir telkin amacıyla oluşturulduğunu gösteriyor ve bu kadar çok zorunlu din dersi olması vatandaşların inanç özgürlüğünü tehdit ediyor. Eğitim programları ve ders çizelgelerinin bilimsel ve çağın gereklerine uygun şekilde, eğitim bilimi ilkeleri, çocukların sosyal ve kişisel gelişimlerinin gereği dikkate alınarak düzenlenmesi gerekiyor.

Okullar çocukların yaşam alanıdır. “Sağlıklı, güvenli ve geliştirici” bir okul ortamı her çocuğun hakkıdır.” (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Okul zili tek dilde çaldı: Ana dilinde eğitim anayasal statüye kavuşturulmalı

SONRAKİ HABER

Rosa Kadın Derneği kurucusu Narin Gezgör’e 7 yıl 6 ay hapis cezası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa