12 Eylül 2023 23:34
/
Güncelleme: 22:37

Üniversitelilere barınma şantajı!

Mısra ŞEN

Bilkent Üniversitesi

Kaldığımız öğrenci evimizden, ev sahibinin “Deprem bölgesinden gelip kendim kalacağım” demesi üzerine çıkmak zorunda kaldık. Kira zammı beklediğimiz bir zamanda bizi evden çıkarmasıyla, sebebini gerçekten bilemesek de evsiz kaldık. Dolayısıyla ev aramaya başladım. Ankara’ya üniversite için geldiğim ilk sene özel bir yurtta kalmıştım. KYK yurduna da başvurmuştum ancak sonuçları çok geç açıklanmıştı, o zamana kadar da ailem fahiş fiyatlı bir özel yurtla anlaştı ve orada kaldım. Özel yurtlar da baskı ve kontrol açısından aile evinden farksız, giriş-çıkış saatlerin belli ve ailen her durumdan haberdar ediliyor. Yetişkin olduğumuz hâlde bizden sorumlu bir velimiz oluyor. Yurda gitmeyeceksen bile bunun sebebini bildirmen gerekiyor ve görevli bu sebebi istediği kadar sorgulayıp yorum yapabiliyor.

İlk senemden sonra, daha insani bir yaşam kurma, kişisel alanıma sahip olma ve üzerimdeki baskıyı azaltma umuduyla öğrenci evine çıktım, kaldı ki ev kirası özel yurttan daha uygundu. Ondan sonra, yıllar içinde tanıdıklarım aracılığıyla bütçeme uygun evler bulmaya devam ettim, ta ki bu yıla kadar. Bu sene okuduğum bölümü değiştirip burs almaya başlamama ve toplam burs miktarımın asgari ücreti geçmesine rağmen kendime uygun ev bulamadım. Bunun birçok sebebi var ve bunları aktarmaya çalışacağım.

GÜVENLİK İLK ENDİŞEM

Bu sebeplerden ilki, güvenlik endişem. Bir emlakçı veya ev sahibini ararken bile hissettiğim korku çok büyük. Nasıl bir insanla karşılaşacağız, özellikle erkek ev sahipleri ve emlakçılarla iletişimimiz nasıl olacak, görüşmeye giderken ne giymem lazım? Açık kimlikli bir trans kadın olarak erkek kılığına girip ev aramam, sonrasında apartmanda ve mahallede kimliğimi mecburen saklamam gerekiyor. Bu güvenlik sorunlarını ve ayrımcılığa uğrama endişesini göz ardı edip “Ne olacaksa olsun” dedikten sonra ev aramaya başlıyorum. Bu sefer ise Ankara’da merkezi yerlerde, kadınlar ve LGBTİ+lar için (görece) güvenli sayılabilecek mahallelerde kiraların ulaşılamaz yükseklikte olduğunu görüyorum. Birçok tanıdığım evlerinin salonunu perde vs. ile bölüp kirayı daha çok kişiyle bölüşmeye çalışıyor. Güvende hissedebileceğim bir mahallede depozito, emlakçı ücreti ve eşya masrafıyla bir eve çıkmam, asgari ücret düzeyindeki bursuma ve masrafları üç kişiyle bölüşmeme rağmen mümkün değil.

Bu sefer çareyi uzak mahallelere bakmakta arıyoruz. Daha uyguna bulabildiğimiz evlerin hepsi merkeze çok uzak, özellikle kışın ulaşımı çok zor. Ankara’daki toplu taşıma sisteminin işlevsizliğini burada görüyorum, çünkü uzak mahallelere akşam saatlerinde otobüsler erken bitiyor, bu da derslerden sonra işe girip akşamları çalışma ihtimalimi sıfırlıyor. Uzakta yaşayacaksan evine erken gireceksin gibi bir mantık var, hem “güvenliğin” için hem de toplu taşımanın bitmesinden dolayı. Böyle olunca yine hayatıma karışılan, ne zaman ve nerede olacağıma başkalarının karar verdiği bir düzende buluyorum kendimi, üstelik bu sefer güvenliğimle tehdit ediliyorum, fazla dışarıda kalırsam sonuçlarına katlanmam gerekiyor.

Ev arama ve barınmadaki sorunların birkaç kaynağı olduğunu düşünüyorum, bunlardan birincisi öğrencinin insan gibi görülmemesi. Boğaziçi Üniversitesinde yurtlara yapılan üçlü ranzalar bunun bir göstergesi. Öğrencilik rezillik demek, öğrenciyken 15 kişiyle bir odada kalıp daha fazlasıyla banyo ve tuvaleti paylaşmak reva görülüyor, hatta “bu işin normali bu” oluyor. Öte yandan ev sahipleri, özellikle öğrencilerin tercih ettiği semtlerde ev sahibi olanlar, kiraları gittikçe artırıyor. Ne kadar artırırsa arttırsınlar öğrencilerin çaresizce ödeyeceklerini düşünüyorlar.

İKTİDAR POLİTİKALARI ÜZERİMİZE YÜRÜYOR

Bu sorunların çözülmemesinin ana sebebini de iktidarın politikalarıyla ilişkilendiriyorum. Ev bulamayan, özel yurt ücretlerini karşılayamayan öğrenciler, mecburen tarikat yurtlarına yöneliyor. Üniversitenin, özellikle kimi kadın ve LGBTİ+ arkadaşlarım için aileden uzaklaşma ve kendi hayatını kurma fırsatı olduğunu biliyorum. Fakat burada sıkış tıkış yurtlarda kalmaya zorlanan, eve çıkamayan öğrenciler aile evlerinde kalıyor. Nitekim ben de en sonunda aile evine dönmeye mecbur kaldım. İktidar, aileyi bir baskı ve düzenleme aracı olarak devreye şiddetli bir biçimde sokuyor ya da daha doğrusu, gençlerin o düzenleme aracına karşı çıkmasını güçleştiriyor. 

Bu sorunlara çözümün herhangi bir düzenleme veya iyileştirmeyle gelebileceğini düşünmüyorum çünkü sistem gittikçe üzerimize basıyor ve bunda da kararlı görünüyor. Her gün farklı okullardan gelen yemekhane zamları da bunu gösteriyor, artık bazı üniversitelerde KYK kredisiyle yemekhaneden üç öğün beslenilemiyor. Beslenme ve barınma ihtiyacının giderilememesi birçok arkadaşımızı üniversitesiz bırakacak, benim gibi birçok kadın ve LGBTİ+yı da aile ile “hizaya sokmaya” çalışacak. Bu bilinçli politikalara güçlü bir irade ve gençlik hareketiyle karşı durmamızın bize nefes aldıracak tek çözüm olduğunu düşünüyorum, dayanışma ve sevgiyle.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et