Yemekhane burada bütçe nerede?
Yemekhaneye bütçe ayırmayan yönetimler kendi odalarını yenileyip sosyal medyada üniversite imajını korumak için milyonlar dökebiliyor.
Fotoğraf: Pixabay
Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi
Aylardır öğrencilerini kendilerinin yarattığı barınma kriziyle savaşmaya zorlayan, arkadaşlarımızı okulu bırakma noktasına getirecek kadar yarınlarından korkutan Boğaziçi Üniversitesi yönetimi, bu sefer de %100 yemekhane zammıyla öğrencileri mağdur ediyor. 4-5 yaşındaki çocukların bile dilinde olan hayat pahalılığı öğrencileri insancıl yaşam koşullarından uzaklaştırıyor. Kimse bunlarla karşı karşıya kalmak, her gün yastığa başını koyduğunda yarın nasıl geçineceğini düşünmek zorunda değil.
Özellikle son dönemde çoğu devlet üniversitesinde yemekhane fiyatlarının 15TL’ye sabitlenmesi iktidarın bunu dayatarak normalleştirmeye çalışmasını apaçık öne çıkarıyor. Sıra arkadaşlarımızın bütçesini zorlayacak bu hamle, zaten yurtsuzluk ve fahiş kiralarla, bir öğrenim kitabı veya fotokopinin yüzlerce liraya varmasıyla uğraşan öğrencilerin valizini alıp memleketine dönmesine veya hak ettiği eğitimi almak için, aynı eğitimden feragat ederek çalışmak zorunda kalmasına sebep oluyor. Bütçe yetersizliğini bahane ederek de bu yemekhane zamlarını yapan iktidar düzenine bağlı kayyumluklar, özgür düşünce ortamını elimizden aldığı gibi temel yaşam haklarımızı da bu şekilde gasp ediyor. Yemekhaneye bütçe ayırmayan yönetimler kendi odalarını yenileyip sosyal medyada üniversite imajını korumak için milyonlar dökebiliyor örneğin.
YURTSUZ KALDIĞIMIZ GİBİ AÇ KALIYORUZ
Hepimiz mevcut iktidarın politikaları sonucunda bunların başımıza geldiğinin farkında olmakla birlikte, çoğumuz bunların cefasını çekmesi gereken kesimin bizler olmadığını kabul etmekte zorlanmakta ve sindirilmeye göz yummakta ne yazık ki. Sorunun yemekhane fiyatlarının 10-15 TL’ye çıkmasından daha büyük olduğunu, iktidarın kendilerini daha da zenginleştirmenin yolunu açmak için uyguladığı politikaların bedellerini bizlerin ödediğini kabul etmek, mücadeleye değecek bir gelişme olarak görmek istemeyen bu kesime derdimizi düzgün ve açık bir şekilde ifade etmeye çalışacağım. Bugün bir öğrencinin günlük beslenme masrafının, okulundaki yemekhanede 45 TL olması, sadece aldığı burs ve kredilerle yaşamaya çalışan kesimden durumu görece daha iyi sayılabilecek kesime kadar tüm öğrencilerin aylık minimum beslenme masrafının iki katına çıkması azımsanamaz. Kendi okul yönetimi tarafından sokağa atılan onca sıra arkadaşımızın İstanbul’da fahiş kiralar karşılığında “köpek bağlasan durmaz evlerde” yaşamaya zorlandığı bir dönemden bahsediyoruz. Bizleri buna mecbur bırakan aynı okul yönetiminin temel ihtiyaç ve hakkımız olan beslenmemize karşı bu uygulamasına, hiçbir öğrencinin maruz bırakılması kabul edilemez.
MESELE YALNIZCA ZAMLARDAN İBARET DEĞİL
“Kabul etmeyeceğiz de ne yapacağız?” sorusunun cevabıysa açık. Cevabın örgütlü bir direniş olmasıyla birlikte, bunun uygulamaya geçirilmesinin kolay olmadığının farkındayım. Arkadaşlarımın mücadeleye dair yaşadıkları kaygıların da bilincindeyim. Hele ki okul tarihinin gördüğü en kötü yurt kriziyle karşılaşmış, barınma hakları göz göre göre ellerinden alınan arkadaşlarımın yemekhane zamlarına karşı da yapılacak herhangi bir direnişe soru işaretleriyle bakmaları anlaşılabilir bir durum. Öte yandan öğrencilerinin ellerinden alınmış haklarını kendi emekleriyle geri aldığı örnekler bizden uzak değil, ODTÜ ve daha nicesi gibi. Biz üniversite öğrencilerinin yıllardır yaşadığı durum en temelinde bir hayat mücadelesidir. Tuzunun kuru olduğunu sanan sindirilmiş geniş kitlenin “ütopik” olarak gördüğü isteklerimiz ve talep ettiklerimiz aslında ücretsiz öğrenim görme ve öğrenciler olarak insanca yaşama hakkımızdan fazlası değil. Yemekhane zamlarına karşı duruşumuz da tam bu yerden şekillenmeli. Bizim yapmamız gereken, yapılanın bir zamdan ibaret olmadığını ve hakkımız olanı almak için mücadele etmeye başlamamız gerektiğini anlatmak olmalıdır. Direne direne kazanacak, kazandıkça umutlanacak, haklarımızı teker teker geri alacağız.